20 Ekim '01
Sayı: 31


  Kızıl Bayrak'tan
 Savaşa karşı kitle hareketi

  Hükümete savaş yetkisi bölge halklarına düşmanlığın belgesidir

  Krizin ve savaşın faturasını ödemeyi reddelim!

  Sendika ağaları yeni saldırıların zeminini döşemeye başladılar

  Savaşta yığınların manipülasyonu
  Dünyanın dört bir yanında yüzbinler alanlara çıktı
  Belediye işçileriyle savaş ve saldırganlık üzerine konuştuk
  Savaş karşıtı eylemlerden

  Bir türküdür direniş, boy verir zindanlarda

  Dört RAF militanı hücrelerde katledildi
  Büyük zindan direnişi 1.yılında!
  Göstermelik yargılama devam ediyor!
  İslam Konferansı Örgütü hanet batağında...

  Almanya'da terör paketleri ard arda açıklanıyor!

  Mamak İşçi Kültür Evi 21 Ekim'de açılıyor
  Emperyalizme ve savaşa karşı devrimci mücadelede başarının bazı temel ölçüleri
  Hükümet ABD'nin çıkarları için savaş yetkisi aldı
  Mücadele Postasi


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD saldırısını değil, ABD'ye saldırıyı kınadılar...

İslam Konferansı Örgütü ihanetin batağında

Afganistan'ın emperyalist blok tarafından barbarca bombalandığı ve saldırının her an Ortadoğu'ya taşınmasının gündemde olduğu bir zamanda, 57 ülkeden oluşan İslam Konferansı Örgütü'nün (İKÖ) dışişleri bakanları, Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa ve Filistin lideri Yaser Arafat'ın katılımıyla Katar'ın başkenti Doha'da toplandı. Türkiye'yi Dışişleri Bakanı İsmail Cem temsil etti. Karar almaktan çok ortak bildiri yayınlamak amacıyla yapılan toplantı, emperyalist saldırganlık karşısında alacağı tutum itibarıyla önem taşıyordu.

Afganistan'a yapılan saldırıya karşı net tavır koyabilen tek müslüman ülke İran oldu. Başını Pakistan ve Türkiye'nin çektiği bir kısım ülkeler saldırıya fiilen katılırken, diğerleri "teröre karşı mücadeleyi" desteklediklerini açıklayarak NATO saldırısını da desteklemiş oldular. Arap ve Müslüman ülke halklarının tümü, Türkiye dahil savaşa karşı cepheden tutum aldılar. Onbinler her gün sokaklara dökülüp savaşı protesto ediyorlar. Gerici yönetimler ise emperyalistlerin önünde diz çökmüş durumdalar. Eğer savaşa aktif destek vermiyorlarsa bu, sadece halklarından duydukları korkudan dolayıdır.

İngiltere Başbakanı Tony Blair'ın ayaklarına kadar gitmesine rağmen savaşa karşı duran İran, İKÖ'yü toplantıya çağırdı. Daha güçlü bir savaş karşıtı muhalefet oluşturma hedefiyle harekete geçen İran amacına ulaşamadı. Ortak bildiri ABD'yi rahatsız etmeyecek bir içerikte hazırlandı. Afgan halkına bombaların yağdığı bir anda yayınlanan bildiri, bu vahşi saldırıyı kınama cesaretini bile gösteremedi.

Kendi halklarına yabancılaşan Müslüman ülkeler yöneticileri tamamen kişiliksizleştiklerini yeniden kanıtlamış oldular. İKÖ, önceki toplantıda da Filistin halkının davasını cepheden savunamamış ve İsrail'e karşı yaptırım içeren herhangi bir karar alamamıştı. Dolayısıyla bu örgütün toplantıları daha çok halk kitlelerinde biriken tepkileri yumuşatma ve çürümüş sistemlerini tehdit edecek boyuta ulaşmasını engelleme amacıyla yapılmaktadır. Nitekim yayınladığı bildiride, ABD'ye yapılan saldırıyı kınarken, Afganistan'ın toprak bütünlüğünün ve islami yapının korunması talebiyle yetindiler. Titrek de olsa söyleyebildikleri kayda değer tek şey, terör tanımı içine İsrail katliamlarının dahil edilmesi ve teröre karşı savaşın başka Arap ya da Müslüman ülkelere yayılmasına karşı olduklarıdır.

Arafat ABD'den beklentiye girme
utancını tekrar yaşıyor

Arafat, Filistin sorununun çözümünü "Oslo Barışı"ndan beri genelde emperyalizmden, özelde ABD emperyalizminden bekler oldu. Tarihsel deneyimlerin yanısıra, bizzat Filistin deneyiminin kendisi de göstermiş ki, emperyalistler halklara barış getiremez! Ya utanç verici bir teslimiyete zorlarlar, ya da sorunun çözülmüş olduğu yanılsamasını yayarlar. Oslo süreci de geçici bir yanılsamaydı. Teslimiyeti asla kabul etmeyen Filistin halkı, gerçeği farkettiğinde ikinci İntifada'yı başlatmakta tereddüt etmedi.
Arafat ve onun çizgisinde gidenler ise, Oslo sürecinin iflasına rağmen CIA'dan medet ummaktan vazgeçmedi. Ama İntifada üzerinden diplomasi yapmaktan da geri durmadı. O da biliyor ki, İntifada olmasa kimse kendisini dikkate almayacaktı. Ancak Arafat'ın medet umduğu CİA, Filistin halkının katillerine tam destek vermeye devam ediyor. 11 Eylül'den sonra umutları depreşen Arafat, Amerikan emperyalizmini rahatsız edecek eylemlere yasak getirdi. Öyle ki, Afgan halkına yapılan saldırıyı protesto eden gençlerin kanını dökmekten bile çekinmedi. Oysa Afgan halkını en iyi anlayabilecek halk, Filistin halkıdır.

İKÖ toplantısında konuşan Arafat, İsrail'in Filistin halkına karşı giriştiği katliamlardan söz ederken, ABD'nin bundaki rolüne değinmemeye özen gösterdi. Afgan halkının maruz kaldığı bombardımanı da görmezden geldi. Bu davranışın altında yatan neden, emperyalizmin dünya genelinde ilerici-devrimci güçlere ve halklara karşı başlattığı azgın saldırıdan medet umma aymazlığı içinde bulunmasıdır. Güya ABD, "teröre karşı ittifakı" zayıflatmamak için Filistin sorununa önem vermeye başladı.
Samimiyetten uzak Arap rejimleri de Filistin sorununun ağırlığından kurtulmak için Amerikan emperyalizminden sorunu çözmesini utanmadan bekleyebiliyorlar. Filistin halkının elli yıldır çektiği acıların baş sorumlusu emperyalist-kapitalist sistemin bizzat kendisidir. İsrail siyonizmini destekleyen, silahlandıran, diplomatik alanda onu savunan yine bu aynı güçlerdir. Bu güçlerden çözüm bekleyenler, eğer gerçeği göremeyecek kadar kör değillerse Filistin halkını aldatan birer şarlatandırlar.

Emperyalizmin Truva atı İsmail Cem

Emperyalizmin taşeronu olarak daha etkin bir rol oynamaya çalışan Türk sermaye devleti, Ortadoğu'ya daha özel bir şekilde önem vermeye başladı. Bu taktik gereği İKÖ içinde kararları etkileyebilecek ağırlığa sahip olabilmek için iki yüzlü manevralar yapıyor. Bir yandan müslümanlığı kullanarak etkin olmaya çalışırken, öte yandan ABD emperyalizmi ve İsrail çıkarlarını savunuyor. Bu alanda nispi düzeyde de olsa bir başarı elde etti. İKÖ'nün önceki toplantısında İsrail aleyhine yaptırım içeren bir kararın alınmasını önleme çabasında başarıya ulaştı.

Kuralsız, kirli savaş tehdidini savuran emperyalist blok, bu saldırgan tutuma en geniş desteği sağlamaya çalışıyor. Özellikle Arap ülkelerinin desteği önem taşıyor. Bu desteğin sağlanabilmesi için yoğun çaba sarfeden İsmail Cem, sadık bir uşak olduğunu bir kez ispatlama imkanı bulmuş oldu. İKÖ toplantısında emperyalist saldırganlığı savundu. Çıkan sonuç bildirgesinde belli bir paya sahip olduğu anlaşılan İsmail Cem, bu misyonuyla bir ABD ajanı gibi hareket etmiştir.

Onyıllardan beri İsrail siyonizmini destekleyen bir devletin bakanı olarak, Körfez krizinden sonra Türkiye'nin 100 milyar dolar zarara uğradığını, buna rağmen Arap ve diğer Müslüman ülkelerden yardım gelmediğini dile getirme yüzsüzlüğünde de bulundu. Hem yüzbinlerce Irak'lı çocuğu katleden Amerika'ya hizmet ediyor, hem de Müslüman ülkeleri yardım etmediler diye eleştiriyor. Utanmazlık ancak bu kadar olur.

Önlerine bir engel çıkarılmazsa eğer, emperyalist güçlerin Ortadoğu halklarının üstüne bomba yağdırmaları yüksek bir olasılıktır. Afganistan'a dönük saldırı devam ederken Amerika'nın küstah temsilcileri, bazı Ortadoğu ülkelerinin adını telaffuz etmeye başladılar bile. Bu da saldırmak niyetinde olduklarını gösteren önemli bir kanıttır. Emekçi halklar arasındaki dayanışma, bu ciddi tehditle beraber çok daha acil bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Emperyalist savaşa karşı olan her parti, örgüt, kurum ve kişi, bu dayanışmayı örmek için yoğun bir çaba harcamak durumundadır.

 


 

ODTÜ'de jandarma saldırısına karşı kitlesel protesto

11 Eylül saldırısından beri başta ABD olmak üzere dünya emperyalizmi tüm ilerici güçlere ve mazlum halklara karşı bir savaş başlattı. Türk gericiliği de bu savaşın her yönüyle en büyük destekçisi ve uygulayıcısı. Bu savaş hali ODTÜ'ye de jandarmanın keyfi saldırıları şeklinde yansıdı.

9 Ekim çarşamba günü sabah saatlerinde bir bayan arkadaş savaş karşıtı afiş asarken jandarmanın saldırısına uğradı. O an orada olan başka bir arkadaş ise olaya müdahale etti. Ders arasından faydalanan jandarma iki arkadaşımızı da gözaltına aldı. Bunun üzerine biraraya gelen devrimciler ertesi gün için bir basın açıklaması gerçekleştirme kararı aldılar. Basın açıklamasının gerçekleşeceği gün de jandarma afiş asan birçok arkadaşımıza müdahale etti, gözaltına alma tehdidiyle isimlerini aldı.

Saat 12:30'da hazırlık önünden başlayan eylem yemekhaneye yürüyüş boyunca giderek kitleselleşti. 200'ü aşkın öğrencinin katıldığı basın açıklamasında, "Jandarma defol, üniversiteler bizimdir!", "ABD askeri olmayacağız!", "Kahrolsun ABD emperyalizmi!", "Kahrolsun emperyalizm, yaşasın halkların kardeşliği!", "İçerde dışarda hücreleri parçala!", "Savaşa değil eğitime bütçe!" sloganları atıldı. Giderek coşkusu artan eylem basın açıklamasının okunmasıyla sona erdi. Eylemin ardından jandarmanın "sert" tavrı da geriledi.

Ekim Gençliği/ODTÜ