28 Haziran'03
Sayı: 25 (115)


  Kızıl Bayrak'tan
  Temel demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyi yükseltelim!
  İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret için mücadeleye!
  Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!" talebini yükseltelim!
  Özelleştirme yağma ve talandır!
  Yolsuzluk boydan aşıyor, komisyon ancak diz boyuna ulaşmış!..
  Af isteyenler terörle susturulmaya çalışılıyor
  Diyanete değil, eğitime ve sağlığa kadro!
  Krizin faturasını kapitalistler ödesin!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Geçmişe sırtını dönenlerin geleceği yoktur!..
  Devlet güdümlü Sivas katliamının 10. yılı...
  Türkiye ABD askeri işgaline açıldı...
  Selanik zirvesi: Yeni saldırı kararları
  Almanya: Metal işçilerinin grevi kararlılıkla sürüyor
  Direniş, ABD'nin Irak hesaplarını boşa çıkarıyor!
  Hiçbir yere çıkmayan yol
  Avrupa'da sosyal hak gasplarına karşı mücadele sertleşiyor!
  Amerika-Taliban işbirliği yeniden başlıyor
  Kanımızı emmelerine artık izin vermeyeceğiz!
  Ücretli köleliğe ve kölelik yasasına hayır!
  Ellere var...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Af isteyenler terörle susturulmaya çalışılıyor

Devlet bir yandan af yasası, Kürtçe yayın serbestisi vb. üzerinde “çalışırken”, diğer yandan Kürt halkının başından sopayı eksik etmiyor. Gün geçmiyor ki bir saldırı, taciz, tecavüz, gözaltı, yargılama, cezalandırma yaşanmasın...

Devletin diliyle “af”, halkın adlandırmasıyla “pişmanlık” yasasının gündeme getirilmesiyle birlikte, Kürtler cephesinden de bir “Genel af kampanyası” başlatılmış bulunuyor. Bu kampanya çerçevesinde gerçekleştirilmek istenen her “eylem” ise azgın bir devlet terörüyle kırılmaya çalışılıyor.

DEHAP’lı Gülbahar Gündüz kaçırılıp tecavüze uğradı, olayı protesto etmek amacıyla Saraçhane Parkı’nda bir araya gelen kadınlar yine protesto ettikleri polisin şiddetiyle karşılaştılar. İHD’nin açıklamasına göre; “Polis kadınları coplandı. Yerlerde sürükledi. Hakaret etti. Yaraladı, küfretti, gözaltına aldı. Göz yaşartıcı bomba kullandı. Polis köpekleri kadınları ısırdı, polislerin kullandığı coplar kadınların kafasını yardı. Sonuç 82 gözaltı, 50’ye yakın yaralı. Yaralılardan 9’u Taksim İlk Yardım Hastanesi’ne, 6’sı Haseki Hastanesi’ne, 3’ü de Şişli Etfal Hastanesi’ne kaldırıldı.”. Bingöl’de barış masası açan kadınlara saldırıldı, gözaltılar oldu. Bunlar saldırıların en fazla gündeme taşınanları... Ancak devlet, kampanya çerçevesinde gerçekleştirilmek istenen eylemlere saldırmak, bunları engellemeye çalışmak vb.’yle de yetinmek istemiyor. Son olarak DEHAP davasında ceza yağdırmak suretiyle de kinlerini kusmuş oldular.

“Yüce Türk adaletinin bağımsız yargı organları”, bu aynı süreçte, işkencecileri, hırsızları, uğursuzları, katilleri aklamayı son hızla sürdürmekteydi oysa. Meclis komisyonunun “yolsuzlukların üzerine gitme” oyununun sergilediği süreçte yolsuzluk sanıklarına, hükümetin AB ile demokrasicilik oyunu oynadığı süreçte işkence sanıklarına ve ibreti alem için Susurluk sanığı Sedat Bucak’a ardarda beraat kararları yağdırıldı.

Bu yaşananlar, bir kez daha sistemin gerçek yüzünü ve niyetini sergilemenin yanı sıra, demokrasi mücadelesinin olmazsa olmazlarını da ortaya koyuyor: Demokratik hak ve özgürlükler ya sisteme karşı mücadele içinde kazanılıp kullanılabilir ya da yoktur. Nitekim bugün sistemin kendi kendine ve kendi ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirdiği düzenlemeler demokratik bir gelişmeyi değil, tam tersine, kurulu düzenin tahkimini hedeflemektedir.

Demokratik bir toplumda yurttaşlar sırf konuştukları için “pişman olmaya”, nedamet getirmeye zorlanmazlar. Düşünme, konuşma, yazma önündeki engeller ve yasaklar kaldırılır, özgürlükler genişletilir. Anadilde eğitim doğuştan bir hak olarak uluslararası planda kabul görmüş iken, anadilde konuşma, yazma, yayın yapma tartışma konusu edilmez. Bunlara yönelik düzenlemeler “demokratikleşme” olarak lanse edilemez. Ediliyorsa eğer, o rejimin karakterinin demokrasi olmadığının itirafıdır bu.

Siyasi iktidar cephesinde bu yaşananların adı “demokratikleşme” konulduğuna, gerekçesi “AB’ye uyum” olarak gösterildiğine göre; demokratik hak ve özgürlüklere gerçekten ihtiyacı olanların yönünü nereye dönmeleri gerektiği de açıktır: Bu yön kendileri, kendi öz güçleri ve mücadeleleridir. Kürt halkı ulusal ve demokratik hak ve özgürlükleri uğruna, işçi sınıfı ve emekçiler ekonomik-demokratik-politik hak ve özgürlükleri uğruna mücadeleyi yükseltmedikleri sürece, demokratik bir Türkiye’den söz etmek hayaldir. Demokrasi konusunda ciddi ve samimi aydınların, ara katman mensuplarının demokratikleşme sürecine en büyük katkıları, bu mücadelede Kürt halkının ve ezilen sınıfların yanında yer almak olabilir.



İşkence ve tecavüz protesto edildi

20 Haziran günü Fatih’deki Saraçhane Parkı’nda toplanan yaklaşık 300 kişilik bir grup, kendini sivil polis olarak tanıtan kişilerce kaçırılıp tecavüz maruz kalan Gülbahar Gündüz için bir basın açıklaması yapmak istedi. Üzerlerinde “Barış ve kardeşlik için ayrımsız genel af” yazan dövizler de taşıyan grubun etrafı çevik kuvvet ekiplerince sarıldı.

Açıklamaya izin vermeyeceklerini belirten polis yetkilileri gruba dağılması yönünde uyarılarda bulundu. Uyarıyı alkışlarla protesto eden grup, oturma eylemi yapmak istedi. Grubun üzerine göz yaşartıcı gazlar da atan polis göstericilere müdahale etti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne doğru dağılan gruptan bazı kişilerin polisi taşladıkları görüldü. Göstericiler ile polis arasında Unkapanı ve Vezneciler’in ara sokaklarında uzun kovalamacalar yaşandı. Yaklaşık 70 gösterici gözaltına alındı.

Bazı göstericiler polisin saldırı, köpeklerin ısırması sonucu derin yaralar aldı.

Polisin müdahalesi sırasında hafif şekilde yaralanan ve gözyaşartıcı gazdan etkilenen 12 kişi, tedavilerinin ardından emniyete götürüldü. Olaydan sonra Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan çoğunluğu kadın 12 kişinin tedavileri ayakta yapıldı.

Hafif şekilde yaralanan ve gözyaşartıcı gazdan etkilendikleri belirtilen bu kişiler, taburcu edildikten sonra emniyete götürüldüler. Bu arada, polisin gözaltına aldığı çoğunluğu kadın diğer 60 kişi de hastanelerde sağlık kontrolünden geçirildi.

Gözaltına alınan DEHAP’lılar 24 Haziran günü Fatih Adliyesi’ne sevkedildi. Saraçhane Parkı’nda yapılan basın açıklamasına polislerin sert müdehalesi sonrasında gözaltına alınan 84 kişiden 77’si tutuksuz yargılanmak üzeren savcılık tarafından serbest bırakılırken, DEHAP İl Sekreteri Cemal Kavak, İl Başkan Yardımcısı Medeni Kırıcı, İl Yöneticileri Murat Yazıtekin ve Çiçek Arınç, Gençlik Kolları Üyesi Osman Taşdemir, Hakan Yeni ve Barış Anneler’inden Ruken Yetişkin, “2911 sayılı Gösteri, Toplantı ve Yürüyüş Yasası’na muhalefet etmek” suçlaması ile Fatih Adliyesi’ne çıkartıldı. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan diğer DEHAP’lılar da ifade vermek ve arkadaşlarını yalnız bırakmamak üzere Fatih Adliyesi’ne gelerek bahçede toplandı.

SY Kızıl Bayrak/İstanbul



İstanbul’un orta yerinde güpegündüz
işkence ve tecavüz!..

DEHAP İstanbul İl Kadın Kolları Yöneticisi Gülbahar Gündüz, polis olduğunu söyleyen iki kişi tarafından kaçırılarak işkenceye maruz kaldı. İHD İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması yapan Gündüz, kol ve sırtındaki darp izlerine göstererek, başından geçen insanlık dışı olayları anlattı.

DEHAP’ın Fatih’te bulunan ilçe binasına giderken, ellerinde telsiz bulunan ve polis olduğunu söyleyen sivil kişilerce zorla beyaz bir otomobile bindirildiğini söyledi. Bu olaylar anında bayıldığını dile getiren Gündüz, kendine geldiği zaman ise gözlerinin bağlandığını, bu yüzden gittiği yerleri ve kendisine işkence yapanların yüzünü görmediğini ifade etti. Bir binaya girdiklerini ve merdivenlerle iki kat aşağı indiklerini anlatan Gündüz, “Sürekli olarak tehdit ediyorlardı. Gelsin arkadaşların seni kurtarsın diyorlardı” dedi. Gündüz, “diğer arkadaşlarına ders olsun” denilerek serbest bırakıldığını; gözaltındayken oral yoldan tecavüze maruz kaldığını, yüzünde sigara söndürüldüğünü, başına sert bir cisimle vurulduğunu, sırtının ise benzer bir cisimle çizildiğini aktardı.

Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde muayenesi yapılan Gülbahar Gündüz’ün sırt, kol ve bacaklarında darp izleri olduğu, yüzünde sigara yanığı bulunduğu belirtildi. Hastane Başhekimliği’nin Gündüz adına düzenlediği raporda ise maruz kaldığı cinsel şiddetin belirlenebilmesi için Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesine karar verildiği ifade edildi.