Direnişçi işçiler tüm inisiyatifi ellerine almalıdırlar... Sümerbank işçileriyle dayanışmayı yükseltelim!.. Fabrikalarının kapatılıp peşkeş çekilmesine karşı Sümerbank işçilerinin
direnişi devam ediyor. Onuru ve çocuklarının geleceği için mücadele bayrağını
ellerine alan Sümerbank işçilerinin direnişi bugün artık 50 günü de geride
bırakmış bulunuyorlar. 50 günü aşkın bir süredir fabrikalarını gece gündüz
terketmeyen, aylardır maaşlarını alamayan işçiler direnmekte ve fabrikayı
tekrar üretime geçirerek işlerine dönmekte oldukça kararlılar. Kısa zaman gibi gözüken bu 50 günlük mücadele okulunun Sümerbank işçisine
çok şeyler öğrettiği açık. Belki yaşamları boyunca gerekliliğini, önemini
çok fazla bilmedikleri birçok şeyi, bu 50 günlük direniş ve mücadelenin
sıcaklığı, çetinliği öğretti Sümerbank işçilerine. Dostlarını düşmanlarını
daha yakından tanıma fırsatları oldu. Kendi deyimleriyle, bu süreç onlara,
Onurlu yaşamanın ne demek olduğunu, birliği, beraberliği, dayanışmayı,
bunların gerçekliği ve önemini, haksızlıklara nasıl dur denebileceğinin
yolunu-yöntemini, direnişi ve dostluğu öğretti, öğretmeye de devam
ediyor. Düne kadar belki yanıbaşında olan bir greve, direnişe kafasını
çevirip bakma gereği bile duymayan birçok işçi, bugün mücadelein sadece
işlerine geri dönmek için değil, aynı zamanda direnişlerinin kendileriyle
aynı kaderi paylaşan sınıfın diğer bölüklerine güç ve direnç vermesini
umut ediyorlar. Gelinen aşamada Sümerbank direnişi bir sıkışmışlığı da yaşamakta. Sürecin
böyle yaşanmasının bir dizi nedeni var. Birincisi, sendikanın geri, icazetçi ve pasif tutumudur. Geçmiş yılları
bir tarafa bırakalım (Sümerbankın özelleştirilmesi yıllardır gündemde),
son iki aylık süreçte sendika mücadelenin kazanımla sonuçlanması için
hemen hiçbir çaba harcamadığı gibi, göstermelik de olsa direnişe maddi-manevi
bir destek örgütlemek yoluna gitmedi. İkinci olarak, direnişin büyük ölçüde fabrika sınırlarına hapsolması,
dayanışma ziyaretine gelenlerin fabrika içine girememeleri. Polisin provokasyon
amaçlı tutumu direnişin dışarıyla olan bağını zayıflatırken, devrimci
bir müdahaleyi de sınırlamakta. Bu konuda sendika da elinden geleni ardına
koymamakta. Üçüncü bir etken de, sınıf dayanışmasının giderek cılızlaşmasıdır. İlk
günlerdeki gözle görülür destek, zaman uzadıkça zayıflamakta, bu da olumsuz
bir hava yaratmaktadır. Sümerbank işvereni, işçileri ekonomik yönden yıldırmak için aylardır
maaşlarını vermemektedir. İşçiler ekonomik yönden de sıkıştırılıp direnişin
kırılması hedeflenmektedir. Sümerbank işçisi bu mücadeleden kazanımla çıkmak istiyorsa, her şeyden
önce, beklemeci tavrı bir tarafa bırakıp birbirlerine sımsıkı kenetlenerek,
kendi gücüne ve iç örgütlülüğüne dayanmalıdır. Buradan güç alarak ileriye
dönük adımlar atmayı başarabilmelidir. Bugün sendikanın direnişin başarısı
için hiçbir çaba harcamadığı ortada. O halde bir şeylerin yapılması için
sendikayı beklemek, Sümerbank işçisine ancak vakit kaybettirir, moral
bozucu bir rol oynar. Sendikanın üzerine basınç uygulayıp onu biraz olsun
harekete geçirecek olan da yine Sümerbank işçisinin iradesi ve kararlılğı
olacaktır. Uzun zamandır düşünülen fakat bir türlü hayata geçmeyen Ankara yürüyüşü
ve İzmirde yapılacak olan miting fikri var. Örneğin, İzmirde
yapılacak bir mitingin önünde ne gibi engeller var? En büyük engel sendika
ve işçilerin beklemeci tavrıdır. Sendika şimdiye kadar bu konuda herhangi
bir girişimde bulunmadı. Öte yandan, halihazırda İzmirde varlığını
sürdüren bir özelleştirme karşıtı platform bulunmakta. Eğer işçiler miting
yapılması için kararlı ve atak davranıp bunu, bu platforma taşırlarsa,
bunu sendikadan bekleyerek değil kendi gücü ve inisiyatifine dayanarak
yaparlarsa, miting yapılmasının önünde fazlaca bir engel kalmaz. Öte yandan direniş fabrika duvarlarının dışana taşırılmalıdır. Bugüne
kadar olduğu gibi, bundan sonra da yapılacak tüm eylemlere daha güçlü
katılmak, direnişi bu eylemlere taşımak gereklidir. Bu tür girişimler
sınıf dayanışmasını güçlendirirken, aynı zamanda direnişçi işçilerin kendi
seslerini duyurmalarının bir fırsatı olarak da değerlendirilmeli. İşçiler bulundukları semtler de direnişin sesini, soluğunu taşıyabilmelidirler.
Dayanışmanın örülmesi noktasında en yakınımızdaki komşulardan, akrabalardan
başlanmasını bilmek durumundayız. Çevre fabrikalarda çalışan işçilerle
öğle paydoslarında konuşup, direniş için destek istenmelidir. Özellikle
kısa görünen bir zaman içinde aynı kaderi paylaşmak zorunda kalacak Tekel
işçileriyle ilişkiler kuvvetlendirilmek zorundadır vb. Sümerbank işçilerinin Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya
hiçbirimiz, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek şiarları
altında birleşerek, daha kararlı bir şekilde mücadele ettikleri takdirde
direnişin geleceğini belirleyecekleri zafere daha yakın olacakları açıktır. Sümerbank işçisi yalnız değildir!
Sümerbanktan direnişçi işçiler: Direniyoruz! Kazanıncaya kadar direneceğiz! TSümer Holding İzmir Basma Sanayii 1953 yılında kurulmuştur. Kuruluş
amacı Kurtuluş savaşından yeni çıkmış olan ülkemizin ekonomik kalkınmasına
katkı koymak, ülkedeki işsizliği önlemek, iş istihdamı sağlamak. Sümerbank
kurulduğundan bu yana, daha doğrusu özelleştirme kapsamına alınıncaya
kadar hep kâr eden kurumlar olmuştur. İzmir Sümer Holding 3500 işçi kapasiteli bir işletme iken, 1985 yılından
sonra işçi alımı durdurulduğundan dolayı sayımız şu anda 625 kişidir.
Bu işçi almamanın sebebi bizce, siyasiler, uluslararası sermaye ve onun
yerli işbirlikçileri tarafından bilinçli ve sistemli bir şekilde planlanıp
kamu kurumu olan işletmemizin üretimini düşürüp, zarar yapıyor konumuna
getirmek. Tekstil sanayimizin itici gücü olan fabrikamızda üretimi artırmak
adına bu güne kadar hiçbir yatırım yapılmadı ve modernizasyon çalışmasına
gidilmedi. Bize iyi bir iş gücü ve modernizasyonla üretim fırsatı verilirse
zarar etmemiz mümkün değil. Bizim kaliteli mal ürettiğimiz kalite belgeleri
ile kanıtlanmıştır. Fabrikamız özelleştirme idaresi tarafından, bir avuç zenginin çocuğunun
milyonlarca lira ödeyerek okuyabileceği özel bir üniversite kurulması
için pazarlanıp, hibe ediliyor. Üniversite adı altında yine rant için
iş merkezleri kurulması planlanıyor. Biz işimize geri dönmek istiyoruz.
İster özel ister milli eğitim okulları için birçok arazinin olduğunu
biliyoruz. Okul yapmak için üretim durdurulmaz. Üretim ve sanayi ülke
kalkınmasının temel taşlarından birisidir. Üretim olmazsa eğitimin de
olmayacağına inanıyoruz. İşveren bizi sözde ücretli izne çıkardı. Biz ise zorla dayatılan bu
iş durdurma kararına karşı çıkarak 49 gündür fabrikamızı terketmiyoruz.
Direniyoruz ve direneceğiz. Ne zamana kadar mı? Farikamızın tekrar üretime
geçmesini sağlayana kadar. Bizler il özel idareye devir işlemi yasal
olmadığı için idari mahkemede karşı dava açtık. Davanın lehimize sonuçlanacağına
inanıyoruz. Böyle olması da gerekiyor. Eğer Türkiyede hukuk varsa,
siyasiler hukuka etki edemeyecekler. Dayanışma noktasında, sivil toplum
örgütleri ve demokratik kitle örgülerinden destekler geliyor. Maddi
ve manevi yönden destekler yeterli değil. Buradan bizi destekleyen herkese
bize yer veren, sesimize ses katan basına teşekkür ediyoruz. Bu sorun sadece biz 625 işçinin sorunu değil, tüm ülkenin sorunu. Sümer
Holdingin hibe edilip, kapatılması diğer KİTlerin kapatılmasını
da ardından getirecektir. İşsizler yine işsiz, çalışanlar da işsiz.
Sendikamız bizim haklarımızı korumada yetersiz. Bizi burada kendimizle
başbaşa bırakıyor. Bize yapılan bu haksız yaptırıma hiçbir şekilde karşı
koymadı. Haklı direnişimiz tüm kamuoyuna bildirilmeli. Türk-iş ve TEKSİFin
üretenin yanında olmalarını istiyoruz. Yaşasın haklı mücadelemiz!
Sümerbanktan direnişçi işçiler: Sümerbank işçilerinden insan zinciri Sümerbank fabrikası önünde, Sümerbank işçileri tarafından 3 Temmuz
salı günü saat 11.00de kapatılmaya karşı insan zinciri oluşturuldu.
Alsancak girişinde kurulu olan Sümer Holdingin etrafını çevreleyen
bu zincir, yoldan geçen araçlar ve insanlar tarafından ilgiyle izlendi.
Çalınan kornalarla desteklendi. Zincir oluşturmadan önce ve eylem bittikten
sonra, Türk-İş Bölge Temsilcisi Mustafa Kundakçı tarafından konuşmalar
yapıldı. Eyleme TÜMTİS üyesi bir grup Ambar işçisi de destek verdi.
Eylem boyunca Yaşasın sınıf dayanışması!, Yılgınlık
yok direniş var!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber
ya hiçbirimiz!, Sümerbank halkındır, halkın kalacak!
vb. sloganlar gür ve coşkulu bir şeklide atıldı. Yapılan bu gibi eylemlerle,
fabrika bahçesiyle sınırlı kalan direniş etki gücünü daha da arttırıyor. SY Kızıl Bayrak/İzmir |
|||||