31 Ağustos'02
Sayı: 34 (74)


  Kızıl Bayrak'tan
  Düzenin savaş ve seçim çıkmazı
  Saflar netleşiyor: İki sınıf, iki program!
  İhanetin simgesi olarak işçi sınıfının hafızasına kazınacaklar!
  Derviş'li CHP solculuğu İMF-TÜSİAD solculuğudur!
  Amerikancı düzen partilerine verilecek her oy, İMF yıkım programını kabul etmek demektir!
  Irak'ın yağmasından pay kapma kavgası
  Türk gericiliği Musul ve Kerkük'ü işgal etme hevesinde
  İMF programını ileri süren devlet yetkilileri kamu çalışanlarını oyalamakla meşgul...
  Kamuda toplu görüşme komedisi...
  Burjuvazi kendi çıkarı için insan yaşamını ve doğayı hiçe sayıyor!
  Topyekûn saldırıya karşı sınıf seferberliği!/1
  "Esnek üretim" saldırısına karşı mücadelenin güncel önemi
  Dünya tekellerinin zirvesi sürüyor!
   Su ve serbest piyasa
   Tekellerin Afrika sovu
   Bask yurtseverleri kararı protesto gösterileriyle karşıladılar
   KADEK'in "yeni" saldırı ve karalama kampanyası
   Esenyurt İşçi Bülteni'nin Ağustos sayısından...
   Devrimci basın susturulamaz!
   Neden direniyoruz? Neden feda ediyoruz canlarımızı?
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Mevcut rehaveti kırmak sınıf devrimcilerinin görevidir...

“Esnek üretim” saldırısına karşı
mücadelenin güncel önemi

Yeni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nejat Arseven’in söylediklerine bakılırsa, esnek üretim yasası seçimlerden önce bile meclisten geçirilebilir. Arseven, geçtiğimiz haftalarda tasarıya son şeklinin verildiğini, kısa zamanda komisyonlara havale edileceğini, sendikalarla da zaten mutabakat sağlandığını açıklamıştı. İş Güvencesi Yasası’nın görüşüldüğü meclis oturumları sırasında ise, bu yasanın yürürlüğe gireceği 15 Mart 2003 tarihine kadar yeni iş yasa tasarısının da yasalaştırılacağı tutanaklara geçirilerek, kapitalistlere teminat verilmişti. Esnek üretim yasası kabul edildiği takdirde, sahte iş güvencesi yasası anlamını tümden yitireceği içini, sermayedarlar tamamen bir seçim yatırımı olan iş güvencesi konusunda itirazlarını azaltmışlardı.

İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerden esnek üretimin yasalaştırılmasına karşı beklenen tepki gelmediği, sendika bürokrasisi de iş güvencesi üzerinden sahnelenen oyunlara canla başla katıldığı için, sermaye iktidarının işi bir hayli kolaylaşmış durumda. Ülke gündemine tüm ağırlığıyla oturan erken seçimin hengamesi içinde, işçi sınıfına yönelik tarihsel bir saldırıyı daha aradan çıkarmak, sermaye açısından pek zor olmasa gerek. Sahneye pek yansımasa da perde arkasında yürütülen ve ancak arada bir küçük açıklamalarla kamuoyuna yansıyan hazırlıklar, sermaye iktidarının böyle bir eğiliminin olduğunu da gösteriyor.

Esnek üretim yasasını seçim hengamesi içinde oldu bittiye getirmek, göründüğü kadarıyla şimdilik bir eğilim sadece. Kamuoyunun gözleri önünde yapılan plan, iş yasa tasarısının 15 Mart’a gelinmeden yasalaştırılması biçimindedir. Bugün seçim, seçimden sonra hükümetin oluşturulması, bu arada sesi giderek artan savaş tamtamları gibi toplumu kilitleyen gündemlerin tantanası, bu planın hayata geçirilmesini oldukça kolaylaştırıyor. Fakat toplumsal muhalefetin, ne zaman hangi boyutlara varacağı önden tam olarak kestirilemediği için, iş yasa tasarısının mümkün olursa bu seçim sürecinde yasalaştırılması burjuvazi için daha tercih edilir. Bunun önünde halihazırda tek engel var. O da zaten baraj korkusuyla ne yapacaklarını bilemez halde olan düzen partilerinin, bir seçim öncesinde işçi ve emekçi kitleerin tepkisini çekebilecek böyle bir girişime yanaşmayı tercih etmemeleridir. Yine de, toplumsal hareket gibi burjuvazinin de ne zaman ne yapacağı kesin olarak saptanamaz.

Dolayısıyla esnek üretimin yasalaştırılması saldırısı tüm güncelliğiyle orta yerde durmaktadır. Demek oluyor ki bu saldırıya karşı mücadele de tüm önemini ve aciliyetini korumaktadır.

Yasa tasarısının açıklanmasından bu yana geçen süreç içinde, işçi sınıfı ve emekçi kitleler cephesinden ne yazık ki anlamlı bir mücadele geliştirilemedi. Kitleleri uyarma, aydınlatma faaliyetleri bile yetersiz kaldı. Sınıf çıkarlarını savunduğunu iddia edenlerden bazıları, örneğin geleneksel devrimci gruplar, yanısıra SİP-TKP, ÖDP gibi reformist çevreler, bu saldırıya karşı mücadeleyi zaten kendi gündemlerine pek fazla almadılar. Lafzi düzeyde kalan ve öylesine yapılan açıklamalarla geçiştirmiş oldular. EMEP sınıf içindeki mevzilerini de devreye sokarak başlangıçta yasa karşıtı anlamlı çalışmalar yürüttü, fakat o da bu faaliyeti erken seçimin gündeme girmesiyle tamamen rafa kaldırmış görünüyor.

Komünistler ise, diğerlerinden farklı olarak, esnek üretim yasa tasarısına karşı mücadelenin önemine daha en baştan vurgu yaparak, saldırı karşıtı mücadeleyi bir kampanyayla örgütleme yolunu tuttular. Bu kampanyanın gündemimizde olmasına rağmen arzulanan tempoyla, istikrarla yürütülemediği ortadadır. Bu haliyle, saldırıya karşı sınıf ve emekçi kitlelerin mücadelesini geliştirme görevi yerine getirilemez. Madem biz bu saldırının öneminin, tarihselliğinin bilincindeyiz, madem bu yakıcı saldırı karşısında sınıf cephesini mücadeleye kanalize etme görevi başa düşmüştür, o halde faaliyetimizi daha kararlı ve kesintisiz yürütmek durumundayız. Siyasal ciddiyet bunu gerektirir.

Burjuvazi üzerinden gündeme giren seçim, savaş gibi belli başlı gelişmeler, doğru bir bakışla yaklaşıldığında esnek üretim saldırısına karşı faaliyetin zayıflamasına, geri plana itilmesine yol açmaz. Ne de olsa toplumsal gelişmelerin, diyelim ki sermaye saldırılarının her bir öğesi birbiriyle ilişkilidir. Mesela erkene alınan seçim üzerinden burjuva siyaset sahnesinde bu denli oyun sergilenmesi, derli toplu bir parlamenter görüntü ve siyasal istikrar içindir. Güçlü bir siyasal tablo ve güçlü bir hükümet, aslolarak İMF’nin yıkım programını güçlü bir şekilde yürütmek, emperyalist saldırganlığa ve savaşa daha etkili katılmak içindir. Yıkım programının ve AB’ye uyumun en önemli ayağı ise esnek üretimin yasalaştırılmasıdır.

Seçim nedenliyle kitlelerde oluşan politik duyarlılığa, sermaye iktidarının saldırılarına karşı mücadeleyi geliştirmek çerçevesinde de müdahale edilebilmelidir. Bu bağlamda esnek üretim karşıtı kampanya, seçim çalışmamızın temel bir bileşenidir, böyle ele alınmalı ve ivmelendirilmelidir.

İşçi ve emekçi kitlelerde yasa tasarısıyla ilgili henüz de yeterli bir bilinçlenme oluşmamış durumda. Bu eksikliği giderme sorumluluğu, başta sınıf devrimcileri olmak üzere öncü, bilinçli tüm işçilerin omuzlarındadır. Seçim gündemi, kitleleri her ne kadar düzen siyasetine odaklamış olsa da, yarattığı politik atmosferle bu sorumluluğun gereklerini yerine getirmek için uygun koşulları da yaratmıştır. Seçim atmosferinin yarattığı olanaklardan olabildiğince yararlanmanın yolu, sermayenin karşısına işçi sınıfının devrimci platformuyla çıkmaktan olduğu kadar, sınıfa yönelik saldırılara karşı mücadele görevlerine asılmaktan da geçmektedir.



Esenyurt İKE’de panel...

Esnekleştirme saldırısına karşı mücadele
bir an önce örülmeli!

Esenyurt İşçi Kültür Evi’nde sermayenin meclisten geçirmek istediği yeni iş yasası ile ilgili bir panel yapıldı. Geçen hafta sonu yapılan panele konuşmacı olarak Birleşik Metal Sendikası Örgütlenme Uzmanı Hasan Arslan ve Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi’nden bir emekçi katıldı. Paneli 60 civarında işçi ve emekçi izledi.

H. Arslan, yasaya karşı mücadelenin bir an önce örgütlenmesi gerektiğini, aksi takdirde sermayenin yasa tasarısını 15 Mart’tan önce meclisten geçirmekte kararlı olduğunu vurgulayarak konuşmasına başladı. Yasanın içerdiği hak gasplarına ilişkin anlattıkları işçiler tarafından dikkatle dinlendi. Yer yer söz alarak kimi maddeler hakkında sorular sormaya ya da kendi işyerlerinde karşılaştıkları saldırılarla ilgili örnekler vermeye başladılar. Karşılıklı bir etkileşim oluştu, panel canlı bir ortamda sürdü.

Sermayenin esnek çalışmaya neden ihtiyaç duyduğunu örnekleriyle aktaran Arslan, son yıllarda en ilerici geçinen sendikaların bile pratikte esnek üretim yöntemlerinin uygulanmasına fazla ses çıkarmadıklarını dile getirdi. İLO sözleşmelerine de değinerek, İLO’nun sermayeye karşı emeğin çıkarlarını savunan bir örgütlenme olmadığını, ESK türü bir yapılanma olduğunu vurguladı. Mücadele taleplerimizi belirlerken, işçi sınıfının taleplerinin kendi çıkarları doğrultusunda belirlenmesinin en doğrusu olacağını belirtti.

Panelin ikinci bölümünde konuşmacılar ağırlıklı olarak “saldırıya karşı nasıl bir mücadele” konusunda görüşlerini aktardılar.

Arslan’dan sonra Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi çalışmaları içinde yer alan panelist söz aldı. İşçi sınıfının hem sermayenin saldırılarına hem de sendikal ihanete karşı mücadele etmesi gerektiğini, bunun için de taban örgütlenmelerinin yaygınlaştırılıp güçlendirilmesinin şart olduğunu vurgulayan bir konuşma yaptı.

Daha sonra katılımcıların bazılarıyla konuştuk ve panelden olumlu izlenimlerle ayrıldıklarını gördük. Görüşlerini aktaran katılımcılar, işçileri saldırılar konusunda aydınlatacak bu tür etkinliklerin daha yaygın yapılması ve daha çok işçiye ulaşılması gerektiğini vurguladılar.

Yasa tasarısının 15 Mart’a kadar meclisten geçirilmek istendiği düşünüldüğünde, bu konuda hızla adım atılması gerekmektedir. Sermaye şu sıralar seçim gündemiyle işçi ve emekçileri kendi gündemlerinden uzaklaştırmak istemektedir. Sınıf devrimcilerinin ve öncü işçilerin önünde seçim atmosferinin yarattığı olanakları sonuna kadar kullanarak, işçi ve emekçileri saldırılara karşı mücadeleye çağırma görev ve sorumluluğu duruyor.

SY Kızıl Bayrak/Esenyurt