Direnişin zerresine bile gölge
düşürmemek boynumuzun borcudur
Direnişin görkemi ve sarsıcılığının büyük olacağına inancım tam. Direnenlerin
son sözü halen söylemediği şu günlerde, söylenenler, ortaya konulanlar,
sunulan açılımlar, yerli yerine oturan taşlar gibi şimdiden oturmaya
başladı bile. İMF ve emperyalizmin memuru ekonomi bakanı Kemal Dervişin engelleyeceğim
dediği krizin köylüler üzerindeki etkisi ortaya çıkmış durumda. Tarımda
istikrarsızlaşma programını uygulamaya koyan İMF-TÜSİAD hükümetine karşı,
milletin efendisi diye avutulan çiftçiler tepkilerini alanlarda ortaya
koymaya başladılar. Aynı durumda daha da ağır koşullara mahkum edilen
esnaflar ise (Burdurda 15 bin kişi alandaydı) sıkıntılarını dile
getirmek için alanlara döküldü. Çiftçiler de traktörleri vb. ile. Yeni
Fakılıda 10-15 bin kişi yol işgaline hazırlanıyorlar (Topaklıda
Ankara-Kayseri yolu). Sınıfımızdan şu anlık, geleneğine yakışır şekilde krizin faturasına
karşı anti-faşist tepkiler gelmedi. Bunun kalıcı olmayacağı ortadadır.
Tüm bunları örgütleyip belli kanallara akıtılmasının işçileri olan devrimcilerin
yetersizliği bunda önemli bir etken. Haramiler saltanatının asıl korkusu, şimdi hücrelerde bulunan devrimciler
ve görkemli direnişleri, ÖO Direnişdir. O büyük tahammülün sahipleri
olan devrimci tutsaklar (devrimci inanç, teori, düşünce ile) bahara
eriştirdikleri şanlı direnişleriyle ölümü şimdiden rezil rüsva ettiler
bile. Bu görkemli direniş ve direnişçilerin önünde saygıyla eğilmek,
direnişin zerresine bile gölge düşürmemek boynumuzun borcudur. Bunca
katliama, zorbalığa, hunharlığa ve ihanete rağmen direnişin görkeminin
katbekat artması, ülkemiz devrimcilerinin birer yapı işçisi olduklarının,
insanı güzelleştirecek-insanı insan olarak görecek güzel günlere inançlarının
sarsılmazlığı, hücrelerin ölümsüzleşen bedenlerimizle yıkılacağına olan
inançtır. Bunları aklımın yettiği, dilimin döndüğünce anlamaya çalıştım. Kırşehirden tüm dostların sizlere selamları var. (...) Burada,
daha doğrusu dışarda sessizlik hakim olmakla birlikte, hücre duvarlarının
yıkılacağı o günlere hep beraber varmanın temennisi içindeyiz. Ağır bedellerin ödenmeye başladığı 2000 ÖO Direnişi zafere mahkumdur.
Görseniz de görmeseniz de, halaylar çekilmeye devam edilecek. Bizler
her zaman çekilen halaylarda olacak ve halayın çapını büyütmek için
bedellerimizi ödeyeceğiz. Hocanın da dediği gibi, sonsuzda
bile olsa tekrar görüşeceğimiz, gülüşeceğimiz, kitaplar okuyacağımız
günlerin umudunu taşıyoruz. Tertemiz devraldığımız kızıl bayrak asla
yere düşürülmeyecek, daha daha yukarı kaldırmak için durmadan, dinlenmeden,
duraksamadan üzerimize düşeni yerine getireceğiz. Son olarak, elbette
ki şehit devrimciler, hele hele Habipin ve Ümitin yoldaşları,
hakettikleri şekilde başımızın üzerinde yerlerini alacaklar, layıkıyla
kızıllar içinde sonsuzluğa uğurlanacaklar. Biz iyiyiz. Burada Haydar çok inatçıdır deniliyor. İnatçılıktan
vazgeçmeyeceğine eminiz. Bu yolun, baş koyanların yolu olduğunu öğrendik,
sen bizi zerrece yanıltmadın. İyi bir devrimci, iyi bir yoldaş, iyi
bir hoca, iyi bir sermaye düşmanı olman, senin hücreleri parçalamak
için bedenini ÖOna yatırmanı gerektirdi. Sonucu ne olursa olsun,
şimdiden alnından öpüyor, başımız dik, alnımızın apaçık olduğunu ve
gururlu olduğumuzu bilmeni istiyorum. Yazma yeteneği olmadığı için,
bu dizeleri tüm yoldaşlardan tüm yoldaşlara iletmeni istiyorum. Yüreğini ve hayatını Bir yoldaşın
Umudu, güzelliği büyüten bir maratonun
İyiyim. Görevimi, sorumluluğumu biliyorum. Umudu, güzelliği büyüten
bir maratonun parçası olmaktan gururluyum. Sizleri sevgiyle, geleceğe
duyduğum büyük güvenle, özlemle kucaklıyorum, yanaklarınızdan öpüyorum.
Sizleri çok ama çok seviyorum. Kendine, birbirinize iyi bakın. Haydar Baran
Suskunluk perdesini yırtıp atacağımız
gün uzak değil
Ölüm Orucumuz beşinci ayına girdi. Ancak, onurlu direnişimiz gücünden
hiçbir şey kaybetmeden sürüyor. Alınlara kızıl bantlar takıldığında,
çok zorlu ve uzun bir maratona başladığımızı biliyorduk. Çıkılan bu
yolda tek durak vardı. ZAFER! O muhteşem ve büyük güne kadar, onlarca
yoldaşımızı, can dostumuzu, güneşe uğurlayacaktık. Ancak ölümler bizi
korkutmuyordu. Her düşenimizin yerine, binlerce, onbinlerce olup devrim
meydanına akacak yeni savaşçıların yetişeceğini biliyorduk. Dünya ve
Türkiye devrim tarihi bunun örnekleriyle doludur. Kazandığımız bütün
mevziler bu şekilde kazanılmıştır. Bu maratona başlarken, bizlerin içini
saran, kazanacağımıza olan inanç, coşku, bilimsel bir davanın neferleri
olmaktı. 19 Aralık 2001 tarihinde, dünya ve Türkiye emekçi sınıfları, tarihin
en büyük, en onurlu direnişine tanıklık etti. Sınıfsız ve sömürüsüz
bir dünyanın nasıl kurulacağını gösterdi. 28 kavga arkadaşımızı bu tarihi
direnişte şehit verdik. Teslim olacağımızı, yılgınlığa düşeceğimizi
zannedenler yanıldılar. Bugün gelinen aşamada direnişimiz, yeni şehitlerimizi devrim halaylarıyla
uğurlayıp, zafere adım adım yaklaştığımızın muştusunu veriyor. Kanla,
emekle, özveriyle örülen bu direnişimizin sonunda, başta proletarya
olmak üzere, bütün emekçi halklarımıza büyük bir armağan hediye edeceğiz.
Bu direnişte en büyük pay direnen devrimci tutsakların olacak. Bu suskunluk
perdesini yırtıp atacağımız gün uzak değil. Bende bu onurlu koşuya (...) Bütün yoldaşlarımız, dostlarımız gibi(...)
ölmekten onur duyuyorum. Habiplerin, Ümitlerin açtığı yolda
yürüyerek, devrim tarihine yeni bir sayfa daha ekleyeceğiz. Bu inançla
ve güvenle, sınıf savaşımının en önünde koşanları, bütün devrimci duygularımla
selamlıyorum. Biz kazanacağız! Sosyalizm kazanacak! Yaşasın Ölüm Orucu direnişimiz! Ertuğrul Kaya |
|||||