Siyonist işgalin gerisinde ABD emperyalizmi duruyor...
İşbirlikçi Arap rejimleri ihanet batağında... Zafer direnen Filistin halkının olacak! Siyonist İsrail, Amerikan emperyalizminin Ortadoğu ile ilgili bölgesel planları ve kendi yayılmacı hedefleri doğrultusunda Filistini işgal ediyor. Filistin Özerk Yönetiminin merkezi Ramallah kenti Filistin halkı açısından özel bir önem taşıyor. İşgalin bu kentten başlamasının bir nedeni de bu. İsrail ordusunun tanklar, zırhlı araçlar, dozerler, helikopterler ve onbinlerce asker eşliğinde başlattığı işgal ve katliam Filistinin diğer kentlerine yayılmış bulunuyor. Yargısız infazlarla yüzlerce Filistinli katledilirken, binlercesi dünyanın gözleri önünde en alçakça yöntemlerle gözaltına alınıp bilinmeyen yerlere götürülüyor. Ramallahta ve işgal edilen diğer kentlerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi, tüm resmi kurumlar, hastaneler de dahil olmak üzere kuşatılarak işgal edildi. Ağır hastaların, doğum yapacak kadınların, İsrail askerlerinin kurşunları ile yaralananların hastanelere girişleri işgalciler tarafından engelleniyor. Yaralılara yardım etmeye çalışan ambulanslara da ateş açılarak görev yapmaları engelleniyor. Radyo, TV ve basın binaları işgal edilerek, siyonist propaganda içeren yayınlar yapılıyor. Yargısız infazları, kitlesel tutuklamaları dünyaya duyurmaya çalışan basın mensupları İsrail terörüne maruz kalırken, haber akışı sağlamaları da engelleniyor. İşgalci askerlerin açtı&crren;ı ateş sonucu bir gazeteci öldü, çok sayıda gazeteci yaralandı. Filistinin işgali, ABD emperyalizmi-İsrail Teröre karşı özgür dünyayı savunmak söylemiyle yeni bir boyut kazanan emperyalist zorbalık, Afganistanla başlattığı savaşı, İsrailin kanlı eliyle Filistini işgal ederek Ortadoğuya taşıdı. Bu vahşi saldırı teröre karşı olmak iddiasının ne kadar ikiyüzlü, sahtekarca bir söylem olduğunu tüm dünyanın gözleri önüne serdi. Zira Filistin halkının maruz kaldığı zulüm ve terörün arkasında Amerikan emperyalizmi bulunmaktadır. İşgalin başlamasından sonra yaptığı açıklamalarla ABD emperyalizmi İsraile tam destek verdi. Tam bir küstahlık ve arsızlıkla, kuşatılmış Arafattan İsraile karşı yapılan intihar saldırılarını durdurmasını istedi. ABD Başkanı Bush ve Dışişleri Bakanı Povellın açıklamaları, işgalin ortak planlandığını ve bu konuda kapsamlı bir ön hazırlık yapıldığını gösteriyor. Bush İsrailin teröre karşı kendini koruma hakkı olduğunu savunarak işgali fiilen savundu. Powell ise Filistin yönetimini teröre karşı önlem almaya çağırdı ve İsrailin teröre karşı kendini savunma hakkı vardır söylemlerini yineledi. Ancak bu yönde önlem alırken ölçülü davranmalı, sivillerin gördüğü zararı da asgariye indirmeliymiş! Powell, Arafata zarar verilmeyeceğine, esir alınmayacağına dair İsrailden söz aldıkarını da açıkladı. Bunlar saldırının ortak planlandığının itirafıdır. Filistin halkına yönelik vahşet, emperyalist savaş tehditinin nasıl tüm dünya halkları açısından güncel bir olgu haline geldiğini gösteriyor. Amerikan emperyalizminin çıkarlarına ters düşen tüm ülkeler pervasızca vurulacaktır. Artık dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir halkın başına her an füzeler yağabilir. Genelde emperyalizme, özelde Amerikan emperyalizmine karşı direnen halklar, ilerici-devrimci örgüt ve partiler Filistin halkıyla aynı kaderi paylaşabilir. İsrail saldırısından kısa bir süre önce ABD yönetiminin Filistinde siyonist işgale karşı direnen tüm örgütleri terörist örgütler listesine alması bir rastlantı değildir. Bu sayede Şaron gibi dünyada katliamcılığıyla tanınan bir katil çıkıp, özgür dünya adına teröre karşı savaşmaktan bahsedebilmektedir. Arap Birliği Zirvesi: İşbirlikçi Arap rejimleri ihanet batağında Siyonist işgalin hemen öncesinde Arap Birliği Zirvesi Beyrutta toplandı. Zirvede ülkelerin devlet başkanları düzeyinde temsil edilmesi bekleniyordu. Ancak birkaç ülke dışında katılım dışişleri bakanları düzeyinde kaldı. İsrail tanklarının kuşatması altında bulunan Arafatın uydu aracılığıyla zirveye seslenmesi engellendi. Bunu protesto eden Filistin heyeti toplantıyı terketti. Güya zirve Filistin sorununa çözüm bulunmasına katkı sunmak amacıyla toplanmıştı. Oysa sorunu yaşayan Filistinlilerin kendilerini ifade etmeleri bile engellendi. Suudi prensinin zirvede açıkladığı plana göre, İsrailin 1967den beri işgal ettiği bölgelerden çekilmesi isteniyor. 3.5 milyon mültecinin yurda dönmesi veya onlara tazminat ödenmesi karşılığında, Arap ülkeleri İsraille ilişkilerini normalleştirecekler. Filistin halkının iradesini dikkate almayan barış planı iddiadan yoksun bir tarzda gündeme getirildi. Geri bir içeriğe sahip olmasına rağmen, planı hayata geçirmek için bile çaba harcamıyorlar. Filistindeki işgalin son bulması için ABDye çağrı çıkarmakla yetiniyorlar. İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) ve Arap Birliği ülkeleri şimdiye kadar defalarca İsrail karşıtı kararlar aldılar. Ama alınan kararları hayata geçirmek için parmaklarını bile kıpırdatmadılar. Bu iki yüzlü tutumlarının gerisinde, emperyalizmin uşağı işbirlikçi rejimler olmaları gerçeği var. Şimdi İsrailin işgal ve saldırıları karşısında da aynı tutumu sürdürüyor; İsraili kınamanın, işgal ettiği bölgelerden derhal çekilmesini talep etmenin ötesinde ciddi bir tepki vermiyorlar. Son saldırı karşısında aldıkları pasif tutumdan dolayı kendi halkları nezdinde teşhir olmanın telaşını yaşıyorlar. Bundan dolayı olsa gerek, Kahirede acil toplanma kararı aldılar. Gerici yönetimlerin asıl kaygısı, Filistin direnişinin kendi ülkelerine sıçramasını önlemektir. Ürdünde siyonist işgal ve katliamlara karşı eylem yapan binlerce kişiye karşı gaz bombaları kullanıldı. Birçok Arap ülkesinde onbinlerce insan sokakları doldurup işgal ve katliamı protesto ediyor. Yüzbinlerce Filistinlinin yaşadığı Ürdünde en kitlesel, en militan eylemler gerçekleştiriliyor. İsraille güçlü ilişkileri olan Ürdün, topraklarında yaşayan Filistinlilerin tepkisi ile İsrail siyonizmi arasında sıkışıp kaldı. Birçok Arap ülkesinde kitlesel protestolar devam ettiği halde işgale karşı somut bir tepki ortaya konulmuyor. Zafer direnen Filistin halkının olacak! İnsani duyarlılığını koruyan herkesi çileden çıkaracak boyuta ulaşan işgal ve katliam Filistin halkına ağır bir bedel ödetmeyi hedefliyor. Direnişi ezmeyi başaramayan siyonist katiller topyekûn bir saldırı ile mücadeleye önderlik edenleri etkisizleştirmeye ve imha etmeye yönelmiş bulunuyorlar. Yargısız infazlar, 15-65 yaş arasındaki erkekleri toplama kamplarına hapsetmek bu kirli planın bir gereği. Ama elli yılı aşan bir direniş geleneğine sahip bir halkın bu saldırıya da boyun eğmeyeceği aşikardır. Onursuzluğu reddeden bir halkı, en vahşi ve zalim güçler bile teslim alamaz. Ya özgür bir vatanda yaşamayı ya da direnerek ölmeyi şiar edinen bir halkın karşısında zorbalar acz içinde kalacaklardır. Zafer direnen Filistin halkının olacaktır. Filistin halkıyla dayanışmayı yükseltelim! Yiğit Filistin halkıyla eylemli dayanışma içinde olmak acil bir önem taşıyor. Emperyalist saldırganlığı dizginlemek, vahşeti durdurmak ve ödenen bedelleri en aza indirmek buna bağlıdır. Bu konuda oluşmuş bulunan duyarlılığı en geniş bir şekilde eylem alanlarına akıtmak dayanışmayı büyütmenin temel araçlarından biridir. Bu sorumluluk, özellikle İsrail ile işbirliği içinde olan bir ülkede yaşayan bizler için ertelenemez önemdedir. Filistin halkının ödemekte olduğu bedel, gerçekte dünya halklarının ödediği bir bedeldir. Bu saldırı Filistin halkı şahsında dünya halklarına yöneltilmiştir. Saldırıya bu bilinçle karşı durmak gerekmektedir. Bu savaşta Filistin halkı kaybederse, dünya halkları da kaybedecektir. Filistin direnişinin başarısı ise dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin hanesine yazılacaktır. Katil İsrail Filistinden defol! |
|||||