Türkiye ABD askeri işgaline açıldı...
Emperyalizmin İran seferberliği ve
Türkiyeli uşakların rolü
Amerikalı emperyalist haydutlar, ikinci hedef olarak seçtikleri İrana giderek daha fazla yükleniyorlar. İranın Iraktan sonra baş hedef seçilmesi, bölgedeki coğrafik ve politik konumu ile ilgilidir. Amerika için İran engeli kalkmadan Kafkasya-Ortadoğu kuşağında tam hegemonya kurmak mümkün değil. İkinci olarak da İran Almanya, Rusya, Fransa gibi emperyalistlerle ilişkilerine rağmen, ABD açısından el konulacak bakir bir pazardır. Neticede Amerikan Yüzyılı Projesi, zaten paylaşılmış olan pazarların emperyalist savaşlar dizisiyle ele geçirilmesi üzerine kuruludur. Bu pazarlar ister Irak gibi emperyalistlerle kurumsallaşmamış ilişkilere, isterse İran ve Suriye gibi kurumsallaşmış ilişkilere sahip olsun; Amerika hepsine bir av muamelesi yapıyor.
Aslında İrana göre, daha küçük bir lokma olarak Suriye hedef seçilmişti. Daha Irak saldırısının dumanı tütüyorken Suriye, suçlanmaya başlandı. Saddam Hüseyin ve erkanının Suriyeye geçtiği; silahların daha savaştan önce bu ülkeye kaçırıldığı; Suriyenin terör örgütleriyle işbirliği yaptığı gibi yabancısı olmadığımız argümanlar, hem ABDli çetenin ağzından ifade edildi. Fakat Suriye yönetimi alttan alınca, emperyalist haydutları memnun edecek bir takım adımlar (örneğin Filistinli örgütlerin Şam bürolarının kapatılması) atınca, İran birinci sıraya oturdu.
Her cepheden İrana saldırı hazırlığı
Bu kez emperyalist çetenin bütün uğraşı İrana odaklandı. Öncelikle saldırının psikolojik ortamının hazırlanması çalışmaları hızlandı. Bu çerçevede Washington çetelerinden peşpeşe kışkırtıcı ve saldırgan açıklamalar, tehdit yüklü mesajlar yağmaya başladı. İddiaların çerçevesi ya da işlenen tema Iraktakilerle aşağı yukarı aynı: Kitle imha silahları tehdidi; teröre destek, özellikle de El Kaidele bağlantı; rejimin baskıcı, anti demokratik karakteri...
ABDnin psikolojik harekatta kullandığı araçlar ile yöntemler de gene Irak saldırısındakilere benziyor; tekelci medya, uluslararası göstermelik kurumlar, siyasi-ekonomik-diplomatik baskıyla tecrit, komşu ülkelerden askeri kuşatma vb. Emperyalist medya ile aynı anda harekete geçen çeşitli ülkelerdeki burjuva medya, ağırlıklı olarak İrana yönelik saldırı hazırlığına kilitlendi. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), tüm ilgisini İrana yöneltti. UAEAnın nasıl bir rol oynadığını Irak sürecinden biliyoruz. Yaptığı tek şey uluslararası düzlemde ABDnin propaganda kampanyasına malzeme yaratmaktır. Şimdiye kadar silahlanmayla ilgili bir kanıt ortaya süremediler. ABDnin isteği çerçevesindeki tüm çabalarına rağmen, İranın Nükleer Silahsızlanma Anlaşmasını ihlal etmediği yönlü bir karar almak zorunda kaldılar. Ama işbirliğinin genişletilmesi ve şeffaflık konusunda çağrılar çıkarmadan da edemediler.
UAEAnın ikiyüzlü, ABD işbirlikçisi bir siyaset izlediği kimse için sır değil. NPTyi ihlal eden Amerikaya ya da benzeri emperyalist ülkelere karşı yaptıkları tek bir şey yok. Sadece Ortadoğuyu baz aldığımızda ise, anlaşmayı hiçe sayan ve bütün ülkeler için tehdit unsuru olan, üstelik siyonist karakteri nedeniyle hepsinden daha açık bir tehdit olan İsraildir. Bütün oklar ısrarla İsraili işaret ettiği halde, İsrail UAEAnın gündemine girmiyor. Girmez, zira arkasında ABD emperyalizmi, dünyanın dört bir yanındaki siyonist lobi var. Ki, bu tür uluslararası kurumların finansmanında bu iki gücün belirleyici olduğuna kuşku yoktur. Tıpkı medya tekellerinde olduğu üzere...
Elbette emperyalist haydutların İrana saldırı hazırlıkları bunlarla bitmiyor. Bir taraftan Azerbaycan bu saldırı için hazır hale getiriliyor. Yalanlanmış olsa da Amerikanın Azerbaycana asker yığma planları basına sızdırılmış oldu. Diğer yandan işbirlikçi Arap rejimleri hizaya sokuluyor. Irakta işgal kuvvetlerine yönelik saldırıların sorumluluğu Şiilere, dolayısıyla da İrana bağlanarak, İran Irak üzerinden de sıkıştırılıyor. Tabii bu söylemin bir amacı da İranı tehdit ederek Iraklı Şiileri hizaya çekmek.
İranın iç dinamiklerine oynamak, bu seferberliğin diğer parçasını oluşturuyor. Haydut takımı, İrandaki iç sorunları kaşımak için Azerileri, Kürtleri ve rejim karşıtlarını gözüne kestirmiş durumda. İranda öğrencilerin eğitimde özelleştirme saldırısına karşıtı başlattığı, fakat anında kitleselleşip rejim karşıtlığına bürünen hareket, ABDnin ilgisini fazlasıyla çekmiş durumda. Mollalar rejimine karşı hareketin ABDnin yedeğine düşüp düşmeyeceği üzerine bugünden kesin bir şey söylenemez. Halihazırda böyle bir şey söz konusu değil. Bunu belirleyecek olan, hareketin kendi bağımsız inisiyatifini koruyup koruyamayacağı, gerici molla rejimine olduğu kadar emperyalizme karşı geleneksel duyarlılığı yitirip yitirmeyeceğidir. ABD kışkırtmaları şimdilik İran Azerileri ve Kürtleri üzerinde de bir etki yaratmadı. Dolayısıyla haydut takımının işi, Iraktakiyle kıyaslanamayacak derecede zor.
Türkiyedeki işbirlikçiler ABD hesabına
İran saldırısına hazırlanıyor
Savaş hazırlığının en önemli adımı ise Türkiye üzerinden atıldı. Irak işgali tamamlanır tamamlanmaz, Amerikalı haydutlar, Türkiyeyi hizaya sokmaya soyundular. Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitzin azarlamaları adeta start oldu. Artık Türkiye üzerine konuşan her Amerikalı haydut, Türk egemenlerini aşağılamadan, paylamadan duramadı. Türk egemenleri halen de süren aşağılamalara bir kez olsun itiraz etmediler. Hatta TÜSİAD kodamanlarından önde gelenler, son zamanlarda açıktan siyaset yapan generaller, hükümet ve belli başlı medya tekelleri, bu aşağılama ve azarlamaların haklılığına işaret ettiler. ABDnin istekleri doğrultusunda, kırmızı çizgiler -ki savaş sırasında pembeleştiler- üzerine oturtulmuş dış politika revizyondan geçirildi.
Türk sermaye iktidarı şimdi kendisine verilen role sıkı sıkıya sarılmış durumda. Türkiye adına konuşanlar, özellikle AKP hükümeti kraldan daha kralcı bir edayla ABDnin sözcülüğünü yapıyor. İKÖ toplantısında Türkiye adına konuşan, Suriyeyi ziyaret eden sanki Abdullah Gül değil de Amerikan elçisiydi. İran ile devletler arası ilişkiler de ABDnin istediği çizgiye çekildi. İranlı nizami ordu komutanının Türkiye ziyareti, komik gerekçelerle ertelendi. İran Cumhurbaşkanının gezisinin ertelenmesi de gündemde.
Amerikanın Türk dış ilişkilerini belirleyiciliği bununla sınırlı değil. Örneğin Filistine ziyaret gerçekleştirecek olan Erdoğanın, ABD ve İsrailin Arafatı dışlama siyasetine paralel olarak Arafatla görüşmeyeceği konuşuluyor. Liste böyle uzayıp gidiyor.
Türk devleti hem kendisine çizilen çerçevede attığı adımları anlatmak ve bağlılığını vurgulamak, hem de ABDnin yeni talimatlarını almak için en son Dışişleri Müsteşarı Uğur Ziyali ABDye gönderdi. Bu gezi ile İran ve Suriye konusunda Türkiyenin tavrı tamamen ABDnin isteklerine uygun hale getirdi. Yapılan açıklamalar bunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor. Gezi üzerine en açık itiraflar yapan isim Washington Büyükelçisi Faruk Loloğlu oldu. Loloğlu, İran ve Suriye konularında ABD ve Türkiye arasında büyük ölçüde örtüşme olduğunu söyleyerek, Türkiyenin şimdiye dek izlediği uşakça tutumun derinleşerek süreceğini ima etmiş oldu.
Türkiye ABD işgaline açıldı
Ziyaretin hemen ardından, bu yönde daha somut adımlar da atıldı. Amerika Türkiyedeki üs ve limanları artık istediği gibi kullanabilecek. Zira hükümet kaza risklerini ortadan kaldırmanın yolu olarak, TBMMyi devre dışı bırakan, oylama gibi uzun prosedürleri ortadan kaldıran bir karar aldı; Amerikan-İngiliz askerlerinin Türkiye topraklarını işgali için tezkereye ihtiyaç yok. Ek olarak konu ile ilgili tüm inisiyatif de Genelkurmaya bırakıldı. Hani Türk generalleri, hayal kırıklığına uğrattıkları ağa babalarının/ABDnin gönlünü alabilsinler diye...
Bütün bu uşaklıklara rağmen, ABDli haydutlar aferinlerin yanına tehdit ve uyarılar eklemeyi ihmal etmiyorlar. Türkiyenin attığı adımları olumlu karşılıyoruz, Türkiye önemli bir müttekimizdir vb. ile başlayan açıklamalar, ama Türkiye İran ve Suriye konusunda yanlış yaparsa, bu Türkiye için felaket olurla noktalanıyor. Sütten ağzı yananın yoğurdu üflemesinden öte bir şey bu. İzlenen bu siyasetle Türkiyenin göze girme kaygısı sürekli diri tutulduğu gibi, köleliği de pekiştiriliyor.
Nedir ki bu kölelik dün ve bugün olduğu gibi, Türk egemenlerinin ayağına dolanacaktır. Kurtuluşu emperyalist haydutlara uşaklıkta görenler, bu süreçte sadece uluslararası ilişkiler alanında sorunlar yaşamakla kalmayacaklar. Ya da sadece Ortadoğu ve dünya halklarının nefretini kazanmakla kalmayacaklar. ABD emperyalizminin er-geç yaşayacağı çöküş akıbetinden paylarına düşeni, daha erkenden ve fazlasıyla alacaklardır.
|