20 Ekim '01
Sayı: 31


  Kızıl Bayrak'tan
 Savaşa karşı kitle hareketi

  Hükümete savaş yetkisi bölge halklarına düşmanlığın belgesidir

  Krizin ve savaşın faturasını ödemeyi reddelim!

  Sendika ağaları yeni saldırıların zeminini döşemeye başladılar

  Savaşta yığınların manipülasyonu
  Dünyanın dört bir yanında yüzbinler alanlara çıktı
  Belediye işçileriyle savaş ve saldırganlık üzerine konuştuk
  Savaş karşıtı eylemlerden

  Bir türküdür direniş, boy verir zindanlarda

  Dört RAF militanı hücrelerde katledildi
  Büyük zindan direnişi 1.yılında!
  Göstermelik yargılama devam ediyor!
  İslam Konferansı Örgütü hanet batağında...

  Almanya'da terör paketleri ard arda açıklanıyor!

  Mamak İşçi Kültür Evi 21 Ekim'de açılıyor
  Emperyalizme ve savaşa karşı devrimci mücadelede başarının bazı temel ölçüleri
  Hükümet ABD'nin çıkarları için savaş yetkisi aldı
  Mücadele Postasi


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Almanya'da terör paketleri ardarda açıklanıyor!

Temel demokratik haklar
peşpeşe tırpanlanıyor

11 Eylül'de Amerika'ya karşı yapılan saldırıyı fırsat bilen emperyalistler sadece Afganistan halkının üzerine bomba yağdırmakla, ölüm ve yıkım saçmakla kalmadılar. Tüm dünya halklarına, işçi ve emekçilerine karşı da bir savaş başlattılar. Emperyalist devletler, normal süreçlerde yapmaya cesaret edemeyecekleri icraatlarını, terör bahanesiyle ve "anti terör paketleri" adı altında ard arda uygulamaya koyuldular. Toz duman arasında en temel demokratik hak ve özgürlüklere dizginsiz bir saldırı başlatıldı. Bir dizi temel demokratik hak bir çırpıda yok edildi.

"Anti-terör paketi"nin ilki: Savaş vergisi

Emperyalist Almanya, iç ve dış politikayı ilgilendiren ve normal zamanlarda yılları alabilecek yasal değişiklikleri, şu son iki hafta içinde gerçekleştirdi. "Terörizme karşı olağanüstü kararlı ve gerekli sertlikle hareket" edeceğini ilan eden hükümet, 11 Eylül saldırısından yalnızca birkaç gün sonra ilk "Anti-terör Paketi"ni onayladı. Paket Eyaletler Meclisi'nde de kabul edildi. Bakanlar Kurulu'nun parlamentoya sunduğu bu paket dört maddeden oluşuyordu.

1- Dernekler yasası ile, "din ve dünya görüşü etrafında kurulan dernekler" yasaklanabilecek. Böylece örgütlenme özgürlüğüne sınırlamalar getiriliyordu.

2- Anti-terör Yasası madde: 129/a ile, yabancı örgütleri kapsayan yasaya ek yapıldı. Buna göre, örgütlerin "Şiddet eylemlerini gerçekleştirme potansiyeli taşıyan hedefleri olması, söz konusu örgütün cezai işlemini hedefleyen takibata alınmasına" neden olabilecek. Yani, Almanya dışında herhangi bir politik şiddet eylemine katılan kişi ve gruplar Almanya'da yargılanabilecek. Bu yasa ile "terörizmle mücadele"ye uluslararası bir boyut kazandırılıyor.

3- "Terörist"lerin mali kaynaklarının kontrol altına alınabilmesi ve kara para aklamanın önüne geçebilmek gibi gerekçelerle, AB çapında banka müşteri gizliliği kaldırılacak.

4- Hava trafiğinde kontroller sıkılaştırılacak, uçaklarda silahlı korumalar bulundurulacak.

Bu tartışmalar esnasında, "terörizm"le mücadelede güvenlik güçlerinin işe alınması, eğitilmesi, yabancılar arasından bulunacak ajan-provokatörler için kaynak yaratılması, ayrıca Alman askerinin savaşa katılmasıyla oluşacak mali yükün karşılanması için, ilk etapta Alman devletinin 3 milyar marka ihtiyacı olduğu açıklandı. Alman hükümeti buna da çözümü o sisli günlerde buldu. Bir çırpıda savaş vergisi olarak araba ve sigaraya ek vergi getirildi. Ve böylece savaşın ilk faturası her zamanki gibi halkın sırtına yıkılıverdi.

İkinci "Anti-terör paketi" de hazır

Birinci paketi donatmak için de, Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily tarafından, birincisinden daha sert ve kapsamlı "Güvenlik Yasa Tasarısı" altında ikinci bir terör paketi hazırlandı. Böylece Almanya iç politikasında şimdiye kadar polis ve gizli haber alma örgütünün birbirinden ayrılması gibi birçok tabu yerle bir edilmekle kalmıyor, yabancılar yasasından ceza yasasına, pasaport ve dernek yasasına değin onlarca değişiklik yapılması planlanıyor. İtirafçılık yasasının süresi uzatılıyor, güvenlik soruşturması yeniden işlevselleşiyor.

Hazırlanan tasarıya göre pasaport ve kimliklere fotoğraf, imzanın yanında parmak izinin yanısıra el ve yüz geometrilerinin de çıkarılması yer alıyor. Bu bilgilerin aynı şekilde federal personel dökümanlarına alınması öngörülüyor.

Federal Kriminal Dairesi (BKA), Alman İstihbarat Örgütü/Anayasayı Koruma Dairesi (BND) ve Bilgi Koruma Merkezi gibi bütün güvenlik birimleri arasında sistematik olarak bilgi alışverişinde bulunulacak, bunun için enformasyon merkezi kurulacak.

Haklarında şüphe duyulan kişiler derhal Anayasayı Koruma Örgütü tarafından incelemeye alınacak. Bunun yanında enerji, su işletmeleri, ilaç firmaları, klinikler, bankalar, telekomünikasyon, demiryolları, posta, radyo ve televizyonlara eleman alınırken haklarında soruşturma yapılabilmesi amaçlanıyor. Yani bundan böyle, bir işyerine alınacaklar hakkında önce Anayasayı Koruma Dairesi'nden bilgi alınacak.

Ayrıca telekominakosyon işletmeleri, internet vb. bağlantılar ile ilgili bilgileri, en az 6 ay saklamak zorunluluğu getiriliyor.

Yabancı düşmanlığı resmi
planda kurumlaştırılıyor

Yeni hazırlanan bu yasa tasarısı ile ırkçı ve gerici Yabancılar Yasası'nın da bir kez daha sertleştirilmesi planlanıyor. Tasarının kabul edilmesiyle birlikte yabancıların sınırdışı edilmesi kolaylaştırılacak. Şimdiye değin yabancılar Cenevre Anlaşması koruması altında bulunuyordu. Sadece ağır suç işlemiş olanlar sınır dışı edilebiliyordu. Bugün ise "Almanya'nın güvenliği için tehlike" oluşturması veya 3 yıl hapis cezası alması, sınır dışı edilmesine gerekçe olabilecek.

Tasarı da Yabancılar Dairesi, Güvenlik Dairesi ve dış temsilciliklerin özellikle kimlik tespitinde işe yarayan bilgi alışverişinde sıkı bir işbirliği içinde çalışabilmeleri öngörülüyor. Almanya'da yaşayan yabancılar için ise Yabancılar, İltica ve Güvenlik Daireleri arasında bilgi akışının daha iyi düzenlenmesi amaçlanıyor.

Almanya'ya turist ve iş seyahati için gelecek olanların geliş amaçları yabancılar dairesince araştırılarak, vize almaları önlenebilecek. Schily, yeni bir sakıncalı ülkeler kataloğu sunmak istiyor. Buna devletlerin yanında radikal, militan arka planı olan gruplar da eklenecek. Bu sakıncalı ülkelerden vize almak isteyenler sıkı bir biçimde denetlenecek.

Konsolosluklardan vize almak isteyenlerin orada parmak izi ve fotoğrafı alınacak. Resimler digitalleştirilecek ve Yabancı Döküman Merkezi'ne iletilecek. Bir kişinin vizeli veya vizesiz seyahat ettiği her an buradan tespit edilebilecek. Resimlerin digitalleştirilmesi uluslararası düzeyde de planlanıyor.

Türkiye'de "terörist" sayılan artık
Almanya'da da "terörist" sayılacak

Değiştirilmesi istenen 129/b maddesi ile de kendi ülkesinde "terörist" olarak tanımlanan yurtseverler ve devrimciler, Almanya'da da "terörist" kategorisi altında yer alacak. Bu yeni uygulama ile birlikte, Türk devletine, Almanya'ya devrimci örgütlerin ve militanlarının dosyalarını vermesinin de önü açılıyor.

Schily'nin 2. terör paketi ile ilgili hazırlıklar sürerken bugünlerde uygulamaya konulan uygulamalardan biri de, 1970'lerde Kızıl Ordu Fraksiyonu'nu (RAF) için uygulanan güvenlik soruşturması. Buna göre; 11 Eylül saldırısının hemen ardından başlatılan operasyonda, yabancılar dairesi, üniversite veya yüksek okullar, telefon kurumları, elektrik kurumu, pilot okulları, hava yolları, internet kafelerden bilgiler toplandı. Bu bilgilerden hareketle soruşturmalar, Almanya'da yaşayan 23 islam ülkesinden gelen, burada teknik bir bölüm okuyan, dikkat çekmeyen erkekler üzerinde yoğunlaştırıldı. Pasaportunu birkaç kez kaybetmiş yabancılar da bu araştırmaya dahil edildi. Bu araştırmalar sonunda arananların bulunduğu afişler hazırlandı. Binlerce yabancı halen soruşturuluyor.

Alman emperyalizmi hazırlanıyor

Alman devletinin 11 Eylül'den bu yana kazanılmış demokratik haklara ve özgürlüklere saldırarak onları bir çırpıda yok etmesi, ordu ve güvenlik güçlerine iç politikaya müdahalede daha fazla yetki vermesi, yerli-yabancılar arasında önyargıları derinleştirmesi, Big-Brother televizyon programındaki gibi gözetleme sisteminin gelenekselleştirilmesi... Tüm bunlar Almanya'nın dış sefere çıkmadan önce içeriyi düzeltme, sağlama alma yönlü çalışmalarının da bir parçası.

Bilindiği gibi Alman emperyalistleri dünya politikasında etkili bir rol oynamaya artık hazırlar. Ama görünen şu ki, ABD ve İngiltere, Orta Asya'yı paylaşma mücadelesinde kendilerine rakip gördükleri emperyalistleri bu alandan uzak tutmayı tercih ediyorlar. Bundan rahatsız olan Alman emperyalizminin başbakanı geçtiğimiz hafta alelacele Amerika'ya uçmuştu.

Kapalı kapılar ardında sürdürülen pazarlıklar konusunda birşey bilinmiyor. Ama Schröder'in ABD dönüşü Federal Parlemento'da yaptığı konuşmada yer alan Almanya dış politikasında "İkinci dünya savaşı sonrasındaki etap artık tamamlanmıştır!" sözleri, yeni dönemde daha saldırgan ve çatışmalı bir politikanın izleneceğinin açık bir işareti sayılmalıdır.