22 Eylül "01
Sayı: 27


  Kızıl Bayrak"tan
 Emperyalis savaş ve Türk devleti

  Amerikan uşakları ülkeyi emperyalizmin savaş arabasına bağlamaya hazırlanıyor

  Amerikancı medya zehir kusuyor

  Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı birleşelim!

  ABD emperyalizminin kanlı ve kirli suç dosyası
  Emperyalistler tüm hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmayı hedefliyor
  Kuralsız ve sınırsız yeni bir faşist terör dalgası!
  KESK Olağanüstü Genel Kurulu...

  Saldırı sonrası yeni dönem

  ON"ların anısına...
Bir dineşi manifestosu
  Ulucanlar katliamının ve direnişinin 2.yıldönümü...
  Ölüm Orucu Direnişi 338. gününde sürüyor...
  "ABD saldırısı korkunç sonuçlar verecek"

  Batı basınında ABD"ye saldırı

  Emperyalis haçlı seferi
  Kurtköy İşçi ve Kültür Evi coşkulu bir etkinlikle açıldı
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sınıf ve kitle çalışmasında şimdi daha güçlüyüz...

Kurtköy İşçi Kültür Evi
coşkulu bir etkinlikle açıldı

Bir dönemdir açılış hazırlıkları süren Kurtköy İşçi Kültür Evi, 16 Eylül Pazar günü yapılan bir etkinlikle açıldı. Açılış öncesi yoğun bir hazırlık kampanyası yürütüldü. 5 bin kadar bildiri bölgeye dağıtılırken, açılış davetiyeleri işyeri temsilcilikleri başta olmak üzere, bölgedeki işçi ve emekçilere yaygın biçimde ulaştırıldı. Özelikle son dört günde neredeyse kapı kapı yürütülen faaliyetle, yüzlerce işçiye ve emekçiye İşçi Kültür Evi anlatıldı. Ayrıca, açılış çalışmasına doğrudan katkı sunan Anadolu Yakası İşçi Emekçi Platformu Girişimi çalışanı öncü işçiler, bu arada ulaştıkları birçok temsilci ve işçiyi açılış etkinliğine davet ettiler.

16 Eylül günü saat 14.00'te başlayan etkinliğe 200 civarında işçi ve emekçi katıldı. Kartal ve Kurtköy sanayi bölgesinin önemli metal ve petro-kimya fabrikalarından birçok işçi etkinlikte hazır bulundu. Direnişteki Aymasan işçilerinin de açılışa katılması etkinliğe ayrı bir güç, anlam ve hava kattı. Bu arada 243 gün boyunca Ölüm Orucu Direnişi'ni sürdüren ve bir süre önce tahliye edilen Ertuğrul Kaya'nın etkinlikte hazır bulunması da anlamlı bir mesaj oldu.

Yer yer yaşanılan aksiliklere, programın çok dolu olmasından kaynaklı sıkışmalara rağmen, değişik sektörlerden öncü işçiler, konduların emekçi kadınları, düzenin bataklığına itilmeye çalışılan Kurtköy ve Sülüntepe'nin gençliği ve nihayet Aymasan direnişçileri, yaklaşık 6 saat boyunca aynı devrimci havayı aynı çoşkulu umudu soludular.

Etkinlik, sunucu arkadaşın işçi kültür evleriyle ilgili konuşmasıyla başladı. Ardından Murat Kaya bağlamasıyla bir dinleti sundu. Telekom ve metal işçisi iki kültür evi aktivistinin çalışmayı ve hedeflerini anlatan konuşmalarının ardından, direnişteki Aymasan işçileri hep birlikte sahneye çıktılar. İşçilerden Erkan Makar, direniş sürecini ve İşçi Kültür Evi'nin açılışıyla ilgili düşüncelerini dile getiren bir konuşma yaptı. Aymasan işçileri sahneden sloganlarla inerken etkinliğin de en anlamlı anlarından biri yaşanıyordu. Bunu maliye emekçilerinin hazırladığı bir halk müziği etkinliği takip etti. Maliye emekçilerinin programının sonunda Aymasan direnişçisi Mehtap Karatepe, bir türküyle gruba eşlik etti. Aymasan direnişçileri bir kez daha direnişin canlı ruhunu sloganlarla Kurtköy'ün yoksul kondularına taşıdılar: "Kurtuluş yok tek başına, ya hep bareber ya hiçbirimiz!.."

Bir Alümag işçisi Nazım'dan bir şiir okurken, Aktif dağıtımdan bir işçi de önce Ahmet Arif'ten bir şiir okudu ve ardından kendisinin Ölüm Orucu Direnişi'yle ilgili yazdığı şiiri sundu. Programda olmamasına rağmen açılışa kendi imkanlarıyla gelen ve liselilerden oluşan tiyatro oluşumu bir oyun sundu. İlk bölüm, Ertuğrul Kaya'nın zindanlardaki süreci anlatan ve Ulucanlar katliamının yıldönümünde yapılacak anma etkinliğine çağrı yapan konuşmasıyla bitti. Konuşma sonrası emekçi bir kadının kendi oğluna sarılır gibi Ertuğrul'u kucaklaması, etkinliğin başka bir unutulmaz sahnesini oluşturdu. İlk bölüm F tipi karşıtı sloganlarla sona erdi.

İkinci bölümde tiyatro oluşumu bir kez daha sahneye çıktı. Ardından Sülüntepe gençliğinden oluşan bir folklor ekibi davul zurna eşliğinde bir gösteri sundu. Yaşları 15 ve 20 arasında değişen gençlerle birlikte, onların 8-10 yaşındaki kardeşleri de aynı anda üzerlerindeki yöresel kıyafetlerle Diyarbakır yöresinin oyunlarını sundular. Foklor gösterisinin sonunda davul zurnanın coşkusuna izleyiciler de halaya girerek katıldılar.

Bir Altınyıldız işçisi kızıyla birlikte türkü söyleyip şiir okudu. Daha sonra Esenyurt İşçi Kültür Evi şiir grubu "Tanya" adlı şiiri seslendirdi. Ardından sahneyi amatör bir müzik grubu aldı. Marşlar ve türkülerle başarılı bir program sunan grup, katılımcıların coşkusunu bir kez daha arttırdı. Etkinlik, grubun söylediği türküler eşliğinde çekilen halaylarla sona erdi.

Etkinliğe katılanlar programdan duydukları memnuniyeti ifade ederek ayrılırken, İşçi Kültür Evi çalışanları kendi hata ve eksikliklerini değerlendirmeye başlamıştı bile. Etkinlik bitiminde vakit geç olmasına rağmen, yaklaşık 60 kişilik bir grupla Aymasan direnişinin ziyaret edilmesi ve açılıştaki coşkunun direniş çadırının ruhuyla birleştirilmesi günün diğer bir anlamlı gelişmesi oldu.

Kurtköy'den işçi sınıfı devrimcileri

 


Tecrite karşı mücadele herkesin görevidir...

Egemen sınıflar her alanda olduğu gibi, toplumsal sistemi bozan "suçluları" cezalandırma konusunda da geçmiş deneyimlerinden ders almış, sisteme azami faydayı sağlayacak yöntemi bulma amacıyla hareket etmiştir.

Bugün F tipi hücre cezaevleri de, burjuvazinin kendi sistemine azami faydayı sağlama amacıyla yapılmış, devreye sokulmuştur. Hedef, sisteme sorun çıkaran her birey, sınıf, toplumsal kesim üzerinde uygulanmaktadır. Bu bakımdan hedef, demokratik kurumlardan tutun da insani yaşam isteyen bireye, hatta temiz çevre isteyen kesimlere kadar oldukça geniştir.

F tipi hapishaneleri tecrit esasına dayanır. Amaç, "suçlu"yu toplumdan, tüm toplumsal ilişki ve etkinliklerden soyutlayıp, insani özelliklerini, kişiliğini yok etmek; ardından, kişiliksizleşmiş bireyi sisteme uyumlu ve "faydalı" hale getirmektir.

Sermaye devleti tecrit uygulamasına '80 sonrası özel olarak eğilmiş, uygulamaya çalışmıştır. Önce 20 kişilik koğuş esasına dayalı E tipleri, ardından 4-6 kişilik hücrelerden oluşan (fakat ortak havalandırması kullanılan) özel tip hapishaneleri gündeme getirerek, bir arada kalan, iletişim kuran tutsak sayısını azaltmayı; dolayısıyla tecriti hedeflemekteydi. Ardından, tek kişilik hücrelerden oluşan Eskişehir tabutluğu yapıldı. '89'da faaliyete girdi. Tutsakların direnişiyle 4 kez kapattırıldı. '91'de çıkarılan TMY ile hücre sistemi/tecrit yasal güvenceye kavuşturuldu. Bugüne kadar sermaye devleti defalarca TMY'nin tecriti öngören maddesini uygulamaya çalıştı. Her seferinde tutsakların can bedeli direnişiyle püskürtüldü. 19 Aralık operasyonuna böyle gelindi.

Tecrite karşı mücadele demokratik bir muhtevaya sahipti. Bu bakımdan sorun salt tutsakların ve ailelerinin değil, demokrasi mücadelesi verme iddiasında olan kişi, kurum ve grubun sorunudur. Bilhassa, tecritin demokratik mücadelenin üzerine karabasan gibi çöken TMY'nın bir maddesi olması, tüm demokratik kurumların buna karşı mücadelesini gerektirir.

Demokratik kitle örgütleri, ülkede demokrasinin tesisi ve demokrasinin doğru işletilmesini sağlama iddiasıyla kurulur, çalışır. Bugün tecrite karşı mücadelede de bu misyonunu oynamalıdırlar, oynamak zorundadırlar. Çünkü bu onların kendi zorunlu varlık nedenidir.

Bu noktada bize düşen ise, DKÖ'ler ve kitlelere daha derli toplu, organize olarak gitmek ve oraları devrim mücadelesinin gerçek işlevi olan birer kürsüsü haline getirmektir.

DKÖ'leri reformist, icazetçi politikalardan arındıralım. Tecrite karşı sürmekte olan direnişin aktif bir bileşeni haline getirelim...

Ozan Demir
Sincan F Tipi Hapishanesi/C-75

Ozan Demir, 19 Aralık katliamı sonrasında dışarda estirilen terör dalgası sonucu gözaltına alınan gençlerden biridir. Kendisi Hürriyet gazetesinin birinci sayfadan ve manşetten "Sapancı terörist" diye teşhir edilmiş, bunun ardından ise gözaltına alınıp tutuklanmıştı. O dönem gözaltına alınanlar içinde "yardım ve yataklıktan" ceza alan tek kişidir, bildiğimiz kadarıyla.../
SY Kızıl Bayrak