Yugoslavyayı yöneten uşak takımı Miloseviçi kredi karşılığı sattı... Emperyalist haydutluk ve ulusal onursuzluk
Yugoslavya eski devlet başkanı Slobodan Miloseviç Belgrad rejimi tarafından
adeta açık artırımla emperyalistlere satıldı. Uşak hükümet Miloseviçi,
aylarca ülkesine bomba yağdıran, en modern silahlarla yıkım kusan, Yugoslavyayı
bir harabeye dönüştürerek büyük bir insan ve çevre felakatine yol açan
saldırgan NATOya teslim etti. Apar topar Hollanda yetkililerine
teslim edilen Miloseviç, Laheydeki Uluslararası Savaş Suçluları
Mahkemesinde yargılanmak üzere, şu an Sehvenihgen Cezaevinde
tutuklu bulunuyor. Dolar karşılığı ulusal onuru satanlar Emperyalizmin bir kurumu olan Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi
(USSM), Miloseviç hakkında, Bosna-Hersek ve Kosova savaşlarında işlenen
insanlık suçları gerekçeleriyle, 99 yılında tutuklama
kararı çıkarmıştı. Emperyalizmin doğrudan desteğiyle iktidardan alınan
Miloseviç, kendi ülkesinde önce Devlet olanaklarını kendi çıkarları
için kullandığı ve yolsuzluklara karıştığı iddiasıyla tutuklandı.
Ardından Yugoslavya parlamentosunun itirazına, Anayasa Mahkemesinin
yürütmeyi durdurma kararına ve tüm siyasi partilerin karşı çıkmasına
rağmen, Sırp Başbakanı Cinciç tarafından önemli olan uluslararası
hukuktur denilerek emperyalistlere teslim edildi. Emperyalizmin
ajanı Cinciç, uluslararası hukuk adına kendi ülkesinin anayasasını
kabaca çiğneyerek, ülkesinin ve ulusun onurunu emperyalistlerin yakları
altına serdi. Tek başına bu olay bile, ülkedeki gerçek iktidar sahibinin
ABD olduğunu, Cinciçlerin iplerinin de onların elinde bulunduğunu
göstermeye yeter. Miloseviçin teslim edilmesini ihanet olarak niteleyen Yugoslavya
halkı protesto gösterileri düzenledi. Yugoslavya Başbakanı Ziziç istifa
etti. Ziziç, Belgrad yönetiminin USSM ile işbirliğini istifa
gerekçesi olarak gösterdi. Yugoslavya Federasyonunu oluşturan
cumhuriyetlerden Karadağın koalisyon ortağı ve Sosyalist Partinin
lideri Ziziçin istifasıyla hükümetin düşme tehlikesi var ve ülke
bir karışıklık içinde bulunuyor. Kreditörler Konferansı ve Miloseviçin pazarlanması Yugoslavyanın yeniden yapılanmasını ve bu ülkeye verilecek krediyi
görüşen Uluslararası Kreditörler Konferansı Miloseviçin
teslim edilmesinin hemen öncesinde Brükselde toplandı. ABD konferansa
katılacağını duyurmuş ve Miloseviç teslim edilmeden, bu konferansta
Yugoslavyaya kayda değer bir kredinin çıkmayacağını açıklamıştı.
Böylece konferansın gündemi ve verilecek kredinin bedeli açıklık kazanmış,
Miloseviçin teslimi ön pazarlıklarla karara bağlanmıştı. Nitekim
Miloseviç Konferanstan yalnızca bir gün önce batılı emperyalistlere
teslim edildi. Belgrad yönetimi böylece 1.3 milyar dolar yardımı hak
etmiş oldu. Uşaklığa karşılık bir ilk ödüllendirme idi bu. Cinciç, Miloseviçin emperyalistlere teslim edilmesini, Sırbistanın
geleceği ve demokratik yapılanması yolunda atılmış önemli ve zorunlu
bir adım olarak açıklıyor ve ekliyor: Eğer biz onu teslim
etmeseydik devlet ve millet olarak batardık. Miloseviçin
teslim edilmesiyle devlet ve millet olarak batmaktan kurtulduklarına
Yugoslavya halkını inandırmak isteyen bu zavallı piyon, alınan paralarla
ülkenin düze çıkacağını iddia ediyor. Oysa alınan paralar dediği verilen
borçlardan başka bir şey değildir. Balkanlarda emperyalizmin köleleştirici
egemenliğini güçlendirme işlevi görecek bu borçların geri ödenmesi,
her yerde olduğu gibi Yugoslavyaya da halkların sırtına ağır bir
yük olarak bindirilecektir. Emperyalistler kendi köleleştirici egemenliklerine karşı herhangi bir
itiraz ve pürüz kabul etmiyorlar. Bununla karşılaştığı ülkelere karşı
her türden kaba saldırı ve müdahalelerde bulunuyorlar. Bazen paranın
gücüyle bazen de emperyalist savaş makinası kullanılarak, bu ülkelere
boyun eğdirmek için ne gerekiyorsa onu yapıyorlar. Emperyalist saldırganlığa kılıflar Emperyalist koalisyon tarafından şeytan, katil ve diktatör ilan edilen
Miloseviç, Bosna-Hersek ve Kosova savaşlarında yaşanan trajedinin suçlusu,
etnik temizliğin ve cinayetlerin sorumlusu olarak gösteriliyor ve insanlık
adına savaş suçlusu olarak yargılanıp cezalandırılması isteniyor. Tabii
insanlığın erdemlerini savunmak, mazlumları canilerden kurtarmak da
emperyalistlere kalıyor. Aynı emperyalistler en modern savaş makinelerini Yugoslavya halkına
kusarken, Yugoslavyaya üzerine aylarca füze yağdırıp ülkeyi yerle
bir ederken, pek çok insanın yaşamına ve milyonlarcasının yerlerini
yurtlarını terk etmesine neden olurken de gerekçeleri aynıydı. Bütün
bunlar emperyalistlere göre Balkanlarda barışı tesis etmek
ve Kosovalı Arnavutların ulusal haklarını güvencelemek adına yapılmıştı.
Ruandada milyonlarca insan aynı ulvi amaçlar için katliamdan geçirilmişti.
Son birkaç yıldır benzer bir insan soykırımı Kongoda yaşanıyor. Burjuva gerici Sırp yönetiminin Büyük Sırbistan üzerine
şovenizmi körüklediği, öteki Yugoslavya halklarına baskı uyguladığı,
özellikle de Kosovalı Arnavutları temel ulusal haklarından yoksun bıraktığı
ve onları sistematik bir baskıya tabi tuttuğu bir gerçektir. Bunların
sorumluluğunun Sırp burjuvazisine, onun politik temsilcilerine ait olduğu
da bir gerçektir. Bu çerçevede Miloseviçin suçlu olduğu ve yaşanan
insanlık dramında sorumluluk taşıdığı da doğrudur. Ama bütün bunların ardında, asıl suçlu ve kışkırtıcılar olarak ABDli
ve Avrupalı emperyalistlerin durduğu da bir başka temel gerçektir.
Bütün bir emperyalist koalisyon; Balkanları bölüp parçalayarak,
onlarca yıl kardeşçe ilişkiler içinde yaşayan halkları birbirine boğazlatarak
ve bunu işgal güçlerini Balkanlara yerleştirmenin vesilesi haline
getirerek, en büyük insanlık suçunu işlemiştir. Balkanları yakıp
yıkmanın, ulusları birbirine kırdırmanın ve yaşanan katliamların bütün
bir sorumluluğu, herkesten önce doğrudan emperyalistlere aittir. Halkları köleleştiren, ulusları temel ulusal haklarından yoksun bırakıp
kendi egemenliği altına alan emperyalistlerin Miloseviçi yargılama
gerekçesi tümüyle ikiyüzlüdür. Gerçek neden, emperyalistlerin Balkanlardaki
egemenlik ihtiyacı ve Balkanlarda yürütülen savaşın dünya halkları
nezdinde haklı gösterilme çabasıdır. Emperyalist köleliğin Balkanlarda
koşulsuzca tesis edilmesine sorun çıkaran Miloseviç, uysal bir uşak
olmadığı için cezalandırılmalıydı, yapılan budur. Diktatörlüklerin ve katliamların Miloseviç Yugoslavya bünyesindeki öteki halklara karşı suç işlediği
iddiasıyla emperyalistler tarafından yargılanmak isteniyor. Ama aynı
emperyalistler, Kürt halkına kan kusturan, temel haklarını tanımak bir
yana, hala varlığını bile kabul etmeyen Türk devlet yöneticilerine tam
destek veriyorlar. Şilide 20 yıl boyunca halka kan kusturan Pinochetnin
arkasında bizzat ABD emperyalizmi vardı. General Suharto Endenozyada
yüzbinlerce insanı katlederken emperyalistlerin tam desteğine sahipti,
dahası bu işi onların özel teşvikiyle yapmıştı. Samozadan Markosa
ve Mobutoya kadar Latin Amerikanın, Asyanın, Afrikanın
kanlı diktatörleri ve diktatörlükleri üzerinden bu örnekler sayısız
ölçüde çoğaltılabilir. Bütün bu kanlı diktatörlük rejimlerinin arkasında
şimdi demokrasi ve insan hakları havarisi kesilen aynı emperyalist g&uul;çler
vardı. Tüm diktatörlükleri işbaşına getiren, katliamları bizzat yöneten, ülkeleri
harabeye çeviren ve ulusları köleleştiren emperyalistlerin kendisidir.
Savaşın da, haksızlıkların da, cinayet ve katliamların da sorumlusu
ve suçlusu, bir kural olarak her zaman onlardır. Bunların Miloseviçi
insanlık suçu işlediği gerekçesiyle yargılamaları tam bir arsızlık örneğidir.
Hergün insanlık suçu işleyenlerin Miloseviç hakkındaki gerekçeleri ikiyüzlülük
örneğidir. *** Miloseviç, mahkemeyi meşru görmediğini ve tanımadığını açıklayarak,
Yanlış adam yakaladınız. Doğru adres NATOdur. Suçlu arıyorsanız
oraya gidin diyerek, bir bakıma savunmasının içeriğini tanımlamış
ve emperyalistlere savaş açacağını ilan etmiş bulunuyor.
Bir zamanlar kendisine ve rejimine koltuk çıkan batılı emperyalistlerin
kendisini yargılamaları karşısında ipliklerini pazara çıkaracağı mesajını
da veriyor. Miloseviç, kendi iktidarı sırasında gizli anlaşmalarla rejimine
destek veren İngiltere ve ABDnin stratejik rolünü ortaya koyacağını
açıklıyor ve savunmasını NATOnun suçlaması üzerine oturtacağını
söylüyor.
Miloseviç davasının anlamı
ve hedefleri
Bu mahkeme, bu iddianame sahtedir..., Bu organ yasadışıdır...,
NATOnun Yugoslavyadaki cinayetlerini haklı çıkarmak
içindir... Slobodan Miloseviçin 28 Haziranda bir gece
operasyonuyla getirildiği ve 3 Temmuz günü çıkarıldığı Laheydeki
Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesindeki (USSM) ilk sözleri bunlar
oldu. 5 Ekim tarihine değin Yugoslavya başbakanı olan Miloseviç, 1 Nisan
2001de, Amerikan ültimatomunun bitmesine yalnızca birkaç saat
kala, yolsuzluk ve görevini kötüye kullanmaktan tutuklanarak cezaevine
kondu. Sırp hükümetinin ABD ültimatomuna boyun eğerek Miloseviçi tutuklaması,
NATO devletlerinde sevinç çığlıkları ile karşılandı. Almanya Dışişleri
Bakanı Fischer, Miloseviçin tutuklanışını selamlarken, Avrupada
sosyalizmin son kalesinin devrildiğini hezeyan içinde haykırıyordu.
ABD Başbakanı Bush, söz verdiği milyonluk yardımı kabul etti. Amerikan
Dışişleri Bakanı Powell, Belgrad hükümetinden USSM ile tam bir birlik
içinde çalışmasını ve Miloseviçi Laheye teslim etmesini,
aksi takdirde, Washingtonun uluslararası kreditörler toplantısında
yeni krediler bekleyen Yugoslavya hükümetine destek vermeyeceğini açıkladı.
Yugoslavya üzerindeki tehditkar baskının devam edeceği sinyali verildi.
O günden beri Washington, Berlin, Londra ve NATOnun, Uluslararası
Adalet Divanının Miloseviçin iadesini talep etmediği gün
geçmedi. NATO ve ABD emperyalizminin bu talebine boyun eğen Sırp hükümeti, 28
Haziranda, Yugoslavya Anayasa Mahkemesinin kararını da kabaca
ihlal ederek ve Yugoslav halkının onurunu ayaklar altına alarak, Miloseviçi
emperyalistlere teslim etti. Uşak Cinciç hükümeti, NATO ve ABnin kreditörler konferansı sonuçlanmadan
ihraç ettiği bu meta için gerekli şekilde ödüllendirildi.
Emperyalistler toplantının sonunda 1.3 milyar dolar yardım verilmesini
karara bağladılar. Miloseviçin Den Haaga götürüldüğünün duyulması üzerine
binlerce kişi Belgrad sokaklarında protesto gösterileri gerçekleştirdi.
Göstericiler Sırp hükümetini hain ilan ederek istifaya çağırdılar. Miloseviçin
iadesi hükümette de krize yol açtı ve koalisyon çöktü. Savaş suçu işleyenler davacı koltuğunda Aslında sorun Miloseviçin kişiliği değil, sorun Miloseviçin
suçluluğu veya suçsuzluğu da değil. Sorun Miloseviç davasının
kendisidir. Yoksa, Miloseviçin suçu, Yugoslavyayı parçalayarak
onyıllardır birarada yaşayan kardeş halklar arasına düşmanlık tohumları
eken, onları birbirine kırdırtan, en temel ulusal haklara saldıranların
suçunun yanında nedir ki! Yugoslavyayı parçalayan, küçülen Yugoslavyanın
üzerine, tam 78 gün boyunca, tüm ikinci dünya savaşında atılan bomba
kadar bomba yağdıran, bu ülkeye yıkım ve ölüm saçanların yanında, Miloseviçin
suçunun büyüklüğü nedir ki! ABD ve NATO, Miloseviçin USSMye teslimini Mayıs 99da
talep etmişlerdi. Belgradta bir hastane üzerine NATO füzelerinin
bombalarını bırakmalarından kısa bir süre sonra ve maden işçileri kenti
Aleksinacin şehir merkezinin bombalanmasından kısa bir süre önce...
Yani, sayısız savaş suçu işleyenler, elleri Yugoslav halkının binlerce
evladının kanına bulaşanlar, eski Yugoslavya başbakanına karşı insanlık
suçu işlemekten dava açıyorlar. Bu tecavüzcülerin tecavüz edilen hakkında
dava açmalarına benziyor. Miloseviçin savaş ve insanlık suçu işlediği için mahkeme önüne
çıkarılmasını talep edenlerin başını çekenler, dünyayı egemenlikleri
altına alacak politikalar güderek savaşlar yapanlardır. Vietnamda
8 yıl süren bir imha savaşında hareket eden her yere ateş
emri veren, özellikle de askeri helikopterlerden otomatik silahlarla
taranarak milyonlarca Viatnamlının katledilmesinin başlıca sorumlularından
olan Amerika Savunma Bakanı Robert McNamara bugün üniversitede dersler
veriyor. Şilideki faşist darbenin arkasındaki isim olan Henry
Kissinger, dolgun ücretler karşılığında, diktatörlerle nasıl ticaret
yapılmalı konusunda tavsiyelerde bulunan saygın devlet adamı rolünde
dolaşıyor ortalıkta. Miloseviç herhangi tarafsız bir mahkeme önüne de çıkartılmıyor. NATOnun
baskısı ile kurulan, personel ve mali olarak NATO tarafından beslenen
tamamen güdümlü bir mahkemede yargılanıyor. 16 Mayıs 99 tarihindeki
saldırılar esnasında, NATO sözcüsü Jamie Sheanın yaptığı açıklama
hala hatırlardadır: NATO USSMin kız kardeşidir. Mahkeme
NATO ülkelerinin parasıyla donandı. Para verenlerin çoğunluğunu biz
oluşturuyoruz... Baskıcı emperyalist politika Baskı ve tehdit emperyalist politikaların başında gelir. Bu politikalar
Hitler faşizminin yıkılışından bu yana Avrupanın hiçbir yerinde,
Yugoslavya ve Sırbistana uygulanan acımasızlıkla uygulanmadı.
Emperyalistlerin Balkan savaşından sonra da baskıcı politikaları ve
ekonomik yaptırımları sürdü. Miloseviç yönetimi yıkılana, yerine emperyalizmin
piyonu demokratik muhalefet geçiriline kadar... Emperyalistler
tüm bu isteklerinde başarılı olunca, artık sıra Miloseviçin teslimine
geldi. Yugoslavyanın para musluğunun kapatılması tehditi, bu ülkenin
11 milyar dolarlık toplam borcunun bir sonucuydu. 30 Mayısta Sırp
Başbakanı Zoran Cinciç, Eğer bu yasa (Miloseviçin iadesi)
kabul edilmezse, kreditörler konferansında borçların ertelenmesi ve
düşürülmesi ile ilgili bir kriz yaşanabilir dedi. Cinciç bununla
Yugoslavyanın çok ciddi bir ekonomik-mali krize düşeceğini vurguluyordu.
Birkaç gün sonra İspanyol El Mundo dergisine verdiği bir demeçte, Yugoslavyanın
Miloseviçi iade edeceğini, zira ihtiyaç duyduğu ekonomik yardımı
kaybetme lüksüne sahip olmadığını söyledi. 13 Haziranda ise, İşbirliği
içinde çalışmamanın bedeli, ülkenin yokolması demektir açıklamasını
yaptı. Oysa ekonomik imkanların baskı aracı olarak politik taleplerle birleştirilmesi,
geçerli uluslararası hukuk kuralları içinde bile meşru sayılmıyor ve
yasaklanıyor. ABDnin mali yardımı açık açık Miloseviçin
iadesine bağlaması ve süre tanıması, geçerli uluslararası hukuk kurallarının
bile en kaba ve küstah biçimde ayaklar altına alınmasından başka bir
şey değildir. ABDnin dünya polisliği ve Diğer bir sorun ise, dünyanın emperyalist jandarması ABDnin ve
NATOnun korku ve tehdit politikasıdır. Emperyalistler Miloseviçin
iadesini, elbette insan hakları savunucuları ya da demokrasi havarileri
olduklarından dolayı bu denli ısrarla istemiyorlar. Onların asıl sorunu,
kendilerine itaat etmeyenlerin cezalandırılması ve bunun emsal olarak
kullanılmasıdır. Kapitalizmin en kirli ürünlerinden olan mafyada bir
kural vardır; birisi haracını ödemiyorsa, mafya şefi mutlaka inandırıcılığını
sağlamalıdır. Aksi halde başkaları da itaatsizliğe eğilim duyabilirler.
Clinton ve ortaklarının hedefi de buydu. Yeni dünya düzeninde herkes
dünya jandarmasından yeterince korkmalı ki, düzen sağlanabilsin ve engel
çıkarılmasın. Miloseviçe yapılanlar yalnızca emperyalizmin gücünü kanıtlama
amacına yönelik değildir. NATO burada başka amaçlar da güdüyor. Kendilerinin
uluslararası hukuku çiğnedikleri saldırı savaşı, tüm medya yalanlarına
ve manipülasyonlara karşın, tüm dünyada büyük bir öfke yarattı. Savaş
hazırlıklarıyla ilgili gerçekler su yüzüne çıktıkça ve insanlık dışı
savaşı yönetenlerin yalanları çöktükçe, bu emperyalist yıkım savaşını
savunmak daha da zorlaştı. Balkan savaşına bağlı olarak NATO, bugün tüm propaganda aygıtlarına
rağmen, çırılçıplak ortada. Miloseviçin Den Haagda süren
göstermelik davasının mahkumiyetle sonuçlanması, NATOyu temize
çıkaracak ve Balkan savaşı meşrulaşacak. Yapılan hesap, güdülen amaç
aynı zamanda bu. Miloseviçin insan hakları ihlallerinden sorumlu
bulunması, böylece NATOnun insan hakları için haklı
bir savaş sürdürdüğü yalanına dayanak yapılacak. Miloseviç hücreye kapatılırken, onun şahsında kapatılmak istenen gerçekte
Yugoslav halkının kendisidir. Bu halkın özgürlüğe olan özlemidir. Yugoslav
halkı kendisini bu esaretten kurtaracak, özgürleşecektir. Er ya da geç,
ama mutlaka. Tarih bunun tanığıdır. |
|||||