Uygar dünyanın önde gelen çok sayıda şahsiyeti, Bushla savaş çetesine kutlama mesajları gönderiyor. Saddam gibi kanlı bir diktatörü yakalayıp, dünyanın daha güvenli hale gelmesine yaptıkları katkıdan dolayı.
Medeni kurallara gayet uygun bir şekilde yürütülen bu riyakar gösteride taraflar, rollerini başarıyla icra ediyorlar. Söylediklerine bakılırsa herkes diktatörlere, kanlı icraatlara, zorbalığa, işkenceye karşı. İnsan hakları, demokrasi, özgürlükler konusunda çok hassas. Ancak Saddam yakalanmadan önce bu hassasiyetin esamesi okunmuyordu. Bu kadar hassas olanlar işgalcilerin Irakta halen yaptıklarından da rahatsız olmuyorlar.
Öyle ya emperyalist-gerici güçlerin hassasiyeti de ancak bu kadar olur.
Saddam rejimi en kanlı icraatlarını hayata geçirirken başta ABD olmak üzere uygar Batı ile gayet sıkı ve samimi ilişkiler içindeydi. Komünistleri, Kürtleri, Şiileri katlederken silahları bu pek uygar dostlarından/destekçilerinden alıyordu. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa vb. menşeli dünyanın en büyük tekelleri Bağdatı mesken tutmuşlardı. Zorba diktatöre kitle imha silahı üretebilsin diye malzeme yetiştirmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Zira tatlı kârları olan bir pazardı Irak. Daha de önemlisi, Batı dünyasının çıkarları için tehdit oluşturan İrana karşı da bulunmaz bir kalkan ve koçbaşı.
ABDnin şimdiki Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, İran-Irak savaşının en kritik bir evresinde gerçekleştirdiği Bağdat ziyaretlerinde, Saddamla kameralar önünde samimi pozlar veriyordu. Samimiyetin boyutu o kadar ilerlemişti ki, insan haklarına çok önem verir görünen demokrasi şampiyonu emperyalistler ile bölgedeki gerici uşakları, Kürt halkının kimyasal silahlarla katledilmesine bile tepki göstermediler. Zira kendileri de suç ortağıydılar. Çünkü büyük tekellerin yağlı müşterisini küstürmek o zamanlar uygun düşmezdi. Ne de olsa CİA ile ortak çalışması 1959lara dayanan Saddam yönetiminin, Beyaz Sarayla arasındaki dostluk çok derinleşmişti.
1979 yılında gerçekleşen İran devriminden bir yıl sonra -bilindiği üzere bu devrim, ABDnin Ortadoğudaki en sadık uşaklarından Şah Rıza Pehlevinin kanlı diktatörlüğüne son vermişti- 1980 yılı Eylül ayında Saddam rejimi İrana saldırarak savaş ilan etti. Emperyalist güçlerle bölge gericiliği İrana karşı, Saddamın yanında saf tuttular. 8 yıl süren Irak-İran savaşında iki taraftan ölen insan sayısı 1 milyonu aşmış, yapılan harcamalar ise yüzmilyarlarca doları bulmuştu. Tahmin edilebileceği gibi muazzam rakamlara ulaşan bu paranın çoğu emperyalist silah tekellerinin kasalarına akmıştır.
Ancak Amerikan emperyalizminin diktatörleri destekleyerek insanlığa karşı işlediği suçlar, Saddamla yaptığı uzun süreli işbirliği ile sınırlı olmadığı gibi, bu suçların haddi hesabı yok. Latin Amerikadaki bütün askeri/faşist darbelerde CİAnın doğrudan rolü vardır. Şili, Arjantin, Peru, Uruguay, Guatemala, El Salvador, Kolombiya... Ayrıca Türkiye, Pakistan, Filipinler, Endonezya, G. Kore... Bu ülkelerde bir döneme damgasını vuran askeri diktatörlüklerin arkasında hep ABD emperyalizmi vardır. Türkiyede 12 Eylülde generaller, askeri faşist darbeyle iktidarı ele geçirdiğinde Washingtondaki efendilerin sözleri aradaki dolaysız ilişki hakkında fikir veriyor. Kenan Evren dört generalle darbe yapınca Washingtonun tepkisi, bizim oğlanlar başardı! sözleriyle dile getirilmişti.
Tüm bu askeri faşist darbeler işçi-emekçi mücadelelerini bastırmak, bu mücadeleleri sürükleyen ilerici ve devrimci akımların kanlı operasyonlarla ezilmesi amacıyla tezgahlanmıştır. Askeri faşist cuntalar bu ülkelerde en basit demokratik hakları bile postallar altında çiğneyerek, ortalığı bir kan deryasına çevirmişlerdir.
CİA patentli darbelerle iktidara geçen omuzları kalabalık Türk generalleri, işçi ve emekçilerin en ileri unsurlarından oluşan devrimcileri sokakta, işkence tezgahlarında, darağaçlarında katletmiştir. İşçi sınıfını süngü zoruyla her türlü haktan yoksun bir şekilde çalışmaya zorlarken, ilerici-devrimci sendikacıları idamla yargıladı. İlerici aydınları, sanatçıları, akademisyenleri de zindanlara doldurdu.
Bütün bu barbarlıkların baş sorumlusu olan Amerikan emperyalizmi mi insanlığı diktatörlerden kurtaracak? Saddamın suç ortakları oldukları gibi, Saddamın yaptıkları ABDnin yaptıkları/yapmakta oldukları yanında devede kulak bile değildir.
Bundan dolayı sermaye medyasının tüm çabalarına rağmen gerçeği tersyüz eden bu uydurmalara pek kulak asan yok. Zaten böyle zırvalara inanmak için insanın aklından zoru olması lazım.
Tanrılar tanrısı Zeusun Olympos dağında oturması gibi, günümüz canavarlarının tanrısı da Washingtonda oturmaktadır.