Yaşadığımız Vatan dergisi bir kez daha katliamcı devletin saldırısına uğradı
Devrimci basın susturulamaz!
31 Ekim günü sabah saatlerinde Yaşadığımız Vatan dergisinin Cağaloğlundaki bürosunu basan polis dergi çalışanları ve aralarında Özgür TAYAD sekreteri Tekin Tangünün de bulunduğu misafirlerini vahşice saldırarak gözaltına aldı. Toplam 24 kişinin gözaltına alındığı baskının ardından polis 4 gün ek gözaltı süresi aldı.
Polis arama izni olmadan giriştiği hukuk dışı saldırıyı duvarı balyozla yıkarak gerçekleştirdi. Bu arada içeride yağmalamaya da girişen polis gazeteleri darmadağın ederken fotoğraf makinaları ve arşivi de tahrip etti. Aynı gün öğleden sonra baskını protesto etmek için büroda bir basın açıklaması düzenlendi ve talan edilmiş büro basın mensuplarına gezdirildi. Yaşadığımız Vatan dergisi çalışan ve okurları üzerlerine Yaşadığımız Vatan önlükleri giyerek pencerelere Halkın sesini susturamazsınız!, Devrimci basın susturulamaz!, Vatan çıkıyor bekleyin! yazılı dövizler astılar.
Cezaevlerindeki Süresiz Açlık Grevinin 11. gününde gerçekleşen bu baskının amacı, eylemin dışarıdaki destek gücünü sekteye uğratmak, sesini boğmaktır. Diğer yandan muhalefetin geniş kesimine gözdağı verilmek istenmekte, F tipi ölüm hücrelerine geçiş amaçlı saldırıda direniş cephesinin zayıflatılması hedeflenmektedir.
Ancak devrimci basına yönelik hiçbir saldırı şimdiye kadar bir sonuç vermemiştir, bundan sonra da vermeyecektir. Devrimci basın, devrimin, işçi sınıfının ve emekçinin sesi, soluğu olmaya devam edecektir. Faşizmin karanlığını ve zorbalığını tek yumruk olarak yırtacağız!
Devrimci basın susturulamaz!
Yaşasın devrimci dayanışma!
Yaşasın Süresiz Açlık Grevi direnişimiz!
Devlet F tipi cezaevi uygulamasını başlattı!
Devrimci tutsakların Süresiz Açlık Grevine başlamalarının hemen ardından Kürkçüler, Bayrampaşa Cezaevinde adli tutukluların af talebiyle yaptıkları eylemlerin zamanlaması ve yöntemi, bu eylemlerin devlet kaynaklı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Rehin alma, malta işgali vb. eylemler, hem af saldırısının yakınlaştığını göstermesi, hem de cezaevleri kontrolümüzde değil demagojisini kamuoyuna maletme çabası açısından önemlidir.
F tipi cezaevlerine geçişin ön önemli hazırlıklarından biri olan kamuoyu bilgilendirme çalışmalarına Adalet Bakanlığının yaptığı son açıklamalar ile nokta konulmuştur. Adalet Bakanlığı halen koğuş sisteminin uygulandığı cezaevlerinde odaların yapımının bittiğini, oda sistemine geçileceğini beyan etmiştir. Ayrıca F tipi cezaevlerinin yasal dayanağını oluşturan TMYnin 16. maddesinin kaldırılacağı, disiplin cezası olmayan terör suçlularına da açık görüş yaptırılacağı, uygulamanın denetlenmesi için izleme kurullarının hızla oluşturulacağı, af söylentileriyle birlikte sürekli dile getirilmektedir.
Bakanlığın açıklamalarının hemen ertesinde taşra cezaevlerinde ve yoğun olarak PKKli mahkumların bulunduğu cezaevlerinde hücre sistemine geçiş için adımlar atıldı. Erzurum Cezaevinde hücre sistemine geçilmiş, ancak hazırlanan hücrelerin ihtiyaç karşılamadığı söylenerek az sayıda tutsak koğuşta bırakılmıştır.
Gazide Susurluk devleti protesto edildi
Susurluk pisliğinini dışa vurmasına vesile olan olayın 4. yılında Susurluk devletini protesto etmek ve zindanlarda devrimci tutsakların başlatmış olduğu Süresiz Açlık Grevi direnişine destek vermek amacıyla, 3 Kasım günü saat 20:00 civarında, Gazi Cemevi önünde bir basın açıklaması yapıldı. Bu basın açıklamasına yaklaşık 500-600 kişilik bir kitle katıldı. Kitlenin ruh hali oldukça iyiydi.
Basın açıklaması okunduktan sonra meşaleli bir grup önde yürüdü. Cemevinden aşağıya doğru yürüyüşe geçildi. Yürüyüş esnasında şu sloganlar atıldı: Gazinin katili Susurluk devleti!, Yaşasın Süresiz Açlık Grevi direnişimiz!, Hücrelere girmeyeceğiz, direneceğiz! vb. sloganlar atıldı.
Kitle Cemevinden aşağı inerken, Grup Yorumun Halkımızın Gelini parçası söylenerek basın açıklaması bitirildi.
Gazi Mahallesinden Kızıl Bayrak okurları
İşkenceci katillerden hesap soralım!
TKİP dava tutsakları Ahmet Turan, Dinçer Erduvan, Müslüm Turfana işkence yapan işkenceci polisler hakkında açılan dava başladı.
Gözaltının ardından yapılan muayene sonucu verilen üçer ve beşer günlük iş göremez raporları sonrasında yapılan suç duyurularının ardından işkenceciler hakkında dava açıldı ve 18 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Bu davanın sanıkları bizlere hiç de yabancı değil. Bu dava sanıklarından Mehmet Hallaç ve Şeref Bayrakçı, işkencede katledilen devrimci sendikacı Süleyman Yeterin öldürülmesi ile ilgili davada tanıklık yapmışlar, sanık işkencecileri korumuşlardır. Davanın bir diğer sanığı olan komiser Ahmet Okuducu ise, Süleyman Yeterin öldürülmesinden yargılanan, görevinden el çektirilen, aranan ve bir türlü bulunamayan firari sanıktır.
1 Kasımdaki duruşmaya aileler ve ÇHDli avukatlar geldi. Mahkeme saatini beklerken işkenceciler de avukatlarıyla birlikte salonda beklerken, duruşmanın hemen öncesinde yüzleşmemek için kaçıp gittiler. Duruşma Ahmet Turan, Dinçer Erduvan ve Müslüm Turfanın gelmesiyle başladı.
11 Kasım 98de gözaltına alınan tutsaklar, Terörle Mücadele Şubesinde kaldıkları 4 gün süresince psikolojik baskı, sürekli uykusuz ve ayakta tutma, elektrik, tazyikli su, haya burma gibi birçok işkenceye maruz kaldıklarını anlattılar. İşkence sırasında gözbağının kayması ve açılmasıyla işkencecileri gördüklerini ve tanıyabileceklerini söylediler.
Ardından sözalan Avukat ise, işkence yapanların duruşmadan önce salonda olduklarını ve yüzleşmemek için ayrıldıklarını, ayrıca sanıklardan Ahmet Okuducunun başka bir davada gözaltında adam öldürmekten yargılandığını, bunun gözönünde bulundurulmasını talep etti.
Bir sonraki duruşmada sanıkların teşhis edilmesi kararıyla duruşma 29 Ocaka ertelendi.
İşkenceci katillerin yargılanması, yeni işkence ve katliamların önüne geçilebilmesi için, duruşmalara daha güçlü katılmalı ve işkencecilerden hesap sormalıyız.
Aydın ve Sanatçı Girişimi SAGı desteklemek için iki günlük açlık grevi yaptı
28 Ekimde Adana İHD'de Aydın ve Sanatçı Girişimi hücrelere karşı ve zindanlarda başlatılan SAG eylemine destek amacıyla 2 günlük açlık grevi yaptı. 10 aydın ve sanatçının katıldığı açlık grevi saat 11:30'da bir basın açıklamasıyla başlatıldı. Açıklamada hücre tipi cezaevleriyle insanı kişiliksizleştirmek, yalnızlaştırmak, yoketmek amacı güdüldüğü, kendine duyarlıyım, demokratım, aydınım diyen herkesin hücrelere karşı çıkması gerektiği vurgulandı.
Açıklamanın ardından bir müzik dinletisi verildi. Aydın ve sanatçılardan bazıları şiir okudular. Daha sonra cezaevlerindeki Ulucanlar katliamı, Burdur ve Bergama saldırıları ve 96 SAG ve ÖO ile ilgili bir video kaseti gösterildi. Mavilim Tiyatro Grubu ise birkaç skeç canlandırdı. Bir tutsağın annesine seslenişi canlandırılırken, skeçte tutsak anaları ve diğer izleyenler gözyaşlarını tutamadılar. Şiir ve müzik dinletileri akşama kadar sürdü.
Açlık grevindeki aydın ve sanatçılardan birisi hücre tipi cezaevleri ve örülmeye çalışılan muhalefetle ilgili bir konuşma yaparak, dileyenlerin bir kürsü olarak kullanabilecekleri bir ortam yarattı. Partilerin, kitle örgütlerinin, sosyalist basının destek verdiği açlık grevi ertesi gün akşam saatlerinde 17:00de bitti.
Adanada basın açıklaması:
Af bir aldatmacadır!
Adana İHD önünde 2 Kasımda TUYAB ve Dayanışma-Der bir basın açıklaması yaptılar. Yaklaşık 60-70 kişinin katıldığı açıklamada af taleplerinin bir aldatmaca olduğu, devletin devrimci tutsakları hücrelere daha kolay sokmak için affı gündeme getirdiğine vurgu yapıldı. Devrimci tutsakların zindanlarda başlayan SAG direnişlerinden ve bedel ödemekten asla çekinmeyeceklerinden, 96 SAG ve ÖO direnişinden bahsedilerek açıklama devrimci tutsakların talepleriyle bitirildi. Açıklama esnasında Hücreleri parçala, tutsaklar sahip çık!, Anayız, haklıyız, hücreleri yıkarız!, Devrimci tutsaklar onurumuzdur!, Katil devlet hesap verecek!, Yaşasın Süresiz Açlık Grevi direnişimiz!, Yaşasın genel direnişimiz! sloganları atıldı.
|