İşçi sınıfının örgütlü-birleşik mücadelesi
tayin edicidir (1 Mayıs konulu özel sayımızdan alınmıştır...) İşçi ve emekçi kardeşler! Yaklaşan 1 Mayısın da bizi çağırdığı mücadele, sermayenin yıkım
saldırısına karşı haklarımızı koruma ve saldırıyı püskürterek yeni haklar
ve mevziler kazanma mücadelesidir. Köleleştirme saldırısına karşı özgürlük
mücadelesidir. Böyle bir mücadelede, tescilli hainlerden oluşan sendika bürokratlarına
güvenemeyeceğimiz yeterince açıktır. Onlar, bir yandan bize mücadeleden
yana olduklarını göstermek için eylemden sözederken, diğer yandan ESK
toplantılarına katılıyorlar. Dünya Bankası memuru kriz bakanı ile oturdukları
kahvaltı masalarına haklarımızı da yatırıyorlar. Önümüze alternatif olarak sürdükleri programla Türkiyenin
krizden kurtarılabileceğini iddia ediyorlar. Ancak bildiğimiz gibi,
bugünkü Türkiye, sermayenin Türkiyesi, İMF ve Dünya Bankasının
Türkiyesidir. Onların egemenliği, onların yönetimi altındadır. Türkiye işçi sınıfı ve emekçiler için Türkiyeyi krizlerden
kurtarmak sadece tek bir anlama gelebilir: Türkiyeyi sermaye
sınıfının ve emperyalist desteklerinin elinden, yönetiminden, egemenliğinden
kurtarmak! Henüz bunu gerçekleştirecek bir örgütlülük ve mücadele düzeyine sahip
değiliz. Ancak, krizin faturasını ödemeyi redderek yıkım programlarına
karşı direnişi yükselttiğimizde, bu mücadele içinde güçlerimizi birleştirip
örgütlendiğimizde, yalnızca saldırıları püskürtmekle kalmayacağız. Daha
önemlisi, böyle bir mücadele içinde, bu düzen varlığını sürdürdükçe
son bulmayacak krizleri tümüyle ortadan kaldırmak için, gerekli örgütlenme
ve bilinç düzeyine de ulaşacağız. Tam da bu mücadele sayesinde, gerçek
sınıf çıkarlarımızın, gerçek kurtuluşumuzun bu düzenin yıkılmasında
olduğunu, kendi partisinin bayrağı altında birleşmiş örgütlü işçi-emekçi
sınıflar karşısında hiçbir gücün duramayacağını görğiz. Bugün sendika ağalarının denetimindeki Emek Platformunun sunduğu
türden Türkiyeyi krizden kurtarma iddiası taşıyan
tüm programlar, gerçekte bilincimizi çarpıtmaktadır. İMF ve hükümet
hedef tahtasına çakılarak, asıl yönelmemiz gereken hedefin üstü örtülmektedir.
Hedefimiz sadece İMF ve hükümet değil, bizzat emperyalizmle işbirliği
içindeki sermaye sınıfı ve onun düzenidir. Çünkü sermayenin egemenliği
koşullarında, krizin faturasını işçi sınıfı ve emekçilere yüklemeksizin,
bu düzeni ayakta tutmanın yolu yoktur. Ancak, işçi sınıfı ve emekçilerin
devrimci sınıf mücadelesini yükseltmesiyle, krizin faturasını kapitalistlere
yüklemek mümkündür. Bu ise ancak, dişe diş bir mücadeleyle, işçi sınıfı
ve emekçilerin sermayenin karşısına örgütlü bir sı olarak çıkmasıyla
mümkündür. Böyle bir perspektife sahip olmaksızın, böyle bir mücadeleyi örgütlemeksizin,
üretimden gelen gücümüzle sermayenin ve onun devletinin karşısına çıkmaksızın,
hiçbir alternatif program, krizin faturasını kapitalistlere
ödettirmeyi başaramaz, gerçek kurtuluşumuzun yolunu açamaz. Kaldı ki, bugün Emek Platformu en ileri talepleri formüle etse bile,
sermayeye karşı dişe diş militan bir mücadele örgütlenemediği sürece,
hepsi kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur. Bugüne kadar birçok kez alanlara
çıktık, öfke ve tepkimizi haykırdık. Sendika bürokratları bizim basıncımıza
dayanamadıkları her dönem bunu yapmak zorunda kalıyorlar. Ama bugüne
kadar, tek başına alanlara çıkmak, bizim umutsuzluk ve çaresizlik içine
düşmemizi engelleyemedi. Çünkü hiçbirinin arkası getirilemedi, daha
ileri mücadeleler örgütlenemedi. Yalnızca öfke ve tepkimizi haykırmakla
kaldık, daha fazlasını yapmaya gücümüz yetmedi. Çünkü sendikalarımıza rağmen örgütsüzüz! Tüm güvensizliğimize rağmen
sendika bürokratlarının denetimini aşmayı, sendikalarımızı kendi sınıf
çıkarlarımız doğrultusunda kullanmayı bugüne kadar başaramadık. Ama
bugüne kadarki deneyimlerimiz, bize bu hain barikatı aşmanın, halihazırda
tek örgütlü mevzimiz olan sendikalarımızı gerçek birer mücadele örgütü
haline getirmemizin yol ve yöntemini de göstermiş bulunuyor. Tabanda
her düzeyde örgütlenmek, taban örgütlülüklerini oluşturmak, güçlendirmek
ve yaymak... Buradan aldığımız güçle, Emek Platformu türünden oluşumları
gerçek işlevini yerine getirecek bir dayanağa çevirmek... Bugün sendika bürokratları mücadeleyi örgütlemenin değil, öfke ve tepkimizi
alanlarda boşaltmanın hesabını yapıyorlar. Bu hain barikatları aşmanın,
bu hesapları boşa çıkarmanın yolu, alanlara şekilsiz yığınlar olarak
değil örgütlü gücümüzle çıkmamızdır. Güçlü bir işçi-emekçi barikatını
örmek, birleşik-militan bir mücadeleyi yükseltmek için Emek Platformunu
bir olanak olarak kullanmayı başarmak zorundayız. Sendika ağalarının
bizim basıncımızla düzenlemek zorunda kaldığı eylemleri, sınıf güçlerimizi
birleştirmenin, harekete geçirmenin ve daha ileri düzeyde bir mücadeleyi
örgütlemenin dayanağı haline getirebilmeliyiz. Fabrika ve işyeri temelinde örgütlenmemizi hızlandırarak, gerçek ve
güçlü bir direnişe hazırlanmalıyız. Taban örgütlülüğümüzü, fabrika ve
işyeri komitelerinden, bölge ve il komitelerine doğru da yükseltebilmek
gerekiyor. Mücadeleyi iller düzeyinde birleştirebilmek buna bağlıdır.
Taban örgütlenmelerini güçlendirmek ve yaygınlaştırmak için her yol
ve araçtan yararlanmalıyız. Bunun için her grevi ve direnişi, her yürüyüş
ve mitingi desteklemek, tüm gücümüzle katılmak gerekiyor. Fabrika havzalarında
kurulmaya başlanan Öncü İşçi İnisiyatiflerini güçlendirmek, yaygınlaştırmak
gerekiyor.
İMF-TÜSİAD reçetelerine son! Krizin faturası kapitalistlere! En acil kavga istemlerimiz Faşist baskı ve teröre, sermayenin örgütsüzleştirme
saldırılarına, sindirme ve bastırma operasyonlarına karşı; - Sınırsız söz, basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma özgürlüğü! - Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin! - Herkese iş, tüm çalışanlara işgüvencesi! Kahrolsun sermaye diktatörlüğü! Kahrolsun emperyalizm! |
|||||