30 Haziran'01
Sayı: 15


  Kızıl Bayrak'tan
  Konya Tatbikatı aynasından yansıyanlar
  ABD-İsrail-Türkiye ittifakı...
  Ek vergiler krizin yeni taksididir..
  Fazilet Partisi kapatıldı
  Sivasın katili sermaye devletidir
  Kamu emekçileri hareketi
  Sınıf hareketi
  Ölüm Orucu ile dayanışma etkinlikleri
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/9
  PKK-DÇS: Teslimiyet ve tasfiye süreci derinleştiriliyor
  Otadoğu
  Kapitalizmin kadın sağlığına genel etkileri
   Uluslararası hareket
  Ölüm Orucu direnişçilerinden mektup
  Müzik ve politik mücadele
  Politik çıkmaza doğru sürüklenen ÖDP
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Aymasan direnişi kritik bir safhada...

Oyunları bozalım, birliğimizi ve
sınıf dayanışmasını güçlendirelim!..


Aymasan direnişi birinci ayını bitirmiş bulunmakta. Direniş ikinci ayından gün alırken yeni sorunlarla karşı karşıya. Patron ve devlet direnişin bitirilmesi ve birlikteliğin bölünmesi için çeşitli manevralar yapmakta. Patron, direnişin başladığı günden bu yana defalarca görüşme yapmasına rağmen, çözüm üretecek hiçbir teklif getirmemiştir. Daima sürüncemede bırakarak insanları beklenti içinde sokmuştur.

Son olarak da içerideki hammadde ve bazı mamulleri dışarı çıkarmak için oyunlar oynamaktadır. Elinde bulunan hammadde ve mamulleri, işçilerin alacak ve teminatlarına karşılık olarak bir depoya çıkarıp satarak, işçilere ödeme yapmayı teklif etmiştir. Bu teklif sendika avukatlarının teklifiyle boşa çıkarılmış durumdadır. Sendika bu mamul ve hammaddeyi dışarıya ancak kendi kontrollerinde çıkarabileceklerini söylemiştir. Yapılan satışın parasının işçilerin oluşturacağı bir komiteye verilmesini, bunun kıdem tazminatlarına mahsuben değil sadece maaş alacaklarına mahsuben kabul edilebileceğini belirtmiştir. Bu teklif de patronlar tarafından kabul edilmemiştir.

Patron bu oyunla işçiler arasında ayrım yaratmaya çalışmıştır. İçerideki mallarını paraya çevirmenin hesabını yapmaktadır. Bu hesap şu anda geri tepmiştir. İşçiler arasında ayrım yaratma oyunu, varolan ayrılıkların ortadan kalkarak tam bir birlikteliğin sağlanmasına yolaçmıştır. Burada bilinçli işçilere çok büyük bir görev düşmektedir. Bu fırsatı değerlendirerek direnişin kaderini belirleyebilecek adımların atılmasını sağlamak gerekir.

Devlet ise kolluk güçleriyle direnişin bitmesi için her fırsatı değerlendirmeye çalışmaktadır. Polisler kendilerine yakın olan işçilerin kafasını bulandırmak için yapılanın yasal olmadığını söyleyip duruyorlar. Patronun tazminatları yatırdığı andan itibaren çadırı kafalarına yıkacakları tehditini savuruyorlar. İşçilere “iyi polis” rolü oynayarak kafalarında çelişki yaratmaya çalışıyorlar. Sendikanın neden haciz koydurmadığını, yasal işlemlere başlamadığını soruyor, böyle giderse hiçbir şey kazanamayacaklarını söylüyorlar. Sendikanın yasal işlemlere başlamasının çıkışları peşin olarak kabul etmiş olduğunu iyi bilen bu patron yalakaları, işçilere adeta avukatlık yapıyor. Bu konuda hala bir çok işçinin kafasının karışık olduğu görülmektedir. Bu giderilmezse eğer ileride sorun yaratabilir, öncü iş&ccedi;iler bunu da gözetmek durumundalar.

İşçi arkadaşlarımız şunu bilmeli, ve bu konuda net olmalıdırlar: Bu ülkede mahkemelere intikal eden bir dava, hele de bu işçilerin patrona karşı açmış olduğu bir davaysa, yıllarca sürer. Sonuçta alacaklarını almak mümkün olsa da, enflasyonun bu denli yüksek olduğu bir ülkede alacaklar sıfıra inecektir. İşçiler şunu da açıkça görmelidirler: Haciz koydurabilecekleri sadece mamul ve hammaddedir. Bu da ustaların söylediklerine göre ancak 200-300 milyar TL. civarında bir para eder ki, bu mamuller mahkeme yoluyla satılırsa ele geçecek para çok çok daha düşük olacaktır. Onun için Aymasan işçilerinin tazminatlarını ve alacaklarını mahkeme yoluyla alabilmeleri şu anda imkansızdır.

Tek yol direnerek işlerine geri dönmeleridir. Çünkü son krizle birlikte ülkede işsiz sayısı on milyonları bulmuş durumda ve tarımda uygulanacak yıkım programıyla bu sayı daha da artacaktır. Aymasan işçisi örgütlü gücünü iyi kullanarak zoru başarmalıdır. Bunu kimse için değil kendisi ve çocuklarının geleceği için yapmalıdır. Bir başka yerde iş bulsa bile sigortasız, ikramiyesiz, mesaisiz ve daha fazla çalışmak zorunda kalacaktır büyük bir olasılıkla. Hiçbir sosyal hakkı da olmayacaktır. Bunlar gözardı edilmemelidir.

Polislerin işçilerin kafalarını bulandırdığı diğer bir konuysa, gelen ziyaretçilerin yarattığı şikayetlerdir. Bu da bazı işçilerin kafasını karıştırmış durumdadır. İşçilerin kafasına gelenlerin iyi niyetle gelmediği düşüncesi sokulmaya çalışılmaktadır. Niyetleri işçilerin ziyaretçilerle olan diyalogunu bozmak ve direnişle dayanışma amaçlı ziyaretlerin önünü kesmektir. Çünkü ziyaretçiler ne kadar çok olursa, direnme gücünün o denli artacağı aşikardır.

Bazı işçilerse “iyi polis” oyununa inanmış durumdalar. Bu işçi kardeşlerimiz hala dost ve düşmanın farkına varabilmiş değiller. Direnişin ilk gününden bu yana onları yalnız bırakmayan sınıf dostlarının tek bir amacı vardır, o da bu direnişin başarıya ulaşıp işçilerin işlerine geri dönmesidir. Ve bu sınıf dostları bu oyunlara yeni rastlamamışlardır. Şunu iyi bilmeliler ki, bir direniş ne kadar kendi içinde yalnızlığa terkedilirse, o kadar çabuk yenilgiyle sonuçlanır. Ama ne kadar çok direnişle dayanışma büyütülüp destek sağlanırsa, başarı ve zafer de o denli yakınlaşır.
Biz sınıf dostları olarak şunu ilk gün de söyledik ve daima söyleyeceğiz: Bu direniş Aymasan işçisinden çok tüm sınıf bilinçil işçilerin direnişidir. Bizim kazanımımız bütün bir sınıfın kazanımıdır. Bu uğurda devletin kolluk güçleri tarafından düzenlenen oyunların bizim için bir önemi yoktur. Er ya da geç bu işçi dostlarımız, gerçek dostlarını ve düşmanlarını görecektir.
Aymasan direnişinde başarı bilinçli işçilerin omuzlarındadır. Onlar, bundan sonra daha çok çalışmak zorundadır. Aymasan direnişinin başarısı, sınıfın başarısı olacaktır. Onun için sınıf dostlarının da bu direnişin başarıya ulaşması için maddi ve manevi desteği hız kaybetmeden örgütlemesi gerekmektedir.

Yaşasın Aymasan direnişimiz!
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Krizin faturası kapitalistlere!




Sınıf hareketinden kısa kısa...


Beykoz Deri’de fabrikayı
terketmeme eylemi

Sümer Holding’e bağlı Beykoz Deri Kundura Fabrikası işçileri, 3 aydır maaşlarının ödenmemesinden dolayı fabrikayı terketmeme eylemi gerçekleştirdiler. Fabrika önünde toplanan işçiler adına konuşan Türkiye Deri-İş Sendikası Beykoz Şube Başkanı Kemal Köse, fabrikada çalışan 650 kişinin maaşlarının 3 aydır ödenmediğini ve zor durumda kaldıklarını belirterek, eylemi bu nedenle gerçekleştirdiklerini söyledi. Köse, “8 bin işçi, özelleştirmeden kaynaklanan nedenlerle 3 aydır maaş alamıyoruz. Sesimizi duyurmak için Meclis’te konuşmadığıımız parlamenter kalmadı. Sonunda canımıza tak etti. Fabrikanın yönetimine el koyduk. Buradan sonuç alıncaya kadar eylemimize devam edeceğiz” dedi. İşçiler 28 Haziran 2001 tarihinde Paşabahçe Meydanı’nda basın açıklaması yaparak fabrikaya kadar yürüme kararı aldılar.

Gaziantep: İşçilerden otoban ücretlerine protesto

Gaziantep’te Nakliyeciler Sitesi’nde çalışan 500 işçi, otoban ücretlerine %200 zam yapılmasını protesto etti. 23 Haziran Cumartesi günü saat 14.00’te iş bırakan nakliyecilerin talebi yapılan zammın geri alınması idi. İşçiler aldıkları paranın yaşamlarını idame ettirmek için yetmediğini belirttiler.

Türkbank çalışanlarından eylem

Türk Ticaret Bankası’nın kapatılması kararına karşı Türkbank çalışanları Ankara’nın işlek caddelerinde 100 araçlık konvoy oluşturarak, araçların üzerinde “Türkbank bizimdir, bizim kalacak!”, “88 yıllık Türkbank kapatılamaz!” yazılı döviz taşıdılar. Ayrıca kırmızı ışıklarda durarak “Türkbank kapatılamaz!” sloganları atıldı. Aynı tarz eylem İstanbul’da gerekleşti.

Bursa’da ise Orhangazi Parkı’nda toplanan grup adına Türkbank Bursa Emekliler Derneği Başkanı Niyazi Balkan bir basın açıklaması yaptı. Eylem sırasında “Türkbank onurumuzdur!”, “Türkbank bizimdir, bizim kalacak!”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz!” sloganları atıldı.

Aliağa Belediyesi işçilerinden eylem...

15 gün önce Aliağa Belediyesi’nde zorunlu ücretsiz izne çıkartılan işçilerin eylemleri belediye binasının önünde devam ediyor. Şu anda ilk grupta bulunan 66 kişi eylemde. Bu işçilerin zorunlu izinleri Cuma günü sona ererken, ikinci 66 kişilik grup da Cumartesi günü zorunlu ücretsiz izne çıkartılacak.

Pazartesi günü yapılan basın açıklamasına işçi ve işçi ailelerinin yoğun katılımı oldu. Miting havasında geçen basın açıklamasında Genel-İş 5 No’lu Şube Başkanı Murat Hançer “haklarını alıncaya kadar eylemlerine devam edeceklerini” açıkladı. Perşembe günü yapılacak olan toplu iş görüşmelerinden bir sonuç çıkmazsa eğer grev kararı alınacağını bildirdi.

Belediye Başkanı Hakkı Ülkü, işçilerin direnişini kırmak amacıyla işçilerle birebir görüşmeye çalışıyor. Daha önce de tehditvari açkılamalarda bulunan Belediye Başkanı TİS görüşmelerinde de işçileri “0” zamma mahkum etmeye çalışıyor. Tüm bunlara karşı işçilerin eylemleri devam ediyor. Şu anda eylemde olan işçilere çalışan işçiler de iş yavaşlatarak destek veriyor.



Öncü İşçi İnisiyatifi’nin “Sermayenin sömürü ve yıkım
politikalarını reddedelim, birleşik mücadeleyi örgütleyelim”
eksenli siyasal kampanyası...

Planlı ve yoğun çalışma


İşyerlerinde örgütlü sendikalar işten atmalar vb. saldırılar karşısında sessiz ve ihanetçi konumlarını sürdürerek, binlerce işçinin tensikata uğradığı bir dönede işçilere sözde iş güvencesi yasa tasarısını desteklemelerini öğütlüyorlar. Oysa yasalaştırılmaya çalışılan tasarının iş güvencesi yerine işten atılmaları kolaylaştıran ve kıdem tazminatlarını ortadan kaldıran bir tasarı olduğu biliniyor.

Öncü işçi inisiyatifi olarak, sermayenin genel saldırıları karşısında tabandan bir karşı duruşu örgütlemek için, iki hafta kadar önce “Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi”, “Sermayenin sömürü ve yıkım politikalarını reddedelim, birleşik mücadeleyi örgütleyelim” şiarı altında başlattığımız siyasal kampanyamız devam ediyor. Planlı ve hedefli olarak yürüyen faaliyetimizi imza kampanyası, salon ve duvar afişleri, panel vb. araç ve etkinliklere konu etmeyi düşünüyoruz.

Kampanyamız ilk önce işten atılmalar ile genel saldırıları içeren çağrı metninin imzaya açılmasıyla başladı. Çağrı metnine, İkitelli, Okmeydanı, Gaziosmanpaşa’dan tekstil işçileri, Şişecam, Belediye-İş 2 No’lu Şube temsilcileri, çorap işçileri, K.Çekmece, Avcılar belediye işçileri, ABM Tekstil, Can Tekstil, Aktaş Plastik, Ercan Tekstil, Cengiz Tekstil, Üçdal Tekstil, Erkül Kozmetik, Ecem Tekstil işletmelerinden 350’ye yakın imza toplandı. Şimdi de bu çalışmayı güçlendirmek ve sorunu işçilerin gündemine taşımak için salon afişlerimizi kullanmayı düşünüyoruz.

Yürüttüğümüz faaliyet genelde olumlu tepkilerle karşılandı. Gittiğimiz işletmelerde işçilerle işten atılmalar ile sözde iş güvencesi yasa tasarısının ne anlama geldiği üzerine tartışmalar yürüttük. Birçok işletmede bu tartışmalar doğal toplantılara dönüştü. Bu toplantılarda da taban örgütlülüğüne dikkat çektik. Öncü İşçi İnisiyatifi’nin tanıtımı ile yürüttüğümüz kampanyanın amacını anlattık. Hedeflediğimiz işletme sayısını yakalayamasak da yine de sorunu işçilerin gündemine taşıdığımızı düşünüyoruz. Bunun örneklerinden biri bir belediye işçisinin, “Daha önce biz iş güvencesi yasa tasarısının çıkması için imza toplamıştık. Şimdi ise bu tasarının iş güvencesi sağlamadığını biliyoruz. Bu kez tasarıya karşı imzaaıyorum” demesidir. Bu örnek, sorunun işçilerin gündemine girdiğini gösteriyor. Yine bir başka olumlu yön ise bir dizi işletmede ileri işçilerin çalışmamızın doğal yürütücüsü olmaları idi. Buralarda imza kampanyası tümüyle bu işçiler üzerinden yürütüldü.

İşçi inisiyatifi olarak yürüttüğümüz faaliyetin işçiler üzerinde genel bir etki bırakarak maddi güce dönüşmesinin ancak, faaliyetimizi sürekli ve etkin kılmakla mümkün olacağını biliyoruz. Bunun için kampanyamızı değişik araç yol ve yöntemle sınıfın geniş kesimlerine taşımayı düşünüyoruz. Önümüzdeki günlerde aynı şiarlar üzerinden çıkaracağımız duvar afişleri, panel, toplantı vb. etkinliklerle faaliyetimizi sürdüreceğiz.

Bir Öncü İşçi İnisiyatifi çalışanı




Çağrımızdır!


Sermayenin çalışanlara dönük saldırıları artarak devam ediyor. Peşpeşe yapılan zamlarla, kırpılan ücretlerle, özelleştirmelerle ve yaygınlaştırlan işten atmalarla krizin faturasını bize ödetmeye çalışmaları yetmedi. Şimdi de elimizde kalan son sosyal haklarımıza el koymaya hazırlanıyorlar. Bugün gündemde olan sözde işgüvencesi yasa tasarısı ile birlikte kıdem tazminatlarını ortadan kaldırmak istiyorlar. Meclisteki iş güvencesi yasası, bizler için iş güvencesi sağlamadığı gibi, kıdem tazminatı kaldırılacağı için işten atılmalar daha da kolay hale getirilecektir.

Bu saldırılara karşı sessiz kalmamak, harekete geçerek birleşik mücadeleyi bir an önce örgütlemek gerekiyor. Biz aşağıda imzası olan işçi ve emekçiler, bu saldırılar karşısında sessiz kalmayacağımızı, sömürü ve zulüm politikalarına karşı duracağımızı ilan ediyoruz. Tüm işçi ve emekçileri kendi kaderine sahip çıkmaya, bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz!

*Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
*Sermayenin sömürü ve yıkım politikalarını reddedelim!
*Birleşik mücadeleyi örgütleyelim!

İkitelli’den teksil işçileri, Şişe-Cam’dan bir grup işçi, Bir grup çorap işçisi, Belediye-İş 2. No’lu Şube’den temsilciler, Küçük Çekmece Belediyesi’nden işçiler, Avcılar Belediyesi’nden işçiler, Aktaş Plastik işçileri, Ecem Tekstilden işçiler, Cengiz Tekstilden işçiler, Üçdal Tekstilden işçiler, ABM Tekstilden işçiler, Gedikpaşadan ayakkabı işçileri, Gaziosmanpaşa’dan tekstil işçileri, Okmeydanı’ndan tekstil işçileri, Erkul Kozmetik’ten işçiler, Can Tekstil’den işçiler, Esenyurt’tan inşaat işçileri




Beykoz Sümerbank işçileri eylemde...

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!


Sümerbank işçilerinin maaşları üç aydır ödenmiyor. Maaşların ödenmemesi nedeniyle hemen tüm Sümerbank işletmelerinde çeşitli eylemler hayata geçiriliyor. Bu eylemlerin sonuncusu Beykoz’daydı.

Sümerbank Beykoz Kundura Fabrikası işçileri 28 Haziran Perşembe günü kitlesel bir basın açıklaması yaptılar. Fabrikadaki memurları iki gündür çalıştırmayan işçiler Perşembe sabahı memurları fabrikaya almadılar. Yapılan basın açıklamasına Tekel işçilerinin yanısıra direnişteki Aymasan işçileri, Paşabahçe Cam işçileri, bölge halkı da anlamlı bir destek verdi. Basın açıklamasına yaklaşık 1500 kişi katıldı. Spor salonu önünde toplanan işçiler Paşabahçe meydanına kadar yolu tek taraflı trafiğe kapatarak yürüdüler. Yürüyüş sırasında Kundura Fabrikası işçileri daha çok “Hükümet istifa!”, “Yaşasın işçilerin birliği!” sloganlarını attılar. Bunun dışında kundura fabrikası işçileri durgun ve tutuktular. Eyleme renk ve coşku katan ise 1 aydır direnişte olan genç Aymasan işçileri oldu. leme yaklaşık 40 Aymasan işçisi katıldı. Aymasan işçileri eylem boyunca sık sık “Direne direne kazanacağız!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Yılgınlık yok direniş var!”, “Beykoz işçisi yalnız değildir!”, “Aymasan işçisi direnişin simgesi!”, “Birlik mücadele zafer!”, “Vatandaş uyuma kurda kuşa yem oma”, “Bayram Meral istifa!” gibi sloganlar attılar. Meydana geldiklerinde polisle bir sürtüşme yaşayan Aymasan işçileri kararlı duruşlarıyla geri adım attırdılar . Basın açıklamasından sonra marşlarla kitleyi coşarak, eylemi bir mitinge çevirdiler. Daha sonra Aymasan işçileri toplu olarak kendi işyerlerine döndüler.

Basın açıklamasına iş bırakarak katılan Paşabahçe işçileri de coşkulu ve kararlıydı. Onlar da polisle bir tartışma yaşadılar ama sonunda geri adım atmak zorunda kalan polisler oldu.

Basın açıklamasına bir başka katılım ise Tekel’den oldu. Tekel işçileri eylem boyunca hemen tüm sloganları gür bir şekilde haykırdılar. Alana sınıf kardeşliğinin ve dayanışmasının soluğunu taşıdılar.
Basın açıklamasında, hükümetin artık işçilerin sabrını taşırdığı; yaşanan sorun hakkında şimdiye kadar tüm milletvekilleriyle, bakanlarla ve başbakanla görüşüldüğü; eğer sorun bundan sonra da çözülmezse daha büyük eylemlerin yapılacağı vurgulandı.

Türk-İş 1. Bölge Başkanı’nın konuşmaları ise yuhalamalarla, “Bayram Meral istifa” sloganları ile kesildi. İşçilerin yanında olduğunu söyleyen bölge başkanına satış sözleşmelerindeki tavırları hatırlatılarak yuhalandı. İşçiler hükümetten ve Türk-İş bürokratlarından bir şey beklemediklerini, tek güvencelerinin kendi güçleri ve sınıf dostlarının desteği olduğunu vurguladılar.

İMF yasaları meclisten jet hızıyla geçiyor. Ülke emperyalizme peşkeş çekiliyor. İşçi ve emekçilere de bu şartlarda direniş çadırlarının sayısını arttırmaktan, meydanları çınlatmaktan başka bir yol kalmıyor. İşçiler en kısa zamanda tüm sınıf dostlarıyla birleşip ortak düşmana karşı savaşmak zorundadır. Artık bugünden sonra işçiler sadece kendi işinin değil çocuklarına nasıl bir dünya bırakacağının kaygısını da duymak zorundadır.

Direne direne kazanacağız!
Yaşasın sınıf dayanışması!
Kurtuluş yok tek başına,
ya hep beraber ya hiçbirimiz!