15 Eylül '01
Sayı: 26


  Kızıl Bayrak'tan
 "Emperyalist gericilik dizginlerinden boşalmaya hazırlanıyor

  "Tanrı Amerika'yı korusun"

  Dünya çapında devrimcilere ve halklara karşı yeni bir terör dalgası!..

  Yeni saldırılar kapıda

  Sendika ağaları işçi sınıfına ihaneti doruk noktasına ulaştırdılar
  Devletin has partisi "vurgun" yedi!
  Emperyalist borç düzeni

  Sınıf çalışmasının güncel sorunları/1

  Sınıf hareketi
  Devrimci tutsaklardan ortak açıklama...
  "Gülay Kavak ölümsüzdür!"
  ABD Balkanlar'da hakimiyetini pekiştiriyor

  Meksika'daki Volkswagen grevinin ardıdan

  Ölüm Orucu direnişçilerinden bazılarının sağlık durumu
  OSB'lerde nasıl bir perspektifle çalışılmalıdır?
  Faaliyetlerimizden...
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devrimci tutsaklardan ortak açıklama...

Taleplerimiz kabul edilinceye kadar
ÖO Direnişimiz kararlılıkla devam edecektir!

20 Ekim ve akabinde 9 Aralık 2000 tarihinde haklı, meşru, demokratik taleplerle başlatmış olduğumuz Ölüm Orucu direnişimiz yeni Ölüm Orucu ekiplerimizin katılımıyla kararlılıkla sürmektedir. Direnişimizin başladığı günden bugüne; haklı, meşru, demokratik taleplerimize baskıyla, terörle, katliamla cevap verildi. Yalan ve karalamalarla, demagojilerle Ölüm Orucu direnişimiz boğulmak istendi. Ancak başaramadılar. Dördüncü mevsimine giren Ölüm Orucu direnişimiz onuncu ayını da geride bırakarak devam etmektedir.

19 Aralık katliam operasyonunda 28 devrimci tutsağı kurşunlarla, bombalarla, yakarak katleden, onlarcasını yaralayan, işkencelerle F tipi işkencehanelerine taşıyan devlet, tüm bu vahşete rağmen devrimci tutsaklara boyun eğdirememiş, teslim alamamıştır. Devrimci tutsaklar maruz kaldıkları katliam ve işkenceler karşısında sinmek, teslim olmak, boyun eğmek bir yana, daha kararlı ve kitlesel bir biçimde haklı, meşru, demokratik taleplerini sahiplenmişlerdir. Bugüne kadar içeride ve dışarıda 32 devrimci tutsak, tutsak yakını Ölüm Orucu direnişinde yaşamını yitirmiştir. Onlarca direnişçi ise geriye dönüşü olmayan zihinsel ve fiziksel sakatlar haline gelmiştir.

Yaşanan bunca katliam, işkence ve insanlık dışı uygulamalarla giderek daha fazla pekiştirilen, tecrit, izolasyon ve tredman hedefli saldırılara karşı Ölüm Orucu Direnişimiz devam etmektedir. Direnişimiz kamuoyuna açıkladığımız taleplerimiz kabul edilene kadar, somut kazanımlarla sonuçlanana kadar devam edecektir. Devrimci tutsakların karşı karşıya kaldıkları uygulamalar ve koşullar ortadadır. Tecrit, izolasyon, hak gaspı ve tredman eksenli uygulamalar yeni yasal düzenlemelerle pekiştirilerek sürmektedir. Her geçen gün yeni baskı, hak gaspı ve saldırı gerekçeleri yaratılarak işkence süreklileştirilmektedir. Adalet Bakanlığı yaşamsal, haklı, meşru, demokratik taleplerimizi karşılamak noktasında hiçbir olumlu adım atmamıştır. Aksine, sürekli Ölüm Orucu eylemimizi ve Ölüm Orucu'nu sürdürme gerekçemiz olan taleplerimizi çarpıtmaya çalışmaktadır. Tecrit ve izolasyona meşruiyet kazandırmaya çalışırken, taleplerimizi ise "karşılanamaz talepler" olarak göstermek için yoğun çaba göstermektedir.

Adalet Bakanlığı yaşamsal, haklı, meşru, demokratik taleplerimize cevap vermek yerine, Ölüm Orucu direnişimizin kendiliğinden biteceği üzerine hesaplar yapmaktadır. Bunun için Ölüm Orucu eyleminin ileri safhasında ve ölmek üzere olan, ya da fiziksel, zihinsel olarak tedavi edilemez biçimde sakatlanmış, bu durumlarıyla da kamuoyunda bir baskı gücü oluşturan Ölüm Orucu direnişçilerinin bir kısmını 399. madde kapsamında tahliye etmektedir. Ama bu sorunu çözmüyor. Koşullar olduğu gibi devam ediyor. Taleplerimiz kabul edilinceye kadar Ölüm Orucu direnişimiz bundan sonra da kararlılıkla sürecektir.

KİMSE MARUZ KALDIĞIMIZ BU İNSANLIK DIŞI AĞIR KOŞULLAR SÜRERKEN TALEPLERİMİZ KABUL EDİLMEDEN DİRENİŞİMİZİN BİTECEĞİNİ, BİTİRİLECEĞİNİ BEKLEMEMELİDİR. Ölüm Orucu Direnişimiz bir tercihten öte bir zorunluluk olarak kendisini dayatmıştır. Bedenleri ve bilinçlerinden başka hiçbir olanağa sahip olmayan devrimci tutsaklar başka bir yol kalmadığı için böylesine ağır bedeller gerektiren Ölüm Orucu eylemine başvurmuşlardır. Dayatılan tecrit-izolasyon koşullarını, tredman politikalarını kabul etmemiz mümkün değildir. Bunu, biz devrimci tutsaklardan kimse beklememelidir.

Taleplerimizin karşılanması temelinde sorunun çözümünden yanayız. Bu doğrultuda sorunun çözümü için her türlü çabaya, girişime açık olduğumuzu tekrar belirtiyoruz. Sorunun çözümü için çeşitli düzeylerde çaba gösteren kesimlerin Ölüm Orucu eylemimize yaklaşımı da bu eksende olmalıdır. Ölüm Orucu Direnişimize farklı yaklaşımları olanlar olabilir. Bunu anlıyoruz. Ama onlar da görmelidir ki, sorun sadece bugünün ve sadece bu direnişin sorunu da değildir. Hapishaneler sorunu genel demokrasi mücadelesinin bir parçasıdır. Bu mücadelenin bir parçası olarak bu yönüyle de olsa soruna tavır alıp üzerine düşeni yerine getirmelidir. Taleplerimiz demokratik taleplerdir. Kendisine demokratım diyen her kişi ve kurumun direnişimizi ve direnişimizin taleplerini sahiplenmesi demokrat kimliğine sahip olmalarının gereğidir. Kendisine demokratım diyen, hak ve özgürlüklerden yana olan, işkenceye, katliamlara karşıyım diyen herkes bir sınav içerisindedir.

Emperyalizme ve faşizme karşı olan herkes ivedilikle somut çaba sarfetmelidir. İnsani, haklı, meşru, demokratik taleplerimizi sahiplenmeli, bu doğrultuda çaba göstermelidir. Ölüm Orucu direnişimizin sona ermesi insani, haklı, meşru, demokratik taleplerimizin kabul edilmesine bağlıdır. Kabul edilinceye kadar da, direnişimiz kararlılıkla devam edecektir.

5 Eylül 2001
DHKP-C, TKP(ML), TKİP, TKP/ML, TİKB, DH, TDP,
MLKP, DY, MLSPB, PKK/DÇS Davalarından Tutsaklar Adına
Ercan Kartal, Cemal Çakmak, Sefa Gönültaş, Hacı Demirkaya, Can Ali Türkmen, Ramazan Sadıkoğulları, M. Aytunç Altay, Yunus Aydemir, Nizamettin Doğan, Hasan Yüksel, Ziya Büyükışık

 


 

TUYAB'ın açıklaması...

Çocuklarımız insanca yaşam için ölüme yattılar
İşbirliğini kabul etmeyeceğiz!

Hücre tipi yaşama karşı direniş içerde ve dışarda yaklaşık bir yıldır sürüyor. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir direniş sergileyen çocuklarımız, F tiplerinde süren işkencelerin, tecritin son bulması için sonuna kadar direneceklerini söyleyerek, "tek kişi de kalsak insanca yaşam koşulları sağlanana kadar direnişimiz sürecek" diyorlar. Ve ardından 7. ÖO direnişçilerinin de sırada beklediğini belirtiyorlar.

Şu ana kadar Ölüm Orucu'nda 33 kişinin ölümü, devlete sorunun çözümü için hala bir adım attırabilmiş değil. Hala inatla çocuklarımızı ölüme göndermekte ısrar ederek kör, sağır, dilsiz tutumlarını sürdürüyorlar. Biz aileler yaşanan onca zulmün ardından İçişleri Bakanlığı'nın bir açıklamasıyla daha sarsıldık. Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, biz ailelere çağrı yaparak işbirliği teklif ediyordu: "Ailelerin bize yardımcı olmalarını istiyoruz. Çocuklarına ölüm orucunu bıraktırsınlar. Ölüm oruçları için bu son uyarıdır. Gerekirse müdahale edilir..."

Bu açıklama, yaşadığımız diğer tecrübeleri de düşündüğümüzde, yeni bir katliamın mesajını veriyordu bize. Çünkü ne zaman ki "hayata döndüreceğiz" dediler, hayatlarını kararttılar çocuklarımızın. Onlarca ölü, yüzlerce yaralı ve sakat... Bu mudur hayat kurtarmak?

Bakanın bu açıklamasından kaygılanan biz aileler tüm kamuoyunu hücre tipi yaşama karşı çıkmaya ve tecrite, işkenceye karşı insan yaşamını savunmaya çağırıyoruz.

Çocuklarımız onurumuzdur, öldürtmeyeceğiz!

TUYAB
(Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği)