27 Ekim '01
Sayı: 32


  Kızıl Bayrak'tan
 Amerikancı iktidar Türkiye'yi bataklığa sürüklüyor

  Borç ve savaş bütçesini sokaklarda yırtalım!

  Gençliğin savaş karşıtı hareketliliğinin anlamı ve önemi

  Dünyada emperyalist savaşa karşı protestolar sürüyor

  Savaşta yığınların manipülasyonu
  Brisa işçisinin ağır sorumluluğu
  Mevzileri korumak ve yenilerini kazanmak için etkin bir sınıf çalışması!
  Bir devrimci daha işkencede katledildi

  Sınıf hareketinin güncel durumu ve devrimci görevler

  Görkemli direnişe zayıf destek!
  Şanlı Ölüm Orucu Direnişi'nin 1.yılında Galatasaray'daydık
  Mamak İşçi Kültür Evi açıldı
  Esenyurt İşçi Bülteni'nden...

  İsviçre Ekim Gençliği Kampı: "Başka bir dünya mümkün"

  Mülteciler Taliban'dan değl, bombalardan kaçıyor
 Hür dünya kimin dünyası?
  Emperyalist-gerici savaşlar ve kadın...
  Emperyalist savaşın gölgesinde Türkiy ve Küdistan
  Geleceğimiz için hücrelere karşı çıkalım!
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Temsilciler Kurulu toplantısı yapıldı...

Saldırılara ve savaşa karşı tabanda gelişen
mücadele kararlılığı

Birleşik Metal-İş Genel Temsilciler Kurulu toplantısı yapıldı. 20 Ekim günü Birleşik Metal -İş'e bağlı işyeri temsilcileri Tuzla'da bir araya geldiler. 200'e yakın temsilcinin katıldığı toplantıda ilk sözü Birleşik Metal-İş Başkanı Ziya Yılmaz aldı.

Yılmaz, konuşmasında Mart ayında yapılan bir önceki toplantıdan bugüne yaşanan süreci değerlendirdi. Bu süreç içerisinde kaygı verici gelişmelerin yaşandığını söyleyen Yılmaz, sermayenin krizin faturasını emekçilere yüklemeye çalıştığını ifade etti. Savaş ortamına değinen Yılmaz, sermayenin bunu işçi emekçilere yeni faturalar kesmek için kullandığını ifade etti. Eylül zammı üzerinden MESS'in dayatmalarına hayır dediklerini, sözleşme dönemindeki düzeyli tutumlarıyla öne çıktıklarını vurguladı. Konuşmada ayrıca, DİSK ve KESK'in birlikte yapacağı Ankara yürüyüşüne, Ditaş ve Göktaş işçilerinin mücadelesine ve yıllık eğitim seminerlerine değindi.

Ardından sözü DİSK Genel Sekreteri Murat Tokmak aldı. Başta kıdem tazminatı olmak üzere çalışanlara yönelik saldırılara değinerek, 2 Ekim'de çıkan fon kararının bugün işçilere gönüllük temelinde dayatıldığını yarın ise bunun zorunlu bir fona dönüşeceğini belirtti. Diğer sendikaların tutumunu danışıklı döğüş olarak nitelendirdi. Savaş ve Ankara yürüyüşüne değinen konuşmanın ardından temsilciler söz aldı.

Temsilciler sendikacıları suçladı,
mücadele çağrısı yaptı

Temsilcilerin konuşmalarının temel gündemini ABD'nin saldırıları, yaşanan ekonomik kriz ve sonuçları, Birleşik Metal-İş Sendikası'nın yaşadığı sorunlar oluşturdu. Söz alan temsilcilerden Alumag temsilcisi Ali Rıza Çelik, ülkenin bir çıkmaza girdiğini, insanların yaşam mücadelesi veremez hale geldiğini, bunun temel sorumlusununda ülkeyi emperyalizme peşkeş çekenler olduğunu söyledi. Birleşik Metal'in içinde bulunduğu duruma da değinen Çelik, iç örgütlülükte ciddi bir kan kaybı yaşandığını, işten çıkarmaların direnişle karşılanmadığını, bu tür politikaların içten içe örgütlülüğü bitireceğini vurguladı. İşçi sınıfı ve sendikaların emek ekseninde şekillenmesi ve ideolojik olarak geliştirilmesi gerektiğini ifade etti. Alumag temsilcisi savaşa karşı da tutum geliştirilmesini istedi.

Konuşmacılardan Meksa temsilcisi Metin Muslu ise, bir ihanetle karşı karşıya olduklarını, sendikaların emeğin mücadelesini vermediklerini, lastik ve metal sektöründeki sorunların sürekli patronlar lehine çözüldüğünü, Emek Platformu'nun hiçbir şey yapmadığını söyledi. Ülkede sosyal patlamanın bir versiyonunun yaşandığını belirten Muslu, tüm bunlara karşı Emek Platformu'nun tutumu ise açık ihanetdir dedi. Muslu sözlerini, "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!" diye bitirdi.

Yılmaz Karakurt adlı temsilci ise, Bursa ve Eskişehir temsilcileri adına kürsüye çıktığını belirterek, hazırlanan metni okudu. Metinde DİSK'in tepkileri yatıştırma politikası yaptığını, bunun adına da uyumlu sendikacılık dendiğini, sermayenin yeniden yapılanırken, sendikalara karşı bir güven bunalımının yaşandığını vurguladı. 9 Kasım'da gerekirse Ankara'da yatmalı, Ankara'da kalkmalıyız dedi. Artık dayakları ve hapisleri göze almalıyız. Gün bedel ödeme, risk alma günüdür. Ankara yürüyüşünü mutlaka başarıya ulaştırmalıyız diyen Karakurt, sözlerini şu önerileriyle tamamladı.

1- Yürüyüş fabrika ve işyeri önlerine taşınmalıdır.
2- Kıdem tazminatı, esnek üretim saldırılarına sert tepki konmalıdır.
3- Emeklilik yasa tasarısı, Anayasa Mahkemesi'nde görüşülürken baskı oluşturacak eylemler yapılmalıdır.
4- Tasarruf fonlarının yok olmasına izin verilmemelidir.
5- Savaşa karşı barış şiarı yükseltilmelidir.
6- Asgari ücret insanca yaşama düzeyine yükseltilmeli, eylemlerle baskı yapılmalı.
7- Sermayeyi biz kurtarmayacağız, fon çerçevesinde sermayeye yapılacak yardımlarda biz olmamalıyız diyerek, sözlerini noktaladı.

Ayrıca Eskişehir temsilcisi Mustafa Koç, Eskişehir bölge temsilciliğinin DİSK tarafından kapatılma yönünde karar alındığını söyleyerek, çözümün kapatılarak değil destek verilerek sağlanabileceğini ifade ettti. Koç sözlerini şöyle bitirdi: "Balta ormana girmiş ağacı kesmek istemiş, ağaç içerlenmiş ve üzülmüş, 'neyleyeyim ki sapın benden' diyerek..."

Genel Kurul sonuç bildirgesinin okunmasıyla son buldu. Sonuç bildirgesine ek olarak, hücrelerde süren Ölüm Orucu Direnişi'nin taleplerinin kabul edilmesi ve 2002 bütçesine yönelik bir tutum alınması da oy birliğiyle kabul edildi.

Temsilciler ve öncü işçiler inisiyatifi
bizzat ele almalıdırlar

Temsilciler Kurulu'nda dile getirilen öneriler, sorunların gerçek içeriği ve büyüklüğünü gözler önüne serdi. Fakat yönetimin son konuşmalarında da ortaya çıkan tutum, bu tür çıkışların belli pota içerisinde eritilmek istendiğini gösteriyor.

Mücadelenin önemine vurgu yapan işçi temscilcileri, fabrikarındaki öncü işçilerle de birleşerek, inisiyatifi bizzat ele almak durumundadırlar. Temsilciler tabandan örgütlenmeli, işyeri komiteleri temelinde ve sınıfın çıkarları noktasında faaliyet yürütmelidir. Birçok konuşma, özelde temsilcilerin bu noktadaki vurguları, örgütlü mücadeleyi yükseltme doğrultusundadır. Sermayenin saldırıları ancak örgütlü bir güçle yok edilir.

Sendikalar işçi örgütleri olarak sınıfın çıkarları temelinde yol almalı ve sendikalara çöreklenen bürokrat ve sınıf işbirlikçisi sendikacılar tabana dayalı bir mücadeleyle sendikalardan temizlenmelidir.

***

Toplantı Sonuç Bildirgesi:

"Savaş dünya halklarına, emekçilere baskı ve sömürü getirecektir.."


Toplantı Sonuç Bildirgesi'nde özetle şunlar yeraldı:

1) 7 Ekim günü ABD'nin Afganistan'a saldırısıyla dünya yeni bir savaş dönemine girmiştir. Bu savaş kısa olmayacaktır. Bu savaş teröre karşı mücadele maskesi altında yürütülmektedir. Yaşanan, Ortadoğu'dan Kafkaslar'a, Uzak Asya'dan Balkanlar'a uzanan ve ABD emperyalizminin çıkarlarını korumayı hedefleyen bir savaştır. Dünya halklarına, emekçilere baskı ve sömürü getirecektir. Siyasi iktidarın üsleri açması, harekatlara asker gönderme kararı alması ülkeyi yeni bir savaşa sürükleyecektir. Bu kararlar kınanarak "Savaşa karşı barış!" şiarıyla hareket edilmelidir.
2) İMF ve DB'nın oluşturduğu, Derviş'in uyguladığı program işsizlik, yoksulluk programıdır. İşsiz kalanların sayısı birbuçuk milyondur. Ekonomi yüzde 11.5 daralmıştır denilerek, hükümet istifaya davet edildi, Emek Programı'nın yükseltilmesinin gereği belirtildi.
3) Milletvekili maaşlarına zam ve Anayasa değişiklikleri en önemli gündem maddeleriydi. Bu konuda, milletvekili maaş zamlarının ahlaka ve hukuk devleti anlayışına sığmayacağı söylendi. Cumhurbaşkanı'nın yasa değişikliğini refaranduma götürme girişimi ise olumlu karşılandı.
4) 5 Eylül'deki fon reddedildi. Türk-iş ve Hak-iş'in tutumu talihsizlik olarark değerlendirilmiştir.
5) MESS krizi bahane ederek enflasyon zamlarını vermemektedir. Toplu iş sözleşmeleri temel alınarak mücadele edilecektir denildi.
6) İşyeri ziyaretleri ve bölge toplantılarının yapılması ve geliştirilmesi gerektiği belirtildi.
7) Tüm kesimler ortak mücadeleye çağırıldı.

Bunlar dışında, "Cezaevlerindeki ölüm oruçlarının talepleri kabul edilsin" ve "2002 bütçesine karşı tutum belirtilsin" diyen iki önerinin bildirgeye geçmesi de oybirliğiyle karar altına alındı.

Toplantıdan notlar...

* Toplantıya 200 civarında temsilci katıldı. Bu kadar temsilcisinin içinde sadece bir bayan temsilcinin olması dikkat çekciydi.
* Salonda "Daha güçlü bir Birleşik Metal için ileri!" pankartı asılmıştı.
* "İMF değil, üretenler yönetsin!", "Yaşasın onurlu mücadelemiz!", "Yaşasın örgütlü mücadelemiz!", "Göktaş işçisi yalnız değildir!", "Göktaş işçisi demokrasi bekçisi!", "Emperyalist savaşa hayır!", "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!" vb. sloganları atıldı.
* Toplam 22 temsilci söz hakkı istedi. Kriz, ABD'nin yürüttüğü savaş, 9 Kasım yürüyüşü, sendikaların içinde bulunduğu durum konuşmaların temel gündemini oluşturmakla birlikte, çözümler noktasında birkaç temsilci dışında derli toplu bir öneri ortaya konulamadı.
* DİSK ve KESK'in birlikte yapacağı 9 Kasım yürüyüşüne yönelik hazırlıksızlık temsilcilerin eleştirilerine konu oldu. Birkaç temsilci eylemin günü kurtarma mantığıyla yapıldığını dile getirdi.
* İşyerlerine yönelik sorunlar ve işten çıkarmalar çok fazla gündeme gelmedi. Şube sekreterleri adına yapılan konuşmada işyeri komiteleri birinci gündem olarak tanımlanmasına rağmen, ne sendikacılar tarafından ne de temsilciler tarafından bunların nasıl ve ne şekilde oluşacağı konusunda bir tartışma yapılamadı.
* Eskişehir delegeleri DİSK'in bölge temsilciliğini kapatma kararını eleştirdiler. Bursa ve Eskişehir delegeleri ortak bir metinle sorunları ve çözüm önerilerini birlikte sundular.
* Temel olarak savaş ve kriz, tüm temsilcilerin ortak konuşma ve düşünce eksenini oluşturdu. Savaşın yıkım ve yoksulluğu artıracağı, emekçilere yeni yıkım getireceği ve emperyalist savaşa karşı hükümetin tutumu eleştirildi.
* Göktaş işçileriyle dayanışma amaçlı bağış toplandı. Konuşmalarda da Göktaş işçileriyle dayanışma üzerine vurgular yapıldı.

"En büyük terörist ABD"

Philips temsilcisi Yusuf Ziya "Sendikal Zihniyet" başlıklı bir eleştiri metni okudu. Bu metinden bazı pasajlar şöyleydi:

Emperyalizm bir kriz yaşamaktadır. 11 Eylül saldırısı bu krizi aşmanın, dolasıyla savaşın bahanesi oldu. En büyük terörist ABD'dir

(...) Krizde sendikar çözüm üretmeleri gerekirken elleri havada beklemektedir. Sendikal hareket duvara toslamıştır. Bir Alman yazar demiştir ki; "Sendikalar kapitalizmin fren pedallarıdır". Bugün bu söz doğrulanmaktadır. (...)

Birleşik Metal mücadele ederken şu hususlar öne koymalıdır.

* Esnek çalışmaya karşı açık tutum alınmalıdır.
* Toplam kalite yönetimleri kriz dönemlerinde sadece sermayenin kârını artırmaya yaramaktadır.
* Toplu iş sözleşmelerinde gerekli tutumlar alınamamaktadır. Ekonomik taleplerin yanında politik talepler de öne çıkarılmalıdır.
* Yasalara rağmen çalışma saatleri fazladır.
* Sendikalar küçüldükçe üye aidatları yükseltilmeye çalışılmaktadır.
* Temsilcilik ve kadro anlayışı değişmiş, boş zamanları dolduran bir iş noktasına gelmiştir.
* Kıdem tazminatına yönelik saldırı eylemliliklerle püskürtülmelidir.
* AB katılım politikası sadece işşizlik doğuracaktır.

 


 

Kocaeli Sendikalar Birliği'nin işyeri temsilciler toplantısı...

Tabanda tepki büyüyor,
mücadele eğilimi güçleniyor!

19 Ekim 2001 Cuma günü TEKSİF Sendika salonunda Kocaeli Sendikalar Birliği'nin işyeri temsilciler toplantısı yapıldı. "Açlığa, yoksulluğa ve savaşa hayır!" adıyla yapılan toplantıda 4 Kasım Pazar günü büyük bir miting yapılması kararı alındı. Divan ve Gölcük Harb-İş Sendikası, köy muhtarlarıyla toplantı yapıldığını ve onların da eyleme katılacaklarını bildirdi. Daha sonra işyeri temsilcileri söz aldılar.

TümBel-Sen temsilcisi Bayram Özpınar, eylemin çok daha önce yapılması gereken toplantılarla hazırlanmasının önemine işaret etti ve daha önce alınan kararların salonlarda kaldığını, sendikaların artık tabanlarını harekete geçirmesi gerektiğini söyledi.

Pirelli Baştemsilcisi Recep Ortaç, 9 Ekim'de 70 sözleşmeli 7 emekli 35 çalışan olmak üzere 112 işçinin işten atıldığını, bunun beklemedikleri bir gelişme olduğunu, çünkü krize rağmen Pirelli'nin üretim ve kâr durumunun iyi olduğunu bildiklerini söyledi. "Yaşadığımız deprem gibi bir şey, bir şok oldu" diyen Recep Ortaç, Huyndai'den önce 150, ardından 250 kişi altıldığını, krizi fırsat bilip bunu yapıklarını, karşı çıkılmazsa yeni atılmaların süreceğini sözlerine ekledi. "Sendikalar durumu seyrediyor" diyen Ortaç, fabrikayı terketmeme eyleminin jandarmayla bitirildiğini belirtti. "Avukata sorduğumuzda bizden yana bir tek yasa maddesi gösteremedi" diyen Ortaç, tek yolun mücadele olduğunu söyledi. Tabandan baskı olmasına rağmen sendikaların bir şey yapmadığını belirten Ortaç, konfederasyonların beklenmemesi gerektiğini ve çeşitli platformların (KSB) işe el atması gerektiğini vurgulayarak sözlerini bitirdi.

Öteki temsilci ve konuşmacılar ise özetle şunları söylediler:

Abdullah Eroğlu (Harb-İş Gölcük Şube Başkanı): "En kısa zamanda eylem yapmalıyız. Konfederasyonları beklememeliyiz. Onlar işyerlerini bilmiyor. Taban bizi parçalayacak. Eylem olamazsa biz Gölcük'te köylü ve esnafla sokağa çıkacağız..."

Metin Muslu (Birleşik Metal-İş): "Bizi işten atarak bize gidin hırsız olun, gaspçı olun deniyor. Ama konfederasyonlarda tık yok. Resmen ihanet içindeyiz. Bunlar içimizdeki truva atı gibi. Emek Platformu ihanet içinde. Atı alan Üsküdarı geçtikten sonra eylem yapmanın anlamı yok. 'Savaşa hayır' mitingi asker gönderme kararından sonra yapılıyor. Ne işe yarar? Bir tek eylem değil sonuç alana kadar eylem yapılmalı"

Hasan Kahraman (Hizmet-İş Sendikası Sekreteri): "Bizler sendikalarımıza onlar da konfederasyonlara baskı yapmalı. Milletvekillerine yapılan zam şu ... kartel medya bizi oyalıyor. Kendi gündemimize bakmalı, acil eyleme çıkmalıyız..."

Aziz Özcan (Tüm Sosyal-Sen): "Nasıl politikacılar sokağa çıkamıyorsa, yarın sendikacılar (konfederasyon) da çıkamayacak. Onlara ya bizim için çalışmaları gerektiğini kabul ettireceğiz ya çekip gidecekler. Eğer eylemlerin altyapısını biz hazırlamazsak her zaman satışa geliriz."

Brisa İşyeri Temsilcisi: "Krizin faturasını işçi ödüyor. Depremin faturasını işçi ödüyor. Deprem zamanı ailelerimizi bıraktık, fabrikalara koştuk. Bir sürü öneri getirmemize rağmen işten atma yoluna gidiyorlar. 150 kişilik liste var. Pazartesi (22 Ekim) asılacak deniyor. İşyerini terk etmedik. Jandarmayla karşı karşıya getirdiler bizi. Bunu istemiyoruz. Pazartesi hepinizi fabrikaya desteğe bekliyoruz."

Toplantı açlık grevindeki Belde AŞ. işçilerini ziyarete gitmek üzere sloganlarla ("Direne direne kazanacağız!") bitirildi.