27 Ekim '01
Sayı: 32


  Kızıl Bayrak'tan
 Amerikancı iktidar Türkiye'yi bataklığa sürüklüyor

  Borç ve savaş bütçesini sokaklarda yırtalım!

  Gençliğin savaş karşıtı hareketliliğinin anlamı ve önemi

  Dünyada emperyalist savaşa karşı protestolar sürüyor

  Savaşta yığınların manipülasyonu
  Brisa işçisinin ağır sorumluluğu
  Mevzileri korumak ve yenilerini kazanmak için etkin bir sınıf çalışması!
  Bir devrimci daha işkencede katledildi

  Sınıf hareketinin güncel durumu ve devrimci görevler

  Görkemli direnişe zayıf destek!
  Şanlı Ölüm Orucu Direnişi'nin 1.yılında Galatasaray'daydık
  Mamak İşçi Kültür Evi açıldı
  Esenyurt İşçi Bülteni'nden...

  İsviçre Ekim Gençliği Kampı: "Başka bir dünya mümkün"

  Mülteciler Taliban'dan değl, bombalardan kaçıyor
 Hür dünya kimin dünyası?
  Emperyalist-gerici savaşlar ve kadın...
  Emperyalist savaşın gölgesinde Türkiy ve Küdistan
  Geleceğimiz için hücrelere karşı çıkalım!
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

"Hür dünya" kimin dünyası?

Dünya halkları bugün sermayenin esareti altında modern kölelik çağını yaşıyorlar. O halde bu "hür dünya" kimin dünyası?

İkinci emperyalist paylaşım savaşı sonrasında dünyanın üçte biri emperyalist-kapitalist sistemin denetimi dışına çıktı. Ekim Devrimi ile başlayan süreç, Nazi faşizminin ezilmesi, Doğu Avrupa ülkelerindeki halk demokrasileri ve Çin Devrimi buna imkan tanıdı. ABD önderliği altında biraraya gelen emperyalistler, sosyalizme ve devrimci halk hareketlerine karşı seferberlik ilan ettiler. Kendileri "hür dünya"yı temsil ediyorlardı ve demokrasinin egemen olması için ne gerekiyorsa yapacaklardı! Baş düşman komünizmdi.

Kapitalizmin sembolleri ikiz kuleler ve Pentagon'un vurulmasının hemen ardından, "hür dünya" yeniden hatırlandı. "Hür dünya ve demokrasi" terör tehditi altındaydı. "Modern dünyaya savaş açılmış"tı. Emperyalistler yeniden ABD'nin önderliğinde "hür dünya"yı korumak için ne gerekiyorsa yapılacağını ilan ettiler.

Köhnemiş dünyanın harcı
yağma ve kölelikle karılmıştır

Köhnemiş dünya ile kastedilen elbette emperyalistlerin bürokratik-askeri-teknik vb. aygıtlarının güçsüzlüğü değildir. Dünyayı defalarca kez yok edebilecek bir silah donanımına sahiptirler. Köhnemiş olan onların sistemidir; siyasal olarak gericileşmiş, tüm insani değerlere yabancılaşmış, toplumsal gelişmenin en büyük engeline dönüşmüş olmalarıdır. Bu yönüyle modern kapitalist dünya insanlığın önünde aşılması gereken bir engel konumundadır.

"Hür dünya" ile kastedilen kapitalist-emperyalist ülkelerdir. Kapitalist ilkel sermaye birikiminin ilk oluştuğu yer Avrupa'dır. Sömürgecilik, köle ticareti ve dünyanın birçok bölgesinin yağmalanması bu birikimin oluşmasında temel önemde bir yere sahiptir. "Sermayenin bütün gözeneklerinden kan ve irin fışkırarak dünyaya gelmesi" olgusu, kapitalizmin acımasız ve vahşi bir sömürü demek olan ilkel birikim sürecinde, sömürgecilikte, kölelerin pazarlarda bir meta olarak satılmasında vb. ifadesini bulur.

Sömürgecilik döneminde Afrika ve Asya'nın önemli bir bölümü, Amerika ve Avustralya kıtaları işgal edilip yağmalandı. Avrupa'ya akıtılan kanlı ganimetler, kapitalizmin harcının karılmasında sömürgeciliğin rolünü gösteriyor. Afrika'da zenciler, Avustralya ve Yeni Zelanda da yankiler, Amerika'da kızılderililer katledildi, topraklarından sürüldü ve sahip oldukları zenginlikler çalındı. Amerikan kızılderilileri ve Avustralya yankilerinin uğradıkları soykırım neredeyse nesillerini tüketecek boyutlardadır.

Emperyalistlerin "ırkçılık karşıtı" Durban Konferansı'ndan uzak durmalarının bir nedeni de, bu kirli geçmişleriyle yüzleşmekten kaçınmalarıdır.

Kapitalizm emperyalist aşamaya ulaştığında, emperyalist devletler dünyayı aralarında paylaşmışlardı. 1900-1903 yıllarında bu paylaşım tamamlanmıştı. Eşitsiz gelişim yasası emperyalistler arası güç dengelerini değiştirdiğinde, yeni bir paylaşım kendini dayattı. Bu yeniden paylaşım 1914-17 yılları boyunca sürecek bir savaş anlamına geliyordu. Tarihsel olarak da gericileşen burjuvazi korkunç yıkıcı yüzünü bu savaşta sergiledi. Bilanço 20 milyon ölü, 50 milyon sakat, tahrip olmuş bir Avrupa'dır.

Birinci paylaşım savaşının sonu, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi'nin zaferine tanık oldu. 1939'da yeni bir paylaşım savaşı ve güçlenen Sovyet iktidarını yok etme hevesleri gündemdeydi. Kapitalizmin öz çocuğu faşizm Avrupa'yı kasıp kavuruyordu. Bütün emperyalistlerin dileği, Nazi Almanyası'nın Sovyetler Birliği'ni yıkmasıydı. Ancak hesap tutmadı, tarihin tanık olduğu en kahramanca direniş faşizmin ezilmesiyle sonuçlandı. 20 milyonu Sovyet halklarından olmak üzere 52 milyon ölü, 100 milyona yakın sakat ve yeniden tahrip olmuş bir Avrupa'ya malolan ikinci paylaşım savaşı, 1945'de sona erdi. Savaşın bitiminde ABD emperyalizminin Japonya'ya attığı atom bombaları iki kenti yok etmiş ve bilanço yüzbinlerce masum insanın katledilmesi olmuştu.

20 yüzyılın ikinci yarısına
hakim olan barış mı?

İkinci emperyalist savaş sonrasında dünya jandarmalığına soyunan ABD emperyalizmi, tarihin tanık olduğu en kalın suç dosyasına sahiptir. '50'li yıllar sonrası "barış" sadece emperyalist merkezler için geçerlidir. Bunun dışında, bizzat emperyalistler tarafından kışkırtılan bölgesel çatışmalar ve iç savaşlar hiçbir zaman durmadı. Sistemin jandarmalığını üstlenen Amerikan emperyalizmi başta olmak üzere, emperyalizmin "hür dünya"sı birçok katliama imza attı.

Sovyetler Birliği'nin faşizme karşı kazandığı zafer, Doğu Avrupa'da gerçekleşen devrimler, ardından Çin Devrimi halklara esin kaynağı oldu. Sömürgeciliğe karşı halkların özgürlük mücadeleleri giderek büyük bir ivme kazandı. Emperyalistlerin bağımsızlık savaşlarını ezmeyi amaçlayan ve kendi aralarındaki rekabetten kaynaklanan savaş ve çatışmalar, dünya halklarına ağır bedeller ödetti. Kore, Cezayir, Vietnam, Endonezya, Filistin, Lübnan, Ruanda, Somali, Irak, Yugoslavya ve birçok Latin Amerika ülkesinde yaşanan savaş ve çatışmalar on milyonlarca insanın hayatına mal oldu, olmaya devam ediyor. "Hür dünya"nın barışı bu anlama geliyor.

Emperyalist kapitalist sistem bu süreçte, İMF, DB, DTÖ gibi organizasyonlarla dünya emekçilerini işsizlik, yoksulluk ve açlığa mahkum etti. Ülkeler arası gelir dağılımı korkunç boyutlara ulaştı, bunu ülkeler içi gelir dağılımı uçurumu tamamladı. İnsanların kitlesel bir şekilde açlıktan öldüğü Afrika'dan bile her yıl emperyalist merkezlere milyarlarca dolar transfer ediliyor. Aralarında Türkiye'nin de buluduğu yüzü aşkın ülkede İMF, dayattığı reçetelerle tekeller adına tahsilat yapıyor. Dünya emekçilerinin maruz kaldığı sömürü derinleşiyor. Yerli ve yabancı tekeller ise akıl almaz servetlere sahip oluyorlar. Emperyalist ülke işçi sınıflarının ekonomik-demokratik kazanımları da hızla gaspediliyor. "Hür dünya"nın güvenliği, bu yağma ve katliamların sürmesidir. Bunun aksi olan herşey "demokratik değerlere saldırı"dır.

Dünya proletaryası ve emekçilerinin özgürleşmesi, dünyanın gerçekten hür olması, bir ahtopot gibi dünyayı kıskaca alan emperyalist-kapitalist sistemi yerle bir etmekten geçiyor. Emperyalist kamp zaten savaş ilan etmiş bulunuyor. Buna karşı bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklarının enternasyonal dayanışma ve mücadelesinin örülmesi büyük bir önem taşıyor.