İzmir Hücre Karşıtı
Platformun açıklaması... Tecrit ve izolasyon varolduğu
sürece haykıracağız İzmir Hücre Karşıtı Platformunu 17 Haziran 2000de sendikaların
(Limter-İş, Bank-Sen, Genel-İş, Belediye-İş) önerisi; İHD ve diğer DKÖnin
girişimi ile kamuoyuna deklare ettik. Amacımız hapishanelerde yaşanan
hak ihlallerini, anti-demokratik uygulamaları ve hücre (F) tipi hapishanelerin
ne olup olmadığını tüm kamuoyuna duyurmaktı. Bir yıldır çeşitli vesilelerle;
çeşitli yerlerde etkinliklerimizle herkesi bilgilendirmeye çalıştık. Ve
devam etmekteyiz. Kişi, kurum ve kuruluşlarla devam ettirdiğimiz süreç, özellikle SAG ve
ÖO döneminde yeni bir ivme kazanarak devam etmiştir. Görüşmeler
başlatılsın, çözümler bulunsun ekseninde sürdürdüğümüz bu süreçte,
19 Aralık operasyonu ile siyasi tutuklu ve hükümlüler F tipi hücrelere
atılmıştır. Operasyon sonrası 30 insanımız hayatını kaybetmiş, onlarcası
da yaralanmıştır. Fakat ÖO daha da artarak devam etmiş, şimdiye kadar
24 insanımız hayatını kaybetmiştir. Dışarıdaki ürkütücü sessizliğe rağmen, bizler 50-100-150-250 insanın
katılımı ile eylemlerimizi sürdürdük. 8 ayı aşkın süren süreç, tüm herkesi
sınamış, pratikteki durumlarını, tutumlarını ve duruşlarını ayrıştırarak
netleştirmiştir. Birçok kurum bunun dışında kalmış, birçoğu arada bir
görünmüş, fakat bizler birçok eksikliğimize rağmen hep varettik kendimizi.
Onların sesi ve çığlığı olduk. Ailelerin acılarını ve öfkelerini paylaştık.
Kısacası dostlar, hapishanelerin insan sağlığına ve onuruna yaraşır bir
tarzda düzenlenmesi için mücadele ettik ve etmekteyiz. Hakkımızda onlarca
soruşturma ve mahkemelerde davalar açıldı. Gerçi bu ülkede demokrasi mücadelesinin
de bir bedeli vardır. Önemli değil, ama herkes bilsin ki, tecrit ve izolasyon
varolduğu sürece biz ilericiler, demokratlar ve sosyalistler olarak, demokratik
haklarımızı sonuna kadar kullanarak, tüm kamuoyuna çığlığımızı haykıracağız. 23 Haziran 2001
Antakyada reformist-liberal güçlerin geldiği yer: Devrimci çalışmaya düşmanlık...
Devrimci faaliyete düşmanlık Şoven bir Arap milliyetçi akım olan Güney Uyanış, 90lı yılların
ikinci yarısında ÖDPye yamanmasının ardından, gerici bir ruh haliyle
devrimcilere pervasız bir saldırı başlattı. Küfür, hakaret, devrimci çalışmayı
engellemeye çabası, bu şarlatan takımının marifetleri arasında. Bize dönük saldırılarda muhatabımız ÖDP yönetimi oldu. ÖDP yönetimi beklediğimiz
tutumu sergileyerek, sorununuz onlarla, biz karışmıyoruz gibi
bir yaklaşımda bulundu. Ve bu kişiler hala ÖDP yönetimindeler. İskenderundaki
2000 yılı 1 Mayısında Hatay temsilcimizin kürsüden kitleyi selamlayıp
1 Mayıs kızıldır kızıl kalacak! sloganını attırdıktan sonra,
Uyanış (ÖDP) takımı harekete geçerek sloganı ÖDPli gençlere şöyle
açıklıyor: Alacaksın silahları eline, tarayacaksın bütün polisleri,
her taraf kan (kızıl) olacak! Bu insan sloganın anlamını bilmeyecek
kadar aptal değil kuşkusuz. Bunun gerisinde sinsi bir düşmanlık var. Gelelim birçok kurumla direk bağlantısı olan dersrhanelere. Hücre saldırısı
ve Ölüm Oruçlarıyla ilgili yürüttüğümüz faaliyet alanlarından biri de
dershaneler oldu. Bunlardan birisi Gelişim Dershanesi. Bu dershanede EMEPlisinden
ÖDPlisine, bir yığın dershane kurucusu ve öğretmen var. Bunlar
yürüttüğümüz faaliyetleri engellemek için ellerinden geleni yaptılar.
Özellikle Ölüm Orucu Direnişine karşı. Önce SY Kızıl Bayrak kuşları
tehlikesine karşın her kata adam yerleştirdiler, cezaevi kapılarını andıran
kapılar koydular. Ancak bu materyallerimizin dershaneyi süslemesine engel
olamadı. Çözümü bizimle diyalogda buldular ve büromuza gelerek anlaşmak
istediler. Başaramayınca okurlarımızı dershaneden attılar. Buna rağmen
faaliyetimizi engelleyemediler. Bu kez faaliyetlerimizi engellemek için
dışarıdanbasınç uygulamaya çalıştılar. Diğer dershane öğretmenleri, reformist
parti temsilcileri ve KESK bizimle görüşerek, faaliyet yürütmemiz konusunda
diyecek bir şeyleri olmadığını, ancak materyal dağıtmamamız gerektiğini
söylediler. Bu da kâr etmeyince, her faaliyetimizde (hemen hemen her gün)
dershane öğretmenleri olağanüstü toplantılar yaptılar. Öğrencilerine bildik
vaazları &ccedl;ektiler. İşi bildirilerimizi okuyan öğrencileri dersten
atmaya vardırdılar. Dershaneye devam eden arkadaşlarımız bir komployla
tutuklandıklarında rahat nefes alacaklarını sandılar, ancak yine olmadı.
Bu dönemde KESK yönetimi de farklı bir tavır sergilemedi. 1 Aralık iş
bırakma eyleminde KESK şube başkanı büromuza gelerek, ÖO Direnişiyle
ilgili slogan atmamamızı istedi. Buna rağmen eylemde slogan attığımız
için provakatör ilan edildik. İskenderunda Newroz! 2001 Newroz kutlamalarında Atılımdan bir arkadaş bildiri dağıtırken
polis gözaltına almaya çalıştı. İlk olarak biz müdahale ettik. Arkadaşı
polisin elinden alabilirdik, ancak HADEP görevlileri kolkola girerek önümüze
barikat kurdular. Barikata yüklendik, fakat aşamadık. Kürsüye yöneldik,
ancak oradaki barikatı da aşamadık. Sloganlarla orta sahaya yöneldik,
ancak tekme ve yumruklarla karşılandık. HADEP İskenderun İlçe Başkanı, emniyet müdürüyle görüştü ve bildirileri
inceleyecekler, eğer toplatma kararı yoksa bırakabilirlermiş dedi.
Biz komünistler bu açıklamanın boş olduğunu, arkadaşımız bırakılana kadar
burada inisiyatif sahibi olduğumuzu açıkladık. Bunun üzerine küfür etmeye
başladılar. SY Kızıl Bayrak temsilcisi sahanın dışına atılmaya çalışıldı,
ki bu polise teslim etmek anlamına geliyordu. Ama kitle sahiplendi. Demokrasi Platformunun tutarsızlıkları Bu platform (EMEP, ÖDP, ÇSA, HADEP, KESK, MKÜ-ÖDER, İHD, CHP) devrimcilere
saldırgan bir tutum içinde. 2001 yılı başından itibaren SY Kızıl Bayraka
tavır aldık dediler. Ancak daha sonra 4 Şubatta yapılan Demokrasi
ve insan hakları mitinginin toplantısı için bizi de çağırdılar.
Mitingte tavır değişmedi ve tüm sosyalist basına tavır alındığını açıkladılar. 14 Nisanda yapılacak miting için tekrar toplantıya çağırıldık.
Bu kez biz katılmadık. Çünkü 4 Şubat mitingi toplantısında olduğu gibi
pazarlık için çağırıyorlardı; şu slogan atılır bu atılmaz, şu pankart
taşınır bu taşınmaz, vb. 14 Nisan mitinginden sonra tekrar tavır aldılar. Tüm bu tavırlar düşman saldırılarıyla birleşiyordu. Ancak ne reformistler
engelleyici tutumları ne de düşman saldırıları bizi ÖO Direnişinin
ruhuna uygun bir duruştan vazgeçiremedi, vazgeçiremeyecek. SY Kızıl Bayrak/Antakya |
|||||