15 Eylül '01
Sayı: 26


  Kızıl Bayrak'tan
 "Emperyalist gericilik dizginlerinden boşalmaya hazırlanıyor

  "Tanrı Amerika'yı korusun"

  Dünya çapında devrimcilere ve halklara karşı yeni bir terör dalgası!..

  Yeni saldırılar kapıda

  Sendika ağaları işçi sınıfına ihaneti doruk noktasına ulaştırdılar
  Devletin has partisi "vurgun" yedi!
  Emperyalist borç düzeni

  Sınıf çalışmasının güncel sorunları/1

  Sınıf hareketi
  Devrimci tutsaklardan ortak açıklama...
  "Gülay Kavak ölümsüzdür!"
  ABD Balkanlar'da hakimiyetini pekiştiriyor

  Meksika'daki Volkswagen grevinin ardıdan

  Ölüm Orucu direnişçilerinden bazılarının sağlık durumu
  OSB'lerde nasıl bir perspektifle çalışılmalıdır?
  Faaliyetlerimizden...
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

OSB'lerde nasıl bir perspektifle çalışılmalıdır?

OSB'lerde aşırı sömürü ve keyfi uygulama

Burjuvazi bir sınıf olarak tarih sahnesine çıktığı andan itibaren kârını artırmak için kesintisiz bir çaba içinde olmuştur. Bu amaçla ücretli emek sömürüsünü yoğunlaştırmanın yollarını aramıştır. Sömürüyü artırmanın temel yolu ise emek-gücünün fiyatını düşürmek ve emek üretkenliğini artırmaktan geçiyor. İşçi sınıfının örgütsüz olduğu yerlerde kapitalistler bu hedeflerine ciddi bir engelle karşılaşmadan ulaşma imkanı bulabilmektedirler.

Üretici güçlerdeki gelişim ve üretimin merkezileşmesi dev boyutlarda fabrikaların kurulmasını beraberinde getirdi. Bu durum binlerce bazen de onbinlerce işçinin aynı fabrika içinde çalışmasına imkan sağlamıştır. Bu işletmelerde örgütlenme düzeyi ve yeteneği yüksek olmakta ve kapitalistleri belli tavizler vermeye zorlamaktadır. Dolayısıyla bu tür fabrikalarda çalışan işçilerin diğerlerine nazaran kazanımları daha geniş olabilmektedir. Bugün buna karşı önlem olarak kapitalistler büyük işletmeleri parçalama yoluna gitmektedirler.

Bu planın bir parçası olarak Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) devreye sokulmuştur. Tekelci burjuvazinin ara mallarını üreten orta işletmelerin ağırlıkta olduğu bu alanlara yatırımlar, krediler ve vergi muafiyetleri ile teşvik edilmiştir. Büyük kentlerin etrafını saran çok sayıda OSB'nin yanı sıra orta büyüklükteki kentlerde de bu tür sanayi bölgeleri kurulmuştur ve kurulmaktadır. Bu sayede büyük işletmelerde istihdam edilen işçi sayısı oran olarak aşağıya çekilmektedir. Ama aynı dönemde işçi sınıfı sayısal olarak sürekli artmaktadır.

OSB ve diğer orta ölçekli işletmelerde çalışan işçiler büyük oranda örgütsüzdür. Bu nedenle sendikalı işçi sayısı işçi sınıfının geneline oranla sürekli düşüş kaydetmektedir. Böylece üretim büyük oranda daha ucuz emek-gücüyle gerçekleşmeye başlamıştır. Büyük işletmelere taşeronların sokulmasıyla bu saldırı yeni boyutlar kazanmış ve örgütlü işçi sayısı daha da düşürülmüştür.

Büyük burjuvazinin üretimi parçalama manevrası aynı zamanda bir orta burjuva sınıfın oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu sınıf, geleneksel orta sınıftan farklı olarak, tekelci burjuvaziye, dolayısıyla emperyalizme bağımlı olarak oluşmuştur. Burjuvazinin bu kesiminin önemli bölümü doğrudan tekelci burjuvazi için üretim yapmaktadır.

Metal, tekstil, plastik vb. sektörlerin ağır bastığı bu bölgelerde istihdam edilen işçi sayısı hızla artmıştır. Bu alanlarda çalışan işçilerin sorunlarının başında düşük ücret, sosyal haklardan yoksunluk, işçi sirkülasyonu ve örgütsüzlük gelmektedir. Bu koşullarda kapitalistler, maliyeti düşük, artı-değer oranı yüksek üretim yapabilme imkanı bulabilmektedirler.

Bu bölgelerde örgütlü işçi oranı son derece düşüktür. Örgütlülük alanındaki gerilik ise bu sorununun önemini artırmaktadır. Zira örgütlenme deneyiminin olmadığı yerde dağınıklık ve sınıf dayanışması alanındaki zaaflar aşılamamaktadır. Kapitalistlerin rahat ve kural tanımaz olmaları da bu sayede mümkün olmaktadır.

OSB'lerde çalışmanın imkanları

OSB'ler, yapıları gereği hem tek tek fabrikalarda hem de sanayi bölgesi olarak genel bir çalışma yapmaya müsaittir. Bu açıdan bakıldığında bu özellik bir avantajdır. Dağınık olan orta işletmelerde grev ya da direnişler gündeme geldiğinde karşılaşılan en temel sorunlardan biri sınıf dayanışması alanında yaşanan zayıflık olmaktadır. OSB'lerde ise fabrikalar içiçedir. Bu, hem dayanışmayı örmek hem de mücadeleyi bölgeye yaymak için bir imkandır.
Patronların örgütlü olmaları, dolayısıyla blok tavır geliştirme imkanına sahip bulunlmaları tek tek işletmelerde çalışmayı zorlaştırmaktadır. Böylesi durumlarda direnişle karşılaşan kapitalistin uğradığı zararlar diğerleri tarafından karşılandığı için, rahat hareket edebilmektedirler. Bu da genellikle işçilerin yenilmesini beraberinde getirmektedir. Birçok sendikal çalışma ve direniş bundan dolayı yenilmiştir. Yenilgilerden çıkarılması gereken en önemli sonuçlardan biri, bu yenilgilerin önüne geçmenin sınıf dayanışmasından geçtiği gerçeğinin bilince çıkarılmasıdır.

Kapitalistlerin işçi sınıfının örgütlenmesini engellemek için her türlü yol ve yönteme başvurdukları bir ülkede, örgütlü ve militan duruşun yanı sıra sınıf dayanışmasını örmeden sermayeye geri adım attırmanın imkanı yoktur. Böylesine zorlu koşullarda çalışma yürüten öncü işçiler ve sınıf devrimcileri bu perspektife sahip olmak zorundadırlar. Ayrıca, birden fazla fabrikada paralel çalışma yürütmenin koşulları da zorlanmalıdır.

Öncü işçiler üzerinden başlayan ve oradan işçi kitlesine yayılan bölgesel bir platform veya komiteleşme örgütlenmesi, bu bölgelerde paha biçilmez bir imkan olacaktır. Olası bir grev, direniş vb. eylemlerde bu komitelerin harekete geçirilmesi mücadeleye ciddi bir dinamizm kazandıracaktır. OSB'lerin konumu nedeniyle, bölge içinde gelişen bir hareketin diğer fabrikaları etkileme şansı yüksektirr. Orta vadeli bölgesel bir çıkışın tohumları bu tür hareketliliklerle şimdiden atılabilir.

Bu fabrikalarda bugün çok yaygın bir huzursuzluk söz konusudur. Ancak bu tepki henüz akacak bir kanaldan yoksundur. Dolayısıyla bu koşullarda yapılacak müdahaleler karşılıksız kalmayacaktır.

Bu noktada öncü işçi-emekçi platformunun sorumluluğuna da dikkat çekmek gerekiyor. Varolan çıkışsızlığı aşmak, ortak çalışma ve direniş için müsait olan ortamı değerlendirmek özel bir önem taşıyor. Verili durum yozlaşma ve çürümeye çok müsaittir. Sermayenin zorbalığıyla oluşan bu ağır hava dağıtılmalıdır. Ve bu hava dağıtıldığında OSB'ler ucuz işgücü cenneti değil birer direniş kalesi olacaktır.

 


 

Tekstil işçilerine...

Sorunlarımız ortak,
mücadelemizi de ortaklayalım!

Ümraniye'deki bir tekstil fabrikasında yaşadığımız sorunları aktarmak istiyorum. Çalıştığımız fabrika 300 kişilik ve üretimimiz erkek giyimi üzerine. Sanayi sitesindeki diğer tekstil fabrikalarında çalışan işçi kardeşlerimizle sorunlarımız ortak.

İşveren ve uşak takımının baskısı nedeniyle fazla sayıda iş çıkartıyoruz, her saat başı yaptığımız işin sayıları alınıyor, işini çıkaramayan arkadaşları paydoslarda zorunlu çalıştırıyorlar. Yemekler az veriliyor ve üstelik oldukça ucuz yiyecekler bunlar. Sigorta dışında hiçbir sosyal hakkımız yok. Mesailerle günde 14 saat çalışıyoruz, buna karşılık alınan mesai paraları hem düşük, hem de saat ücretleri yasal olmayan biçimde hesaplanıyor. Mesela maaş bordrolarında bizim aylık çalışma saatimiz 225 saattir. Cumartesi, pazar günleri ücretli izine dahildir. Alınan net maaş 225'e bölünerek saat başı ücretimiz hesaplanır. Ama bizim fabrika ne yapıyor? Maaşı 30'a bölüyor, bunun içine dinlenme zamanlarını da ekleyerek böylece günlük çalışmayı 10 saatten hesaplıyor. Bunu 30 gün için çarptığımızda, aylık 300 saat yapıyor. Böylece aylık yasal çalışma saati 225 saatten 300 saate çıkıyor. Mesai saati ücretimiz de böylece düşmüş oluyor. Patronlar bu yöntemi fazla mesai saati ücretini düşürmek için yaygınlaştırıyorlar.

Fabrika bir başka holdingin eline geçtikten sonra sigorta primleri asgari ücret üzerinden ödenmeye başlandı. Bu süreçte muhasebe müdürü yemekhanede işçilerle yaptığı toplantıda; "Ücretler bundan sonra bordroda asgari ücretten gösterilecek, sigorta müfettişi denetime geldiğinde ve maaşı sorduğunda asgari ücret aldığınızı, mesai ise hiç yapmadığınızı söyleyeceksiniz. Eğer buna uyulmazsa ortaya çıkacak sonuca katlanırsınız" diyerek, 350 işçiyi tazminatsız işten atmakla tehdit etti.

Fabrika müdürü sık sık ekonomik krizin kendileri için bir fırsat olduğunu, kaliteli işgücüne ulaşmak için çalışanların elendiğini, en iyi çalışanı ellerinde tutacaklarını, dışarıda milyonlarca işsiz olduğunu, işine önem vermeyenlerin hiçbir yerde iş bulamayacaklarını söylüyor. Böylece, işsizliğin nedeni sanki kendileri değilmiş gibi bizleri aramızda iyi işçi-kötü işçi diye bölmeye çalışıyorlar.

Tekstil sektöründeki patronlar her yerde olduğu gibi bu alanda da örgütlüler. Bizler, sorunlarımızın ortak olmasına rağmen örgütlü değiliz. Örneğin bölgenin genelinde 6. ay zamları %10 oranında yapıldı. Buna karşın işyerlerinden anlamlı bir tepki yükseltilemedi. Bunun en önemli nedeni, yarattıkları binlerce işsizler ordusunu bizlere karşı tehdit unsuru olarak kullanıyor olmalarıdır.

Gelinen aşamada işyerlerinden başlatacağımız örgütlenmeyle patronlara karşı savaş açmamız kaçınılmaz olmuştur. Bunu geciktirdiğimizde, her geçen günün aleyhimize işleyeceğini unutmayalım.

Bölgemizde Reha Tekstil işçisi arkadaşlar ilk adımı atmışlardır. Sınıf kardeşlerimizi desteklemek, onların mücadelesini örnek almak ve benzer örgütlülükleri kendi işyerlerimizde yaymak patronlara verilecek en doğru cevap olacaktır. Yeterki birbirimize güvenelim! Unutmayalım ki, işçilerin dostu yine işçilerdir.

Ümraniye'den bir tekstil işçisi

 
§