15 Eylül '01
Sayı: 26


  Kızıl Bayrak'tan
 "Emperyalist gericilik dizginlerinden boşalmaya hazırlanıyor

  "Tanrı Amerika'yı korusun"

  Dünya çapında devrimcilere ve halklara karşı yeni bir terör dalgası!..

  Yeni saldırılar kapıda

  Sendika ağaları işçi sınıfına ihaneti doruk noktasına ulaştırdılar
  Devletin has partisi "vurgun" yedi!
  Emperyalist borç düzeni

  Sınıf çalışmasının güncel sorunları/1

  Sınıf hareketi
  Devrimci tutsaklardan ortak açıklama...
  "Gülay Kavak ölümsüzdür!"
  ABD Balkanlar'da hakimiyetini pekiştiriyor

  Meksika'daki Volkswagen grevinin ardıdan

  Ölüm Orucu direnişçilerinden bazılarının sağlık durumu
  OSB'lerde nasıl bir perspektifle çalışılmalıdır?
  Faaliyetlerimizden...
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ölüm Orucu şehidi Gülay Kavak ölümsüzlüğe uğurlandı...

"Gülay Kavak ölümsüzdür!"

Ölüm Orucu Direnişi'nin 1. ekibinde yer alan Gülay Kavak 7 Eylül günü Küçükarmutlu'daki direniş evinde şehit düştü. Kavak'ın yaşamını yitirmesiyle ölüm orucunda şehit düşenlerin sayısı 33'e yükseldi.

Gülay Kavak için 8 Eylül'de Küçükarmutlu'da bir uğurlama töreni düzenlendi. Ölüm Orucu şehitlerinin resimleriyle kızıl bayraklar taşıyan kitle cemevi önünde toplandı. Mahalle içerisinde bir yürüyüş yapıldı. Yürüyüşte "Gülay Kavak ölümsüzdür!", "Katil devlet hesap verecek!" sloganları atıldı ve sırayla direniş evleri dolaşıldı. Yürüyüş kolunun önü mahalle çıkışında polis tarafından kesildi. Cenaze burada ambulansa konularak Adli Tıp'a götürüldü.

Adli Tıp'ta yapılan otopsinin ardından Gülay Kavak'ın cenazesi "Gülay Kavak Ölümsüzdür!", "Anaların öfkesi katilleri bağacak!" sloganlarıyla ve karanfillerle Bartın'a uğurlandı. Bartın'da düzenlenen törenle toprağa verildi.

***

ÖO şehidi Gülay Kavak...

F tipi saldırısına karşı Ümraniye Cezaevi'nde ölüm orucuna başlayan ve tahliye edilmesinin ardından eylemine Küçükarmutlu'daki direniş evinde devam eden Gülay Kavak 7 Eylül günü yaşamını yitirdi.

1971'de Zonguldak'ta doğan Gülay Kavak, 1994 yılında DHKP/C davasından tutuklandı. Bir süre Bayrampaşa Cezaevi'nde kaldıktan sonra Ümraniye'ye sevkedildi. Ölüm Orucu eylemine 20 Ekim 2000 tarihinde Ümraniye Cezaevi'nde başladı. 19 Aralık katliamından sonra Kartal'a gönderilen tutsaklardan biriydi.

Durumu kritikleştiğinde Şişli Eftal Hastanesi'ne kaldırılan Gülay Kavak burada defalarca zorla müdahale işkencesine maruz kalmış ve bilincini yitirmişti. Hafızasını tekrar kazanan Gülay Kavak, tahliye edildikten sonra Armutlu'da Ölüm Orucu eylemine başlamıştı. 7 Eylül'de ölümsüzleşti.

 


 

Gülay Kavak'ın şehit düşmesinden bir süre önce kendisiyle yapılan ve "Yaşadığımız Vatan" dergisinde yayınlanan röportaj...

"Direnişimiz zafere kadar sürecek!"

Gülay Kavak: Direnişi sürdürüyorum çünkü direnişimiz teslimiyete, ihanete karşı sürdürülen bir direniş.

Devlet devrimci tutsakları teslim alarak bütün bir halkı teslim almayı hedefliyor. Burada aslında teslim alınmak istenen insan onuru, namusu, ahlakı. Yok edilmek istenen onursa, namussa, ahlaksa; bir insan onursuz yaşayabilir mi? Bir insan namussuz yaşayabilir mi? Yaşarım cevabını veren ölüdür. O insan değildir.

Bizim ülkemizi emperyalistler yönetiyor. Emperyalistler bir tane bakan atamışlar. Bizse insanların eşit olduğu, bağımsız bir ülke için direniyoruz. Bu yaşadığımız dönem içinde pek çok arkadaşımız bu devlet tarafından öldürüldü, katledildi, işkencelerden geçirildi. Kendim yaşadım, gördüm. Canlı tanığıyım. Devlet bizi şimdi tahliye etti. Bizi düşündüğünden değil bu, mantığı, aman tahliye olsunlar elimde ölmesinler...

Ve biz de direnişimizi artarak sürdürüyoruz. Daha güçlüyüz, çünkü halkımızın içindeyiz. Yan yanayız onlarla...

Haydarpaşa Hastanesi'ndeyken başımıza 10-15 doktor geldi. Tedaviyi kabul ediyor musunuz diye bir sürü şey söyledi. Biz tedavi kabul etmeyeceğimizi, hastanelerde kalmak istemediğimizi söyledik. Baktılar sonuç alamıyorlar, bizi ayaklarımızdan yataklara zincirlediler. Kapıda polisler bekliyorlardı. Oysa kendi yasalarına göre bile olmaması gereken birşeydi bu.

Tedavi kabul etmiyoruz, yemek getirdiler. Yemekler masada yarım saat kalacak diyorlardı. Sonrasında hücrelere geri götürdüler. İki gün hastaneye iki gün hapisaneye götürüyorlardı.

Kartal Devlet Hastanesi'ne, özel araştırma hastanelerine kaldırdılar. Orası tam bir işkence merkezi gibi çalışıyordu. Biz en baştan beri bilincimiz kapansa dahi tedaviyi kabul etmediğimizi belirtmemize rağmen, bilincimizi yitirdiğimizde serum taktılar. Kendimize gelip çıkardığımızda bu kez bir daha müdahale ettiler. Resmen işkence yapıyorlardı...

Direnişimiz zafere kadar sürecek. Bizim istediklerimiz atla deve değil. Bizim istediklerimiz insanca yaşama koşullarının sağlanması. Bir insan kendi evinde bile yalnız başına yaşayamaz. Hücrelerde, tecritte bulunan yoldaşlarımız yıllarca bu koşullarda yaşamaya mahkum edilmeye çalışılıyor. Biz tecritin kaldırılmasını istiyoruz.

 


 

TAYAD'ın açıklaması...

Armutlu hedef gösterilerek
yeni bir operasyon zemini hazırlanıyor

İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen Armutlu'yu hedef göstererek ikinci bir 19-22 Aralık operasyonunun zeminini hazırlamaktadır.

Biz de onları uyarıyoruz!..

İçişleri Bakanı hedef göstereceğine yakınlarımızın taleplerini kabul etmelidir.
Ölüm Orucu bütün baskı ve yalanlara rağmen 329. gününde hastanelerde, F tipi hapishanelerde ve dışarıda devam ediyor.

Ölüm Orucu eylemi 329. gününde devam ederken, 10 Eylül Pazartesi tarihinde İçişleri Bakanı Kazım Yücelen Taksim'deki eylemin ardından basına ve kamuoyuna açıklama yaparak, Armutlu'daki Ölüm Orucu eylemini sürdürenleri hedef göstererek, yeni bir operasyon zemini hazırlamaya çalışmaktadır. Ölüm Orucu'nda olan yakınlarımıza ve biz ailelerine son kez çağrıda bulunarak, aileleri işbirliği yapmaları ve yakınlarımızın Ölüm Orucu'nu bırakmalarını açıklayarak müsamahalı davranmayacaklarını söylemiştir. "Devletimiz pazarlık yapmaz, kararlıdır, verdiği karardan dönmez" diyor açıklamasında.

DEVLETİ BİZ, ULUCANLAR'da hamamda işkenceyle katlettiği yakınlarımızın cesedinden tanıyoruz.

DEVLETİ BİZ, Buca'da, Ümraniye'de katlettiği yakınlarımızdan tanıyoruz. 19-22 Aralık tarihinde katlettiği, "DİRİ DİRİ YAKTIĞI" yakınlarımızın kömürleşmiş cesetlerinden tanıyoruz.

Copla tecavüz ettiği, oğullarımızdan ve kızlarımızdan tanıyoruz.
ZORLA MÜDAHALE İŞKENCESİYLE hapishanelerde ve hastanelerde yıllarını ve hafızalarını çaldığı yakınlarımızdan tanıyoruz.

DEVLET GÜÇLÜ OLDUĞUNU F TİPİ HAPİSHANELERLE Mİ KANITLIYOR? DEVLET GÜÇLÜ OLDUĞUNU GÜN GÜN YAKINLARIMIZIN EN DEMOKRATİK TALEPLERİNİ KABUL ETMEK YERİNE SEYİRCİ KALDIĞI ÖLÜMLERİNİ SEYREDEREK Mİ KANITLIYOR?

Biliyoruz, bu Ölüm Orucu eylemi talepler kabul edilene kadar içeride ve dışarıda devam edecektir. Yakınlarımız ve biz de kararlıyız.

Armutlu'yu hedef göstererek ikinci bir 19-22 Aralık operasyonu yaşanmasına neden olacaklardır. Yakınlarımız daha önce yine bu açıklamaların ardından ve Armutlu'daki polis ablukasından kaynaklı tüm basına ve kamuoyuna "herhangi bir müdahale olduğunda, Armutlu'daki evlerden birine ve arkadaşlarından birine zarar verildiğinde KENDİLERİNİ YAKACAKLARINI" açıklamalarına rağmen, bilinçli olarak yine Armutlu hedef gösterilmektedir. Yakınlarımızın başına gelebilecek herşeyden açıklama yapan başta İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen olmak üzere bütün devlet yetkilileri sorumlu olacaktır. Basın İçişleri Bakanı'nın bu açıklamasına, oyununa uyarak yeni bir katliama ortak olmamalıdırlar.

Armutlu'daki Ölüm Orucu eylemi halktan kopuk bir eylem değildir. Ölüm Orucu'nu sürdüren insanlar bu halkın insanlarıdır. Talepleri sadece onların talepleri değil, hepimizin yani bütün halkın talepleridir.

Bizler de yakınlarımızın talepleri kabul edilinceye kadar Ölüm Orucu eyleminin dışında olmayacağız. Kendilerini yukarıda anlattığımız, çocuklarımıza yaptıklarından tanıyoruz.

Kendileri ile işbirliği yapma çağrısı yapacaklarına evlatlarımızın taleplerini kabul etmeliler. Bizler de onları uyarıyoruz. Yeni bir katliamdan kendileri sorumlu olacaklardır.

TAYAD'lı Aileler
3 Eylül 2001

 
§