20 Ekim '01
Sayı: 31


  Kızıl Bayrak'tan
 Savaşa karşı kitle hareketi

  Hükümete savaş yetkisi bölge halklarına düşmanlığın belgesidir

  Krizin ve savaşın faturasını ödemeyi reddelim!

  Sendika ağaları yeni saldırıların zeminini döşemeye başladılar

  Savaşta yığınların manipülasyonu
  Dünyanın dört bir yanında yüzbinler alanlara çıktı
  Belediye işçileriyle savaş ve saldırganlık üzerine konuştuk
  Savaş karşıtı eylemlerden

  Bir türküdür direniş, boy verir zindanlarda

  Dört RAF militanı hücrelerde katledildi
  Büyük zindan direnişi 1.yılında!
  Göstermelik yargılama devam ediyor!
  İslam Konferansı Örgütü hanet batağında...

  Almanya'da terör paketleri ard arda açıklanıyor!

  Mamak İşçi Kültür Evi 21 Ekim'de açılıyor
  Emperyalizme ve savaşa karşı devrimci mücadelede başarının bazı temel ölçüleri
  Hükümet ABD'nin çıkarları için savaş yetkisi aldı
  Mücadele Postasi


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalizme ve savaşa karşı devrimci mücadelede başarının bazı temel ölçüleri

"Yeni Dünya Düzenini" tüm dünyaya oturtma ve süreklileştirme savaşının bu ikinci hamlesi, uzun yılları bulan çok boyutlu ve karmaşık bir süreçtir. Kuşkusuz bugün sürmekte olan emperyalist hegemonya savaşının temel hedefi, bütün dünya emekçileri ve ezilen halkları, bunların devrimci, sosyalist ve yurtsever temsilcileridir. Emperyalist ve gerici siyasetçiler de bunu gizlemiyor, siyasal, hukuksal, ideolojik ve psikolojik saldırılarını bu hedef üzerinde yoğunlaştırmış bulunuyorlar. Dünya çapında gerçekleştirdikleri "Kutsal İttifak"ın temel hedefi yine emekçiler ve ezilen halklardır. İdeolojik düzeyde ırkçılığa, "Beyaz adam" şovenizmine ivme kazandırdılar. "Terörizme karşı global mücadele" safsatasıyla insanlığın tarih boyunca yaratmış oldukları değerleri ve ölçüleri ayaklar altına alan barbarizmlerini meşrulaştırmaya, beyinler ve yürekler üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Politik alanda da var olan ve sayısız mücadele ile kazanılan demokratik hak ve özgürlükleri budamak, anlamsızlaştırmak için yoğun bir çaba sergiliyorlar...

Emperyalist metropollerde ırkçılık ve siyasal gericilik, faşizm geliştirilmeye çaba gösterilirken, bağımlı ve yeni sömürge ülkelerdeki oligarşik ve faşist diktatörlükler güçlendirilmeye, baskı ve sömürü aygıtları daha da yetkinleştirilmeye çalışılmaktadır.

Kısacası emekçilere ve ezilen halklara açılan savaş, çok boyutlu, uzun vadeli, bütün tarihsel kazanımları silip süpürmeye dönük ve dünya çapında gerçekleştirilen tüm emperyalist ve gerici güçlerin "Kutsal İttifakı" ile yürütülen "global" bir savaştır. Farklı ülkelerde bu savaş farklı biçimler kazansa da özünde aynıdır:

Emekçileri ve ezilen halkları her açıdan silahsızlandırmak ve mutlak denetim altında tutmak!

Bu, bir çok yönüyle yeni bir durum ve yeni bir dönemdir. Dolayısıyla bu yeni duruma göre bir mücadele perspektifi içinde olmak kaçınılmaz bir görev olmaktadır.

Emperyalizme, savaşa, dünyamızın yeniden sömürgeleştirilmesi demek olan globalizm ve Yeni Dünya Düzenine, gericilik ve ırkçılığa karşı mücadelede bu yeni durumu, yeni gelişmeleri ve gelişme eğilimlerini kavramadan ve bunları hesaba katmadan başarılı olmak mümkün değildir. "Yeni Dünya Düzenini" tüm dünyaya oturtma ve süreklileştirme savaşının bu ikinci hamlesiyle karşı karşıya olan dünya emekçileri ve ezilen halkları, onların politik temsilcileri, öncelikle bu yeni durumu ve yeni gelişmelerin yönünü, kısa ve uzun vadeli hedeflerini kavramak, stratejik ve taktik tutumlarını bu kavrayış üzerinde oturtmak durumundadırlar.

Bu kavrayışta ilk planda altı çizilmesi gereken nokta, emperyalizm ve gericiliğin küresel saldırısına karşı enternasyonalist bir duruşun kaçınılmazlığıdır. Saldırı, küreseldir ve dünya çapında tüm emperyalist ve gerici güçlerin ittifakına dayanmaktadır. Bu gerçeklik karşısında uzun yılları bulacağı şimdiden ilan edilen emperyalist savaşın hedefi durumunda olan emekçilerin ve halkların çabalarını yerel, bölgesel ve ulusal sınırlara hapsetmeleri düşünülemez. Başarının ilk koşulu, anti-emperyalist, anti-kapitalist ve emperyalist savaş karşıtı mücadeleyi uluslararası bir perspektife oturtmaktır.

Emperyalist küreselleşmeye karşı yürütülen anti-kapitalist mücadelede belli bir düzey yakalanmıştır. Çok farklı eğilimleri kendi içinde barındıran bu mücadele, halen bir çok belirsizlik ve bir çok sorunu yaşasa da, emperyalizme ve savaşa karşı mücadelede önemli bir mevzi ve düzeydir. En son Cenova'da somutlaşan bu mücadele, gelecek açısından umut verici işaretleri taşımaktadır. Son bir iki hafta içinde başta metropollerde olmak üzere dünyanın bir çok yerinde kitlesel boyutlarda savaş karşıtı gösteriler yapıldı. Bunlar gelecek açısından çok önemli bir işaret sayılmalı. Yakalanan bu mücadele düzeyi veri alındığında, günümüzde emekçilerin ve ezilen halkların, devrimci, yurtsever ve sosyalist güçlerin enternasyonalist mücadele birliklerini kurmada önemli olanaklara ve birikimlere sahip oldukları rahatlıkla söylenebilir. Başka bir ifadeyle, "Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar, birleşin!" sloganını bugün somut bir eylem sloganına dönüştürmek mümkündür. Aynı zamanda bu, başarı için kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

Bu birlikte mücadelede yakalanması gereken diğer önemli bir nokta ise şudur:
Anti-emperyalist mücadele ve savaş karşıtlığı çok farklı eğilimleri, farklı güçleri ve çevreleri barındırmaktadır. Bu, hem kendi içinde bir çok zaaflı noktaya, hem de bir zenginliğe ve görece bir güce işaret etmektedir.

Emperyalist ve gerici güçler hareketin içindeki zaaflı noktalara oynayacak ve daraltma çabalarını aralıksız sürdüreceklerdir. Buna karşı enternasyonalist devrimciler ise, farklılıkları "birlik-mücadele-birlik" anlayışıyla ele almak ve bu konuda geçmiş deneyimlerde edinen ve hala varlığını önemli ölçüde koruyan dar, anti-demokratik, sekter siyaset yaklaşımlarını aşarak, yeni bir siyaset anlayışını geliştirmek durumundadırlar. Bu, hem ilkesel olarak böyle olmak zorundadır, hem de somut gerçeklik böyle olmasını kaçınılmaz kılmaktadır.

Elbette emperyalizme ve savaşa karşı devrimci mücadelenin bölgesel ve ulusal ayaklarını da ihmal etmemek, bu iki boyutu birbiriyle kopmaz bir bütünlük içinde ele almak gerekmektedir. Bölgesel ve ulusal düzeylerde savaş farklı biçimler, saldırılar farklı düzeyler kazanıp somutlaşmakta, bu da bu farklılıkları hesaba katan mücadele biçimlerini gerekli kılmaktadır. Bu noktada Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan dikkate değer örnekler sunmaktadır.

Ortadoğu, savaşın fırtına merkezlerinden biri, emperyalist hegemonya siyasetinin yoğunlaştığı bir bölgedir. Afganistan'da yürütülen savaşın Ortadoğu'yu da içine alacak biçimde genişlemesi güçlü bir olasılık. Böyle bir gelişme olasılığı, bölgede yeni gelişmelerin kapılarını açacaktır, ortaya çıkabilecek boşluklarla birlikte sayısız tehlike de gündeme gelebilecektir. Özellikle Güney Kürdistan açısından durum çok kritik boyutlar kazanabilir.

Bu noktada Kürdistan devrimci yurtsever güçleri ne yapmalı, nasıl bir mücadele perspektifine sahip olmalı? Bu soruların kendisi ve yanıtı Kürtlerin kaderi açısından yaşamsal önemdedir. Kürtlerde varolagelen siyaset anlayışları iflas etmiş, bu sayısız kez doğrulanmıştır. Yani yabancı güçlerin stratejilerine oturan, bu bağlamda kendine gelecek arayan geleneksel siyaset yapma tarzı, Kürtlere yenilgi, trajedi ve yıkımdan başka bir şey getirmemiştir. Ama ne yazık, bu siyaset anlayışı bugün egemen siyaset tarzıdır. Bu nedenle bu yeni savaş ortamında Kürtleri umut verici günler beklememektedir.

Tümden umutsuz da olmamak gerekir. Zengin bir mücadele birikimi ve deneyimini arkasına alan, doğru bir mücadele perspektifine sahip Kürdistan devrimci yurtsever güçleri, geleneksel siyaset anlayışını, onun teslimiyet ve tasfiyecilik biçiminde somutlaşan İmralı versiyonunu aşabilir, mücadeleyi yeni bir düzeye götürebilir! Bu olanaklıdır, o nedenle bugünden gerekli ideolojik, politik ve örgütsel hazırlıkları yapmak, geleceği kendinde kazanan bir çekirdekleşmeye gitmek temel görevimiz olmaktadır...

Kürdistan'da devrimci çizgiyi esas alan; yurtsever bir stratejide en geniş ulusal mücadele birliğini sağlamayı hedefleyen; bu birliği, başta Türkiye devrimci hareketi olmak üzere, bölge halk hareketiyle birleştiren ve devrimci enternasyonalist hareketle bütünleştiren bir stratejik yaklaşım ve tutum, başarının sırrını anlatmaktadır. Kuşkusuz bu, başlı başına tartışılması ve ayrıntılandırılması gereken bir konudur. Biz konunun ana çizgilerini vermekle yetiniyoruz.

Emperyalist savaş ve ona karşı tutum konusu, dünya çapında olduğu gibi Türkiye ve Kürdistan'da da yeni ayrışmalara ve yeni birleşmelere neden olacaktır. Dolayısıyla bu süreç aynı zamanda devrimciliğin, gerçek yurtseverliğin, sosyalistliğin denendiği, sınandığı bir sınav süreci olacak, bir turnusol kağıdı işlevini görecektir. Bu yeni saflaşmada aynıların aynı cephede, ayrıların ayrı cephede buluşmaları eşyanın tabiatı gereği olacaktır. Bu durum, devrimciler açısından yeni sorunlar ve yeni olanaklar anlamına gelecektir.

Bizi çok daha zorlu günler, zorlu gericilik yılları bekliyor. Ama kazanmak mümkün, kazanmanın olanakları da az değil. Yeter ki doğru bir mücadele perspektifi, doğru ve ısrarlı bir çalışma tarzı ve cesaretle pratik çalışmalara yüklenilsin!...

17 Ekim 2001
PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları