3 Kasım '01
Sayı: 33


  Kızıl Bayrak'tan
 Amerikancı iktidar Türkiye'yi ABD'nin savaş arabasına bağladı

  Emperyalist barbarlığa karşı mücadeleyi yükseltelim!

  Saldırı ve ihanet cenderesini kırmak için olanakları güce dönüştürelim

  Saldırı ve ihaneti boşa çıkarmak için 9 Kasım'da Ankara'ya!

  Kahrolsun emperyalist savaş!
  Sermayeye değil direnişçi işçilere fon
  Yeni bir faşist terör dalgası ve karşı hazırlık
  Doğubeyazıt'ta devlet terörü

  Anti-emperyalist mücadele ve Parti Programı

  Anti-emperyalizm, bağımsızlık ve siyasa bağımsızlık
  Sınıf dayanışmasını örgütleyelim!
 Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Bülteni'nden
  Emperyalizm ve politik İslam

  Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık istemi bastırılamayacak!

  BİR-KAR'ın Kuruluş Kongresi gerçekleştirildi
 Kolombiyalı sağcı milisler yıllardır dehşet saçıyor
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Faşist terör dalgası yoğunlaşıyor...
Devletin ölüm mangaları bir can daha aldı!

Doğubeyazıt'ta devlet terörü

Faşist baskı ve terör dalgası artarak devam ediyor. İstanbul Emniyeti'nde Yunus Güzel'in ardından, şimdi de Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde HADEP üyesi bir emekçi özel timlerce katledildi. Bu arada burjuva basına başka polis infazları da küçük haberler biçiminde yansıyor. Bir hafta önce de Diyarbakır'da gözaltında başka bir katliam gerçekleştirilmişti.

Doğubeyazıt'ta yaşanan son infaz, geçmişte yaşananları epeyce andırıyor. Özel tim bir eve baskın yapıyor, insanları gelişi güzel tarıyor. Daha önce Adana'da olduğu gibi kapısına dayandıkları bir emekçiyi katlediyor.

Özel harekatçı katillerin kurşunlarının hedefi bu kez zabıta memuru Burhan Koçak oldu.

Özel harekat timlerinin estirdiği terör sadece bir evle de sınırlı kalmıyor. Mahalleyi otomotik silahlarla tarıyorlar. Önlerine çıkanları ise gözaltına alıyorlar. Görgü tanıklarının bildirdiğine göre, Burhan Koçak yaralı olarak saatlerce can çekişiyor ve kan kaybından yaşamını yitiriyor. Çünkü katil sürüleri, mahalleyi ablukaya alıp, kimsenin evinden çıkmasına izin vermiyorlar.

Terör Burhan Koçak'ın kaldırıldığı hastanede de devam ediyor. Yakınlarının cenazesini almak için hastaneye akın edenler coplanıyor, burada da yine gözaltına alınanlar oluyor.

Doğubeyazıt'ta yaşananların geçmiştekileriyle benzerliği bunlarla da sınırlı değil. Bu kadar açık bir katliam sonrasında gülünç iddialarla geçiştirilmeye çalışılıyor. Yapılan açıklamalarda Burhan Koçak'ın evinde silah sesleri geldiği, sonrasında özel timlere kapısını açmadığı, özel timlerin zorla eve girdikleri sırada silahının elinde olduğu yalanı uyduruluyor. Katillerin şefleri bu açıklamayla bir kez daha halkla alay ediyorlar. Tıpkı Yunus Güzel örneğinde olduğu gibi. Yunus Güzel'in intihar ettiğine ilişkin söylenenler bizzat burjuva medyada alay konusu olacak kadar saçmaydı. Ama bu saçmalığın sahipleri de yaptıklarının farkındalar ve böylelikle aslında açık katliamlarını sahiplenmiş oluyorlar.

Doğubeyazıt'ta yaşanan bu son olay, kısa süre önce yaşananlarla beraber, sermaye devletinin ülke çapında yeni bir faşist terör dalgasının önünü açtığını gösteriyor. Devletin kontr-gerilla örgütleri yeniden işbaşı yapıyorlar. Tüm kirli ve kanlı yöntemler giderek olağanlaştırılıyor, her yeni gün bir başka insan devletin ölüm mangalarının kurşunlarına hedef oluyor. Hiç kuşku olmasın ki, Burhan Koçak'ı yenileri izleyecektir. Emperyalist ağababalarından da güç alarak Türk devleti geçmiş deneyimlerini hem onların hizmetine sunacak, hem de ilerici devrimci güçlere kan kusturmaya devam edecektir. Halihazırda artan cinayetler, infazlar, işkenceler vb. bunu göstermektedir. Çünkü, ABD'ye gönüllü taşeronluk, bölge halklarına dönük saldırganlık bunu gerektirmektedir.

Artan faşist baskı ve terörü göğüslemek için, her katliam kitlesel protestolarla karşılanmak durumundadır. Beraberinde demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyi yükseltmek büyük bir önem taşımaktadır. Burhan Koçak'ın katledilmesi sonrasında halkın gösterdiği tepki bu açıdan yolgöstericidir. Hastane önünde toplanan kitle polisle çatışmış, panzerleri taşlamıştır. Katil devlet sloganlarla lanetlenmiş, Burhan Koçak'a sahip çıkılmıştır. Hastane önünde atılan sloganlar, "Şehit namırın!", "Susma sustukça sıra sana gelecek!" ve "Katil devlet!" olmuştur.

Önümüzdeki süreçte katil devlet faşist terörünü daha da yoğunlaştıracaktır. Bu bilinçle davranmalı, katliam çetesinin saldırılarını boşa çıkaracak bir hazırlık içinde olmalıyız.

 


 

Polisin açıklaması itiraftır:

"Yunus Güzel'i biz öldürdük!.."

Evet! Polis açıklaması resmen alenen bir üstlenme niteliğindedir. Hiçbir hukuku, kuralı, yasayı tanımadan akla, mantığa aykırı senaryolarla "ben öldürdüm var mı diyeceğin" diyor polis. İşte 23 Ekim günü işkencede katledilen Yunus Güzel'in ölümüne ilişkin polis açıklaması. "Hücresinde yere sabit somyayı yerinden söktü, dik konuma getirdi, çarşafı boynuna geçirip boyu uzun olduğu için dizinin üstüne kendini bırakarak intihar etti."

"Hücrede çarşaf oluyor mu" diye soran gazeteciye polisin cevabı ise üstlenmeli ve hukuk tanımazlığın itirafı: "İnsan hakları gereği oluyor." Yine gazeteci soruyor polise; "Nasıl hiçbir ses duyulmadı, kimsenin haberi olmadı" diye. Polisin cevabı yine aynı: "İnsan hakları gereği hücrelere kamera takmıyoruz." İnsan hakları gereği konulan çarşafla, insan haklarına saygının gereği kamera olmadığı için kimse duymadan kendini asıyor Yunus Güzel. "Kahrolsun insan hakları" diye slogan atarak yürüyen ilkellikten ancak böyle bir açıklama beklenebilir. İnsan hakları mı diyorsunuz alın size insan hakları diyor polis. Bunu söylerken de cinayetini üstleniyor.

Demagojiye ve yalana son verin, açıklayın!

Polis hiçbir aklın almayacağı bir intihar senaryosu yazarak açık olarak ben yaptım diyor. Bu açıklaya kimsenin inanmayacağını çok iyi biliyor. Gerçekte senaryo hazırlama gereği dahi duymuyor, onlarca yıldır kalıp haline gelmiş cümlelerden birini sıralıyor. Sadece son altı yılda sayıları elliyi bulan gözaltında ölümlere ilişkin polis açıklamalarına bakın, bir tek farklı açıklama bulamazsınız. Baki Erdoğan'ı, Birtan Altunbaş'ı ve daha onlarcasını katlettiklerinde de benzer açıklamalar yaptılar. Tüm açıklamaları şu kalıp cümlelerden ibarettir; Duvardan düştü öldü, başını duvara vurarak öldü, eceliyle öldü, kendini asarak öldü, kalp krizi geçirdi öldü, camdan atladı öldü. Yeni bir açıklama yoktur, polis demagojiye son verip tüm kamuoyuna üstlendikleri cinayeti nasıl gerçekleştirdiğini açıklamalıdır. Soruyoruz; yere sabitlenmiş bir somyayı bir kişi nasıl sökebilir? Bu kadar eğreti yapılan bir somyayı kapısının dışında hiçbir girişi bulunmayan hücresinde barikat haline getiren olursa polis gaz bombası atarak mı girmeyi düşünüyor? Açıklayın; ayakkabı bağının dahi intihar edebilir denilerek alındığı bir hücrede çarşaf bulundurulmayacağını herkes bilir.

Biz TAYAD'lı aileler olarak defalarca gözaltına alındık, o hücreleri çok iyi biliriz. Çarşaf ya da vb. bir şey yoktur! İnsan hakları gereği demagojisine son verin gerçeği açıklayın. Soruyoruz; boyu bir insan boyundan ancak birkaç santim büyük olan bir somyaya bir metre seksenbeş santim boyunda bir insan fiziken, tıbben kendini nasıl asabili? ...çökerek astı yalanı bunu açıklayamaz. Bu da zaten dolaylı üstelenmenin bir boyutundan ibarettir.
Soruyoruz; kendini asan bir insan iradesi dışında can çekişirken çırpınır, sesler çıkarır, bunu bilmek için tıp uzmanı olmaya da gerek yoktur. Sağındaki solundaki hücrelerdeki onlarca insan, hücrelerin nöbetçisi polis nasıl hiçbir ses duymuyorlar? Kamera yok demek dalga geçmekten başka bir şey değildir.

İçişleri Bakanlığı'nın " Müfettiş gönderdik, inceleyecek" demesinin anlamını artık bilmeyen yoktur. En son Konya'nın Akise kasabasına getirildi müfettişler. Halkın üzerine beşbin kurşun yağdıranları değil kasaba halkını suçlu ilan eden raporlar hazırladılar. Müfettiş gönderdik demek susun üstünü örteceğiz demektir. Yargıya intikal etti denilen her olay da katillerin, işkencecilerin aklandığı davaların sayısı dahi belirsizdir.
Hukuktan, adaletten, insan haklarından yanayız, işkenceye karşıyız diyenlere sesleniyoruz. Yunus Güzel'i katledilmesinin adice bir polis cinayeti olduğunun itirafı kendi açıklamalarındadır. Bu gerçeği tüm dünyaya duyurmak için harekete geçelim. İşkencecilerin, katillerin peşini bırakmayalım.

TAYAD'lı Aileler
29 Ekim 2001


 

Yunus Güzel ölümsüzlüğe uğurlandı!

İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından bir operasyonla gözaltına alınan ve işkencede katledilen DHKP-C savaşçısı Yunus Güzel, Antakya'nın Harbiye beldesinde düzenlenen bir törenle ölümsüzlüğe uğurlandı. 25 Ekim 2001 Perşembe günü, Harbiye emekçi halkının katılımıyla bir araya gelen yaklaşık 300 kişi, "Kahramanlar ölmez, halk yenilmez!" pankartını açarak mezarlığa doğru yürüdü. Defin işlemlerinin ardından kitle dağıldı.

Yunus Güzel mezarı başında anıldı

Yunus Güzel, katledilişinin 7. gününde Harbiye'deki mezarı başında anıldı. Anmaya Vatan, SY Kızıl Bayrak okurlarının yanı sıra 5 Ekim 1999'da Adana'da katledilen devrimci Erdinç Aslan'ın ailesi ile Harbiyeli emekçiler katıldı.

31 Ekim 2001 Çarşamba günü sabah Yunus Güzel'in evinde buluşan kitle otobüslerle mezarlığa gitti. Mezarlıkta devrimci marşlar okundu. Jandarma kitleyi korkutmak için panzerleriyle yığınak yapmıştı. Mezarlık anmasından sonra kitle sessizce dağılarak tekrar Yunus'un evinde buluştu.

Katil devlet hesap verecek!

SY Kızıl Bayrak/Antakya