Tasarruf programına karşı genel grev!
Arjantin işçi ve emekçileri bir kez
daha alanlarda
Geçtiğimiz hafta Arjantinin iki büyük sendikasının genel grev
çağrısı üzerine başkent Buenos Aireste hayat durdu; havayolları
personeli iş bıraktı. Çevre kentlerden binlerce insan ellerinde pankartları
ile protesto için başkente aktılar. Başbakanlık binası önündeki ünlü
Plaza de Mayo alanında kitlesel bir gösteri gerçekleştirildi. Bu, De la Rua hükümetinin ekonomi politikalarına karşı gerçekleşen
dördüncü kitlesel eylemdi. Sokaklardaki protestoların basıncıyla ekonomi
bakanı istifasını açıklamak zorunda kalmıştı. Ekonomi bakanını istifa ettiren, İMF dayatmalarıyla devlet giderlerinde
önümüzdeki 2 yıl içinde 4.5 milyar dolar kısıtlamaya gidilmesiydi. Bu
kısıntıda en önemli pay eğitim sektörüne düşüyordu. Paket toplumda tepkilerle
karşılanmış, koalisyon ortakları arasında da çatlaklar baş göstermişti.
Ülke Dayanışması İçin Cephe Başkanı, paketi gerçekçi bulmadığını
söyleyerek, kabinedeki bakanlarının geri çekmişti. Kurtarıcı gözüyle bakılan yeni Ekonomi Bakanı ise, De la Rua hükümetinden
önceki Carlos Menem hükümeti döneminde ekonomi dairesinde görev yapmıştı.
Yeni bakan hemen yeni bir paket hazırlayarak işe girişti ve Amerikan
hükümetinden Arjantine maddi yardım talebindi bulundu. Genel greve katılan işçi ve emekçilerin protestolarının temel nedeninin
ülkenin yabancı tekellere peşkeş çekilmesi olduğu düşünüldüğünde, Arjantinde
sosyal hoşnutsuzlukların dizginlenemeyeceği görülüyor. Geçtiğimiz yılın Nisan ayında Fernando De la Rua hükümeti, İMFnin
dikte ettirdiği istikrar programını açıklamıştı. İşçi ve emekçilere
saldırı niteliğindeki bu program militan protestolarla karşılanmış ve
Mayıs ayına ertelenmek zorunda kalınmıştı. Hükümet işçilerin eylemlerini
durdurabileceğini, öfkelerini bastırabileceğini ummuştu. Ama işçiler
Mayıs ayında başkent sokaklarını yine mücadele alanına dönüştürmüşlerdi.
Mücadele geleneğine sahip Arjantin işçi ve emekçileri, bir yıl sonra,
hükümetin saldırı programını sanıldığı kadar kolay kabul etmeyeceklerini
bir kez daha gösterdiler.
Arjantinde 30 bin kişi
Güney Amerika faşist diktakörlüklerinin en kanlısı olan Arjantin faşist
cuntası, 24 Mart 1976da General Jorge Videla yönetiminde, dönemin
başbakanı İsabel Peronu devirerek iktidarı aldı. Faşist cunta
sürecinde büyük bir bölümü halen kayıp olan 30 bin kişi
katledildi. Ülkede 83 yılından beri demokratik yolla
seçilmiş hükümetlerin işbaşına gelmesine rağmen, Arjantin toplumunun
yaraları hala derin. Büyük bir vahşet uygulanarak onbinlerce insanın
katledilmesinin, işkenceden geçirilmesinin, kaybedilenlerin çocuklarının
kaçırılmasının sorumluları ve kayıpların failleri hala ellerini
kollarını sallayarak dolaşıyorlar... 1986da artan basınçtan dolayı, cunta döneminde işlenen insan
hakları ihlallerine karşı iki ay içinde dava açılabileceği kararı alınmak
zorunda kalınmıştı. Ama 1987de çıkartılan yasa ile, orduda görev
yapanların itaat mecburiyeti olduğu için, insan hakları
ihlalleri nedeniyle cezalandırılması dışta bırakıldı. Böylece gerçek
suçluların cezalandırılması bir kez daha engellendi. 1998 yılında Pinochetin Londrada göstermelik olarak tutuklanmasının
ardından, Arjantinde ordu mensuplarının yargılanamayacağı kararının
anayasaya aykırı olduğu, ayrıca Arjantinin imza attığı Uluslararası
İnsan Hakları Komisyonu kararlarına da karşı olduğu kararını veren bir
hakim, böylece faşist cuntacıların da yargılanabilmesinin yolunu açtı.
Ama generallerin sözcüleri, kilise ve büyük partiler bu karara karşı
mahkemeye itiraz dilekçeleri verdiler bile. Ama boşuna! Faşist generaller tarih önünde suçlular ve işledikleri
insanlık dışı suçların hesabını er geç verecekler.
Almanyaya getirilen atom artıkları
Castor nakli en son 4 yıl önce gerçekleşmiş, atom karşıtlarının ve
özellikle bölge halkının militan direnişleriyle protesto edilmişti.
Alman atom tekellerinin tekrar işlenmek üzere Fransaya gönderdikleri
atom artıklarının depolanması için Gorlebendeki depolarına getirileceğinin
duyulması üzerine, atom karşıtları ve hükümet hazırlıklara başladılar.
Bu nakil, atom enerjisine karşı eylemler içerisinde doğan Yeşiller ile
SPD hükümeti döneminde gerçekleşeceği için önemliydi. Yeşillerden
Çevre Bakanı Trittinin Bunun bizim çöpümüz olduğu ve çöpümüzü
komşumuzda bırakamayız yönlü demagojik propagandaları, İçişleri
Bakanının tren raylarında oturma eyleminin bile suç olduğu, nakli
engelleme eylemlerine katılanlar hakkında dava açılacağı yönlü tehditleriyle
sürdü. Trittin, dört yıl önce kendilerinin de yürüdüğü aynı eylem için,
Yeşiller bölge &oul;rgütüne merkezi karar uyarınca katılmaması çağrısı
yaptı. Polis ise atom karşıtlarına karşı sert önlemler alınacağını her
fırsatta yineledi. Ama tüm bu tehditlere, 30 bin polisi ile sınır güvenliğinin
bölgeye yığılmasına rağmen, eylemler engellenemedi. Cumartesi günü Almanyada Lüneburgda yıldız yürüyüşleri
ile değişik noktalardan miting alanına yüründü. Pazar günü ise, binlerce
insanın ve yüzlerce traktörlü köylünün katıldığı protesto yürüyüşü gerçekleşti.
Pazartesi günü Fransada Greenpeace aktivistlerinin eylemleriyle
tren gecikmeli olarak yola çıkmıştı. Almanya- Fransa arasındaki Avrupa
köprüsü üzerinde ise 1500 atom karşıtı Castor durdurulsun!
şiarı altında eylemler yaparak sınırı saatlerce kapattılar ve mücadelenin
sınır tanımadığını gösterdiler. Fransız atom karşıtlarının bir çarpı
işareti taşıyan ve direnmeyi simgeleyen bayrağı Alman atom karşıtlarına
verildi. Castorun yola çıktığı saatlerde, Almanyada Lüneburg-Dannenbergde
polis ve sınır koruma göstericilere coplarla saldırarak 200 kişiyi gözaltına
aldı. Öğleden sonra, bin kez önüne yatacak engelleyeceğiz
inisiyatifinin çağrısıyla raylara oturarak yapılan bin kişilik gösteriye
de saldıran polis tren yolunu boşalttı. Aynı saatlerde Dannenberg kent
merkezinde yüzlerce lise öğrencilerinin protestosu, istasyon önünde
ise bisikletlerle başka bir protesto gösterisi gerçekleşti. Salı günü Castorun geçtiği tren yollarında bloke eylemleri yaşandı.
Çarşamba günü şehir olağanüstü hal ilan edilmiş görünümündeydi. Polis
yollara barikatlar kurarak kimlik kontrolleri yapmış, karanlık çiftlikleri
aydınlatmış, dört yıl önce de yollara barikat kuran traktörlerin lastiklerindeki
hava boşaltılmıştı. Castorun Dannenberg yakınlarında ve kendilerine
800 metre yaklaştığı bir anda, 4 kişi aylar öncesi hazırladıkları betonların
içinde kendilerini birbirlerine zincirlediler. Polisin eylemcileri bu
betondan çıkarma çabası, tren yolunun 15 saat kapanmasına neden oldu.
Gece yarısı aynı saatlerde şehir merkezinde Castor nakline ve atom
enerjisine karşı eylem yapan 5 bin kişi rayları işgal etti. Eylemciler
cop ve su panzerlerini kullanan polisle saatlerce çatıştı, burada 20nin
üzerinde polis yaralandı. 450 kişi gözaltına alındı. Castor ancak sabaha
karşı, 2030 yılına değin soğutulmak üzere, depolara getirilebildi. Nisan başında Philippsburgdaki atom santralinden La Hafneye
yeni bir naklin yapılacağı hesaplanıyor. Wesiheimde de üç Castor
tankı uzun süredir bekliyor. Ve Ahans için 6 Castor yola çıkmaya hazır.
Tüm bu süreçte yaşananlar, bu nakillerin kolay olmayacağını, her naklin
daha büyük protestolarla karşılanacağını, enerji tekellerine ve Alman
devletine zor günler yaşatacağını gösteriyor. |
|||||