18 Mayıs'02
Sayı: 19 (59)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermayenin işçi sınıfı hareketi içindeki ajanları
  Yakıcı sorunlar karşısında yasak savma tutumu
  Göstermelik eylem işçilerin basıncı karşısında zamanından önce bitirildi
  Lastik işçisi grev hakkına sahip çıkmalıdır!
  Kamuda çalışan binlerce işçi ve emekçinin tasfiyesi gündemde
  Kamu bankalarında büyük tasfiye
  Yonca Teknik işçisi greve devam ediyor
  16. Geleneksel İTÜ Şenliği ve devrimci tavır
  Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformu Bülteni'nden...
  Platform çalışmasının güncel sorunları
  Düzen siyasetinin açmazı ve iflası
  AB tartışmaları, yoksulluk ve demokrasi...
  Siyonizm ve uluslararası emperyalizm/2
   Hollanda parlamento seçimlerinde politik deprem
   Türkiyeleşme" politikasının içyüzü ve birleşik mücadelenin gerekleri
   Filistin kazanacak!..
   Kadın hakları için ayağa kalkın!..
   Faşizmin işkencehanelerinde ser verip sır vermedi!..
   Ezilen halklarla dayanışmayı yükseltelim!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformu Bülteni’nin
Mayıs ‘02 tarihli son sayısından...

Paralı Eğitim Karşıtı
Öğrenci Platformu’ndan merhaba!

Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformu olarak bundan 4 ay önce Yeni YÖK yasa tasarısına karşı bir araya gelerek çalışmalarımıza başlamış ve sizlerle tanışmıştık. Geçtiğimiz 4 ay içerisinde çalışmalarımızı artan bir enerjiyle devam ettirdik. İlk etapta afişler ve bildirilerle bu tasarıyı sizlere duyurmaya çalıştık. Yaptığımız anketler ve farklı etkinliklerle sizleri düzenli olarak sürdürdüğümüz toplantılara davet ettik. Çağrılarımıza cevap veren arkadaşlarımızla aldığımız ortak kararlar doğrultusunda mücadelemizi sürdürdük. Taleplerimizi duyurmak için Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenciler pankartı arkasında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde yapılan mitinge katıldık. Daha sonra yine yasa tasarısına tepkimizi dile getirmek için YTÜ merkezde bir forum düzenledik.

Yukarıda bahsettiğimiz çalışmalarımıza yaklaşık 1.5 ay önce çıkardığımız bültenimizin ilk sayısında yer vermiştik. Bundan sonraki süreçte “Paralı Eğitimde Yeni bir Adım: YÖK Yasa Tasarısı” konulu bir panel düzenledik. Ve “Bir imza da senden” isimli imza kampanyamızı başlattık. Ana talebi “YÖK yasa tasarısı geri çekilsin” olan kampanyamız şu an sadece Yıldız’da 1000 imzaya ulaşmış durumda.

Yine amaçlarımız ve taleplerimiz doğrultusunda diğer üniversitelerdeki YÖK yasa tasarısı karşıtı platformlarla ortaklaşarak 1 Mayıs alanında yerimizi aldık.

Bugün için yeni YÖK yasa tasarısı üniversiteli gençliğin en yakıcı sorunlarından biridir. Ve YÖK zihniyetinin saldırıları ve baskıları gerek soruşturmalar, gerekse üniversitelerimizin şirketleşmesi, nitelikli çalışmalar yapan öğrenci klüplerinin (YÖK’e karşı etkinlik yaptığı için) kapatılması olarak her geçen gün üniversite öğrencilerinin üzerinde hissedilmektedir. Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformu da tüm bu anti-demokratik uygulamalarla mücadeleyi amaç edinen bir öğrenci birlikteliğidir. Biz öğrenciler artık çözümü başkalarından beklemeyi bir kenara bırakıp kendi haklarımıza sahip çıkmalı ve bu sorunları yaratan zihniyete karşı mücadele etmeliyiz.

Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformu’nda buluşalım!



YÖK tasarısı aynen çıkacak!

(...) Aralarında Eğit-Der Başkanı Mustafa Gazalcı, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Mustafa Altıntaş, ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Çetin Göksu’nun bulunduğu bir heyet de geçen hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı DSP’li Metin Şahin’i ziyaret ettiler. Konu, YÖK’ün hazırladığı, hükümetin aynen benimsediği ve kamu üniversitelerini ticarethaneye dönüştüren tasarıydı. Temsilciler, tasarının TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda kimi değişikliklere uğradığını, ancak bunların yeterli olmadığını, anayasanın “sosyal devlet” ilkesine uymayan tasarının bir daha değerlendirilmek üzere hükümetçe geri çekilmesini önereceklerdi ki, Metin Şahin ziyaretçilerinin adeta boğazlarını düğümledi:

“Biz, zaten Milli Eğitim Komisyonu’nun değişikliklerini göz önünde tutmayacağız. Plan ve Bütçe Komisyonu olarak hükümet tasarısını esas alacağız.”

Yani? Mitingler de yapılsa, dernekler, öğretim üyeleri, veliler, öğrenciler karşı çıksa da; Milli Eğitim Komisyonu’nun küçük iyileştirmeleri bile kapsam dışı kalacak. Parası olan üniversiteye gidebilecek... (11 Mayıs ‘02 tarihli Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır...)



“Dünyanın en demokratik üniversiteleri
Türk üniversiteleridir”

YÖK Başkanı Kemal Gürüz bir açıklamasında Türkiye’deki üniversiteleri dünyanın en demokratik üniversiteleri olarak ilan etti. Bu söze inanmak için ya Türkiye’de var olan üniversite ve YÖK kurumundan habersiz olmak ya da dünyaya henüz yeni gelmiş bir çocuğun algılayış düzeyine sahip olmak gerekiyor.

Türkiye’deki üniversitelerde YÖK’e ve onun uygulamalarına karşı her zaman başkaldıran, muhalefet eden ve yıllardır güçlü bir mücadele dinamiğine sahip olan üniversite öğrencilerine uygulanan baskıyı, yıldırma politikalarını ve saldırıları bilmeyen kalmamıştır. 6 Kasımlar’da, 16 Martlar’da, formasyon eylemlerinde, har(a)çlara, yemek zamlarına karşı yapılan boykot ve eylemlerde bu YÖK zihniyeti kirli yüzünü hep göstermiştir. Bu kirli yüz, kimi zaman soruşturma, okuldan uzaklaştırma gibi cezalandırmalarla, kimi zaman polisin ve sivil faşistlerin saldırılarıyla ortaya çıkmıştır.

Son günlerde Türkiye’deki “demokratik üniversite” kavramına yakından tanık olduk.

- Kürtçe seçmeli ders olsun isteğini dilekçe ile bildiren binlerce öğrencinin okuldan atılması...

- Bilgisayar, kütüphane, sosyal ve sanatsal faaliyetlere harcanması gereken ödeneklerin ÖGB, turnike, kaldırım taşlarına ayrılması...

- YÖK yasa tasarısı ile ilgili bir panel yapan klübün kapatılması...

- “İdeolojik halay çeken” solcuların yanında gezen öğrencilere soruşturma açılması...

Dünyanın en demokratik üniversiteleri Türk üniversiteleridir diyen zihniyet en haksız uygulamaların belirlendiği, insanlara soruşturmalar açan, onları okuldan atan, bilimi metalaştıran, öğrenciyi müşteriye çeviren, üniversiteleri şirketleştiren, gençliği sessiz bir kütle yapmaya çalışan bir kurumun başkanıdır. O kurum ki 12 Eylül askeri darbesinin yasakçı zihniyetinin ürünüdür. İşte bu kurumun demokrasi anlayışı da ortadadır...

Tüm bu anti-demokratik uygulamaların kök aldığı zihniyete karşı mücadele etmek zorundayız. Ve bu zihniyete karşı mücadelemiz her geçen gün artarak devam edecektir. Ta ki üniversiteleri eğitim dışında herşeyin verildiği bir kuruma dönüştürmeye çalışan bu düşüncenin yerini bilimin ve özgürlüğün savunulduğu bir düşünce ve yaşam sistemine bırakana dek.



Parasız ve sınavsız üniversite istiyoruz!

ÖSS sınavı 16 Haziran’da yapılacak. Her yıl olduğu gibi bu yıl da yüzbinlercemiz, geleceğimizin güvencesi olarak gördüğümüz bu sınavı büyük bir heyecan ve umutla bekliyoruz.

Ancak biz güzel yarınları umut ederken, yaşamın gerçekliği umutlarımızı geleceğin karanlığına gömüyor. Bu yıl ÖSS sınavı hepimiz için çok daha zorlu geçecek. Devlet ve özel üniversitelerin kontenjanı 350 bin. ÖSS’ye başvuru sayısı ise 1.5 milyonun üzerinde. Demek oluyor ki bir milyonu aşkın gencimiz açıkta kalacak.

Bu yetmiyormuş gibi meslek liselerinden mezun arkadaşlarımız daha büyük bir haksızlıkla karşı karşıyalar. Bu sene önceki yıllardan daha düşük bir ek puanla ÖSS’ye girecekler. Üstelik meslek liselerindeki dersler teknik ve mesleki bilgi ağırlıklı. Diğer liselerden mezun olanların ÖSS puanları 0.5 ile çarpılırken meslek lisesi çıkışlıların puanı 0.2 ile çarpılıyor.

Hepimizi ilgilendiren diğer bir sorun ise bilimsel olmayan eğitim sistemi. Bu sistemle beyinlerimiz boş ve gereksiz bir dolu saçmalıkla uyuşturuluyor. Bu, bir yanıyla düşünmeyen, sistemi sorgulamayan bir gençlik yaratmak için tercih edilirken, diğer yanıyla da dershane sektörüne müşteri sağlamak için tercih edilmektedir. Böylece bizler milyarlarca lira ödeyerek dersaneye gitmek zorunda bırakılıyoruz.

Son yıllarda dersaneye gitmeden üniversiteye girmek imkansız hale gelmiştir. Biz işçi ve emekçi çocukları ise bu imkandan büyük ölçüde yoksunuz. Herşeye rağmen ÖSS’yi kazanmış olsak bile, yeni hazırlanan YÖK yasa tasarısı ile %450 artacak olan har(a)çları ödeyemeyeceğiz. Çünkü en sıradan bölümlerin har(a)çları bile 1 milyarı buluyor. Eğitim hakkımız elimizden alınıyor. Böylece işçi ve emekçi çocuklarının eğitim görmesi ÖSS ve AOÖBP uygulamalarıyla engelleniyor, paralı eğitim saldırısı ile imkansız hale getiriliyor.

Bizler en temel ve zorunlu ihtiyacımız olan eğitim hakkımızı istiyoruz. Yüzümüze kapanan üniversite kapılarının açılmasını istiyoruz. Fakat tek başına talep etmek yetmez. Haklı ve meşru taleplerimizi ancak mücadele ederek kazanabiliriz. Kimse bize bu haklarımızı bahşetmeyecektir.

Mücadele etmek için de örgütlenmek ve ortak hareket etmek zorundayız. Bu bilinçle tüm liselileri, dershane öğrencilerini ve üniversite adaylarını parasız ve sınavsız üniversite hakkı için mücadele etmeye, ALGP saflarında birleşmeye çağırıyoruz.

Anadolu Yakası Liseli Gençlik Platformu