|
|
Direniş, ABDnin Irak
hesaplarını boşa çıkarıyor!
Başarısızlık iç çatlakları derinleştiriyor
Irak sorununu hasıraltı etme ve gündemden düşürme çabaları gelişmelerin doğal seyri karşısında sonuçsuz kalıyor. Irak halkı petrol ihracatını sabote edip yerine Washington ve Londraya asker tabutu postalıyor. Irak halkı direniyor. Direniş henüz örgütlü ve koordineli bir düzey kazanmış değil. Fakat giderek kök salıyor ve yaygınlaşıyor. Pentagon, işgal güçlerini hedef alan saldırıların gerisinde imtiyazlarını kaybettikleri için çaresizlik içinde kıvranan Saddam yanlılarının, Baas Partisi kadrolarının olduğunu iddia ediyor. Fakat, ABD yönetiminin bu iddiaları, gelişmeleri daha soğukkanlı değerlendiren başka ABD yetkilileri tarafından çürütülmektedir. Ortadoğu gezisinden yeni dönen demokrat senatör ve Senato Dışişleri Komisyonu eski Başkanı Joseph Biden, Hükümetin öngörüleri ile gerçekler arasında dev bir uçurum var derken, aynı geziye katılan cumhuriyetçi senatör ve senato Dışişleri Komisyonu Başkanı Joseph Lugar, Irakta çatışmaların son bulduğunu iddia etmek doğru değildir. Savaş hala devam ediyor dedi. Bağdatı kolay ele geçiren işgal güçlerinin umutları kursaklarında kalmak üzere ve en çok korktukları şey yavaş yavaş başlarına geliyor. ABD subaylarının basına yansıyan değerlendirmeleri işgal güçlerinin içinde bulundukları durumu çok yalın bir biçimde özetlemektedir: Tek çare bu ülkeyi terketmek, biz bunlara özgürlüğü, demokrasiyi armağan ettik, kendileri ise bize ateş açıyor. İşimiz çok zor, her zaman korku içindeyiz. Kimin bize saldırdığını bilemiyoruz. Sadece insanların bizden nefret ettiklerini hissediyoruz.
Irakta işgal güçlerine karşı direniş eylemleri düzenleyenler ne Saddam rejiminin istihbarat uzmanları, ne subayları ne de Baas Partisi kadrolarıdır. Bu iddialar direnişi zan altında bırakmak, karalanmasını kolaylaştırmak için Pentagonun tezgahladığı dezenformasyondur. Devrik rejimin eşrafının çapı Bağdatın düştüğü dönemde ölçüldü. Tek bir kurşun sıkmadan adeta kentin anahtarını gümüş bir tepside işgal güçlerine teslim edenler onlar oldular. Basına sızan bilgiler ve olayların seyri, işgal güçlerine direnenlerin taciz edilen sıradan insanlar, uşaklaştırma politikasını, onurlarının çiğnenmesini reddeden semt sakinleri olduklarını çok net bir biçimde ortaya koyuyor. İşgale tepkinin tabandan yükselmesi (Basra bölgesinde bir karakola sığınan ingiliz askerlerini linç eden semt sakinlerinin ayaklanması örneğinde olduğu gibi) yaşanan sürecin güçlü bir dinamiğe dönüşme ihtimalinin giderek arttığını gösteriyor.
Direniş, suskunluk fesadını ve sansürü parçalıyor
Irakta işgal güçlerine karşı tekil eylemler aracılığıyla sürdürülen ve düzenli bir artış seyri izleyen direnişe ilişkin ayrıntılı bilgiler basına sızmıyor. Gelişmelerin duyurulmasına, olayların değerlendirilmesine uygulanan sansür sadece bilgilerin askeri karargahtan verilmesinden kaynaklanmamaktadır. Bu konuda uluslararası bağlamda sağlanmış zımni bir anlaşma söz konusu. Basın tekelleri bu anlaşmaya uyarak Irakı gündemden düşürmek, yaşanan çatışmaları birer polisiye vaka kategorisine indirgemek ve dolayısıyla işgal güçlerinin karşılaştıkları zorlukları hasıraltı etmek için ısrarlı bir çaba içerisindedirler. Onun için, Irak halkı emperyalist işgalcilerin damarına bastığı zaman, sansür ihlal edilmek zorunda kalınıyor. Petrol boru hatlarına sabotaj düzenlenince ve işgal güçleri zayiat verince Irak sorunu uluslararası aktüalitenin merkezine oturuyor, yaratılan suni gündemi bozuyor. Filistin/İsrail ilişkilerine dayatılan yol haritası bile Irak sorununun önüne geçememektedir.
Kirli ittifak ve hesaplar
Irak halkını susturma ve sindirme konusunda varılmış adı açıkça konmayan fiili mutabakat, tarafların birçok kirli ve küçük hesabını kamufle etme işlevi görmektedir. ABD emperyalizmi İngiltereyi yanına alarak Irakı işgal etti. Saldırının başlatıldığı güne kadar savaştan yana olmayan, Irakın işgal edilmesini yasadışı bulan, bu ülkenin zenginliklerinin gaspedilmesini şiddetle kınayan güçler, bugün işgal güçlerinin yanındalar. Gizli tutulan hesaplar ne olursa olsun, ABD emperyalizminin bu ülkede icra etmeyi öngördüğü politikayı desteklemek, başarı ile sonuçlanmasına katkıda bulunmak konusunda görünürde bir mutabakat sağlanmış durumda.
ABD, askeri işgalin ardından Irakta uygulamayı öngördüğü politikayı aynı yöntemlerle sürdürmesinin kolay olmadığını, buna başkalarını da, sembolik anlamda da olsa, ortak etme ihtiyacını duyuyor. Colin Powellin BM Güvenlik Konseyi toplantısından önce yaptığı gezi, sadece bir tehdit yağdırma turnesi olmadı. ABDnin yaşadığı tarihi yalnızlığa bir an önce son vermek ve bunun için de bazı ödünlerin verilmesine katlanmak gerekiyordu. Gezi bir parça da bu ihtiyacın ürünüydü. ABD, militarist söyleminin köşelerini biraz yontmak, BMye verdiği karar tasarısını birkaç defa yeniden yazmak zorunda kaldı. Bush Irak petrolünden kimseye bir damla yok!, terörizme karşı mücadelede politikamızı onaylamayan, bizimle birlikte hareket etmeyen teröristlerin gördüğü muamelenin aynısını görecektir! türünden tehditleri bir kenara bıraktı. Tasarının oybirliği ile onaylanmasının ardından devam ettirilen yoğun temaslar ve düzenlenen zirvelerin kulisleri diplomatlar arasında karşılıklı ödün koparma pazarlıklarına dönüştü.
Bu pazarlıklarda ABDnin verdiği ödünler genelde sembolik türden. Örneğin askeri kadrolardan oluşan ekibin Iraktan geri çağrılması ve yerine diplomat ağırlıklı bir ekibin gönderilmesi, Bushun Saint Petersburg ziyaretinde Putine gelecek başkanlık seçimleri için destek verme operasyonuna katılmış olması, Eviana gelerek Fransanın diplomatik prestijini kollaması, Irak saldırısına karşı çıkan devletlere karşı yaptırımda bulunma tehditlerinin askıya alınması vb
Bu jestlerin karşılığında ise diğer emperyalist haydutlar ABD emperyalizminin Iraktaki icraatlarına oybirliği ile yeşil ışık yaktılar, engel çıkartmama kararı aldılar.
Yanlış hesaplaplar ve kirli çıkar ortaklığı
Bağdattan dönecek!
Fakat, tüm resmi açıklamalara, diplomatik çabalara karşın çelişkiler giderilmiş değil. ABDnin dayatmaları karşısında diz çökmek zorunda kalan, kendilerini pazarlamaktan başka bir çıkar yol bulamayan güçler, aynı zamanda Washingtondan taviz koparabilmek için fırsat kollamaktadırlar. Çünkü, çok iyi biliyorlar ki işgal güçlerini Irakta zor günler bekliyor, ABD yönetimi Bağdattan gelen tabut sayısının artması ile birlikte seçim dönemine girildiği bir aşamada, kendi kamuoyu önünde zor durumda kalacak. Zaten, ABD ve İngiltereyi hızı artan bir Irakgate skandalı sarmış durumda. Tony Blair Nisan ayında Moskovaya Rusyayı ikna etmeye gittiğinde, Putin, ortak basın toplantısı sırasında yüzlerce basın mesubunun huzurunda Irak sorununu adeta silahlardan ne haber! diyerek açmış ve Blairi terletmişti. Putin bugünlerde Londraya tarihi bir devlet ziyaretinde bulunuyor. Basın, acaba, aynı konuyu, çok daha elverişsiz bir ortamda, gündeme getirmemesi karşılığında Blairden ne ödün koparabilir diye merak etmektedir.
Onun için, Irak halkının direnişinin güçlenmesi, yaygınlaşması sadece işgal güçlerini zor durumda bırakmayacak bu ikiyüzlü tavrın teşhirini de kolaylaştıracaktır. Entrikaların inceliği ne olursa olsun emperyalist saldırganlık Irak halkına direnmekten, işgal güçlerini kovmaktan başka bir alternatif bırakmadı. Gün geçtikçe Pentagonun planlarının hedef bulmakta zorlaştığı ortaya çıkıyor. İşgal güçleri Çelebi ve grubu şahsında beraberlerinde bir yönetici ekip götürmüşlerdi. Sadece ondan vazgeçmek zorunda kalmadılar, kukla bir hükümet kurdurma girişimlerini de sürekli erteliyorlar. Devrik rejimin ileri derecede sorumlularının çoğu yakalandı. İlk günlerde Tarık Azizin bildiği tüm sırları açıkladığı, kendisini sorgulayan ABD subayları ile ayrıntılı bir işbirliği içinde olduğu söylenmişti. Aylar sonra Bush sonuçtan hiç de memnun olmadığını açıklamak zorunda kaldı, bunlardan ciddi bir şey alamadık dedi.
ABD emperyalizmi Irakta saplandığı çıkmazı başka saldırılarla aşmaya yelteniyor. İranı tehdit ediyor, Suriye sınırında çatışma başlatıyor, provokasyon düzenliyor. Bu saldırganlık bir gövde gösterisi değil, bir sıkıntının işaretleridir. ABD emperyalizmi tehdit ettikçe, saldırdıkça çıkmazını derinleştirecek ve Bağdattan seferinden kârlı çıkmayacaktır.
|
|
|