31 Mart '01
Sayı: 02


  Kızıl Bayrak'tan
  Örgütlü birlik tehditleri boşa çıkarmanın biricik yoludur!
  Ölüm Orucu Direnişi'nin yeni evresi...
  DHKP-C, TKP(ML), TKİP dava tutsalarının açıklaması: Taleplerimiz değişmedi!..
  Ölüm Orucu Direniş'i sürüyor!
  Sınıf hareketi
  Hükümet, TÜSİAD ve Genelkurmay Washington'da!
  Düzenin krizi'in liberal sol reçeteler/1
  Yeni bir hayat"a işçi sınıfının devrimci programıyla ulaşılacak!
  Sınıf hareketi ve görevlerimiz
  Newroz etkinlikleri...
  Uluslararası hareket
  Yurtdışında ÖO'yla dayanışma faaliyetleri...
  "Direnişin zerresine bile gölge düşürmemek boynumuzun borucudur"
  Düş yola...
  Gençlik
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
DHKP-C, TKP(ML), TKİP dava tutsaklarının açıklaması:

Taleplerimiz değişmedi!..

Bazı aydın ve sanatçı çevrelerinin katkılarıyla, Ölüm Orucu taleplerinden vazgeçildiği ya da daha geri noktalara çekildiği haberleri basında çıkmaktadır.

Bu tür haberler yanlıştır. 20 Ekim 2000 tarihinde Süresiz Açlık Grevi, 19 Kasım 2000 tarihinde Ölüm Orucu’na başlarken kamuoyuna ilan ettiğimiz taleplerin hepsinin arkasındayız ve muhatabıyız. Tüm dostlar bilmeli ki, 150 gün önce açıkladığımız taleplerimizden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Taleplerimizin haklılığı, meşruluğu, zorunluluğu ve aciliyeti 19 Aralık katliamı, sürmekte olan baskı, işkence, tecrit ile daha iyi anlaşılmıştır.

17 Mart 2001
DHKP-C, TKP(ML), TKİP Davası tutsakları adına
Ahmet Özdemir, Durmuş Kurt, Duygu Mutlu



Devrimci tutsakların açıklaması:

Adalet Bakanı tecriti gizlemek için oyun
oynamaya devam ediyor

Direniş karşısında her geçen gün maskesi düşen Adalet Bakanlığı, tecrit ve işkence uygulamalarını örtbas etmek için hücrelerinden zorla çıkarttığı üçer beşer kişiyi boş bir salona götürüp önlerine top atarak hadi oynayın emri ile kamuoyuna şirin gözükmeye çalışmaktadır. Bu ve benzeri uygulamalar Adalet Bakanlığı’nın acizliğidir. Direniş karşısında ezilip gidecektir. Tüm duyarlı kesimleri demagojilere karşı Adalet Bakanlığı’nı protesto etmeye ve direnişi desteklemeye çağırıyoruz.

17 Mart 2001
F tipi hücrelerinde bulunan devrimci tutsaklar




Yeni ölümler istenmiyorsa, F tipi ölüm hücreleri kapatılmalıdır!

Direnişçilerin taleplerinin arkasındayız!

20 Ekim 2000 tarihinde DHKP-C, TKP (ML), TKİP dava tutsaklarının başlattığı Ölüm Orucu Direnişi 5 ayı aştı, 160’lı günlere ulaştı. Katliam, işkence, baskı ve terörle yaratılan suskunluk fesadı direnişi bitiremedi. Hücrelerde ve hastahanelerde zorla müdahale işkencesi, baskılar ve ağır koşullara rağmen direniş devam ediyor.

F tipi tabutluklarla devrimci tutsaklara kefen biçenler, direnişin başlamasıyla “yaşam”dan bahsetmeye başladılar. “Kimsenin ölmesini istemiyorlar”mış, “ölüm orucu intihar”mış vs. vs., yalanlarla tabutluklarını ambalajlamaya giriştiler. Sanki Ulucanlar’da devrimci kıyımı yapanlar, Burdur’da kol koparıp tecavüz edenler kendileri değilmiş gibi. Oysa bizzat Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun açıkladığı gibi, koparılan kol, tecavüz edilen genç bedenler F tipi tabutlukların yolunu düzlemek içindi. Dolayısıyla tüm bunlara rağmen “insan yaşamı”ndan bahsetmek en hafif deyimle sahtekarlıktı.

Sahtekarlık, direnişe gölge düşürmek, şaşkınların, dar kafalı aydınların aklını çelmek içindi. Ki bunda da başarılı oldular. Tüm gerçekleri yok sayanlar sözde devrimci tutsakların yaşamlarını kurtarmaya (!) soyundular. Ama gerçekte kıyımın ve katliamın yolunu düzlediler. Nitekim 19 Aralık katliamı “Hayata dönüş” adı altında yapıldı. Bu katliamın kendisi dahi, yapılan sahtekarlıkların ve bu sahtekarlıklara kanmanın gerçekte ne gibi sonuçlar yarattığını anlatmaya yeter de artar bile. “Hayat kurtarma”nın bilançosu 28 tutsağın katledilmesi, yüzlercesinin ölümcül yaralarla F tipi tabutluklara kapatılmasıdır. Sadece bu kadarı değil. Eğer bugün, onlarca direnişçi ölümle yüzyüzeyse, ve onlarcası sakat kalmışsa, bunun sorumlusu yine bu sahtekarlığın arkasından gidenlerdir.

Devlet, katliam sonrasında baskı ve terörü tüm toplum çapında yaygınlaştırarak, yalan ve demagojiyi iğrenç boyutlara vardırarak, Ölüm Orucu Direnişi’nin çevresinde bir suskunluk zinciri ördü. Ta ki, F tipi tabutluklardan devrimci tutsakların cesetleri çıkmaya başlayıncaya kadar. Ama tüm bu yaşananlara karşın yeniden aynı sahtekarlıklar gündeme taşınıyor. Dün sözkonusu sahtekarlıkların peşinden giderek 28 devrimcinin katliamının yolunu düzleyenler, yaşananlardan ders almamışa benziyorlar. Yeniden katliamı, işkenceyi, F tipi tabutluk gerçeğini bir yana bırakarak “hayat kurtarmak”tan sözediyorlar. Bununla da kalmayıp devrimci tutsakların taleplerinden geri adım attıklarını, Adalet Bakanlığı’nı görüşmeye çağırdıklarını söylüyorlar. Adalet Bakanı ise buradan cesaret alarak işi arsızlığa vardırmış bulunuyor. Güya Ölüm Oruu “intihar”mış. “İntihar”a teşvik edenler de cezalandırılacaklarmış. Bu arsızlığın arkasında koca bir terör sopası var. İşkenceye, F tipi tabutluğa, katliama ses çıkarılmamalı diyor Adalet Bakanı. Yani bırakınız katledelim, işkenceyi sürdürelim diyor. İşkenceciler ve katliamcılar yüzlerini gizleyemiyorlar. Çaresizleştikçe saldırganlaşıp, acizleşiyorlar.

Tüm bu sahtekarlıklara ve arsızlıklara karşın devrimci tutsaklar direnişin başında açıkladıkları taleplerin arkasında olduklarını ve sonuna kadar direnişi sürdüreceklerini duyurdular. Çünkü, F tipleri gerçek birer tabutluktur, işkencehanedir, çünkü F tipleriyle teslim alınmak istenen tutsakların inançlarıdır, çünkü katliamcılar ve işkenceciler yargılanmadıkça yeni katliam ve işkencenin yolu açıktır. Eğer devrimci tutsakların ölmeleri istenmiyorsa, F tipi tabutluklar kapatılmalıdır, işkenceler son bulmalıdır, katliamcı ve işkenceciler yargılanmalıdır, devrimci tutsakların tabutluklara kapatılmasını öngören tüm yasalar ortadan kaldırılmalıdır. Dolayısıyla devrimci tutsakların ölmelerine izin verilmeyecekse taleplerinin arkasında durulmalıdır. Tersi işkencenin, katliamın yolunu açar, ölüm hücrelerini meşrulaştırır.

Bizler, devrimci tutsakların 20 Ekim’de direnişe başlarken kamuoyuna açıkladıkları haklı ve meşru taleplerin değişmediğini ve bu taleplerin arkasında durduğumuzu, tüm ilerici, demokrat, devrimci kamuoyuna bir kez daha ilan ediyor ve bu talepleri sahiplenmeye çağırıyoruz.

Tutuklu Aileleri