28 Haziran'03
Sayı: 25 (115)


  Kızıl Bayrak'tan
  Temel demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyi yükseltelim!
  İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret için mücadeleye!
  Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!" talebini yükseltelim!
  Özelleştirme yağma ve talandır!
  Yolsuzluk boydan aşıyor, komisyon ancak diz boyuna ulaşmış!..
  Af isteyenler terörle susturulmaya çalışılıyor
  Diyanete değil, eğitime ve sağlığa kadro!
  Krizin faturasını kapitalistler ödesin!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Geçmişe sırtını dönenlerin geleceği yoktur!..
  Devlet güdümlü Sivas katliamının 10. yılı...
  Türkiye ABD askeri işgaline açıldı...
  Selanik zirvesi: Yeni saldırı kararları
  Almanya: Metal işçilerinin grevi kararlılıkla sürüyor
  Direniş, ABD'nin Irak hesaplarını boşa çıkarıyor!
  Hiçbir yere çıkmayan yol
  Avrupa'da sosyal hak gasplarına karşı mücadele sertleşiyor!
  Amerika-Taliban işbirliği yeniden başlıyor
  Kanımızı emmelerine artık izin vermeyeceğiz!
  Ücretli köleliğe ve kölelik yasasına hayır!
  Ellere var...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Direniş, ABD’nin Irak
hesaplarını boşa çıkarıyor!

C. Kaynak

Başarısızlık iç çatlakları derinleştiriyor

Irak sorununu hasıraltı etme ve gündemden düşürme çabaları gelişmelerin doğal seyri karşısında sonuçsuz kalıyor. Irak halkı petrol ihracatını sabote edip yerine Washington ve Londra’ya asker tabutu postalıyor. Irak halkı direniyor. Direniş henüz örgütlü ve koordineli bir düzey kazanmış değil. Fakat giderek kök salıyor ve yaygınlaşıyor. Pentagon, işgal güçlerini hedef alan saldırıların gerisinde imtiyazlarını kaybettikleri için çaresizlik içinde kıvranan Saddam yanlılarının, Baas Partisi kadrolarının olduğunu iddia ediyor. Fakat, ABD yönetiminin bu iddiaları, gelişmeleri daha soğukkanlı değerlendiren başka ABD yetkilileri tarafından çürütülmektedir. Ortadoğu gezisinden yeni dönen demokrat senatör ve Senato Dışişleri Komisyonu eski Başkanı Joseph Biden, “Hükümetin öngörüleri ile gerçekler arasında dev bir uçurum var” derken, aynı geziye katılan cumhuriyetçi senatör ve senato Dışişleri Komisyonu Başkanı Joseph Lugar, “Irak’ta çatışmaların son bulduğunu iddia etmek doğru değildir. Savaş hala devam ediyor” dedi. Bağdat’ı kolay ele geçiren işgal güçlerinin umutları kursaklarında kalmak üzere ve en çok korktukları şey yavaş yavaş başlarına geliyor. ABD subaylarının basına yansıyan değerlendirmeleri işgal güçlerinin içinde bulundukları durumu çok yalın bir biçimde özetlemektedir: “Tek çare bu ülkeyi terketmek”, “biz bunlara özgürlüğü, demokrasiyi armağan ettik, kendileri ise bize ateş açıyor”. İşimiz çok zor, her zaman korku içindeyiz. Kimin bize saldırdığını bilemiyoruz. Sadece insanların bizden nefret ettiklerini hissediyoruz”.

Irak’ta işgal güçlerine karşı direniş eylemleri düzenleyenler ne Saddam rejiminin istihbarat uzmanları, ne subayları ne de Baas Partisi kadrolarıdır. Bu iddialar direnişi zan altında bırakmak, karalanmasını kolaylaştırmak için Pentagon’un tezgahladığı dezenformasyondur. Devrik rejimin eşrafının çapı Bağdat’ın düştüğü dönemde ölçüldü. Tek bir kurşun sıkmadan adeta kentin anahtarını gümüş bir tepside işgal güçlerine teslim edenler onlar oldular. Basına sızan bilgiler ve olayların seyri, işgal güçlerine direnenlerin taciz edilen sıradan insanlar, uşaklaştırma politikasını, onurlarının çiğnenmesini reddeden semt sakinleri olduklarını çok net bir biçimde ortaya koyuyor. İşgale tepkinin tabandan yükselmesi (Basra bölgesinde bir karakola sığınan ingiliz askerlerini linç eden semt sakinlerinin ayaklanması örneğinde olduğu gibi) yaşanan sürecin güçlü bir dinamiğe dönüşme ihtimalinin giderek arttığını gösteriyor.

Direniş, suskunluk fesadını ve sansürü parçalıyor

Irak’ta işgal güçlerine karşı tekil eylemler aracılığıyla sürdürülen ve düzenli bir artış seyri izleyen direnişe ilişkin ayrıntılı bilgiler basına sızmıyor. Gelişmelerin duyurulmasına, olayların değerlendirilmesine uygulanan sansür sadece bilgilerin askeri karargahtan verilmesinden kaynaklanmamaktadır. Bu konuda uluslararası bağlamda sağlanmış zımni bir anlaşma söz konusu. Basın tekelleri bu anlaşmaya uyarak Irak’ı gündemden düşürmek, yaşanan çatışmaları birer polisiye vaka kategorisine indirgemek ve dolayısıyla işgal güçlerinin karşılaştıkları zorlukları hasıraltı etmek için ısrarlı bir çaba içerisindedirler. Onun için, Irak halkı emperyalist işgalcilerin damarına bastığı zaman, sansür ihlal edilmek zorunda kalınıyor. Petrol boru hatlarına sabotaj düzenlenince ve işgal güçleri zayiat verince Irak sorunu uluslararası aktüalitenin merkezine oturuyor, yaratılan suni gündemi bozuyor. Filistin/İsrail ilişkilerine dayatılan “yol haritası” bile Irak sorununun önüne geçememektedir.

Kirli ittifak ve hesaplar

Irak halkını susturma ve sindirme konusunda varılmış adı açıkça konmayan fiili mutabakat, tarafların birçok kirli ve küçük hesabını kamufle etme işlevi görmektedir. ABD emperyalizmi İngiltere’yi yanına alarak Irak’ı işgal etti. Saldırının başlatıldığı güne kadar savaştan yana olmayan, Irak’ın işgal edilmesini yasadışı bulan, bu ülkenin zenginliklerinin gaspedilmesini şiddetle kınayan güçler, bugün işgal güçlerinin yanındalar. Gizli tutulan hesaplar ne olursa olsun, ABD emperyalizminin bu ülkede icra etmeyi öngördüğü politikayı desteklemek, başarı ile sonuçlanmasına katkıda bulunmak konusunda görünürde bir mutabakat sağlanmış durumda.

ABD, askeri işgalin ardından Irak’ta uygulamayı öngördüğü politikayı aynı yöntemlerle sürdürmesinin kolay olmadığını, buna başkalarını da, sembolik anlamda da olsa, ortak etme ihtiyacını duyuyor. Colin Powell’in BM Güvenlik Konseyi toplantısından önce yaptığı gezi, sadece bir tehdit yağdırma turnesi olmadı. ABD’nin yaşadığı tarihi yalnızlığa bir an önce son vermek ve bunun için de bazı ödünlerin verilmesine katlanmak gerekiyordu. Gezi bir parça da bu ihtiyacın ürünüydü. ABD, militarist söyleminin köşelerini biraz yontmak, BM’ye verdiği karar tasarısını birkaç defa yeniden yazmak zorunda kaldı. Bush “Irak petrolünden kimseye bir damla yok!”, “terörizme karşı mücadelede politikamızı onaylamayan, bizimle birlikte hareket etmeyen teröristlerin gördüğü muamelenin aynısını görecektir!” türünden tehditleri bir kenara bıraktı. Tasarının oybirliği ile onaylanmasının ardından devam ettirilen yoğun temaslar ve düzenlenen zirvelerin kulisleri diplomatlar arasında karşılıklı ödün koparma pazarlıklarına dönüştü.

Bu pazarlıklarda ABD’nin verdiği ödünler genelde sembolik türden. Örneğin askeri kadrolardan oluşan ekibin Irak’tan geri çağrılması ve yerine diplomat ağırlıklı bir ekibin gönderilmesi, Bush’un Saint Petersburg ziyaretinde Putin’e gelecek başkanlık seçimleri için destek verme operasyonuna katılmış olması, Evian’a gelerek Fransa’nın diplomatik prestijini kollaması, Irak saldırısına karşı çıkan devletlere karşı yaptırımda bulunma tehditlerinin askıya alınması vb… Bu jestlerin karşılığında ise diğer emperyalist haydutlar ABD emperyalizminin Irak’taki icraatlarına oybirliği ile yeşil ışık yaktılar, engel çıkartmama kararı aldılar.

Yanlış hesaplaplar ve kirli çıkar ortaklığı
Bağdat’tan dönecek!

Fakat, tüm resmi açıklamalara, diplomatik çabalara karşın çelişkiler giderilmiş değil. ABD’nin dayatmaları karşısında diz çökmek zorunda kalan, kendilerini pazarlamaktan başka bir çıkar yol bulamayan güçler, aynı zamanda Washington’dan taviz koparabilmek için fırsat kollamaktadırlar. Çünkü, çok iyi biliyorlar ki işgal güçlerini Irak’ta zor günler bekliyor, ABD yönetimi Bağdat’tan gelen tabut sayısının artması ile birlikte seçim dönemine girildiği bir aşamada, kendi kamuoyu önünde zor durumda kalacak. Zaten, ABD ve İngiltere’yi hızı artan bir Irakgate skandalı sarmış durumda. Tony Blair Nisan ayında Moskova’ya Rusya’yı ikna etmeye gittiğinde, Putin, ortak basın toplantısı sırasında yüzlerce basın mesubunun huzurunda Irak sorununu adeta ‘silahlardan ne haber!’ diyerek açmış ve Blair’i terletmişti. Putin bugünlerde Londra’ya tarihi bir devlet ziyaretinde bulunuyor. Basın, acaba, aynı konuyu, çok daha elverişsiz bir ortamda, gündeme getirmemesi karşılığında Blair’den ne ödün koparabilir diye merak etmektedir.

Onun için, Irak halkının direnişinin güçlenmesi, yaygınlaşması sadece işgal güçlerini zor durumda bırakmayacak bu ikiyüzlü tavrın teşhirini de kolaylaştıracaktır. Entrikaların inceliği ne olursa olsun emperyalist saldırganlık Irak halkına direnmekten, işgal güçlerini kovmaktan başka bir alternatif bırakmadı. Gün geçtikçe Pentagon’un planlarının hedef bulmakta zorlaştığı ortaya çıkıyor. İşgal güçleri Çelebi ve grubu şahsında beraberlerinde bir yönetici ekip götürmüşlerdi. Sadece ondan vazgeçmek zorunda kalmadılar, kukla bir hükümet kurdurma girişimlerini de sürekli erteliyorlar. Devrik rejimin ileri derecede sorumlularının çoğu yakalandı. İlk günlerde Tarık Aziz’in bildiği tüm sırları açıkladığı, kendisini sorgulayan ABD subayları ile ayrıntılı bir işbirliği içinde olduğu söylenmişti. Aylar sonra Bush sonuçtan hiç de memnun olmadığını açıklamak zorunda kaldı, “bunlardan ciddi bir şey alamadık” dedi.

ABD emperyalizmi Irak’ta saplandığı çıkmazı başka saldırılarla aşmaya yelteniyor. İran’ı tehdit ediyor, Suriye sınırında çatışma başlatıyor, provokasyon düzenliyor. Bu saldırganlık bir gövde gösterisi değil, bir sıkıntının işaretleridir. ABD emperyalizmi tehdit ettikçe, saldırdıkça çıkmazını derinleştirecek ve Bağdat’tan seferinden kârlı çıkmayacaktır.