7 Temmuz'01
Sayı: 16


  Kızıl Bayrak'tan
  Kamu emekçileri hareketinde yeni dönem
  "Sosyal patlama"lara karşı ehlileştirilmiş dinsel gericilik
  Belgelenen devletin katliamcı kimliğidir!
  "Faşist devlet, bir gün mutlaka bunun hesabını verecektir!"
  Ölüm Orucu Direnişi 261. günüde sürüyor
  Sınıf hareketi
  Satılmış sendika ağaları hesap verecek
  Sümerbank işçileriyle dayanışmayı yükseltelim!..
  Dönemsel durum ve partinin sorumlulukları
  2 Temmuz anma etkinlikleri
  Gençlik
  Yugoslavya'yı yöneten uşak takımı Milosevic'i kredi karşılığı sattı
   Uluslararası hareket
  Direnişçilerin kaleminden
  Açıklamalardan
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Direnişçi işçiler tüm inisiyatifi ellerine almalıdırlar...

Sümerbank işçileriyle dayanışmayı yükseltelim!..

Fabrikalarının kapatılıp peşkeş çekilmesine karşı Sümerbank işçilerinin direnişi devam ediyor. Onuru ve çocuklarının geleceği için mücadele bayrağını ellerine alan Sümerbank işçilerinin direnişi bugün artık 50 günü de geride bırakmış bulunuyorlar. 50 günü aşkın bir süredir fabrikalarını gece gündüz terketmeyen, aylardır maaşlarını alamayan işçiler direnmekte ve fabrikayı tekrar üretime geçirerek işlerine dönmekte oldukça kararlılar.

Kısa zaman gibi gözüken bu 50 günlük mücadele okulunun Sümerbank işçisine çok şeyler öğrettiği açık. Belki yaşamları boyunca gerekliliğini, önemini çok fazla bilmedikleri birçok şeyi, bu 50 günlük direniş ve mücadelenin sıcaklığı, çetinliği öğretti Sümerbank işçilerine. Dostlarını düşmanlarını daha yakından tanıma fırsatları oldu. Kendi deyimleriyle, bu süreç onlara, “Onurlu yaşamanın ne demek olduğunu, birliği, beraberliği, dayanışmayı, bunların gerçekliği ve önemini, haksızlıklara nasıl dur denebileceğinin yolunu-yöntemini, direnişi ve dostluğu öğretti”, öğretmeye de devam ediyor. Düne kadar belki yanıbaşında olan bir greve, direnişe kafasını çevirip bakma gereği bile duymayan birçok işçi, bugün mücadelein sadece işlerine geri dönmek için değil, aynı zamanda direnişlerinin kendileriyle aynı kaderi paylaşan sınıfın diğer bölüklerine güç ve direnç vermesini umut ediyorlar.

Gelinen aşamada Sümerbank direnişi bir sıkışmışlığı da yaşamakta. Sürecin böyle yaşanmasının bir dizi nedeni var.

Birincisi, sendikanın geri, icazetçi ve pasif tutumudur. Geçmiş yılları bir tarafa bırakalım (Sümerbank’ın özelleştirilmesi yıllardır gündemde), son iki aylık süreçte sendika mücadelenin kazanımla sonuçlanması için hemen hiçbir çaba harcamadığı gibi, göstermelik de olsa direnişe maddi-manevi bir destek örgütlemek yoluna gitmedi.

İkinci olarak, direnişin büyük ölçüde fabrika sınırlarına hapsolması, dayanışma ziyaretine gelenlerin fabrika içine girememeleri. Polisin provokasyon amaçlı tutumu direnişin dışarıyla olan bağını zayıflatırken, devrimci bir müdahaleyi de sınırlamakta. Bu konuda sendika da elinden geleni ardına koymamakta.

Üçüncü bir etken de, sınıf dayanışmasının giderek cılızlaşmasıdır. İlk günlerdeki gözle görülür destek, zaman uzadıkça zayıflamakta, bu da olumsuz bir hava yaratmaktadır.

Sümerbank işvereni, işçileri ekonomik yönden yıldırmak için aylardır maaşlarını vermemektedir. İşçiler ekonomik yönden de sıkıştırılıp direnişin kırılması hedeflenmektedir.

Sümerbank işçisi bu mücadeleden kazanımla çıkmak istiyorsa, her şeyden önce, beklemeci tavrı bir tarafa bırakıp birbirlerine sımsıkı kenetlenerek, kendi gücüne ve iç örgütlülüğüne dayanmalıdır. Buradan güç alarak ileriye dönük adımlar atmayı başarabilmelidir. Bugün sendikanın direnişin başarısı için hiçbir çaba harcamadığı ortada. O halde bir şeylerin yapılması için sendikayı beklemek, Sümerbank işçisine ancak vakit kaybettirir, moral bozucu bir rol oynar. Sendikanın üzerine basınç uygulayıp onu biraz olsun harekete geçirecek olan da yine Sümerbank işçisinin iradesi ve kararlılğı olacaktır.

Uzun zamandır düşünülen fakat bir türlü hayata geçmeyen Ankara yürüyüşü ve İzmir’de yapılacak olan miting fikri var. Örneğin, İzmir’de yapılacak bir mitingin önünde ne gibi engeller var? En büyük engel sendika ve işçilerin beklemeci tavrıdır. Sendika şimdiye kadar bu konuda herhangi bir girişimde bulunmadı. Öte yandan, halihazırda İzmir’de varlığını sürdüren bir özelleştirme karşıtı platform bulunmakta. Eğer işçiler miting yapılması için kararlı ve atak davranıp bunu, bu platforma taşırlarsa, bunu sendikadan bekleyerek değil kendi gücü ve inisiyatifine dayanarak yaparlarsa, miting yapılmasının önünde fazlaca bir engel kalmaz.

Öte yandan direniş fabrika duvarlarının dışana taşırılmalıdır. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da yapılacak tüm eylemlere daha güçlü katılmak, direnişi bu eylemlere taşımak gereklidir. Bu tür girişimler sınıf dayanışmasını güçlendirirken, aynı zamanda direnişçi işçilerin kendi seslerini duyurmalarının bir fırsatı olarak da değerlendirilmeli.

İşçiler bulundukları semtler de direnişin sesini, soluğunu taşıyabilmelidirler. Dayanışmanın örülmesi noktasında en yakınımızdaki komşulardan, akrabalardan başlanmasını bilmek durumundayız. Çevre fabrikalarda çalışan işçilerle öğle paydoslarında konuşup, direniş için destek istenmelidir. Özellikle kısa görünen bir zaman içinde aynı kaderi paylaşmak zorunda kalacak Tekel işçileriyle ilişkiler kuvvetlendirilmek zorundadır vb.

Sümerbank işçilerinin “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek” şiarları altında birleşerek, daha kararlı bir şekilde mücadele ettikleri takdirde direnişin geleceğini belirleyecekleri zafere daha yakın olacakları açıktır.

Sümerbank işçisi yalnız değildir!
Yaşasın sınıf dayanışması!




Sümerbank’tan direnişçi işçiler:

Direniyoruz! Kazanıncaya kadar direneceğiz!

TSümer Holding İzmir Basma Sanayii 1953 yılında kurulmuştur. Kuruluş amacı Kurtuluş savaşından yeni çıkmış olan ülkemizin ekonomik kalkınmasına katkı koymak, ülkedeki işsizliği önlemek, iş istihdamı sağlamak. Sümerbank kurulduğundan bu yana, daha doğrusu özelleştirme kapsamına alınıncaya kadar hep kâr eden kurumlar olmuştur.

İzmir Sümer Holding 3500 işçi kapasiteli bir işletme iken, 1985 yılından sonra işçi alımı durdurulduğundan dolayı sayımız şu anda 625 kişidir. Bu işçi almamanın sebebi bizce, siyasiler, uluslararası sermaye ve onun yerli işbirlikçileri tarafından bilinçli ve sistemli bir şekilde planlanıp kamu kurumu olan işletmemizin üretimini düşürüp, zarar yapıyor konumuna getirmek. Tekstil sanayimizin itici gücü olan fabrikamızda üretimi artırmak adına bu güne kadar hiçbir yatırım yapılmadı ve modernizasyon çalışmasına gidilmedi. Bize iyi bir iş gücü ve modernizasyonla üretim fırsatı verilirse zarar etmemiz mümkün değil. Bizim kaliteli mal ürettiğimiz kalite belgeleri ile kanıtlanmıştır.

Fabrikamız özelleştirme idaresi tarafından, bir avuç zenginin çocuğunun milyonlarca lira ödeyerek okuyabileceği özel bir üniversite kurulması için pazarlanıp, hibe ediliyor. Üniversite adı altında yine rant için iş merkezleri kurulması planlanıyor. Biz işimize geri dönmek istiyoruz. İster özel ister milli eğitim okulları için birçok arazinin olduğunu biliyoruz. Okul yapmak için üretim durdurulmaz. Üretim ve sanayi ülke kalkınmasının temel taşlarından birisidir. Üretim olmazsa eğitimin de olmayacağına inanıyoruz.

İşveren bizi sözde ücretli izne çıkardı. Biz ise zorla dayatılan bu iş durdurma kararına karşı çıkarak 49 gündür fabrikamızı terketmiyoruz. Direniyoruz ve direneceğiz. Ne zamana kadar mı? Farikamızın tekrar üretime geçmesini sağlayana kadar. Bizler il özel idareye devir işlemi yasal olmadığı için idari mahkemede karşı dava açtık. Davanın lehimize sonuçlanacağına inanıyoruz. Böyle olması da gerekiyor. Eğer Türkiye’de hukuk varsa, siyasiler hukuka etki edemeyecekler. Dayanışma noktasında, sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgülerinden destekler geliyor. Maddi ve manevi yönden destekler yeterli değil. Buradan bizi destekleyen herkese bize yer veren, sesimize ses katan basına teşekkür ediyoruz.

Bu sorun sadece biz 625 işçinin sorunu değil, tüm ülkenin sorunu. Sümer Holding’in hibe edilip, kapatılması diğer KİT’lerin kapatılmasını da ardından getirecektir. İşsizler yine işsiz, çalışanlar da işsiz. Sendikamız bizim haklarımızı korumada yetersiz. Bizi burada kendimizle başbaşa bırakıyor. Bize yapılan bu haksız yaptırıma hiçbir şekilde karşı koymadı. Haklı direnişimiz tüm kamuoyuna bildirilmeli. Türk-iş ve TEKSİF’in üretenin yanında olmalarını istiyoruz.

Yaşasın haklı mücadelemiz!
Sümer Holding halkındır, halkın kalacak!
Sümerbank’tan direnişçi işçiler




Sümerbank’tan direnişçi işçiler:

Sümerbank işçilerinden insan zinciri

Sümerbank fabrikası önünde, Sümerbank işçileri tarafından 3 Temmuz salı günü saat 11.00’de kapatılmaya karşı insan zinciri oluşturuldu. Alsancak girişinde kurulu olan Sümer Holding’in etrafını çevreleyen bu zincir, yoldan geçen araçlar ve insanlar tarafından ilgiyle izlendi. Çalınan kornalarla desteklendi. Zincir oluşturmadan önce ve eylem bittikten sonra, Türk-İş Bölge Temsilcisi Mustafa Kundakçı tarafından konuşmalar yapıldı. Eyleme TÜMTİS üyesi bir grup Ambar işçisi de destek verdi.

Eylem boyunca “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Yılgınlık yok direniş var!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Sümerbank halkındır, halkın kalacak!” vb. sloganlar gür ve coşkulu bir şeklide atıldı. Yapılan bu gibi eylemlerle, fabrika bahçesiyle sınırlı kalan direniş etki gücünü daha da arttırıyor.

SY Kızıl Bayrak/İzmir