28 Haziran'03
Sayı: 25 (115)


  Kızıl Bayrak'tan
  Temel demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyi yükseltelim!
  İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret için mücadeleye!
  Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!" talebini yükseltelim!
  Özelleştirme yağma ve talandır!
  Yolsuzluk boydan aşıyor, komisyon ancak diz boyuna ulaşmış!..
  Af isteyenler terörle susturulmaya çalışılıyor
  Diyanete değil, eğitime ve sağlığa kadro!
  Krizin faturasını kapitalistler ödesin!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Geçmişe sırtını dönenlerin geleceği yoktur!..
  Devlet güdümlü Sivas katliamının 10. yılı...
  Türkiye ABD askeri işgaline açıldı...
  Selanik zirvesi: Yeni saldırı kararları
  Almanya: Metal işçilerinin grevi kararlılıkla sürüyor
  Direniş, ABD'nin Irak hesaplarını boşa çıkarıyor!
  Hiçbir yere çıkmayan yol
  Avrupa'da sosyal hak gasplarına karşı mücadele sertleşiyor!
  Amerika-Taliban işbirliği yeniden başlıyor
  Kanımızı emmelerine artık izin vermeyeceğiz!
  Ücretli köleliğe ve kölelik yasasına hayır!
  Ellere var...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Kamu’da toplu tasfiyeler sürerken, Diyanet’e 15 bin yeni kadro...

Diyanet’e değil, eğitime ve sağlığa kadro!

Kamu iktisadi ve hizmet kuruluşlarının tasfiyesi hızlandırılırken, Diyanet’e 15 bin yeni kadro verilmesi düşük yoğunluklu ve yüzeysel tartışmaları gündeme getirdi. CHP ve kemalist cenah, yine, “dinci kadrolaşma” teranesini okuyor. Hükümet nöbeti tutan tüm düzen partileri gibi, AKP de, iktidarın ipleri elindeyken elbette kadrolaşacak. Sağlama alması gereken tüm işleri bu süreçte “bağlamaya” çalışacak. Bu düzen böyle işlediğine göre, AKP’nin yaptığında rutinle bir uyumsuzluk, sisteme aykırı bir durum bulunmuyor.

Ancak, iş yasasındaki değişiklikler meselesinden hatırlanacağı gibi, hükümetin, sermayenin ihyası/düzenin bekası yönünde attığı her adımın “dinci kadrolaşma” gibi son derece basit eleştirilerle geçiştirilmesi, aslında düzene (ve tabii ki hükümete) destekten başka bir anlam ifade etmiyor.

Nitekim, bu kadro meselesinde Diyanet’ten yapılan bir açıklama ile durum son derece net biçimde anlatılmış bulunuyor. Din İşleri Başkanlığı, görev alanlarının ve kadrolarının sistemin korunmasında temel bir işleve sahip olduğunu (belki de ilk kez bu derece açık ve net biçimde) ilan etmek suretiyle savundu kadro olayını.

Eskiden bu tür açıklamaları materyalistler yapardı ve haliyle dinsizlikle suçlanır, susturulmaya, bastırılmaya çalışılırlardı. Din görevlileri de tersi açıklamalar yaparak gerçeklerin inkarı, en azından unutturulması için çaba gösterirlerdi.

Gün döndü, devran değişti. Sistem sahipleri hala sosyalizmin yenilgisi üzerine yazdıkları globalizmin zaferine inanıyor olmalılar ki, gerçek kimliklerini böylesine açıktan sergileyebiliyorlar. Ama olsun, böylesi daha iyi. Kartların açık oynanmasında yarar var.

İşçi ve emekçi kitlelerin, açlık ve sefaletlerini katmerleştirecek kamu tasfiyelerini ölüm-kalım meselesi haline getiren, Diyanet’te kadrolaşmayı ise sistemin bekası adına savunan bir AKP hükümetinden öğreneceği daha çok konu var. Sistemin böylesine açık sözlü davranmasının bu öğrenme sürecine katkıda bulunacağı açık.

Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi; insanca yaşamaya yetecek bir ücret; sınırsız söz, basın, örgütlenme özgürlüğü; kamu hizmetlerinde iyileştirme ve yaygınlaştırma/parasız eğitim-parasız sağlık gibi temel talepler uğruna mücadele, düzen partilerinin/düzen ideolojilerinin (bu arada dinin) etkisinden asgari bir kurtuluşla yükseltilebilecektir. Kitlelerin demokratik hak ve özgürlük mücadelesi içinde olduğu bir süreçte ise, gündemi Diyanet’e değil, eğitime-sağlığa kadro tartışması tutacaktır.



KESK’in bölge mitingleri...

Aydın: “Genel grev genel direniş!”

Aydın’daki miting için Zafer Meydanı’nda kortejler oluşturan emekçiler buradan Atatürk Meydanı’na yürüdüler. Ege Bölgesi’ndeki 10 ilden toplanan kamu emekçilerinin katıldığı mitingte esnek çalışmaya, paralı eğitime, özelleştirmeye karşı dövizler taşındı. “Genel grev genel direniş” çağrısı yapan emekçiler, “Personel reformu yasasına hayır!”, “Özelleştirmeleri direnerek durduracağız!” pankartları taşıdılar. Eğitim-Sen’in kitlesel katıldığı mitinge Emek, Barış ve Demokrasi Blok’u, ÖDP ve CHP destek verdi.

Tunceli: “Kölelik yasasına hayır!”

Tunceli’deki bölge mitingine Elazığ, Bingöl, Muş, Van, Erzurum ve Erzincan’dan binlerce kişi katıldı. İki koldan kortejlerle Toprak Saha’ya yürüyen kamu emekçileri, taşıdıkları dövizler ve attıkları sloganlarla kölelik yasalarına ve düşük ürete karşı tepkilerinin yanısıra genel af ve genel grev taleplerini dile getirdiler. Tarım Orkam-Sen Şube Başkanı Hıdır Demir ile KESK yöneticisi İhsan Avcı’nın konuştuğu mitingde, Kürt sorununun demokratik bir yaklaşımla çözülmesi talebi de dile getirildi.

Kayseri: Eyleme 1500 emekçi katıldı

Yoğunlukla Eğitim-Sen üyelerinin katıldığı eylem için veterinerlik önünde toplanılarak Fuar Meydanı’na yüründü. Yaklaşık 1500 kişinin toplandığı alanda KESK MYK üyesi Nihat Değer, Kayseri Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Halil Ünal konuştu.

Mersin: “Personel rejim yasasına hayır!”

KESK Mersin Şubeler Platformu’nun çağrısıyla toplanan 100 kadar kamu emekçisi, memur maaşlarına yapılmak istenen yüzde 5’lik zammı va Kamu Personel Rejimi’nde yapılması planlanan değişiklikleri protesto ettiler. Mersin Taş Bina önünde yapılan eylemde konuşan Dönem Sözcüsü Eğitim-Sen Şube Başkanı Ünsal Yıldız, AKP’yi uyararak yasa değişiklerini geri çekilmesini ve memurların taleplerine kulak verilmesini istedi.



Paralı eğitim saldırısı sürüyor...
Öğrenci-veli-öğretmenler ortak mücadeleye!

Bir eğitim-öğretim yılı daha bir dizi sorunla sona erdi. Paralı eğitime geçişin adımlarını yıllar önce çeşitli uygulamalarla (katkı payı toplama, kayıt parası vb.) atan sermaye devleti, müşteri olarak gördüğü veli ve öğrencilerden anlamlı ve bütünlüklü bir tepki görmemenin verdiği pervasızlıkla son yıllarda karne ve diploma parası toplamaya başladı.

Hatırlanacağı gibi velilerden katkı payı (aidat) toplama uygulaması geçici bir süre uygulanacağı söylenerek bundan yaklaşık 7 yıl önce başladı. Velilerden bir tepki gelişmediği için de aidat ücretleri seneden seneye artırılarak toplanmaya devam ediliyor. Bunun yanı sıra karne ve diploma parası da toplanmaya başlandı. Her okul sene sonu geldiğinde kendince belirlediği fiyatlarla karneleri öğrencilere satıyor. Karne parası veremeyen emekçi çocukları ise karnelerini alamamakla tehdit ediliyor ve sonuçta alamıyor. Ya da öğrencinin katkı payını ödeyip ödemediğine bakılıyor ve ödememişse “karneni alamazsın” diye tehdit ediliyor. Karnesini/diplomasını alamayan çocuk, bir köşede annesinin okul müdürü ya da yardımcısı ile yaptığı pazarlığın/tartışmanın sonucunu bir umutla bekliyor. Zaten çocukların birçoğu sınıf ortamında arkadaşlarının yanında tehdit edildikleri için mahçup olup bu paraları ödemeleri konusunda ailelerine baskı yapıyorlar. Çocuğunun üzülmesine dayanamayan aileler de ne yapıp edip, gerekirse borç bulup istenen paraları ödüyorlar.

Yıl içinde emekçi çocuklarından toplanan para sadece katkı payı ile de sınırlı değil. Spor parası adı altında toplanan para okula gerekli olan spor malzemelerini (top, kasa, minder, ip vb.) almak için kullanılıyor gibi gösterilse de, bu paralar da genelde amaçla kullanılmıyor. Göstermelik olarak alınan birkaç malzemenin çoğunu öğrenciler ya hiç kullanamıyor ya da nadiren kullanabilme şansını yakalıyorlar. Geri kalan paranın ise nerede kullanıldığının hesabı kimse tarafından sorulmadığı için nereye harcandığı pek bilinmiyor. Öğrencilere yazılı sorularının çoğaltılması için çekilen fotokopilerin de paraları gene öğrencilerden toplanıyor. Zaten kayıt esnasında bütün velilerden okula en az bir top fotokopi kağıdı getirmeleri isteniyor hatta buna zorlanıyorlar. Buna rağmen öğrencilere fotokopi parası vermeleri dayatılıyor. Kayıt esnasında alınan kayıt paraları, toplanan katkı payları, bunların da ötesinde emekçilerin ödedikleri vergiler yetmiyormuş gibi yıl boyunca okula milyonlarca lira para ödemek zorunda bırakılıyorlar.

Tüm bunlar eğitimin özelleştirilmesinin birer ayakları. Bu uygulamalara karşı anlamlı bir karşı duruş sergilenmezse eğer eğitim birkaç yıla kalmadan tamamen özelleşecektir. Bu uygulamalar tek başına veli ya da öğretmenlerin mücadelesi ile değil öğrenci-veli-öğretmenlerin ortak mücadeleleriyle püskürtülebilir.

Bir eğitim emekçisi/İstanbul