Onlar her açıdan asalak burjuva sınıfının
bir parçasıdırlar... Karun gibi başkan BStar, Türk Metal Sendikası'nın Ankara ve Girne'de 2 süper lüks otelinden
sonra 2 yeni otel daha yaptırdığını ortaya çıkardı... Bu arada Sendika
Başkanı'nın servetinin de göz kamaştırıcı olduğu ortaya çıktı... Türk Metal Sendikası Türk -İş'e bağlı en zengin sendikalardar biri. Sendikanın
eğitim tesisleri, otelleri, kampları herkese parmak ısırtıyor. Son olarak
Çubuk'ta 5 yıldızlı bir otel yapan Türk - Metal Sendikası'nın Başkanı
Mustafa Özbek de aslında Ankara'nın sayılı zenginleri arasında. Eski bir
metal işçisi olan Özbek'in hem kendisinin üzerine hem de çocuklarının
üzerine çok sayıda emlak sahibi olduğu belirtiliyor. Kırıkkale-Samsun yolunda HABAŞ Gaz Dolum Tesisleri. Bu arada Türk Metal İş Sendikası'nın Ankara'daki Büyük Anadolu Oteli,
Girne'deki M.Özbek Grand Avrasya Oteli'nin ardından şimdi de KKTC'de yayın
yapan Genç TV'yi satın almak için girişimleri olduğu iddia edildi. Sendika
ya da diğer adıyla Uluslararası Avrasya Metal İş Sendikası Genel Başkanı
Mustafa Özbek'in Genç TV'yi satın almak ve 20 Temmuz'daki frekans ihalesinde
finans sorununu ortadan kaldırmak için 250 bin dolar ödeme yaptığı ileri
sürüldü. Çubuk'ta havuzlu çiftlik: Mustafa Özbek Ankara'daki villasının yanısıra
Çubuk'ta da bir çiftlik sahibi. Esenboğa Havaalanı yolu üzerindeki çiftlik
evinin hemen arkasında büyük bir havuz var. Bahçe düzenlemesi de yine
işin uzmanlarına yaptırılmış. Ancak Mustafa Bey bu yıl çiftlik evine gitmiyor.
Çünkü Özbek'in bunun yerine evine 5 kilometre uzaklıktaki 5 yıldızlı otelini
tercih ettiği söyleniyor... Beysukentte 4 katlı villa: Mustafa Özbek Beysukent'te de 4 katlı bir
villanın sahibi. Oldukça lüks yapılan Planlama Sitesi'ndeki bu villa her
türlü lüks için düşünülmüş. Özbek'in bu devasa villası milyarlarca lira
değerinde. Ancak villanın pembe boyası tüm bu lüksün yanında ihtişama
biraz gölge düşürüyor. Beysukent'te Özbek'in oğullarından birinin de başka
bir villası olduğu söylenenler arasında... (Star,28 Haziran 2001)!
Satılmış sendika ağalarının verilecek
hesabı var Türkiye'de sendikalı işçi sayısı her geçen gün azalmaya devam ediyor.
Sermaye, sendikaların işlevini tamamen bitirmek amacıyla taşeronlaştırmayı
geliştirdi. Özelleştirmeler sonucunda sendikalı işçi sayısında önemli
düşüşler yaşandı. Bunun yanısıra eşel-mobil sistemiyle sendikaların
ücret konusundaki pazarlık güçlerini de hemen hemen bitirdi gibi. Grev
yasaklama kararıyla sınıfın üretimden gelen gücünü kullanmasının da
önünü kesiyor (Şişe-Cam grevi, belediye grevleri gibi birçok grev yasaklandı). Sermayenin topyekûn saldırılarına karşı işçi sendikaları bugüne kadar
hiçbir ciddi bir tavır geliştirmediler. Durum böyle olunca, sermaye
sınıf üzerindeki baskılarını yoğunlaştırdı. Toplusözleşme görüşmeleri İMF-DBnın belirlediği düzeyde artışlarla
sonuçlandı. Bu durumu da ülkenin bu kritik günlerinde biraz daha
fedakarlık masalıyla açıklıyorlar. Krizlerinin faturasını yine
işçi sınıfı ve emekçilere çıkartmaya çalışıyorlar. Sendikalar da bunda
önemli bir rol oynuyorlar. Ücretler hep sermayenin isteğine göre belirleniyor. Adanada Bossa ve Teksa şube yöneticileri, tümüyle kişisel çıkarları
için, DİSK Tekstilden Hak-İşe bağlı Öz İplik-İşe üye
transferi yapıyorlar. Bu, işçileri bölüp parçalamaktan başka bir işe
yaramayacaktır. Bir süre sonra her iki sendika arasında yetki mücadelesi
başlayacaktır. Sahte üye yaptın şeklindeki itirazlar sonucunda süreç
uzayacak, 2002de DİSKin yetki süresi dolduktan sonra da
sendikasız, örgütsüz bir süreç başlayacaktır. Yoğun işçi çıkışlarının
yaşandığı bu dönemde işveren Bossada istediği gibi at koşturacaktır.
Özelleştirme ve taşeronlaştırma saldırısına karşı işçilerin birlik ve
beraberlik içerisinde olmaları gerekirken, işçiler böyle bir maceraya
sürüklenmektedirler. Sermaye sınıf mücadelesinin önünü kesmek için her zaman Alevi-Sünni,
Kürt-Türk, sağcı-solcu ayrımını körükleyerek işçi ve emekçileri birbirine
düşürerek, bizleri daha fazla sömürmektedir. Oysa işçi sınıfı Türküyle,
Kürdüyle, Lazıyla, Arabıyla, Alevisi-Sünnisiyle
sermaye sınıfı tarafından ezilen, sömürülen bir sınıftır. Bu ayrımları
sınıfı bölmek, parçalamak, sınıf üzerindeki egemenliğini pekiştirmek
isteyen sermaye sınıfı bilinçli bir tarzda kışkırtmaktadır. İşçi sınıfı sendika ağalarının elinde, dilediklerince işçileri oradan
oraya taşıyacakları bir oyuncak olmamalıdır. Sendika bürokratları sınıfa
bu kadar kolayca ihanet edebiliyorsa, sermayeye ve bir başka sendikaya
işçileri kolayca pazarlıyorsa, bu cesareti nereden aldıklarına da bakmak
gerekir. TİSlerden işyerindeki sorunların çözümüne kadar belirleyici
güç işçilerin kendisi olmalıdır. Bu da ancak taban örgütlülüklerinin
yaratılması ile mümkün olacaktır. Sendika yönetimlerini işlevli hale
getirecek, sendikaları sınıfın çıkarları için mücadele edecek örgütlülüklere
dönüştürecek olan taban örgütlülükleridir. |
|||||