31 Mart '01
Sayı: 02


  Kızıl Bayrak'tan
  Örgütlü birlik tehditleri boşa çıkarmanın biricik yoludur!
  Ölüm Orucu Direnişi'nin yeni evresi...
  DHKP-C, TKP(ML), TKİP dava tutsalarının açıklaması: Taleplerimiz değişmedi!..
  Ölüm Orucu Direniş'i sürüyor!
  Sınıf hareketi
  Hükümet, TÜSİAD ve Genelkurmay Washington'da!
  Düzenin krizi'in liberal sol reçeteler/1
  Yeni bir hayat"a işçi sınıfının devrimci programıyla ulaşılacak!
  Sınıf hareketi ve görevlerimiz
  Newroz etkinlikleri...
  Uluslararası hareket
  Yurtdışında ÖO'yla dayanışma faaliyetleri...
  "Direnişin zerresine bile gölge düşürmemek boynumuzun borucudur"
  Düş yola...
  Gençlik
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 


Bir yoldaşından Haydar Baran’a mektup...

“Direnişin zerresine bile gölge düşürmemek boynumuzun borcudur”


Merhaba yoldaş,

Direnişin görkemi ve sarsıcılığının büyük olacağına inancım tam. Direnenlerin son sözü halen söylemediği şu günlerde, söylenenler, ortaya konulanlar, sunulan açılımlar, yerli yerine oturan taşlar gibi şimdiden oturmaya başladı bile.

İMF ve emperyalizmin memuru ekonomi bakanı Kemal Derviş’in “engelleyeceğim” dediği krizin köylüler üzerindeki etkisi ortaya çıkmış durumda. Tarımda istikrarsızlaşma programını uygulamaya koyan İMF-TÜSİAD hükümetine karşı, milletin efendisi diye avutulan çiftçiler tepkilerini alanlarda ortaya koymaya başladılar. Aynı durumda daha da ağır koşullara mahkum edilen esnaflar ise (Burdur’da 15 bin kişi alandaydı) sıkıntılarını dile getirmek için alanlara döküldü. Çiftçiler de traktörleri vb. ile. Yeni Fakılı’da 10-15 bin kişi yol işgaline hazırlanıyorlar (Topaklı’da Ankara-Kayseri yolu).

Sınıfımızdan şu anlık, geleneğine yakışır şekilde krizin faturasına karşı anti-faşist tepkiler gelmedi. Bunun kalıcı olmayacağı ortadadır. Tüm bunları örgütleyip belli kanallara akıtılmasının işçileri olan devrimcilerin yetersizliği bunda önemli bir etken.

Haramiler saltanatının asıl korkusu, şimdi hücrelerde bulunan devrimciler ve görkemli direnişleri, ÖO Direnişdir. O büyük tahammülün sahipleri olan devrimci tutsaklar (devrimci inanç, teori, düşünce ile) bahara eriştirdikleri şanlı direnişleriyle ölümü şimdiden rezil rüsva ettiler bile. Bu görkemli direniş ve direnişçilerin önünde saygıyla eğilmek, direnişin zerresine bile gölge düşürmemek boynumuzun borcudur. Bunca katliama, zorbalığa, hunharlığa ve ihanete rağmen direnişin görkeminin katbekat artması, ülkemiz devrimcilerinin birer yapı işçisi olduklarının, insanı güzelleştirecek-insanı insan olarak görecek güzel günlere inançlarının sarsılmazlığı, hücrelerin ölümsüzleşen bedenlerimizle yıkılacağına olan inançtır. Bunları aklımın yettiği, dilimin döndüğünce anlamaya çalıştım.

Kırşehir’den tüm dostların sizlere selamları var. (...) Burada, daha doğrusu dışarda sessizlik hakim olmakla birlikte, hücre duvarlarının yıkılacağı o günlere hep beraber varmanın temennisi içindeyiz.

Ağır bedellerin ödenmeye başladığı 2000 ÖO Direnişi zafere mahkumdur. Görseniz de görmeseniz de, halaylar çekilmeye devam edilecek. Bizler her zaman çekilen halaylarda olacak ve halayın çapını büyütmek için bedellerimizi ödeyeceğiz. Hoca’nın da dediği gibi, “sonsuzda bile olsa” tekrar görüşeceğimiz, gülüşeceğimiz, kitaplar okuyacağımız günlerin umudunu taşıyoruz. Tertemiz devraldığımız kızıl bayrak asla yere düşürülmeyecek, daha daha yukarı kaldırmak için durmadan, dinlenmeden, duraksamadan üzerimize düşeni yerine getireceğiz. Son olarak, elbette ki şehit devrimciler, hele hele Habip’in ve Ümit’in yoldaşları, hakettikleri şekilde başımızın üzerinde yerlerini alacaklar, layıkıyla kızıllar içinde sonsuzluğa uğurlanacaklar.

Biz iyiyiz. Burada “Haydar çok inatçıdır” deniliyor. İnatçılıktan vazgeçmeyeceğine eminiz. Bu yolun, baş koyanların yolu olduğunu öğrendik, sen bizi zerrece yanıltmadın. İyi bir devrimci, iyi bir yoldaş, iyi bir hoca, iyi bir sermaye düşmanı olman, senin hücreleri parçalamak için bedenini ÖO’na yatırmanı gerektirdi. Sonucu ne olursa olsun, şimdiden alnından öpüyor, başımız dik, alnımızın apaçık olduğunu ve gururlu olduğumuzu bilmeni istiyorum. Yazma yeteneği olmadığı için, bu dizeleri tüm yoldaşlardan tüm yoldaşlara iletmeni istiyorum.

Yüreğini ve hayatını
Getiremiyorsan beraberinde
Hiç zahmet etme
Aramıza katılmak için...
Katılmanla ayrılman bir olur...
Rahat bir yer arıyorsan
Sıcak sudan soğuk suya
Girmeyecekse elin
Hiç zahmet etme...

Yaranın
En güzel çiçek olduğunu
Bu meydana gelmeye...
Bu yol ancak baş koyanlar içindir...
Burada sen, yemekte en sonuncu
Edinmede en sonuncu
Uykuda en sonuncu
Ama ölümde en birinci olmalısın...

Bir yoldaşın



“Umudu, güzelliği büyüten bir maratonun
parçası olmaktan gururluyum”


Sermaye devletinin terör güçleri Sincan “F” Tipi Cezaevi’nden 16 Ölüm Orucu direnişçisini, zorla tıbbi müdahale işkencesi uygulamak amacıyla Ankara Hastanesi’ne getirmişti. “Zorla tedavi”yi reddeden Ölüm Orucu direnişçileri Pazar günü tekrar cezaevine götürüldüler. Ölüm Orucu Direnişçisi ve TKİP dava tutsağı Haydar Baran’ın hastaneden yazdığı not...

Canım Gülüm Merhaba!..

İyiyim. Görevimi, sorumluluğumu biliyorum. Umudu, güzelliği büyüten bir maratonun parçası olmaktan gururluyum. Sizleri sevgiyle, geleceğe duyduğum büyük güvenle, özlemle kucaklıyorum, yanaklarınızdan öpüyorum. Sizleri çok ama çok seviyorum. Kendine, birbirinize iyi bakın.

Haydar Baran
24 Mart 2001



“Suskunluk perdesini yırtıp atacağımız gün uzak değil”


Merhaba;

Ölüm Orucumuz beşinci ayına girdi. Ancak, onurlu direnişimiz gücünden hiçbir şey kaybetmeden sürüyor. Alınlara kızıl bantlar takıldığında, çok zorlu ve uzun bir maratona başladığımızı biliyorduk. Çıkılan bu yolda tek durak vardı. ZAFER! O muhteşem ve büyük güne kadar, onlarca yoldaşımızı, can dostumuzu, güneşe uğurlayacaktık. Ancak ölümler bizi korkutmuyordu. Her düşenimizin yerine, binlerce, onbinlerce olup devrim meydanına akacak yeni savaşçıların yetişeceğini biliyorduk. Dünya ve Türkiye devrim tarihi bunun örnekleriyle doludur. Kazandığımız bütün mevziler bu şekilde kazanılmıştır. Bu maratona başlarken, bizlerin içini saran, kazanacağımıza olan inanç, coşku, bilimsel bir davanın neferleri olmaktı.

19 Aralık 2001 tarihinde, dünya ve Türkiye emekçi sınıfları, tarihin en büyük, en onurlu direnişine tanıklık etti. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın nasıl kurulacağını gösterdi. 28 kavga arkadaşımızı bu tarihi direnişte şehit verdik. Teslim olacağımızı, yılgınlığa düşeceğimizi zannedenler yanıldılar.

Bugün gelinen aşamada direnişimiz, yeni şehitlerimizi devrim halaylarıyla uğurlayıp, zafere adım adım yaklaştığımızın muştusunu veriyor. Kanla, emekle, özveriyle örülen bu direnişimizin sonunda, başta proletarya olmak üzere, bütün emekçi halklarımıza büyük bir armağan hediye edeceğiz. Bu direnişte en büyük pay direnen devrimci tutsakların olacak. Bu suskunluk perdesini yırtıp atacağımız gün uzak değil.

Bende bu onurlu koşuya (...) Bütün yoldaşlarımız, dostlarımız gibi(...) ölmekten onur duyuyorum. Habipler’in, Ümitler’in açtığı yolda yürüyerek, devrim tarihine yeni bir sayfa daha ekleyeceğiz. Bu inançla ve güvenle, sınıf savaşımının en önünde koşanları, bütün devrimci duygularımla selamlıyorum.

Biz kazanacağız! Sosyalizm kazanacak!

Yaşasın Ölüm Orucu direnişimiz!
Devrim şehitleri ölümsüzdür!

Ertuğrul Kaya
Özel Tip Cezaevi/Ermenek
22 Mart 2001
Not: (...) yerler idare tarafından çizilmiştir.