Ulucanlardaki
faşist arsızlığın bir benzeri tekrarlanıyor... Faşist devlet, bir gün mutlaka
19 Aralık günü Bayrampaşa Cezaevi C koğuşu
21. yüzyılın nazi kampları gibiydi. Arkadaşlarımız diri diri yakıldı... 19 Aralık katliamı sırasında Bayrampaşa Cezaevinde bulunan tutuklu
ve hükümlüler hakkında isyan çıkardıkları ve devlet malına zarar verdikleri
gerekçesiyle açılan dava 4 Temmuzda görülmeye başladı. İlk duruşması
Eyüp 3. Asliye Cezada görülen davaya, bu arsızlığın sorumlulğunu
üstlenemeye cesaret edemeyen hakimler çeşitli bahanelerle yan çizince,
konuyla bir ilgisi olmayan sulh hukuk hakimlerinden Erdal Gözüaçık baktı.
Salonların küçük olması nedeniyle 1. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görülen
davaya gazeteciler alınmazken, az sayıda tutsak yakınının girmesinde de
sorun yaşandı. 155 kişinin yargılandığı duruşmaya Edirne Cezaevinden yeni tahliye
olan Hasan Demir ve Bakırköy Cezaevinde bulunan Münevver Kök, Songül
İnce, Hülya Gülcan, Arzu Özdemir, Fatma Yıldırım, Mesude Pehlivan, Gülderen
Hasçısan, Nursel Demirdöğücü, Sakine Altan, Ayfer Ercan, Sadegül Özdemir,
Funda Davran, Gülizar Kesici, Hamide Öztürk, Gamze Bayran, Filiz Gencer,
Münire Demirel ve Birsen Kars getirildi. Salonun küçük olması gerekçesiyle
6şarlı gruplar halinde getirilen tutsaklar salona Yaşasın
Bayrampaşa Direnişimiz!, 19 Aralık katliamının hesabını soracağız!,
Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz! sloganlarını atarak girdiler. İddianamenin ellerine ulaşmadığını söyleyen tutsaklar, ayrıca tüm arkadaşlarıyla
bir arada salona getirilmeden savunma yapmayacaklarını belirttiler. Daha
sonra söz alan tutsaklar ifade vermemekle birlikte, 19 Aralık katliamına
ilişkin sözlü açıklamalarda bulundular. Hakim tarafından her defasında
açıklamalara müdahale edilmesine rağmen, tek tek söz alarak katliamı baştan
sona anlatan tutsaklardan Münire Demirel, olay hakkında anlattıklarıyla
katliam vahşetinin içyüzünü ortaya koydu: Kurşun yağmuru altında istesek de dışarı çıkamazdık. Tavana açılan
deliklerden ve mazgallardan sürekli ateş ediliyordu, Sonra tavana delikler
açıldı. Ve oradan gaz bombaları ile alev topları içeri atıldı. Üzerimize
atılan bombalardan derilerimiz kavruluyor, etimiz ateşe atılan plastik
gibi eriyor, saçlarımız yanıyordu. Ama elbiselerimiz yanmadı. Kimyasal
silah kullanıldı. Hepimiz yanıyorduk. Kendimize siper edecek hiçbir şey
yoktu. Yalnızca ıslak havlularımız vardı ama onlar da yeterli olmadı.
Bir süre sonra koğuşun tamamını ateşe verdiler. Koğuş Hitler'in fırını
gibiydi. Diri diri yanacağımızı anladık. Avluya kaçmaya çalıştık. Aramızda
olmayan arkadaşlarımız olduğunu anlayınca geriye döndük, ama geç kalmıştık.
6 arkadaşımız diri diri yakılarak ölmüştü..." Diğer tutsaklar da;Burada yargılanan biz değil, bu katliamı gerçekleştirenler
olmalıdır. Ve bu mahkeme halka açık şekilde yapılmalıdır. Ancak o zaman
yaşadığımız katliamın boyutu ve gerçekler açığa çıkartılabilir. Onlarca
arkadaşımızın gözlerimizin önünde diri diri yakılarak katledilmesinin
ardından, bizler de bu katliamın izini hala üzerimizde taşırken arkadaşlarımızı
öldürmekten yargılanıyoruz. Faşist devlet, bir gün mutlaka bunun hesabını
verecektir. İşte o zaman bizim de söyleyecek çok sözümüz olacak ve 19
Aralık katliamını katiller değil, katledilenler yargılayacak. Yargılama
yerleri bir tek sizin mahkemeleriniz değil. Yaşananları herkes unutsa
bile, bizler asla unutmayacağız. Ve asıl duruşma, tüm dünya önünde bu
katliamın gerçek sorumlularının yargılanacağı zaman olacaktır dediler. Katliam anına ilişkin sözlerin ardından Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı,
Genel Kurmay Bakanlığı, JİTEM ve katliamın yaşandığı Bayrampaşa Cezaevinde
bulunan müdür ve askerler hakkında tekrar suç duyurusunda bulunan tutsaklar
yine sloganlarla salondan çıkarıldılar. Tutsakların ardından söz alan avukatlar, duruşmada usule uygun davranılmadığını
ve bir sonraki duruşmaya kadar iddianamenin cezaevlerine ulaştırılmasını,
katliam sırasında çekildiği iddia edilen video kasetlerinin mahkeme heyetiyle
birlikte izlenmesini, duruşmanın daha uygun koşullarda yapılabilmesi için
büyük bir salona ihtiyaç olduğunu belirttiler. Mahkemeyi yöneten hakim,
avukatların talebini dikkate alacağını belirterek duruşmayı 3 Ekim 2001
tarihine erteledi. 19 Aralık katliamıyla onlarca devrimci tutsağı katleden, yüzlercesini
de yaralı ve sakat bırakarak hücrelere kapatan devlet, tıpkı Ulucanlar
katliamı sonrasında olduğu gibi tutsaklara dava açarak katliamın üstünü
örtmeye çalışıyor. Ancak yaptıkları hiçbir şey karşılıksız kalmayacak
ve bugüne kadar yaşanan tüm katliamların hesabı mutlaka sorulacaktır.
Otopsi raporlarından katliam gerçeği
Bayrampaşa Kapalı Cezaevi Nilüfer Alcan: Duman soluması ve karbonmonoksit zehirlenmesi. Ümraniye Cezaevi Rıza Poyraz: Ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına
bağlı iç kanama. Yanı sıra vücudunda darp ve cebir izleri bulundu. Çanakkale E Tipi Cezaevi İlker Babacan: Başa soldan giren göz yaşartıcı gaz bombasının
kafatasını kırması ve beyin kanaması. Fahri Sarı: Ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı
iç kanama. Sultan Sarı: Muhtemelen 4 cm. çaplı künt bir cismin süratle
göğüs ön duvarına vurulması sonucu göğüs kafesinin kırılması. Fidan Kalşen: Kendini yakması sonucu öldü. |
|||||