26 Temmuz'03
Sayı: 29 (119)


  Kızıl Bayrak'tan
  Irak'ta ABD jandarmalığına hayır!
  Hükümet ve ordu ABD ile anlaştı...
  Demokratikleşme oyununda 7. perde açıldı...
  İMF ile 5. gözden geçirme görüşmeleri tamamlanmak üzere...
  Kürt halkına karşı yeni kirli oyunlar...
  AB'den ekonomik, sosyal ve demokratik haklar beklenemez...
  Birleşik Metal-İş genel kurulları ve metal işçilerinin görevleri
  Kamu TİS'leri ihanetle sonuçlandı!
  Kamu emekçileri hareketine acil müdahale zorunluluğu
  Çırpındıkça batacaklar
  Emperyalist güçler İran üzerindeki baskıyı artırıyor
  Abbas hükümeti ABD-İsrail dayatmalarına boyun eğiyor...
  Saldırılara karşı örgütlü/birleşik mücadele!
  Genç İşçi Bülteni'nden...
  Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Bülteni'nden...
  Eğitim hakkımız gaspediliyor...
  Polkima'da TİS süreci, lokavt ve grev aşamaları
  Irak'ta yeni tuzak
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Saldırıları göğüslemek için

Kamu emekçileri hareketine
acil müdahale zorunluluğu

Kapsamlı saldırı karşısında son 13 yılın en zayıf tablosu

Kamu emekçileri hareketi kritik bir dönemin başında bulunuyor. Bu dönemin ayırdedici özelliği, kamu emekçilerinin tarihin en kapsamlı saldırısıyla yüzyüze bulunuyor olmasıdır. “Kamu yönetimi reformu” adı altında hazırlıkları yapılan bu saldırıyla birlikte eğitim ve sağlık gibi bugüne kadar devletin temel sosyal fonksiyonları arasında sayılan bir dizi hizmet alanı toptan piyasalaştırılıp özelleştirilecektir. Beraberinde kamu emekçilerinin, iş güvencesi de dahil olmak üzere bir dizi iktisadi-sosyal kazanımı bir çırpıda tırpanlanacaktır. Esnek çalışma düzeni kamu işyerlerinde de egemen hale getirilirken, sendikal örgütlenmenin köküne kibrit suyu dökülecektir.

Saldırı bu biçimiyle salt kamu emekçilerini değil bir bütün olarak toplumun ezilen yığınlarını hedeflemektedir. Bugüne kadar devletin halka ücretsiz olarak sağlamakla yükümlü olduğu temel-yaşamsal toplumsal hizmetler artık birer piyasa konusu haline getirileceğinden, emekçiler bu hizmetlerden yoksun kalacaktır. Bu durumda emekçi halkı salgın hastalıklar, sefalet ve ölüm bekliyor. Dünya çapında uluslararası sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda GATS gibi anlaşmalara bağlı olarak yürütülen aynı saldırının sonuçları da bunu doğruluyor. Saldırının hayata geçirildiği ülkelerde açlıktan ölümler, salgın hastalıklar vb. hızla boyutlanmıştır. Ülkemizde yaratacağı sonuçlar da farklı olmayacaktır.

Saldırının hedefinde bir bütün olarak emekçiler bulunsa da saldırının püskürtülmesinde anahtar rol kamu emekçilerine aittir. Çünkü hem saldırının öncelikli muhatabıdır, hem de mücadele birikimi, bilinç ve örgütlenme düzeyi bakımından hala da toplumun görece en ileri kesimi durumundadır. Dolayısıyla saldırının püskürtülmesi, birçok şeyin yanı sıra kamu emekçilerinin topluma karşıda bir sorumluluğudur.

Ancak kamu emekçileri hareketi kendi gelişme süreci içerisinde en geri noktaya düşmüş bulunmaktadır. Saldırının kapsamı ve şiddeti ile hareketin bu saldırıyı karşılama gücü arasında büyük bir mesafe söz konusudur. Kamu emekçileri hareketi, böyle bir dönemde tarihinin en kapsamlı saldırısını karşılamak durumunda kalmaktadır.

Kamu emekçileri hareketinde durum

Kamu emekçileri hareketi uzun dönemdir sahte sendika yasasının cenderesi içerisindedir. Sendikalara hakim reformist bürokratlar tarafından kontrol altında tutulmaktadır. Sendikal bürokrasi mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt vermek şöyle dursun kamu emekçilerini sahte sendika yasasının mekanizmaları içerisinde boğmak için sistemli bir çaba sarfetmektedir. Toplu görüşme adı altında oynanan oyunla emekçileri sersemletmekte, bilincini ve mücadele isteğini sistematik biçimde kırma uğraşısı vermektedir.

’90’ların başından itibaren yasalara rağmen fiili-meşru bir mücadele hattında gelişen hareketin yarattığı mücadele geleneği, ileri politik bilinç ve örgütlülük düzeyine rağmen devrimci bir önderlik yaratamadı ve geriledi. Kamu emekçileri sendikal bürokrasinin denetimi altında yeniden “memurlaşma” sürecine sokuldu. Sendikal bürokrasi sahte sendika yasasıyla birlikte elde ettiği olanaklara dayanarak geçmişin mücadeleci dinamik ve birikimlerini tasfiye misyonuna soyundu. Bu misyonun gereklerinin sistematik biçimde yerine getirmesiyle birlikte hareket içerisinde dağılma ve demoralizasyon ileri boyutlar kazandı. Hak alma bilinci dumura uğratıldı. Sendikal mücadele toplu görüşme adı altında her yıl tekrarlanan bir oyuna indirgendi. Böylelikle 11 yıllık mücadelenin yarattığı birikim tahrip edildi, geçmişin mücadle geleneğine sırt dönüldü.

Sonuç olarak bugün kamu emekçileri hareketini karakterize eden, mevcut sendikal yönetimlere güvensizlik, sendikal mücadeleden beklentisizlik, dağınıklık ve moral erozyondur. Yine de herşeye rağmen kamu emekçileri hareketi görece ileri bir politizasyona, bitirilemeyen güçlü bir mücadele isteğine ve yılları bulan bir mücadele deneyimine sahiptir. Bu durum kendisini yakın dönemde yapılan bir dizi eylem vesilesiyle de ortaya koymuştur. Kamu emekçileri herhangi bir sonuç alıcı niteliği olmadığı halde, bunun bilincinde olarak bir dizi eyleme kitlesel olarak katılmıştır.

Kamu emekçilerinin acil ihtiyacı, mücadelenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kararlılık ve ciddiyette bir önderliğin yaratılmasıdır. Böyle bir önderliğin ortaya çıkarılması hareketin içerisine sokulduğu cenderenin kırılmasında belirleyici olacaktır. Mevcut beklentiler ve arayışlar da bu yöndedir. Dolayısıyla kamu emekçilerinin sermayenin kapsamlı saldırısına karşı duracak güçte seferber edilmesi için devrimci bir önderlik iradesinin ortaya konulması kilit önemdedir. Bu boşluğun doldurulması hareketin mevcut durumu değiştirme yönünde ilerletilmesi çabasına bağlı olacağı gibi, böyle bir iradenin varlığı da kısa sürede kamu emekçileri hareketini yeniden fiili-meşru mücadele kanalına sokabilecek dinamikleri harekete geçirebilecektir.

Sosyalist Kamu Emekçileri’nin önderlik iddiası

Devrimci önderlik boşluğunu dolduracak bir önderlik iddiası ve sorumluluğuyla harekete geçmek, Sosyalist Kamu Emekçileri’nin bugün tüm politik-pratik çalışmalarının bağlanacağı ekseni oluşturmaktadır. Mevcut güç ve imkanlar ne kadar sınırlı olursa olsun böyle bir iddia ve sorumlulukla hareket etmek zorundadırlar. Elbette bunu yaparken mevcut gerçekliklerinden kopuk davranamazlar. Tersine, mevcut durumun bilincinde olarak, hareketin gelişme sürecinde Sosyalist Kamu Emekçileri’nin pratiğinin irdelenerek zayıflık ve yetersizliklerin net biçimde ortaya konulup aşılmasıyla bunu başarmak mümkün olacaktır.

Sosyalist Kamu Emekçileri yakın dönemde hareketin yaşadığı süreçleri değiştirecek bir güç ve irade ortaya koyamamıştır. Her ne kadar hareketin gelişme süreçlerine ilişkin net bir bilinç ve tutuma sahip olsa da, pratikte buna uygun bir konumlanma ve müdahale gücü gösterememiştir. Bununla birlikte zamanla hareket içerisinde taraf olma yöneliminde ve sürece müdahale çabasında ciddi bir zayıflama ortaya çıkmıştır. Bu durum zaman zaman kayıtsızlık boyutlarına dahi varabilmiştir. Bazı yerellerde dönem dönem müdahale örnekleri görülebilmişse de genel olarak durum değişmemiştir. Bütünü kucaklayan bir politik yönelim ve merkezi planlamadan yoksun bir çalışma düzeyi sınırlarının dışına çıkılamamıştır. Bundan dolayı mevcut güçler büyük ölçüde atıl ve etkisiz kalmıştır.

Sosyalist Kamu Emekçileri, artık bu durumu değiştirme, hareketin ihtiyaçlarına yanıt verme iddiası ve sorumluluğuyla bir taraf olarak davranmak durumundadırlar. Bunu başaracak asgari güçlere sahiptirler. Mevcut güçleri hareketin ihtiyaçlarına yanıt veren doğru bir politik perspektif ve merkezi bir planlamaya bağlı olarak harekete geçirmek bu anlamda atılmış ilk ciddi adım olacaktır.

Önderlik pratiği ve sorumluluklar

Bugün kamu emekçileri hareketi içerisinde sendikal önderlik iddiası taşıyan sayısız grup mevcuttur. Ancak her ne renkte olursa olsun bu grupların pratiği sendikal bürokrasiye karşı muhalefet sınırlarını aşamamaktadır. Bu haliyle de ister devrimci olsun, isterse geçmişte KESK yönetiminde bulunuyor olsun, tüm gruplar seçimlere endeksli bir politik-pratik hatta buluşmaktadırlar. Bu nedenle söz konusu bu gruplar arasındaki ayrım çizgileri oldukça belirsizdir. Belirsiz olduğu gibi seçimlerde, kağıt üzerinde savunuyor göründükleri tüm ilkeleri masabaşı ittifak görüşmelerine feda edebilmektedirler. Amaç sendikal kademelerde yer edinmek olunca kamu emekçileri hareketinin çıkarları sakınmasız bir kenara bırakılmaktadır. Bunun böyle olmasının en önemli nedeni, söz konusu grupların nasıl bir sıfat taşıyorlarsa taşısınlar iktidar ufkundan yoksun olmalar gerçeğidir. Bu onların küçük-burjuva ideolojik-sınıfsal kimliklerinin dolaysız bir yansısıdır. Öyle ki bu kimlik onları kamu emekçilerinin çıkarlarıyla çatışma içerisine sokabilecek bir çizgiye savurmaktadır. Bu ilkesizlikleri, önderlik yeteneğinden yoksunluk ve ufuksuzlukları bugün kamu emekçilerinin geniş bölüklerince de bilincinde olunan bir gerçektir. Bundan dolayı kamu emekçilerinin gniş bölükleri nezdinde herhangi bir güvenilirlikleri ve inandırıcılıkları bulunmamaktadır.

Sosyalist Kamu Emekçileri sendikal bürokrasiye karşı mücadeleyi hareketin devrimcileşme ihtiyacına bağlı olarak ele almaktadırlar. Sendikal bürokrasinin etkisizleştirilmesinin hareketin devrimcileşme yönünde katedeceği mesafeye bağlı olduğu bilinciyle hareket etmektedirler. Bundan dolayı sendikal bürokrasiye karşı mücadeleyi seçimlere endeksli bir sendikal muhalefet oluşturma biçiminde ele almamakta, kamu emekçileri hareketinin bilinç ve örgütlenme düzeyinin yükseltilmesi çabasına bağlamaktadırlar.

Sosyalist Kamu Emekçileri’nin önderlik iddiası bunun için seçimlere bağlı bir sendikal bürokrasi teşhiri pratiğine sıkışamaz, kamu emekçilerini sermayeye karşı mücadele saflarında örgütleme, ileriye çekme hedefine bağlı bir politik-pratik hatta ilerler. Buna bağlı olarak sendikal bürokrasinin etkisizleştirilmesi, kamu emekçilerinin bağımsız politik-eylem-örgütlenme inisiyatifinin geliştirilerek sendikal bürokrasinin harekete geçirilmesi -önden gitmeye zorlanmasını da içerir. Sosyalist Kamu Emekçileri işte böylesi bir çaba ve pratik mücadele içerisinde önderlik iddialarına maddi bir anlam kazandırarak sendikal bürokrasiyi sendikalardan kazımayı, sendikaları gerçek sınıf sendikaları haline getirmeyi hedefler.

Sosyalist Kamu Emekçileri kısa vadede, sermayenin kapsamlı saldırısına karşı kamu emekçilerini harekete geçirme görevini omuzladıkları gibi, bu çabaya bağlı olarak sendikal bürokrasiyi harekete geçmeye zorlayacak, geçmediği durumda kamu emekçilerini harekete geçirme çabasına bağlı olarak bertaraf edecek bir politik-pratik mücadele hattını oluşturmak zorundadırlar. Önemli olan hareketin ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen ciddi, tutarlı bir faaliyeti sistematik biçimde örebilmektir. Sosyalist Kamu Emekçileri bu bilinçle, hem kamu emekçilerini saldırılara karşı seferber etmeyi, hem de sendika bürokrasisinin hareket üzerindeki kontrolünü kıracak biçimde sendikal mekanizmaları çalıştırarak, mevcut saldırıya karşı kamu emekçilerinin örgütlü gücünü açığa çıkarmayı hedeflemelidirler.

“Kamu Yönetimi Reformu” saldırısına karşı
mücadele seferberliği!

Kamu emekçileri hareketinde dönemin en önemli sorunu “Kamu Yönetimi Reformu”na karşı mevcut zayıflıkları aşarak sonuç alıcı bir mücadele hattının örgütlenmesidir. Sendika bürokrasinin tavrı bellidir. Bugün her ne kadar saldırı konusunda mücadele ve kararlılık söylevleri verseler de, onların yasayı püskürtecek bir kararlılığı ve niyeti taşımadıkları ortadadır. Sadece saldırıya karşı mücadelenin örgütlenmesi yönünde herhangi bir mücadele programına sahip olmamaları değil, yanı sıra geçmiş deneyimler bunu yeterli açıklıkta ortaya koymaktadır. Göstermelik, sonuç almaktan uzak bilindik eylem çizgisiyle bu kapsamlı saldırıya yanıt vermek mümkün değildir. İnisiyatifin sendikal bürokrasiye bırakılması durumunda geçmişte nasıl sahte sendika yasası geçtiyse, bu kapsamlı saldırı da öyle geçecektir. Halihazırda bug¨nkü pratikleri de bunu doğrulamaktadır. Saldırıya karşı bilinen mücadele söylemleri dışında ne ciddi bir çalışma görülmekte, ne de bir mücadele programı bulunmaktadır. Oysa saldırıyı püskürtmenin yolu bellidir. Bu yol saldırı geri çekilinceye kadar sürecek bir genel grev-genel direniştir. Bu açıklık ve kararlılıkta olmak, bugün saldırıya karşı sürdürülecek her türlü çalışmayı bu hedefe ba¤lamak zorunludur. Bunun böyle olmaması, mevcut yaygın güvensizlik ortamında kamu emekçileri kitlesini saldırılar karşısında derin bir kayıtsızlığa ve saldırıların püskürtülebileceğine dönük büyük bir inançsızlığa götürmektedir. Kamu emekçileri hareketi, tüm mücadele isteği ve kararlılığına karşın mevcut sendikal yönetimin inançsızlığı ve yenilgiyi kabullenmişliğii paylaşmakta, saldırılar karşısında çaresizliğe düşmektedir.

Sosyalist Kamu Emekçileri, bu tablodan hareketle dönemsel bir kampanya planı oluşturmak ve hayata geçirmek zorundadırlar. Doğaldır ki böyle bir kampanyanın hedefi kamu emekçilerini saldırıya karşı bilinçlendirmek, örgütlemek ve harekete geçirmektir. Ancak sendikal bürokrasinin hareket üzerindeki kötürümleştirici etkisi düşünüldüğünde, böyle bir çalışmanın sendikal bürokrasiyi harekete geçirmeyi zorlayacak biçimde örgütlenmesi gerektiği açıktır. Aksi halde saldırıya karşı ne denli başarılı bir bilinçlendirme çalışması yaparsak yapalım, sonuç alıcı bir eylem hattına bağlanmaksızın elde edilecek olanakların örgütlenmesi ve ileriye çekilmesi mümkün olmayacaktır.

Buna bağlı olarak Sosyalist Kamu Emekçileri’nin örgütleyeceği dönemsel kampanyanın birbirine sıkı sıkıya bağlı iki ana ayağı olmalıdır.

Örgütleme ve mücadele hattı

Bunlardan birincisi, saldırı konusunda yaygın bir bilinçlendirme çalışması yürütmek, böyle bir çalışmanın açığa çıkaracağı duyarlılıkları genel grev hedefine bağlı olarak harekete geçirmek ve işyeri-sektör ve ülke genelinde örgütlemektir.

Yürütülecek bilinçlendirme çalışmasının işyerlerini hedeflemek zorunda olduğu açıktır. Bugüne kadar KESK ve bağlı sendikalar konuyla ilgili bir dizi broşür-bildiri hazırlamış, çeşitli panel ve sempozyumlar örgütlemiştir. Ancak bu çalışmalar sadece hareketin en ileri güçleriyle sınırlı kalmış, sorun sadece dar ve görece ileri bu kitlenin gündemine sokulmuştur. Saldırı hala geniş kamu emekçi yığınlarının gündemine girmiş değildir. Bundan dolayı yürütülecek kitle çalışması gerek saldırının içeriğini deşifre edecek broşür ve bildiriler aracılığıyla, gerekse konuya dair örgütlenecek panel ve seminer gibi araçlarla işyerleri zeminine taşınmak durumundadır.

İşyerleri zemininde yürütülecek yaygın bir bilinçlendirme faaliyetinin etkili hale getirilmesi ile eylem ve örgütlenme yönünde derinleştirilmesinde anahtar, işyeri temsilcilik kurumlarıdır. Bulunduğumuz işyerlerinde böyle bir çalışma programını hayata geçirebilmek için -bilinçlendirme çalışması da dahil- işyeri temsilcilik kurumlarını harekete geçirmek büyük önem taşımaktadır.

Hareketin yaşadığı sürecin işyeri temsilcilik kurumlarını-dinamiklerini büyük ölçüde tahrip ettiği bilinmektedir. Bu kurumların altını doldurmak bizim göstereceğimiz inisiyatife ve enerjiye bağlı olacaktır. Mevcut işyeri temsilcilerinin sorunu gündeme alması ve işyerine yönelik bir çalışma programı çıkarma yönünde harekete geçmeye zorlanması, eğer bu gerçekleşemiyorsa fiili olarak işyeri temsilcisi gibi çalışarak işyerindeki ileri-dinamik güçlerin biraraya getirilmesini hedeflemek zorundayız. Bu güçlerin biraraya getirilmesi onların saldırı konusunda bilinç açıklığına kavuşturulmalarına bağlı olabilir. Bundan dolayı duruma göre ya önce bulunduğumuz işyerinde etkili bir bilinçlendirme çalışmasına mevcut güçlerimizle başlarız ya da işyeri temsilcilik kurumu zemininde biraraya getirdiğimz güçlere yaslanarak etkili bir bilinçlendirme çalışması örebiliriz.

İşyeri temsilcilik kurumu zemininde biraraya getirilmiş güçlere dayanarak tabanın birimler esasına uygun biçimde örgütlenmesi çalışmada derinleşmenin bir diğer halkasıdır. Bilinçlendirme ve örgütlenme yine her düzeyde KESK’in harekete geçmesini beklemeksizin işyeri bazında da olsa bir eylem hattına bağlanmak zorundadır. Böylelikle daha geniş kamu emekçileri kitlesinin saldırı hakkında bilinçlenmesi ve işyeri temsilcilik kurumunun işyerinde sağlam biçimde kök salması sağlanmış olacaktır.

İşyeri temsilcilikleri kampanyanın örgütlenmesinde anahtar öneme sahip oldukları gibi, sendika bazında da şube temsilciler kurulları aynı işleve sahiptirler. Nasıl işyeri bazında işyeri temsilciliklerini saldırılara karşı bir çalışma programı kararı almak ve uygulamak için çalıştırmayı hedefliyorsak, sendika bazında yürütülmek üzere şube temsilciler kurullarının gündemine de böyle bir çalışma programı götürmeliyiz.

Ancak bugün bu kurullar işyeri dinamiklerinden kopuk, bağımsız inisiyatif geliştirme yeteneğinden yoksun, sendika yönetimlerinin denetiminde bulunmaktadırlar. Buradan hareketle şu sonucu çıkarmak mümkündür. Şube temsilciler kurulları, işyeri temsilcilik kurumlarının etkinleşmesine bağlı olarak gerçek işlevlerine uygun biçimde hareket edebilirler. Dolayısıyla işyeri temelinde yürütülecek çalışmalara bağlı olarak şube temsilciler kurullarını da sendika yönetimlerinden bağımsız gerçek birer karar organı olarak çalıştırmayı hedeflemeliyiz. Bu durumda işyeri temelinde derinleşme yukarıya doğru bir genişlemeyle birleştirilmiş olur. Böylelikle bir işyerinde elde edilen gelişme diğer işyerleri üzerinde devindirici bir rol oynar. Böyle bir hareket tarzı ile saldırıya karşı tabandan yürütülen ve derinliği olan bir hazırlık süreci örgülenebileceği gibi, sendikal bürokrasinin harekete geçirilmesi ve mücadele süreci içerisinde denetlenmesinin de yegane yolu açılmış olacaktır. Yanı sıra güçlü taban dinamikleriyle mücadelenin yönünü belirleme imkanları da elde edilebilecektir.

Sendikal bürokrasiyi etkisizleştirip
sendikaları harekete geçirmek zorundayız!

İkinci olarak, birinciye bağlı olarak yürütülecek çalışmanın her anında, sendika yönetimlerinin ve KESK’in harekete geçmesini, somutta bugünden yasa meclise geldiğinde uygulanmak üzere süresiz iş bırakma kararının alınmasını ve bu hedefe bağlı olarak konfederasyon çapında bilinçlendirme-eylem ve örgütlenme ayaklarına oturacak sistematik bir hazırlık çalışmasının örgütlenmesini zorlayacak bir çalışma programı çıkarmaktır. Böyle bir çalışma programı ile hem saldırıya karşı yürütülecek bilinçlendirme-örgütleme ve eyleme geçirme yönlü çalışmada başarı kazanma imkanı yaratmış, hem de kamu emekçileri hareketini sendikal bürokrasi ile hesaplaşma kanalına sokmuş olacağız.

İçerisinde bulunduğumuz “toplu görüşme süreci” böyle bir çalışmanın yürütülmesine ayrıca uygun bir zemin sağlamaktadır. Bilindiği üzere sendikal bürokrasi son birkaç yıldır mücadeleyi oyundan başka bir anlamı olmayan bu sürece kilitlemiştir. Sendikal faaliyeti üye kaydetmek, yetki almak ve devletle hiçbir yaptırım niteliği olmayan masabaşı görüşmelere endekslemek onların tek “mücadele” tarzı ve anlayışı haline gelmiştir. Kamu emekçileri de bu oyunun farkındalar ve bu süreçte herhangi bir beklenti içerisinde değiller. Dolayısıyla sendikal bürokrasiyi hedefleyen çalışma programı bugün öncelikle bu oyunu bozmak durumundadır. “Toplu görüşme oyunu değil, devrimci sınıf mücadelesi!” tutumu bu yönde örgütlenecek çalışmanın bağlanacağı eksen olmalıır. “Kamu yönetimi reformu” saldırısına karşı genel grev hedefine bağlı bir mücadele programı oluşturulması yönünde güçlü bir basınç örgütlenmelidir.

Bu yönde örgütlenecek faaliyette, KESK yönetiminden “toplu görüşme oyunu”ndan çekilerek saldırıya göğüs gerecek bir mücadele programı oluşturmasını talep edecek bir imza kampanyası etkili bir araç olarak kullanılabilir. Böyle bir aracın kullanımı ile geniş kamu emekçi kitlesini hem bu doğrultuda bilinçlendirmiş, hem de net bir tutum aldırmış oluruz. Bu yönde bir çalışmanın güçlü taban dinamikleriyle buluşması, aynı zamanda, tabanın süresiz iş bırakma yönünde güçlü bir irade beyanı anlamına gelecektir.

Önderlik bilinciyle ileri çıkma
cüreti gösterelim!

Sosyalist Kamu Emekçileri, önderlik iddiası ve cüretiyle kamu emekçileri hareketinin devrimci önderlik ihtiyacını karşılamak üzere, büyük bir enerji ve sorumluluk bilinciyle hareket etmelidirler. Bir kez daha belirtelim ki, başarıya ulaşacak asgari güçlere ve birikime sahibiz. Önemli olan mevcut güç ve birikimi böyle bir iddia ve sorumluluk bilinciyle seferber etmek, her düzeyde ileriye çıkma cüreti gösterebilmektir.