28 Haziran'03
Sayı: 25 (115)


  Kızıl Bayrak'tan
  Temel demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyi yükseltelim!
  İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret için mücadeleye!
  Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!" talebini yükseltelim!
  Özelleştirme yağma ve talandır!
  Yolsuzluk boydan aşıyor, komisyon ancak diz boyuna ulaşmış!..
  Af isteyenler terörle susturulmaya çalışılıyor
  Diyanete değil, eğitime ve sağlığa kadro!
  Krizin faturasını kapitalistler ödesin!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Geçmişe sırtını dönenlerin geleceği yoktur!..
  Devlet güdümlü Sivas katliamının 10. yılı...
  Türkiye ABD askeri işgaline açıldı...
  Selanik zirvesi: Yeni saldırı kararları
  Almanya: Metal işçilerinin grevi kararlılıkla sürüyor
  Direniş, ABD'nin Irak hesaplarını boşa çıkarıyor!
  Hiçbir yere çıkmayan yol
  Avrupa'da sosyal hak gasplarına karşı mücadele sertleşiyor!
  Amerika-Taliban işbirliği yeniden başlıyor
  Kanımızı emmelerine artık izin vermeyeceğiz!
  Ücretli köleliğe ve kölelik yasasına hayır!
  Ellere var...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Amerika-Taliban işbirliği yeniden başlıyor

Amerikan emperyalizmi 11 Eylül saldırılarından sonra El Kaide ile Taliban’ı baş düşman ilan etmişti. Afganistan’ı yakıp-yıkan, Afgan halkını vahşi bir şeklide katleden emperyalist haydutlar, güya Afgan halkını Taliban zulmünden kurtarıp, demokrasiye kavuşturacaktı. Yalana dayalı bu propaganda aylarca sermaye medyası tarafından pompalandı. Oysa bizzat ABD desteğiyle Afganistan’a egemen olan Taliban yönetimi yıkıldıktan sonra başa geçirilen ABD kuklası Karzai yönetimi Afgan halkını önceki dönemden de daha sefil bir yaşama mahkum etti. Ne işsizlik, ne yoksulluk, ne de çatışmalar son buldu. Tüm bu belalar yetmiyormuş gibi, Afgan topraklarına yerleşen Amerikan ordusu, köylerde yapılan düğünlere -terörist sandık gerekçesiyle- bombalar yağdırarak yüzlerce Afganlıyı katlettiler.

Aradan geçen sürede görüldü ki, ne işgalciler, ne de Amerikan kuklası Karzai yönetimi halkın desteğini alabilmiştir. Afgan halkı kendilerini “demokrasiye kavuşturanları” ne hikmetse benimsemedi. Destek bir yana işgalciler sık sık saldırılara maruz kalmaya başladılar. Bu saldırılar sonucu bir çok asker öldü ya da yaralandı. İşgalcilerle uşakları Başkent Kabil’de bile doğru dürüst bir denetim kuramadılar. Durumları gittikçe zora giren Amerikan güçleri içine düştükleri aciz durumdan çıkış yolları bulma arayışına girdiler.

Amerika’nın bulduğu çözüm şimdiye kadar kullandıkları tüm iddiaları geçersiz kılıyor. Zira Afganistan’a saldırının en temel gerekçesi “baş düşman Taliban yönetimini yıkmak”tı. Şimdi ise ABD-Taliban görüşmeleri yeniden başladı. Pakistanlı bir şeriatçı lider, ABD ve Pakistanlı istihbarat yetkilileri ile Taliban komutanlarının bir araya geldiklerini açıkladı. Amerikalılar, Taliban’la uzlaşmak için dört şart öne sürmüşler. Eğer Taliban bu şartları yerine getirirse kurulacak yeni bir hükümette yer alabilecek. Bunlar; “Molla Ömer, Taliban liderliğinden çekilecek. İşgalci güçlere karşı saldırı düzenleyen Arap ve diğer yabancı savaşçılar ülke dışına çıkarılacak. Rehin tutulan Batılı askerler serbest bırakılacak ve halen ABD ile İngiltere’de yaşayan Afgan ileri gelenler kurulacak yeni hükümette rol oynayacaklar” şeklinde sıralanıyor. Görüşmelerle ilgili bilgiyi Asia Times’a veren Pakistanlı, Taliban liderlerinin ilk koşul dışındakileri kabul edebileceğini söylemiş. Bu açıklamayı kimse yalanlamadı.

Afganistan’da askeri üslerini kuran ABD emperyalizmi içi temel sorun elbette demokrasi değil, bu üslerin kalıcı ve güvenli hale getirilmesidir. Bu amaç için Taliban’la anlaşmaları önünde hiçbir engel bulunmuyor. Bu arada Amerikan işgaline karşı savaşacağını, Afganistan’ı yabancı güçlerden kurtaracağını propaganda eden Ortaçağ kalıntısı Taliban da emperyalizme uşaklık etmeye hazır olduğunu yeniden tescil etmiş oldu.



Almanya’da geleneksel Halk Festivali...

Alman Komünist Partisi’nin (DKP) iki yılda bir düzenlediği geleneksel Halk Festivali bu yıl 20-22 Haziran tarihleri arasında Dortmund Revier Parkt’ta yapıldı. Her zaman politik bir atmosferde geçen festivale dünyanın çeşitli ülkelerinden çok sayıda parti ve örgüt katıldı. İki gün boyunca organizasyon komitesinin programı çerçevesinde söz konusu katılımcılar çeşitli politik ve kültürel etkinlikler gerçekleştirdiler.

Dünyada ve Avrupa’daki güncel, iktisadi, sosyal ve siyasal gelişmeler konusunda konferanslar ve paneller yapıldı. Çeşitli bilgilendirici materyaller dağıtıldı ve sergilendi. Müzik dinletileri gerçekleştirildi. Festivale yaşlı kuşağın yoğun bir ilgi gösterdiğini, katılımda belli bir ağırlık oluşturduğunu gözlemledik. DKP’nin ve bu kuşağın sosyalizm anlayışı muhakkak ki tartışmalıdır. Yine de belirtilmelidir ki, bu kuşak sosyalizmi “bir kültür” olarak benimsemiş ve içselleştirmiştir. Sistem karşısında tercihleri sosyalizmdir ve sosyalizmden hala heyecan duymaktadırlar. Özlemlerinin merkezinde sosyalizm durmaktadır. Açıktan ML’yi ve sosyalizmi propaganda eden materyaller ve bu arada bizim materyallerimiz karşısında sergiledikleri tutum, ortaya koydukları heyecanlı tepkiler, açıkça bunu göstermektedir.

Katılımcı kitlenin yanı sıra hergün binlerce kişinin ziyaretçi olarak izlediği bu festivalde Partimizin İngilizce ve Almanca programını ve bu arada BİR-KAR’a ait materyalleri birkaç grup halinde dağıttık. Dağıtım esnasında Partimiz hakkında kısa da olsa bilgi verdik. Sınırlı sayıda da olsa, materyallerimizi alanların anlamlı tepkilerine tanık olduk. Programımızı verdiğimiz bir kişi çeşitli partilerin programlarının kaydedildiği bir CD’ye partimizin programını da kaydedeceğini söylerken bir başkası 4 program birden aldı.

7-8 Haziran’da gerçekleştirilen Uluslararası Gençlik Festivali’nin ardından bu festivale de katılmak (yeterli düzeyde ve organize olmasa da) faaliyetlerimizin enternasyonal bir zemine oturması yönünden anlamlı adımlardır. Uluslararası düzeyde önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Bu durum yurtdışında yaşayan Partimizin sempatizanlarına ve YDÖ’ye önemli sorumluluklar yüklemektedir. Partimizi uluslararası alanda tanıtmak için her zamankinden daha duyarlı olacak, daha hedefli bir çaba göstereceğiz.

TKİP taraftarları/Dortmund



Nazi artıklarının polis koruması ve
desteği altındaki yürüyüşüne büyük tepki

14 Haziran günü neo-nazilerin Nürnberg Aufsessplatz’dan-Lorenz Platz’a yürüyecekleri bilgisi bir ay öncesinden alındı. Bunun üzerine anti-faşist güçler hazırlıklara başladılar. Eylem günü ve saati yaklaştıkça polisin aşırı önlemleri had safhaya vardı. Sabahtan itibaren helikopterler havada, merkezi yerlerin yanı sıra neo-nazilerin binecekleri ve inecekleri metro durakları tutulmuştu. Tramvaylar bu duraklarda durdurulmadan transit geçiyordu.

Eylemin “güvenliği” için 2 binin üzerinde polis görevlendirilmişti ve tam bir terör havası estiriliyordu. Yürüyüş yeri ve saati de değiştirmişti. Nazi artıklarını öyle sağlam bir yere almışlardı ki, arkasında demiryolunun geçtiği bir yer, yaklaşmak mümkün değil. Önde ara sokaklar tümüyle tutulmuş ve yanda tünel var. Tünelden Lorenz Platz’a kadar sağlı-sollu barikatlar, içte ve dışta, sağda ve solda komple çevik kuvvet. Tüm bunlar taş çatlasa 150 kişiyi ancak bulan faşist dazlak grubu için. Etraflarındaki sokaklarda binlerce işçi-emekçi, genç-yaşlı, çocuk, herkes protesto ediyor. Ve Bavyera polisi kararlı, ne pahasına olursa bu kendi adamlarını koruyacak ve yürütecek.

Bu aşırı koruma önlemleri altında dazlaklar alana kadar götürüldü. Fakat anti-faşist kitle tarafından protesto edildi. Kitle çok uzak mesafede tutuldu. Polis 16 kişiyi gözaltına aldı. Bütün provokasyonlara ve polisin keyfi tutumuna rağmen eyleme militan bir hava egemendi. Sonuna kadar da bu böyle sürdü. Protesto anında başlayan şiddetli yağış bir saate yakın sürdü, buna rağmen alan terkedilmedi. Polis, faşist dazlaklarını onlar için özel tutulmuş metroya bindirip yollayıncaya dek bu böyle sürdü.

Devletin polisi, devletin nazilerini yürüttü. Fakat buna karşı halkta, esnaflarda ve yerel burjuva medyasında tepkiler gecikmedi. Esnaflar; “bunların yüzünden, bugün iş yapamadık. 2000 polisin masrafı, bunca araç ve havada gün boyu dolaşan helikopterin parası kimin cebinden çıkıyor. Kimse bunları istemiyor, bunlar da kendi başlarına yürüyüş yapamıyorlarsa, bırakın yapmasınlar. Siz bunları zorla niye yürütüyorsunuz.” Yerel basın tepkisini “tutuklanan solcular oldu, kameraya çekilen solcular oldu, korunan da naziler...” oldu biçimindeydi. Polis kimden yana? sorusu çok isabetli bir soru idi. Basına tek tek röportaj veren halkın ve esnafın da tepkileri bu yönde. Basında tek tek köşe yazarlarının da yorumu bu doğrultuda. Bu olumlu bir gelişme.

Paramız yok, borçluyuz, bundan dolayı kısıtlamalara gitmeliyiz diyen Alman devleti dazlaklara gelince keseyi açıyor. Bu yürüyüşle bir kez daha nazilerin arkasındaki gücün kim olduğu açığa çıktı. En sıradan emekçinin veya yerel burjuva medyanın bunu sorgulamaya başlaması, olumlu bir gelişmeyi ifade ediyor.

Faşizme karşı, omuz omuza!

BİR-KAR/Nürnberg