Politik çıkmaza doğru sürüklenen ÖDP
PM Bunalımı Derinleştiriyor
Politik, örgütsel ve hukuksal açıdan değerlendirildiğinde son PM kararları,
bunalımı, partinin özgün karakterini koruyarak aşmak bakımından bir olanak
sunmamakta; tersine, çözümsüzlüğe doğru sürüklenişi hızlandırmaktadır.
Bu karar ertesinde, Partimizin İstanbul ve İzmir İl örgütlerinde ortaya
çıkan, şiddet kullanmanın eşiğine varan gerilimler, Genel Merkeze egemen
olan anlayışın doğuracağı sakıncaları görebilmek için başkaca bir kanıt
gerektirmemektedir.
Politik Çıkmaz
Bu karar, partimizde daha çok SEP konusundaki hükmü nedeniyle, parti-içi
demokrasinin çiğnenişi bağlamında tartışılmakla birlikte, en az bunun
kadar, politik yönelimi konu alan 1. Maddesiyle de önemlidir. Çünkü bu
kararla, partiye egemen olan yöneliş; program, tüzük, konferans kararları
ve yerleşmiş teamüllerden partiyi uzaklaştırarak; ÖDPyi hızla bir
politik çıkmaza doğru sürüklemektedir.
Kararda denmektedir ki: PM İkinci Büyük Konferans/Kongre ve 5 Mayıs
2001 tarihli 6. Olağan PM kararlarından hareketle, sosyal demokratlardan
sosyalistlere tüm solun, tüm ezilenlerin ve toplumsal muhalefet örgütlerinin
neo liberalizmin tahribatına karşı ve özgürlükçü, demokratik bir Türkiye
için alternatif bir program doğrultusunda ortak mücadelesini örerek,
Genel Başkan ve MYK tarafından yürütülmekte olan bir tür gökkuşağı oluşturulması
yönündeki çalışmaların sürdürülmesi ve ihtiyaç duyulan girişimlerde bulunulması
hususunda MYKyı görevlendirir.
Konferans kararı, özgürlük ve demokrasi talepleriyle emeğin kurtuluşu
mücadelesi arasındaki zorunlu bağları somutlaştırmamasına karşın ortak
mücadele örme görevini, Emek egemen bir demokrasi doğrultusunda,
ufkunu burjuva temsili demokrasisi ile sınırlamadan, doğrudan demokrasinin
özelliklerini geliştirme yönünde, söz, yetki ve kararın halkta olacağı
devrimci bir demokrasi perspektifiyle sürdürme ön-koşuluna bağlamıştır.
Öte yandan konferans kararları, bu ortak mücadelenin aşağıdan yukarıya
örülmesi, somut ve belirgin taleplerle oluşturulan bir mücadele
hattı geliştirilmesi yoluyla gerçekleştirmesi gereğinin altını çizmektedir.
Oysa, bir tür gökkuşağı oluşturulmasından neyin murat edildiği
hala meçhuldür. Üstelik gökkuşağı politik bir kavramı ifade
etmeyen, anlamı ve içeriği belirsiz, kişiye göre değişebilen edebi bir
tasvirden ibarettir.
Bu kararla birlikte ÖDP, 1. Konferans öncesinde parti içine sindirmeyeceğini
açıkça ortaya koyduğu için gündemden kaldırılan Özgürlükçü Demokratik
Cumhuriyet zorlamasına bir kez daha uğratılmaktadır,
Genel Başkan ve Başkanlık Kurulunun herhangi bir kurul kararı ve
bir siyasal plan olmaksızın CHP ve CHPden ayrılanlarla kuralsız,
usulsüz, yukarıdan ve perde arkasından giriştikleri
görüşmelere yasallık kazandırılmak istendiği apaçıktır. Ama böylece, aşağıdan,
toplumsal mücadele alanından beslenmeyen görüşmeler
yoluyla ortak mücadele örülebileceği yolunda bir yanılsama
da yaratılmış olmaktadır.
Partimizin ittifak gereksinimini, programatik hedefi olan emekçilerin
iktidarı perspektifi yerine, temsili demokrasi çerçevesinde
yukarıdan seçim ittifakları ile sınırlayan ve partimizin tarihsel
amacı olan sosyalizmin gereklerinden türetilmiş bir talepler
dizgesinden de yoksun olarak girişilen bu ilişkilerin, ÖDPnin siyasal
kişiliğini aşındıracağı açıktır.
En az bunun kadar önemli bir başka nokta da partinin temel kabullerinin
çarpıtılması ve eğilip bükülmesiyle girilen bu yönelimin, ÖDPnin
iç bunalımını daha da derinleştirecek olmasıdır.
Emrivakilerle tutulmuş olan bu yola, bir oldu bitti ile girmeyi kabullenen
PM böylece, partimizin program hedeflerinin gerçekleştirilmesinin önüne
bizzat kendisini koymuş olmaktadır.
(Ertuğrul Kürkçünün Sekterizme ve Tasfiyeciliğe Hayır!
başlıklı açıklamasından alınmıştır... Başlık Kızıl Bayrak tarafından konulmuştur...)
Özgürlükçü ÖDPde tırmanan
zorbalık!..
Bir süredir Özgürlük ve Dayanışma Partisinde süregiden
gerginlik en sonunda, İzmirde bazı parti üyelerine yönelik saldırıyla
tehlikeli bir şekilde tırmanmış bulunuyor.
İzmirde bir grup parti üyesinin toplantı yapmasını Ufuk Uras,
Oğuzhan Müftüoğlu yanlısı bir grup şiddete başvurarak önlemeye çalışmıştır.
Aşağıda imzaları yazılı ÖDP MYK üyeleri şu anda halen sürmekte olan
gerginliği gidermek amacıyla Ufuk Urasa aşağıdaki uyarı metnini
göndermişlerdir. 18.6.2001
ÖDP/Sosyalist Eylem Platformu
Enformasyon Bürosu
Ufuk Urasa,
Parti Danışma Meclisinde ve Parti Meclisinde ÖDP/SEPi
yasaklama, bütün ÖDP/SEPli ilçe yöneticilerini görevden
alma ve bütün bunların büyük konferansı ÖDP/SEPsiz yapmaya
yetmeyeceği gerçeğinden hareketle de tüm ÖDP/SEPli büyük konferans
delege ve üyelerini Partiden ihraç etme yolunda aldığınız
kararlarla, partide bilerek son derecede tehlikeli bir provokasyon ortamı
yarattınız.
Şimdi, şu anda (18 Haziran 2001 Pazartesi, saat 20.20) kışkırtmalarınızın
ilk sonucu İzmirde alınmıştır. Militanlarınızın, üyelik haklarını
kullanarak toplantı yapmak isteyen bir grup parti üyesine kaba güçle
müdahalede bulunması üzerine, ÖSP yönetici grubunun göze aldığı
istenmeyen bir çatışma meydana gelmiştir. PMde bir üyenin ÖDP/SEP
üyelerini dövüp, atma önerisi hayata geçirilmeye başlanmıştır.
Ya duruma müdahale edin, militanlarınızı çekin, üyelerin toplantı özgürlüğünü
tanıyın ve en kısa zamanda ÖDP/SEPle ilgili kararı ve tasfiye
planını ortadan kaldırın ya da hemen bir, en geç iki hafta içinde Büyük
Konferansı toplayarak, bu ihtilafın politik olarak çözümüne fırsat
verin.
Bunun dışında devrimcinin devrimciye karşı uyguladığı her şiddet yeltenişinden
sizler sorumlu olacaksınız./18.6.2001
Gülseren Pusatlıoğlu, Hakan Öztürk, Veysi Sarısözen,
Günay Kubilay, Mustafa Kahya, Yaşar Tarakçı.
(Metnin başlığı Kızıl Bayrak tarafından konulmuştur...)
İşkence sistematik olarak
devam ediyor!..
26 Haziran Birleşmiş Milletler İşkence Mağdurları ile
Dayanışma Günü
26 Haziran Birleşmiş Milletler İşkence Mağdurları ile Dayanışma
Günüdür.
İşkencenin ve işkence mağdurlarının tartışılacağı bugün de, hala Türkiyede
işkence sistematik olarak devam ediyor.
Her ne kadar devlet yetkilileri tarafından, işkence olayları münferit
birkaç olay gibi gösterilmeye çalışılsa da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
tarafından, Türkiye aleyhine verilen kararlardaki artış dahi gerçeği
ortaya koymaktadır.
Türkiye, işkenceyi önlemeyi amaçlayan birçok uluslararası sözleşmeyi
imzaladığı gibi, CMUK 135/A Maddesi de işkenceyi yasak bir sorgu
yöntemi saymaktadır. Ancak, yazılı hukuk ile uygulama arasındaki
fark çok açıktır. İşkence, yazılı hukuk ile yasaklanmış olmasına karşın
sistematik olarak uygulanmaktadır.
İşkence uygulayanlar yargılanmamakta, yargılananlar ise yeterli biçimde
cezalandırılmamaktadır.
Ayrıca önemli bir sorun da işkencenin belgelenmesidir.
Türkiyede halen resmi bilirkişilik kurumu geçerlidir. Yargı organları,
tüm bağımsız hekim raporlarının Adli Tıp Kurumu tarafından onayını istemektedirler.
Oysa ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da görüldüğü gibi,
işkencenin belgelenmesinde, bağımsız hekim raporları esas alınmalıdır.
Bizler insan hakları savunucuları olarak, işkenceye karşı mücadelemizi
sürdürürken, tüm toplumu işkenceye karşı tavır almaya çağırıyoruz.
İHD İstanbul Şubesi
25 Haziran 2001
Her yer Bergama hepimiz Bergamalıyız!..
Başbakanlığın, TÜBİTAKın Bergama-Ovacık Altın Madeni
için hazırlamış olduğu rapora dayanarak, İlgili kurumlara altıncı
şirkete, işletme izninin verilebileceğine dair emirlerinin iptali istemiyle,
İzmir 1. İdare Mahkemesine açılan dava sonuçlanmış ve Başbakanlık emri
iptal edilmiştir .
Böceklerin, çiceklerin, kuşların, kuzuların, ağaçların
avukatı; Senih Özaya ve onun şahsında, yıllardır yürüttükleri
hukuk mücadelesi ile Bergamalı köylülelerin direnişine desteklerini
kararlılıkla sürdüren Hukukçu dostlara yürekten sevgiler, saygılar.
Bilimsel, çevresel, kamusal ve hukuksal olarak defalarca mahkum
edilmiş olan, Bu mahkeme kararıyla, Bergama altın madeni için, hazırladığı
raporla yeniden işletme izninin verilmesini sağlayan TÜBİTAK da mahkum
edilmiştir. Bu karar aynı zamanda TÜBİTAKın bir bilim kuruluşu
değil, ulusötesi sermayenin ucuz memurları olduğunu da teşhir etmiştir.
Mücadele yine bitmedi, bitmeyecek. Ulusötesi sermaye, Türkiye
topraklarını siyanür havuzuna çevirmede, bir eşik olarak görülen Bergamadan,
Kaymazdan, Artvinden, Gümüşhaneden, Eşmeden,
Bayramiçden içeri sokulamayacaktır.
Türkiyenin 600 ayrı noktasında arama ve işletme ruhsatı almış oldukları
madenlerin, hisse senetleri, uluslararası borsalarda, ticaretini yapacak
kadar kendine güvenen bu şirketlere, 600 ayrı yöreyi Bergamalaştırarak
yanıt verilecektir. O kağıtları onlara yedireceğiz. (...)
Her Yer Bergama Hepimiz Bergamalıyız!..
KİMDAKSİ
Kimya Madenciliğine Karşı Sivil İnisiyatif
|