30 Haziran'01
Sayı: 15


  Kızıl Bayrak'tan
  Konya Tatbikatı aynasından yansıyanlar
  ABD-İsrail-Türkiye ittifakı...
  
  Fazilet Partisi kapatıldı
  Sivasın katili sermaye devletidir
  Kamu emekçileri hareketi
  Sınıf hareketi
  Ölüm Orucu ile dayanışma etkinlikleri
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/9
  PKK-DÇS: Teslimiyet ve tasfiye süreci derinleştiriliyor
  Otadoğu
  Kapitalizmin kadın sağlığına genel etkileri
   Uluslararası hareket
  Ölüm Orucu direnişçilerinden mektup
  Müzik ve politik mücadele
  Politik çıkmaza doğru sürüklenen ÖDP
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Sivas’ın katili sermaye devletidir!”

22-25 Haziran Ankara KESK eylemleri:


Sahte sendika yasasının mecliste 22 Haziran günü görüşüleceğinin haberini meclis içindeki “dostlarından” alan KESK MYK’sı bir gün öncesinden tüm şubelere Ankara için çağrıda bulundu. Çoğunluğu taşra illerinden gelen kamu emekçilerinin oluşturduğu 4 bine yakın kitle Güvenpark’ta saat 11:00’de buluştu.

Meclis görüşmelerine endeksli Ankara geliş gidişlerinden bıkan kamu emekçileri yasa geri çekilene kadar alanda kalma niyeti ve kararlılığıyla Ankara’ya geldiler. Bu kararlılığın ve 12 Haziran eylemindeki tepkinin de basıncıyla kitleyi geri döndüremeyeceğini anlayan KESK bürokratları kurnazca bir manevrayla eylemin altını boşaltmak için gene meclise endeksli bir karar aldı.

Başkanlar Kurulu toplantısından kalma kararı çıkması ve el altından bu haberin tüm alanda duyulmasıyla umutsuz ve tedirgin bekleyişin yerini coşku ve canlılık aldı. Bu coşku Sami Evren’in kürsüden yaptığı konuşmaya dek sürdü.

Sami Evren kürsüden yasa görüşmelerinin ertelendiğini, buna rağmen illerden gelen kitlenin Ankara’da kalacağını fakat alanı terkedeceklerini, cumartesi ve pazar günü saat 13:00 ile 15:00 arası Güvenpark’ta oturma eylemi yapılacağını, 25 Haziran Pazartesi günü gecenin Güvenpark’ta geçirileceğini, 26 Haziran Salı günü ise illerden gelen kitleyle eylemlere devam edileceğini, herkesin şubelerine gitmesi gerektiğini açıkladı. Bu açıklama alanda kalma kararlılığıyla gelen kitlede tepkiye neden oldu. Kitle “Gemileri yaktık geri dönüş yok!” sloganını öfkeli bir tarzda atmaya devam edince Sami Evren şubelere dönüş açıklamasının yanlış anlaşıldığını, Ankara’da kalınacağını yeniden duyurdu.

İnsanlar genel merkez ve şubelerine doğru yürüyüşe geçerken yollarda karara tepkilerini dile getiren insanların öfkesi açıkça görülüyordu. Bu karar üzerine kitlenin çoğu Salı günü gelmek üzere illerine geri dönüş yaptı.

23 ve 24 Haziran günü 2 saatlik oturma eylemlerine KESK MYK’sına rağmen Ankara’da kalan 600-700 kişilik bir kitle katıldı. Ankara kitlesi bu eylemlere de anlamlı bir katılım sunmadı. Cumartesi ve pazar eylemleri oldukça ruhsuz ve cansız bir atmosferde, saatinden önce bitirilerek gerçekleştirildi.

25 Haziran Pazartesi günü saat 15:00’de alanda kalmaya ve 26’sında gelecek kitleyle saldırıyı püskürtecek kararlı bir direnişe hazırlanan 600-700 civarında kamu emekçisi Güvenpark’ta toplandı.

Meclis, Sami Evren’e vermiş olduğu sözü unutmuş olmalı ki yasayı bir gün öncesinde görüşmeye başladı. Yasa maddelerinin oldukça hızlı bir biçimde meclisten geçmeye başlamasıyla birlikte alandaki kitlenin sayısında bir artış oldu. Buna rağmen KESK MYK’sı kürsüden kitleye bir açıklamada bulunmadı. İnsanların kendi çabalarıyla durumu öğrenmesi sonucu kitlede bir hareketlilik başladı. Polisin de bu hareketliliği farketmesi üzerine Bakanlık yönüne doğru panzer ve çevik kuvvetler yığıldı.

Kürsüye çıkan Sami Evren uzlaşmacı ve meclise endeksli tavrıyla bu sonuçta payı yokmuş gibi KESK’e rağmen yasanın mecliste görüşüldüğünü, kendisinin meclise gideceğini ama alandaki kitleyle birlikte gideceğini söyleyerek insanlara Kızılay alanını gösterdi. Zaten her an patlamaya hazır kitle meclise doğru yürüyüşe geçti. Aynı anda panzerler, çevik kuvvet ve jandarma güçleriyle barikat oluşturan devletin güvenlik güçleri yürüyüşü engelledi.

Sami Evren’in polis şefiyle yaptığı pazarlık üzerine oturma eylemine geçen kitle 2 saati bulan kararlı direnişi boyunca oldukça coşkulu bir biçimde sloganlarını attı. “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “İçerde, dışarda hücreleri parçala!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “Tecriti kaldırın ölümleri durdurun!”, “Sahte sendika yasasına hayır!”, “Direne direne kazanacağız!”, “1, 2, 3 daha fazla Kızılay, daha fazla direniş!”, “Çetelere kıyak emekçiye barikat bu abluka dağıtılacak!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Gazınız, bombanız vız gelir vız!” vb. sloganlar hem tüm eylem boyunca hem de direniş boyunca sık atılan sloganlar arasındaydı. Dağılması için kitleye ara ara uyarıda bulunan polis, kitlenin kararlılığı karsında birkaç defa saldırı hazırlığına girişti. Polisin her saldırı hazırlığına karşı, benzer hazırlık ve kararlı bir tutum alan emekçiler, canlı ve coşkulu bir biçimde sloganlar atarak yanıt verdiler. Bu süreçte kitlenin sayısı 1500’e yaklaşmıştı.

Eylem boyunca morali, canlılığı ve direnişteki kararlılığını 11 yıllık fiili-meşru mücadelesinden alan kamu emekçileri polisin “eski yerinize geri dönün” uyarısına aldırmadılar. Polisin bu çağrısı üzerine GYK ve MYK üyeleriyle kısa bir görüşme yapan Sami Evren görüşme sonrası alandaki yerini alarak fiilen alanı terketmeyeceğini belirtmiş oldu. Bunun üzerine Sami Evren’in son kararını soran polis şefine Evren’in yanıtı, emekçilerin fiilen öncülük yapmış olduğu kararlı direnişe devam etmek oldu. Aksi bir karar, üstünü örtmeye çalıştığı ihanetini iyice teşhir edeceği, süreç sonrası kitlede güven tazeleme manevralarını boşa düşüreceği için başka bir şansı da yoktu.

Polis bunun üzerine, panzerlerle su sıkmaya başladı. Kitle dağılmadığı gibi sloganlarını daha gür bir biçimde attı. Biber gazının ve sis bombalarının atılmasıyla dağılmaya başlayan emekçiler Sakarya Caddesi ve Mithatpaşa Caddesi’ne doğru yöneldi. Sokak aralarında kısa süren çatışmalar sonrası 3’ü ağır 20’nin üzerinde emekçi yaralandı, 17’si gözaltına alındı. Eylem sonrası cadde başlarını tutan özel timler ve Kızılay civarında dolaşan sivil polisler kimlik kontrolü yaparak şüpheli gördüklerini gözaltına aldı.

Daha sonra şubelerine giden emekçiler buralarda, kendi çabalarıyla desteğe çağırdığı yakın illerden gelenlere ve 26’sı için gelmeye hazırlanan kitleye MYK’nın gelmeyin şeklinde haber verdiğini öğrendiler. KESK MYK’sına rağmen yakın illerden gece geç saatlere kadar yüzlerce insan gelerek geri dönmek zorunda kaldı.

Gözaltılar ve saldırı için Eğitim-Sen Genel Merkezi önünde yapılan basın açıklaması ise bazı şubelerde bekleyen kitleye iletilmedi. Basın açıklamasını da arkadaşlarıyla yaptıkları telefonlaşmalar üzerinden öğrenen emekçilerin tepki ve öfkesi yüksek sesle yapılan tartışmalar ve sohbetlere yansıdı. Sürecin içinde ve farkında olan kadroları, ilerici, devrimci ve mücadelesine sahip çıkan iyi niyetli unsurları umutsuzluğa iten devletin saldırısı değil KESK MYK’sının üzeri örtülemez ihaneti oldu.




İzmir’de kamu emekçileri eylemleri...

Biber gazı ve polis copuna rağmen direniş


Sahte sendika yasa tasarısının 25 Haziran günü görüşüleceğini öğrenen İzmir kamu emekçileri, akşam saat 18:00’de ani bir eylem örgütlediler. Aynı gün saat 14:00’de yapılan eylemde Ankara hazırlıklarını duyuran ve çağrı yapan kamu emekçileri, “yasakçı yasanın” mecliste onaylanmaya başlaması üzerine gerçekleştirdikleri akşamki eylemde öfkelerini dile getirdiler.

Konak Sümerbank önünde toplanan yaklaşık 200 kamu emekçisi buradan sloganlarla Basmane’deki DSP il binasına doğru yürüyüşe geçti. Fakat yürüyüş ana caddede polis tarafından kesildi. Bunun üzerine saat 19:00’da oturma eylemine başlayan emekçiler polis ablukasına alındı. Böylece eyleme destek vermek için gelen kamu emekçilerinin katılımı engellenmek istendi. Bunun üzerine 10-15 metre ilerde yeni katılımcılarla başka bir eylem örgütlendi. İki grubu çembere alan polis zaman geçtikçe takviyelerle gücünü de arttırdı.

Bütün uyarılara rağmen dağılmayarak eylemlerini devam ettiren emekçiler aralarına gelmelerine izin verilmeyen arkadaşlarına ulaşabilmek için ayağa kalkarak polis barikatına yüklendiler. Bu arbede sırasında polisin biber gazlı ve coplu saldırısına maruz kalan birçok kamu emekçisi yaralandı.

Polisin bu saldırısı da emekçileri dağıtamadı. Herşeye rağmen diğer gruplarla birleşen kamu emekçileri bu kez ana caddeninin tam ortasında oturma eylemi yaparak yolu trafiğe kapattılar. Caddeye bütün girişleri kapatan polis, arkadaşlarına ulaşmak isteyenlere de engel oldu. Eylem daha da ciddi boyutlara ulaşırken, polisle yapılan görüşmeler sonrası KESK adına açıklama yapan SES Şube Başkanı Mevlüt Ülgen; “mücadelenin burada bitmediğini, bundan sonra da devam edeceğini” söyledi ve eylem sert tartışmalara rağmen bitirildi.

25 Haziran’da saldırıya uğrayan kamu emekçileri 27 Haziran günü görevli polisler hakkında suç duyurusunda bulunmak için Konak Adliyesi’nde biraraya geldiler. Saat 12:00’de toplanan yaklaşık 250 kamu emekçisi attıkları solganlarla yapılan saldırıyı protesto ettiler.

26 Haziran günü ise KESK tarafından bir basın açıklaması yapıldı. “Yasakçı yasa”yı ve bir gün önce yapılan saldırıyı kınayan açıklama öncesi önlem alan polis, Konak Sümerbank önüne olağanüstü bir şekilde yığınak yaparak bütün yolları kesti.

SY Kızıl Bayrak/İzmir




İstanbul’da 25-26 Haziran KESK eylemleri...


25 Haziran: Coşkulu başlayan eylem
polis baskısıyla bitirildi!

25 Haziran günü, sahte sendika yasasının mecliste görüşüldüğü sırada, 250 kadar kamu emekçisi saat 18.30’da KESK Genel Merkez binası önünde toplanarak yürüyüşe geçti. Saraçhane Parkı’nda polis zayıf bir barikat kurmuştu. Emekçiler bu barikatı aşarak DSP Fatih İlçe Örgütü’nün önüne geldiler. Trafiği tek yönlü kapatıp, oturma eylemine başladılar.

Eylemde kararlı ve coşkulu bir tarzda sloganlar atıldı. “Hükümet yasanı al başına çal!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Çetelere kıyak, emekçiye dayak, bu abluka dağıtıacak!”, “Kurt kuş arı, kahrolsun İMF iktidarı!”, “İMF uşağı hükümet istifa!” sloganları en çok atılan sloganlar oldu.

Eylem sürerken polis de güç yığınağı yapıyordu. Yanısıra eyleme yeni katılanlara tehdit ve küfürler savuruyordu. Bu etkili oldu. Caddede eylemcilerden başka kimse kalmadı. Bu arada caddeye onlarca çevik kuvvet aracı ve panzer yığılmıştı.

Sendikacılar polisle diyologa girerek utanç verici bir tavır aldılar. Polisle pazarlık yaptılar, her tehditine boyun eğdiler. Böylece eylemin coşkusu da giderek düştü.

Polislin yolu trafiğe ve yayaların geçişine kapatarak saldırı hazırlığı yapmaya başladığı sırada kitle tekrar hareketlendi. Ama bu sırada polisle eylem komitesi anlaşmaya varmışlardı. Sendikacılar tarafından sıkıntılı bir bekleyişin ardından açıklama yapıldı. Konuşma her zamanki bildik sözlerle başladı. Önce ‘98 yılına vurgu yapıldı. KESK’in direnişçi kimliği, geleneği övüldü. Sonra mücadele süreci anlatılarak kitle yumuşatılmaya çalışıldı, sonuçta başarıldı da.

Bu durum karşısında kitle arasında iki eğilim başgösterdi. Bir grup dağılmaktan yana tavır alırken, diğer grup ise eylemi sürdürme eğilimindeydi. Sonunda sendikacıların dediği oldu. Her zaman yapıldığı gibi, mücadelenin süreceği yönlü ajitasyonla eylem bitirildi.

26 Haziran basın açıklaması:
Coşkusuz ve sönük...

KESK Genel Merkez binası önünde toplanan yaklaşık 100 kişilik kitle basın açıklaması yaptı. Eylem coşkudan uzak ve sönük başladı. Sloganlara kitlenin büyük bölümü katılmadı.
Sevil Erol basın metnini okudu. KESK’in kararlı olduğu, mücadelesinin süreceği, yılmayacağı; hükümetin anti-demokratik sendika yasasını çıkararak emekçilere sırtını döndüğü ve emekçilerin haklı taleplerini hiçe saydığı vurgulandı. Açıklamanın ardından eylem bitirildi.
Eylemde “Yaşasın grev, yaşasın toplusözleşme!”,“Toplusözleşme hakkımız grev silahımız!”, “Bombanız, gazınız vız gelir vız!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Faşist saldırı püskürtülecek!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Çeteci Kamu-Sen hesap verecek!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Asim-Sen, Yargı-Sen kapatılamaz!” sloganları atıldı.

SY Kızıl Bayrak/İstanbul




İhaneti aşmak için...


T. Can Özge

22 Haziran Ankara eylemi, KESK MYK’sının meclise endeksli eylem kararları sonucu, bir gece önceden şubelere açılan telefonlarla duyuruldu. Bu çağrı üzerine haberi duyabilenlerin katılımıyla bir eylem gerçekleştirilebildi. Sami Evren, kamuoyuna ve kitlesine açık yerlerde yaptığı konuşmalarda 15 Mayıs’tan itibaren üstü örtülemeyen uzlaşmacı, ihanetçi tavrını KESK’in direnişi şeklinde sunmaya çalışmış, 13 Mayıs tarihli 2. GYK toplantısından çıkan sonuç bildirgesinin 3. maddesinde “Temel taleplerimizi içermeyen sendika yasa tasarısının geri çekilmesini ve taleplerimize uygun bir içeriğe kavuşmasını sağlamak amacıyla merkezi bir Ankara eylemi yapılacaktır. Ankara’da yapılacak eylem, tasarının geri çektirilmesini sağlayana kadar sürecektir. Ankara eyleminin takvimi ve biçimi, yasa tasarısının Meclis Genel Kurulu’nda gör&um;şülme takvimi de dikkate alınarak; MYK tarafından belirlenecektir” şeklinde alınan karara rağmen 26 Mayıs’taki eylemi hava boşaltma eylemine dönüştürmüştür. Bu süreçten itibaren KESK MYK’sına olan güven iyice sarsılmış, alınan kararlar tabanın ileri unsurları tarafından eleştirilmiştir.

Mayıs ayından itibaren ileri ve dinamik unsurları sürekli ve sonuç almaktan uzak eylem biçimleriyle yıldırmaya, yormaya çalışan KESK MYK’sı 22 Haziran’da ihanetini satışla sonuçlandırmıştır.

Alelacele yapılan çağrıyla ilk elden toparlanabilen 4 bine yakın kamu emekçisi Ankara’ya yasayı geri püskürtme kararlılığıyla geldi. 12 Haziran eyleminin basıncıyla kolayından dönme kararını açıklayamayan MYK, yasanın görüşülmesi ertelenmesine rağmen saatlerce kitleyi alanda tuttu. Enerji-Yapı Yol Sen, Tüm Bel-Sen, Tarım Gıda-Sen’in, gerek merkezi olarak gerek şube düzeyinde dönme kararını tanımayacaklarını ve tepkilerini dile getireceklerini bildirmeleriyle Başkanlar Kurulu toplantısı yapıldı.

Toplantıdan çıkan alanda kalma kararı kürsüden açıklanmamasına rağmen zaten kararlı bir şekilde gelen kitle tarafından duyuldu ve büyük bir coşkuyla karşılandı. Bu karardan sonra yapılan GYK ve MYK toplantıları sonucunda Sami Evren kürsüye çıkarak açıktan dillendiremediği dönüş kararını “Ankara’da kalınacağı fakat alanda kalınmayacağı; haftasonu 2’şer saatlik oturma eylemleriyle direnişe devam edileceği; 25 Haziran’da alanda kalınacağı; 26 Haziran’da da illerden kitlesel gelişlerle eyleme devam edileceği” şeklinde açıkladı. Bu açıklama alanda kalmak üzere gelen emekçilerin tepkisine neden oldu ve yer yer tartışmalar, yuhalamalar yaşandı. Karara duyulan büyük öfke ve tepki, illerden gelenlerin yarıdan fazlasının dönüşüne neden oldu.Meclisle ortak çalışan MYK, yasanın mecliste 26 Haziran’da gör&ml;şüleceğinin garantisi varmış gibi mücadelede kararlı unsurları illere geri göndererek 25 Haziran’da yasanın geçmesine zemin hazırlamış oldu. 25 Haziran’da yasa maddelerinin meclisten hızla geçmesi üzerine ihanetinin üzerini örtmeye çalışan MYK, bu ihanetin farkında olan kitleye alanı göstererek sözdesüreçten aklanarak çıkmayı hedefledi. İleri ve devrimci unsurların KESK MYK’sının ihanetine rağmendrenişi seçmesi MYK kararlarını değil, kamu emekçilerinin 11 yıllık fiili-meşru mücadelesini sahiplenmesi sonucu gerçekleşti. Bu durum alana, kürsüden attırılmaya çalışılan “İşte direniş, işte KESK!” sloganının doğru dürüst sahiplenilmemesi şeklinde yansıdı.Yaklaşık yarım saat süren direniş sonrası dağılan kitle şubelerde toplandığında MYK kararları açıktan eleştirildi. Yakın illerden MYK’nın de&currn;il, insanların iyi niyetli çabası sonucu çağrılan emekçilerin gelişi MYK kararıyla engellendi. Kamuoyuna yasa geçse de tanımayız tarzı açıklamalar yapan Sami Evren’in aynı akşam televizyonlara çıkarak, “yasa geçti KESK ne yapmayı düşünüyor” sorusuna fiili-meşru mücadele hattının terkedilmeceği, yasanın alanda parçalanacağı açıklamasını değil de Cumhurbaşkanı’nın yasayı veto edceğine olan inancını dile getirmesi şubelerde toplanan üyelerin tepkisine neden oldu. Sami Evren’in her fırsatta sürecin tek sorumlusu gibi Kamu-Sen’i hedef göstermesi, sanki bu anlayışla aynı platformlarda yer almamış, aynı kararlara imza atmamış gibi saldırması, satış sonrası tabana dönük üye kazanma, bürokratik yapılanmasını sağlamlaştırma niyetinin bir göstergesidir.

Bu süreç KESK’e hakim reformist-uzlaşmacı anlayışların ihanete varan çizgisini açığa çıkardığı kadar 11 yıllık fiili-meşru mücadelenin yürütücüsü ileri ve dinamik unsurların hala varlığını sürdürmeye devam ettiğini de ortaya çıkarmıştır.

Sendika ve şubelerde sürecin bir değerlendirmesi yapılırken MYK’nın tavrı ve tarzını niyetten bağımsız değerlendirmek; alınan kararları beceriksizlikle, öngörüsüzlükle ve deneyimsizlikle açıklamaya çalışmak; sınıfın değil de siyasi grup çıkarlarının kaygısıyla hareket etmek bu ihanetçi çizgiye ortak olmak anlamına gelecektir. Kamu emekçilerinin 11 yıllık, sınıfın yüzyılı bulan mücadele deneyimi ortada dururken süreci deneyimsizlik ve beceriksizlikle açıklamak mümkün değildir. İlerici, devrimci ve iyiniyetli tüm unsurlar süreci böyle değerlendirmek durumundadır. Ancak böylesi bir değerlendirmeyle KESK MYK’sının ihanetçi tutumu aşılabilir. Herşeye rağmen süreç kaybedilmiş değildir. Büyük bir olasılıkla MYK’dan Cumhurbaşkanı’na faks çekme eylemleri ve örgütlenme kpanyası kararı çıkacaktır. Cumhurbaşkanı’na yasayı veto ettirecek gücün faks makinalarının değil tabanın gücü olduğunu düşünen ve 11 yıllık fiili-meşru mücadelesine sahip çıkan ilerici, devrimci, bilinçli tüm üye ve yöneticiler KESK MYK’sına merkezi bir Ankara eylemi ve direnişi kararı aldırma yönünde basınç oluşturmalıdır. Devletin saldırısından çok MYK kararlarının yarattığı g&uum;vensizlik ve umutsuzluğa rağmen mücadelesine sahip çıkmaya niyetli ciddi bir potansiyelin varlığı ortadadır. Bu potansiyeli toparlama görev ve sorumluluğu her zaman olduğu gibi yine ilerici ve devrimci unsurların irade ve çabasına bağlıdır.