Kafesan işçisi haklarını almak için
mücadele ediyor
İki yıla yakın bir zamandır maaş ve ikramiyelerini alamayan işçiler,
bu süre içinde değişik eylemlere başvurdular Belediye Başkanının
vaadlerine rağmen talepleri yerine getirilmedi. Son olarak Belediye
Başkanının verdiği sözü (maaşların zamanında ödenmesi) yerine
getirmemesi ve basına gerçeği yansıtmayan demeçler vermesi Kafesan
işçisinin sabrını taşırdı. Uzun zamandır evlerine ekmek götürmekte
zorlanan, çocuğunu okuldan almak zorunda kalan, evine tüp bile alamayan,
üstüne üstlük evlerine belediye tarafından haciz getirilen Kafesan
işçileri tekrar eyleme geçtiler. 24 Mart günü uyarı amaçlı bir günlük iş bırakan işçiler, 29 Mart
günü yine iş bırakarak Çiğli Belediyesi önünde bir basın açıklaması
gerçekleştirdiler. Sabah saatlerinde Çiğli Organize Sanayiindeki
belediye şantiyelerinde toplanan işçiler, buradan belediye binasına
doğru yürüyüşe geçtiler. En önde temsili olarak hazırlanan, İMF şefi
Cottarelli ile Belediye Başkanı Teyfik Alyanakın birlikte konulduğu
tabut taşındı. Slogan, alkış ve ıslıklarla yürüyüşe başlayan işçiler
yaklaşık 20 dakika sonra belediyenin önüne ulaştılar. Burada bir konuşma yapan Belediye-İş 4 Nolu Şube Başkanı Ali
Çelenk işçilerin alınteri dökerek hakettikleri parayı zamanında alamadıklarını,
yaşanılan krizin faturasının bir kez daha emekçilere ödettirilmek
istendiğini, vatanın her karışının ABDye pazarlandığını vurguladı.
Konuşmasını dağlara, toplara önce vatan, vatan namustur
diye yazılıyor, bunu diyenler önce namuslarına sahip çıksınlar
diyerek sürdüren Çelenk, saldırılara karşı çalışan milyonların biraraya
gelmesi, güçlerini birleştirmesi gerektiğini, aksi halde bu sömürü
düzeninin devam edeceğini vurguladı. Basın açıklamasına sınırlı da olsa çevredeki işçiler destek verdiler.
Yürüşüş sırasında ve belediye önünde sık sık şu sloganlar atıldı:
Geliyor geliyor, genel grev geliyor!, Vur vur inlesin,
Alyanak dinlesin!, Maaş bizim hakkımız, söke söke alırız!,
İş, ekmek yoksa barış da yok!, İşçiyiz, haklıyız,
kazanacağız1, İşçiyiz, haklıyız, söke söke alırız! Eylem yaklaşık bir saat sürdü. İşçiler eylemlerine değişik biçimlerde
devam edeceklerini açıkladılar. Alınan karara göre, sakal bırakma
eylemi yapılacak, çalıştıkları yerlerde üzerlerinde belediyenin tavrını
teşhir eden sloganların yazılı olduğu önlükler giyilecek. Ayrıca Emek
Platformunun eylem programı çerçevesinde Çiğli Pazarında
stand yeri alınması düşünülüyor. Standda hem İMF politikalarının sözlü
teşhiri yapılacak, hem de Çiğli halkı ve esnafına, işçilerin yaşadığı
sorunlar anlatılacak. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! SY Kızıl Bayrak/İzmir
Kafesan işçileriyle konuştuk...
1. işçi: Ortalama 2 milyar paramız içerde. Aç, susuz, perişanız.
Evde ne tüp var, ne bakkal parası. Hiçbir yere gidemiyoruz. Başkanın
yaptığı insanlık dışıdır. Çok mağdur durumdayız. 2. işçi: 2.5 milyar param içerde. Başkan medyada diyor ki,
800 milyar alacakları var, gelsin hesaplasınlar. Biz iki yıldır para
alamıyoruz. Ne bir esnafa, ne bir kahveye gidebiliyoruz. Benim evimde
3 haftadır tüp yok. Belediyeden evime icra geliyor. 2.5 milyar param
içerde, bana 6 milyonluk icra geliyor. Bu görülmemiş bir şey. Kendisi,
çoluğu çocuğu bir gün aç kalsın, bakalım nasıl oluyormuş. - Ne yapmayı düşünüyorsunuz? İşçiler: Eyleme devam edeceğiz. Vazgeçmeyiz eylemden. 1. işçi: Yönetime geldikleri andan beri 2 ya da 3 ay maaş
alabildik. Geri kalanı 20-30-50 milyon olarak ara sıra sadaka gibi
veriliyor. 2. işçi: Sosyal-demokratım diyor. Nerde bunun sosyal-demokratlığı? 3. işçi: Başkan söz vermenin ne anlama geldiğini bilmiyor.
Yüz defa bize namus, şeref sözü verdi. Sözlerini yerine getirmedi. 4. işçi: 24 ay oldu buraya gireli. 6 sefer girdi-çıktı görünüyorum. 5. işçi: 94ten beri burada çalışıyorum, sendikalıyım.
Böyle bir şey görmedim. 6. işçi: 320 milyon bizim maaşımız. Şubatta bize güya
bayram parası olarak 50 milyon verdi. Maaşımızı vermiyor, 50 milyon
avans veriyor, sonra da para dağıttım diyor. 7. işçi: Arkadaşlardan biri liseye giden kızını okuldan almak
zorunda kaldı. Yol parası yok ki nasıl göndersin.
Erciyes Üniversitesinde işçi
kıyımı
Sendika binasında sohbet ettiğimiz bir işçi şunları söylüyor: Sendikalaşmak
yasal hakkımız, bir üniversite rektörünün buna karşı çıkmasını anlayamıyoruz.
Bu olayın özel sektörde olmasını anlarız, ama bir devlet sektöründe
olmasını anlamıyoruz. Şimdi bizim yerimize öğrencileri çalıştırıyorlar
ve çok düşük ücret veriyorlar. Üniversite öğrencilerinin ekonomik
sıkıntılarından yararlanıyorlar. Çocuklar dersten çıkıyor, çalışmaya
başlıyorlar, bu şekilde ne derste başarılı olabilirler ne işte. Yemekhanede
çalışan arkadaşların yerine Migrostan 6 kişi getirdiler ve yüz
milyon verdiler bu işçilere. Bize de ayda yüz milyon veriyorlar. Üniversite
öğretim üyeleri keyfi harcamalar yapıyorlar, lüks otellerde yemek
veriyorlar, bu harcamaları yapana kadar işçilere harcasınlar.
Tez-Koop İş Kayseri temsilcisi
Bekir Şener ile konuştuk... İşçilerin desteğine ihtiyacımız
var"
B.Ş: Ekonomik, sosyal haklarımızın azlığından dolayı sendikalaştık.
Asgari ücretten biraz fazla alıyorduk. Mesai ücretleri de verilmiyordu. - İşten çıkarmalara ne diyorsunuz? B.Ş: İşten çıkarmaları beklemiyorduk. Sendikamız yetki belgesini
aldıktan sonra başladı. İşten çıkarmaların nedeni sendikalaşmaktan
başka bir şey değil. - Mücadelenize ne tür destekler geldi? B.Ş: Hiçbir destek gelmedi. Üniversitede bizimle çalışan memur
arkadaşlar destek yerine bazen karşımızda oldular. Yeni yeni üniversite
çalışanlarında bir hareketlenme var. Sanırım bu da yeni işten çıkarmalardan
dolayı. - Rektörlük ne gibi açıklama yapıyor? B.Ş: Rektörlük basına bir kere açıklama yaptı. İşçi fazlasından
dolayı işten çıkartmaların olduğunu söyledi. Onun dışında hiçbir açıklama
yapmadı. Sendikal faaliyet içerisindeki kimseyle görüşmeyi kabul etmedi. - Son olarak işçilere söylemek istediğiniz... B.Ş: Bizleri desteklemesini istiyoruz. Sendikalı olmak
işçilerin birliği ile olur. Destek versinler, güç versinler. SY Kızıl Bayrak/Kayseri
Paşabahçe Şişe Camda
19 Martta patron sadece Paşabahçe fabrikasına özel olan bir
H28 uzun blok makinasını gizlice dışarıya çıkarmaya çalıştı, ancak
işçilerin karşı koyması sonucu makine dışarı çıkarılamadı. Şişe Cam
işvereni makinayı kaçırıp imalatı başka fabrikalara taşıyarak, fabrikayı
kapatmayı amaçlıyor. Holding yöneticilerinden Gülsüm Azari,Kristal-İş Genel Başkan Yardımcısı
Ahmet Okuyanı gece 03:00de arayarak, ya polis zoruyla
ya da güzellikle makinayı Pazartesi günü dışarı çıkaracaklarını söyleyerek
tehdit savurdu. Bu haberi alan Şişe Cam işçileri sabah 07:30da
aileleri ile birlikte fabrika önünde eyleme geçtiler. İlerleyen saatlerde,
Beykoz Deri işçilerinin tümü, TEKEL işçilerinin bir kısmı ve halktan
duyarlı insanların katılımıyla eylemci sayısı 1.500e yükseldi.
Kitle, İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!, Yılgınlık
yok direniş var!, Gemileri yaktık geri dönüş yok!,
Susma sustukça sıra sana gelecek!, Direne direne
kazanacağız! vb. sloganlar attı. Eylem saat 14:30 civarında
sona erdi. Bu arada fabrika önüne yığınak yapan resmi ve sivil polisler dışarıdan
eyleme katılmak isteyenleri içeri almadı, yoldan geçen ve eylemi desteklemek
için korna çalan araç sahiplerini durdurarak tehdit etti. Paşabahçe
Şişe Cam patronlarının oyunları ve işçiler üzerindeki baskıları devam
etmektedir. İşçiler oynanan oyunların fabrikayı kapatmaya yönelik
olduğunu söylüyorlar. Yaptıkları eylemde de kolayından pes etmeyeceklerini
gösterdiler. SY Kızıl Bayrak/İstanbul
Bir Şişe Cam işçisiylekısa söyleşi... Üretimden gelen gücümüzü kullanacağız!
İşçi: Eğer sınıf sendikacılığı yapılırsa bu sorunları kesinlikle
göğüsleyebiliriz. Her ne olursa olsun üretimden gelen gücümüzü kullanacağız.
Biz Şişe Cam işçisi olarak işverenin oynadığı oyunları biliyoruz.
Ve buna karşı duyarlı halkımızın da desteğini alarak, yılmadan mücadele
edeceğiz. - Sendikanızın gelişen olaylara karşı tutumu nedir? İşçi: Kristal-İşte yıllardır sınıf sendikacılığı yerine
seçim sendikacılığı yapıldı. Bu sebeple olayların buraya geleceği
belliyken tavır alınmadı. Artık, ya hep ya hiç noktasına geldik. Eğer
sağlıklı sendikacılık yapılmazsa işçi sınıfı bir kalesini daha yitirecek.
Evrim Giyimde işçi kıyımı!
Şu unutulmamalıdır ki, bu bizim kaderimiz değildir. Bu saldırıları
ancak örgütlü ve birlik olursak püskürtebiliriz. Kaderimizi kendi
ellerimize almalıyız. Kurtköyden bir işçi
Evrim Giyimde işten çıkarılan bir işçiyle konuştuk... Bütün günümüz peşinde koşmakla
geçiyor
İşçi: 600 kişi çalışıyoruz. Sabah 8:00 ile akşam 6:30 arası
normal mesai. Fakat hergün 22:00ye kadar zorunlu mesaiye kalıyoruz.
Bunun yanında bir günlük haftalık tatilimiz de zorunlu mesaiyle geçiyor.
Yılda iki ikramiyemiz var. Fakat son bir yıldır bu ikramiyeyi alamadık.
Sendikamız olmadığından, işveren bir elinde havuç bir elinde sopa
misali, istediği gibi yönetebiliyor. Bunun son örneği 370 işçinin
işten çıkarılmasıdır. - Ne zaman çıkarıldınız? İşverenin gerekçesi nedir? İşçi: 19 Şubatta gerçekleşen krizden bir gün sonra işveren
çıkışı olan işçilerin listesini panoya asarak, bayramdan üç gün önce
çıkış işlemini tamamlayacağını söyledi. Çıkarılan işçilerden biri
de benim. Gerekçe olarak uluslararası ticaret yaptığını ve dolarla
çalıştığını, krizin bu ticareti etkilediğini, bundan dolayı bizi çıkarmak
zorunda olduğunu söyledi. - İşveren çıkarttığı işçilere parasını ödedi mi? İşçi çıkarılmasına
herhangi bir tepki gösterilebildi mi? İşçi: Çıkarılan işçilere bir aylık maaşla birlikte
ek bir aylık maaş verildi. Aynı zamanda işveren bir takım vaadlerde
bulundu. Önümüzdeki günlerde işleri açıldığı takdirde ilk olarak bizleri
çağıracağı sözünü verdi. Tabii bunu niye yaptığı ortada. Tepkimizin
önüne geçmek için bizim gözümüzü boyamaya çalıştı. Başarılı da oldu.
Bizden gelecek tepkinin içerde imalat yapmaya devam eden işçileri
de etkileyeceğini düşünerek böyle bir taktiğe başvurdu. Bizden herhangi
bir tepki görmediği gibi, içerde çalışmaya devam eden arkadaşlardan
da tepki görmedi. - Kriz yaşamınızı nasıl etkiledi? İşçi: Ne yapacağımı bilmiyorum. Elimde üç-beş kuruş var, bu bittiği
zaman 7 aylık çocuğuma nasıl mama alacağımı düşünüyorum. Bütün günüm
iş peşinde koşmakla geçiyor. Hayatımız zaten yaşanabilecek koşullarda
değildi. Son krizle daha da berbat bir duruma geldik.
Kamu emekçileriyle kriz üzerine röportaj... Krizi biz yaratmadık,
- Krizi nasıl değerlendiriyorsunuz? 1. kamu emekçisi: 24 Ocak ekonomik istikrar paketinin
hayata geçirilmesi aşamasından bugüne değin uygulanagelen ekonomik
politikalar her defasında yeni bir krize neden olmuştur. Bu politikaların hayata geçirilmesi için her türlü siyasal, ekonomik,
askeri entrikalara başvurulmuş, toplumun gerçek anlamıyla terörize
edilmiş olmasına rağmen, emperyalist tahakküm bir türlü amacına ulaşamamıştır.
Bu da göstermektedir ki, sorun dönemsel ve içsel değil, yapısaldır.
Dolayısıyla, bu ve benzeri krizleri, emperyalizmin ve ona göbekten
bağlı sömürge, yarı-sömürge ülkelerin yapısal krizi olarak değerlendirmek
gerekir. 2. kamu emekçisi: Kriz değerlendirecek halimiz mi kaldı sanki. Krizi
günlük yaşamımızda sıcağı sıcağına yaşayan bizleriz. Enflasyon fırladı,
alım gücümüz düştü, iş güvencemiz yok, sosyal haklarımız tırpanlana
tırpanlana kalmadı. Kriz bahanesiyle birlikte işten atmalar, özelleştirmeler,
düşük ücretler, kalan sosyal hakların da gaspı bizleri bekliyor. Bütün bunları uygulayabilmeleri içinse resmen olmasa da fiilen bir
12 Eylüle ihtiyaçları var. Bu da üzerimizdeki baskı ve terörün
daha da artması, rutin hale gelmesi anlamına geliyor.
Zaten ülke gerçekliğine baktığımız zaman, bunun uygulanmakta olduğunu
da görüyoruz. Kapitalizme dokunan yok 3. kamu emekçisi: Kriz rantçı, vurguncu, tekelci sermayenin
%40 zenginleşmesi, emeğiyle geçinenlerin %40 fakirleşmesi anlamına
geliyor. Herkes emperyalizm, İMF, Dünya Bankası vs. diyor da, kapitalizme
dokunan yok gibi. Türkiyede kapitalist sınıf olmasa, devlet
kapitalist devlet olmasa, uluslararası sermayeyle kim işbirliği yapacak? Sermaye gittikçe merkezileşiyor. Böyle olunca orta burjuvazi de ağlamaya
başladı. Sonuçta gülen birkaç işbirlikçi sermaye oldu. Yok Dervişmiş, yok ulusal programmış, hepsi işçi ve emekçileri
oyalama, krizle birlikte tasfiyeyle yüzyüze kalan orta burjuvaziyi
yedekleme yalanlarıdır. Burjuvazinin güldüğü bir sistemde emekçilerin
ağlaması kaçınılmazdır. Kriz zaten ağırlaşan yaşam koşullarını, sömürüyü
daha da ağırlaştıracak, milyonlarca kişiyi işsizler ordusuna ekleyecektir. Sosyal kurtuluşa kilitlenmeliyiz - Sizce ağırlaşan ve tekrar eden krizlerden kurtulmanın yolu
nedir? 1. kamu emekçisi: Bu son siyasal ekonomik kriz işçi ve emekçilerin
zaten yokedilmiş sosyal statülerini de ortadan kaldırarak, kelimenin
tam anlamıyla işçi ve emekçileri açlığa, sefalete, derin bir yoksulluğa
sürükledi. Bugün ithal ikameci politikalarla sorunu çözme iddiasında olanlar
her zamanki gibi samimiyetsizliklerini sürdürmektedirler. Yaşanan
toplumsal altüst oluşun bedelini bir şekliyle işçiler ve emekçiler
ödeyeceklerdir. Evet sorun vardır. Sorunun olduğu her yerde mutlaka çözüm de vardır.
Ama bu çözüm köklü, sınıfsal bir çözümün hayata geçirilmesiyle olanaklıdır.
Sorunların yaratıcısı biz olmadığımıza göre, bedelini de biz ödememeli
ve sosyal kurtuluşa kilitlenerek, insanca yaşayacağımız bir düzenin
neferleri olmalıyız. 2. kamu emekçisi: Demin de dediğim gibi, sorun kapitalizmde.
Bunun için önce kapitalizmden kurtulmak gerek. Peki bu nasıl olacak?
Tabii ki işçi ve emekçilerin örgütlü birliği ile. Ama bu örgütlülük
kapitalist düzeni aşmalı. Bu da işçi ve emekçilerin siyasal gelişmişlik
düzeyiyle ilgili bir durum. Önce mücadele içinde siyasallaşabilmek
lazım. Bu da sendikalarımızı reformizmden ve bürokratlardan temizlemekle
mümkün olacaktır. Çünkü emek örgütü adı altında işçi ve emekçileri
düzen içi istemlerde pasifizme iten sendikal anlayışlarla bir yere
varamayız. Ölüm Orucu direnişinden öğreneceğimiz çok şey var 3. kamu emekçisi: Bugün bu krize ve ulusal program
adı altında yürütülen emperyalist talana her kesimden tepki var. Ama
güvenebileceğimiz bir örgütlülüğümüz yok. Sendikalar derseniz, yıllardır
yeni hak almak bir yana olan haklarımızı dahi korumakta yetersiz kaldılar. En ufak bir hak istemimizde dahi devletin güvenlik güçleriyle, soruşturmalarıyla
karşı karşıya geliyoruz. Örgütlüyüz diyoruz, ama sürgünlere, soruşturmalara
karşı örgütlü sesimizi yükseltemiyoruz. Böyle olunca da insanlar korkuyor,
ya benim de başıma bir şey gelirse diye.
Grevdeki Çukobirlik işçileriyle konuştuk... Tüm işçiler olarak sokaklara
dökülmeliyiz!
1.işçi: Greve ücret konusundaki anlaşmazlıktan dolayı çıktık.
İşveren sıfır zam dayattı, biz de kabul etmedik, greve başladık. - Son kriz hakkında ne düşünüyorsunuz? 1. İşçi: Tüm işçiler ve emekçiler güç birliği yapılmalı. Krizin
faturasından ancak böyle kurtulabiliriz. - İşverenin tutumunu nasıl buluyorsunuz? 1. İşçi: İşverenin Çukobirliği işletmek gibi bir niyeti yok.
Teslim olmaktansa savaşarak ölmeyi yeğleriz. - Saldırılar karşısında eylemler sizce nasıl olmalı? 1. İşçi: Daha önce Çukobirlikte işçi çıkarıldığında
bir dizi eylem yaptık. Eylemi destekleyenler hep kapı dışarı atıldılar.
Bu işçileri işveren belirlemedi. Eylem yapacaksın ki kamuoyu yaratacak.
Sendika bugüne kadar bunu yapmadı. Parkta oturmakla sorun çözülmez.
İnsanın onuru varsa dinini, ırkını bir yana bırakır, bütün bu zulme,
şerefsizliğe karşı çıkar. *** - Özelleştirme hakkında ne düşünüyorsunuz? 2. işçi: Çukobirlik özelleştirilemez. Çünkü birçok çiftçi fabrikaya
ortak. - Yönetim hakkında görüşleriniz ... 2. İşçi: Çukobirlikin yönetimi siyasi olarak MHPli
olduğu için, kendi anlayışlarından işçileri fabrikaya alarak onlara
asgari ücret veriyorlar. - Bundan sonra ne tür etkinlikler düşünüyorsunuz? İşçi: Greve başladıktan sonra pasif kalırsak etkin olamayız.
EXSA işçileri buna bir örnektir. Tüm işçiler olarak sokaklara dökülmeliyiz. - Son krizi nasıl değerlendiriyorsunuz? 2. İşçi: Sendikalar işçi sınıfına önderlik etmiyor. Krizin
faturası işçiye-emekçiye ödetiliyor. Bugünkü sendikalar sarı sendikalardır.
DİSK de bugün bu sorunlara duyarsız, kendi tabanını harekete geçirmiyor.
BOSSA işçileri krizin kendilerine işsizlik olarak fatura edilmesi üzerine direnişe geçtiler... Yaşasın onurlu mücadelemiz!
İşten atma kararının açıklanması ile beraber hareketlenen işçiler,
fabrikanın önünde toplanarak basın açıklaması yaptılar. İşyerini terketmeyeceklerini
duyurdular. İşçi kıyımlarına sessiz kalmayacaklarını, haklarını alana
kadar mücadele edeceklerini ilan ettiler. Eylemde DİSK Başkanı Süleyman Çelebi de bir konuşma yaptı. Konuşmasında;
krizi aşmak için kendilerinden fedakarlık istendiğini, ancak fedakarlığı
hep kendilerinin yaptığını, artık tahammülleri kalmadığını, hükümetin
topyekûn bir saldırı içerisinde olduğunu belirtti. Konuşmasının devamında
geçmiş pratiklerinin ne olduğunu da itiraf etti, ama mücadelenin sınırlarını
vurgulamadan da edemedi: 27 gün önce yapılan toplusözleşmede
enflasyon oranında zam önerisini işveren sendikaları önerdi. Biz bunu
onayladık. Şimdi BOSSA işçisinin farklarını dahi ödemeden işçi çıkaran
anlayışı kınıyorum. Kırmayacağız dökmeyeğiz. Bu ülkeye sahip çıkacağız
dedi. Bu sözlere verilmesi gereken yanıt işçilerden geldi: Gerekirse
kıracağız başkan! İşçiler ayrıca, Genel grev genel direniş! Yaşasın
onurlu mücadelemiz!, İş, ekmek yoksa barış da yok!,
Direne direne kazanacağız!, BOSSA işçisi yalnız
değildir!, Yaşasın örgütlü mücadelemiz! sloganlarını
attılar. Eyleme; Genel-iş 1, 2, 6 nolu şubeler, Enerji-Yapı Yol Sen, İMO,
Petrol-İş, TÜMTİS, DİSK Tekstil-TEKSA, MENSA, Çukobirlik şubeleri,
Emekli-Sen destek verdi. BOSSA işçilerinin verdikleri mücadelenin geleceği önümüzdeki günlerde
belli olacak. Bu mücadele, sınıf hareketinin sermayenin yoğunlaşan
saldırıları karşısındaki yanıtını doğrudan etkileyecek bir özelliğe
sahip. Direnişe bu gözle bakılmalı, buna uygun bir dayanışma ve destek
örgütlenmelidir. SY Kızıl Bayrak/Adana
BESin basın açıklaması
SY Kızıl Bayrak/Kayseri
Tarişbankta işçi kıyımı
SY Kızıl Bayrak/İzmir |
|||||