31 Ağustos'02
Sayı: 34 (74)


  Kızıl Bayrak'tan
  Düzenin savaş ve seçim çıkmazı
  Saflar netleşiyor: İki sınıf, iki program!
  İhanetin simgesi olarak işçi sınıfının hafızasına kazınacaklar!
  Derviş'li CHP solculuğu İMF-TÜSİAD solculuğudur!
  Amerikancı düzen partilerine verilecek her oy, İMF yıkım programını kabul etmek demektir!
  Irak'ın yağmasından pay kapma kavgası
  Türk gericiliği Musul ve Kerkük'ü işgal etme hevesinde
  İMF programını ileri süren devlet yetkilileri kamu çalışanlarını oyalamakla meşgul...
  Kamuda toplu görüşme komedisi...
  Burjuvazi kendi çıkarı için insan yaşamını ve doğayı hiçe sayıyor!
  Topyekûn saldırıya karşı sınıf seferberliği!/1
  "Esnek üretim" saldırısına karşı mücadelenin güncel önemi
  Dünya tekellerinin zirvesi sürüyor!
   Su ve serbest piyasa
   Tekellerin Afrika sovu
   Bask yurtseverleri kararı protesto gösterileriyle karşıladılar
   KADEK'in "yeni" saldırı ve karalama kampanyası
   Esenyurt İşçi Bülteni'nin Ağustos sayısından...
   Devrimci basın susturulamaz!
   Neden direniyoruz? Neden feda ediyoruz canlarımızı?
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
KADEK’in “yeni” saldırı ve karalama kampanyası

KADEK’in “yeni” bir saldırı ve karalama kampanyasıyla karşı karşıyayız. Aslında saldırı ve karalama politikaları yeni değil, yeni olan bu politikalarını yeni bir aşamaya sıçratmış olmalarıdır.

Öcalan ve İmralı Partisi, kendi teslimiyet, ihanet ve tasfiyeci çizgilerini onaylamayanlara, buna karşı belli bir tavır içinde olanlara ve devrimci çizgide ısrar tavırlarını cepheden bayrak açarak sürdürenlere karşı yeni bir karalama ve saldırı kampanyasını açmış bulunuyor.

Bütün devrimci, yurtsever, demokrat, insan hakları savunucuları ile yurtsever halkımızı bu konuda duyarlı olmaya, tavır almaya, İmralı Partisi’nin bu saldırı ve karalama kampanyasını teşhir etmeye çağırıyoruz!..

Bugüne kadar onlarca arkadaşımızı katleden, tutuklayan ve işkenceden geçiren KADEK’e karşı etkili, tok ve sonuç alıcı bir tavır almadan, KADEK’in yeni cinayetleri işleyeceği, işlemekten çekinmeyeceği, bastırma, karalama ve işkenceyle susturma politikasını sürdüreceği kesindir! Bunu da gizleme gereğini duymuyor ve yaptıkları açıklama ve değerlendirmelerde açık bir biçimde vurguluyorlar. Önceleri bir yana daha dün Berzan Dürre’yi farklı düşündüğü, çizgilerini onaylamadığı için katlettiler. Bu, açığa çıkanı, ya açığa çıkmayan cinayetleri? Bu satırların yazıldığı anda “uygulama” denilen tutuklama ve işkence tezgahları altında itirafa zorlananların sayısını bilen var mı, ya ölüm tehdidi altında yaşayanların sayısını?

KADEK Başkanlık Konseyi imzalı ve 1 Ağustos 2002 tarihli bir değerlendirme yazıları elimizde var. Bu belge ibret ve utanç vericidir. Bu belge, öteden beri sürdürdükleri karalama, susturma, bastırma ve çok yönlü imha etme politikaları ve uygulamalarının yeni bir aşamasına işaret etmektedir. Bu belge, bir bakıma bu yeni aşamanın başlama vuruşu niteliğindedir. Bu ibret verici belgenin mantığı ve ana çizgisi bayağı, basit, bayat ve çok ucuz bir kurguya dayanmaktadır. Bu, en kaba despotik ve mutlak monarkların muhaliflerini ve farklı sesleri susturmak için denediği ve kullandığı bayağı bir yöntemdir. Bu yöntem, Öcalan’ın PKK yönetimini gaspetme, bütün değerlerine el koyma ve kendi despotik sistemini oturtmanın ve korumanın temel yöntemi olmuştur. Öcalan ve sistemini onaylamayanlar, bu sistem için potansiyel bir tehdit niteliği taşyanlar, ya da öyle algılananlar Öcalan ve despotik sistemi için “ajan”dır, ya da “objektif ajan”dır. Öcalan, yıllarca bu bayağı yöntem ve “komplo teorileriyle”, “çözümlemeler” denen iradesizleştirme seanslarıyla bütün farklı sesleri, kendi gerçekliğinin farkına varanları, bilinci, taşıdığı devrimci birikim ve enerji ile kendisi için potansiyel bir tehdit oluşturanları susturdu, etisizleştirdi, kaçırttı, yargıladı, mahkum etti, diz çökmeyerek direnenleri katletti, diz çöktürdüklerini ise itiraflar ve iftiralar yazdırarak sürüleştirdi, iradesizleştirdi ve sonuçta kendi celladına tapma noktasına getirdi...

Öcalan sistemi böyle yaratıldı.

Öcalan sistemi, kendisi önünde diz çökenleri sürüleştirmekle kalmadı, aynı zamanda, onları, celladını seven ve ona tapanlar haline de getirdi. Gücünü de buradan aldı, bugünkü pervasızlığı ve “yavuz hırsız” oyununu sergilemesi de bir bakıma bundan kaynaklanıyor.

1 Ağustos tarihli ve KADEK BK imzalı değerlendirme yazıları da aynı mantığı, daha kaba ve bayağı yöntemi tekrarlıyor. Bu değerlendirmede, bugüne kadar Öcalan sistemini onaylamayan eğilim, çevre ve kişiler “ajanlık”la, o veya bu devletin istihbarat faaliyeti olarak suçlanmakta, yaşadıkları çözülme ve diğer sorunları bu “istihbarat faaliyeti ve ajan kışkırtması”yla açıklanmakta ve bundan sonra bu tür çabalara karşı daha etkin mücadele edeceklerini ilan etmektedirler. Artık herhangi bir faaliyeti eleştirmek, farklı bir düşünceyi açıklamak, yönetime kimi önerilerde bulunmak gibi en sıradan farklılıklar bile, “uluslararası komplonun iç uzantısı ve istihbarat faaliyeti” olarak suçlanmaya ve mahkum edilmeye yeterli olacaktır. Aynı şekilde bugüne kadar Öcalan sistemine, onun İmralı ihanetine ve tasfiyeciliğine karı tavır alanlar da “ajan olarak” değerlendirilmekte ve bunlara karşı yeni bir saldırı, karalama ve imha hareketi başlatılmış bulunmaktadır. Yine bu utanç verici belgede yazılanlara bakılırsa Öcalan, kendi teslimiyetine ve ihanetine karşı tavır alanları ad vererek suçlamakta ve “bunların arkasında hangi devlet ve güçler var, araştırılsın” diye kendi cellat tapıcılarına ve beyni alınmış hık deyicilerine talimat vermektedir. Onlar da yaptıkları de&curre;erlendirmelerle hiç zaman yitirmeden damgayı yapıştırmaktadırlar...

Her farklı sesi ajanlıkla suçlamak, şu veya bu devletle bağlantılandırmak ve bunları her türlü saldırı hedefi haline getirmek ve böylece bu saldırıların altyapısını oluşturmaya çalışmak salt bir paranoya mı? Hayır, sorun bu değil. Sorun, işleyen bir tasfiye ve devrimci yurtsever hareketin kökünü kazıma politikasının devamı ve sürdürülmesidir. Kendisi TC’nin kucağında ve tam anlamıyla Genelkurmay’ın direktifleri doğrultusunda Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelemizi, ona ait bütün değer ve birikimleri çok onursuzca tasfiye eden birinin, kendisinin bu ihanetini yüksek sesle dillendiren ve bu tavırlarını sürdürenleri ajanlıkla suçlaması ve başka devletlerle ilişkili olarak göstermesi traji-komik bir durumun ötesinde eşi görülmemiş bir “yavuz hırsız” örneğinden başka bir şey değildir. TC’nin önünde utaç verici bir tarzda diz çöken, TC’ye hizmet etmeyi temel görev olarak açıklayan birinin ortaya çıkıp başkalarını ajanlıkla suçlaması kadar utanmazca ve pişkince bir tavır olabilir mi?

Kuşkusuz bu pişkince “yavuz hırsız” yaklaşımları nedensiz değildir. Sözünü ettiğimiz değerlendirmenin özeti şu: “KADEK çok yönlü bir istihbarat ve ajan faaliyeti ile karşı karşıyadır, hem içte, hem de dışta. Bu faaliyetin arkasında yabancı devletler var, en başta da Almanya var, çünkü, bütün muhalifler orada toplanmış ve onun tarafından korunmaktadır. Şimdi görev, bu faaliyete karşı uyanık olmak, bunu etkisizleştirmek ve mahkum etmektir.”

En sıradan farklılığın ajanlıkla suçlanması ve bastırılması yaklaşımı ve yöntemi en kaba diktatörlüklerin başvurduğu bir yönetim tarzıdır. “Ajan kuşatması ve saldırıları ile karşı karşıyayız” paranoyasıyla çok yönlü karalama, bastırma ve susturma hareketini yeni bir aşamaya getirmenin çok temel iki hedefi var; bu iki hedef de TC’nin güncel ve uzun vadeli politikasından başka bir şey değildir.

Bir: KADEK, kendi içinde çok yönlü bir çözülme yaşıyor. Geriye kalan kabuk da çatırdıyor. Ortada devrimci yurtsever hiç bir amacı kalmayan, her açıdan TC’nin iç ve dış politikasının bir eklentisi haline gelen KADEK, daha çok varlığını örgütsel kabuğa ve yaratılan sistemin siyasal ve psikolojik baskısına, savaşın ortaya çıkardığı asalaklara ve siyaset esnafına dayanmaktadır. KADEK yönetimi, örgütsel kabuğu kendileri için yaşam güvencesi olarak algılamaktadırlar. Fakat bu kabuk çözülüyor, çatırdıyor ve kan kaybı gün geçtikçe büyüyor. İşte bundan dolayı içteki çözülmeyi durdurmak, farklılıkları bastırmak için “ajan faaliyet ve kuşatma” değerlendirmesi yapmakta; bastırma ve susturma hareketlerini meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Artık kendi içlrinde en sıradan bir eleştiri yapmak, yönetimin hoşuna gitmeyen öneriler getirmek, bazı hoşnutsuzlukları ifade etmek “ajanlık” suçudur, bunlar yargılama ve bastırılma konusu yapılacaktır. Böylece dünden bu yana yaratılan susturma ve bastırma sistemini daha da derinleştirmek ve “Korku imparatorluğu” ile çürüyen varlıklarını korumak istemektedirler. KADEK’in cenderesinde olup da teslimiyet ve ihaneti onaylamayan, bundan kurtulmak ve gderek değerlerine sahip çıkmak isteyen devrimcilerin ve yurtseverlerin olduğu biliniyor. İşte bu farklılıkları, kendi içinde devrimci yurtsever bilinci, umudu taşıyanları bastırmak, onlara yaşam hakkı tanımamak için en sıradan eleştiriyi bile “ajan faaliyet” olarak değerlendirmektedirler.

İki: “İçte” olduğu kadar bugüne dek Öcalan sistemine ve İmralı teslimiyet, ihanet ve tasfiyeciliğine karşı açık tavır alan, bu tavırlarını bugün de devrimci çizgide ısrar ve ulusal kurtuluş mücadelesini toparlama ve yeniden ayağa kaldırma hedefi doğrultusunda sürdüren çizgimizi ve hareketimizi, devrimci yurtsever mücadele potansiyelini karalamak, bastırmak ve yaşama olanaklarını ortadan kaldırmak için ucuz ve bayat “ajan faaliyet” karalamasını yapmaktadırlar.

Görüldüğü gibi TC, onun kucağında tek işlevi devrimci yurtsever değerleri tasfiye etmek olan Öcalan, tek marifeti İmralı çıkışlı talimatları tefsir etmek ve uygulamak olan beynini ve yüreğini yitirmiş yöneticilerin hedefi her türlü devrimci ve yurtsever düşünceyi, eğilimi, dinamik ve potansiyeli bastırmak ve susturmaktır.

Bu karalama kampanyasının kendi içinde sayısız bastırma, imha etme ve cinayeti içerdiği de bilinen bir gerçekliktir. Açıkça ilan ediyoruz. 1 Ağustos 2002 tarihli KADEK değerlendirmesi yeni cinayetlere davetiye ve bastırma hareketini kışkırtma, cinayetleri meşrulaştırma zeminidir.

Bundan dolayı arkadaşlarımıza yönelik yapılacak en sıradan baskı ve cinayet girişimlerinden başta Öcalan olmak üzere KADEK yönetimi sorumludur!

Devrimciler, yurtseverler, sosyalistler, insan hakları savunucuları ve yurtsever halkımız, Öcalan ve KADEK’in bu ipe sapa gelmez karalamalarını, cinayetler ve her türlü saldırıya çağrı çıkaran bu talimatlarını teşhir etmek, “barış, demokrasi” adı altında gizlenen TC politikalarını teşhir etmek, tavır almak ve bunu etkili bir tutuma dönüştürmek göreviyle karşı karşıyadırlar. Daha da önemlisi yüreği Kürdistan, devrim ve sosyalizm davası için çarpan arkadaşlarımız, teslimiyet ve ihanete karşı tavır alan yurtseverler harekete geçmek, güç ve olanaklarını, en başta da yürek ve beyinlerini bir çekirdekte buluşturmak zorundadırlar. Yoksa teslimiyet ve tasfiyecilik pervasızca uygulamalarını yoğunlaştırarak sürdürecektir...

Kahrolsun teslimiyet, ihanet ve tasfiyecilik!
Yaşasın devrimci çizgide ısrar direnişimiz!
Devrimci çizgide birleşelim, ulusal kurtuluş mücadelemizi yeniden ayağa kaldıralım!

PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları