ARSIVANA SAYFA
 
4 Kasım '00
SAYI: 41
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Hücre saldırısına karşı etkin bir kampanya
Af manevrasıyla hücrelerin zemini döşeniyor
Sermayenin “af oyunu”nu bozalım!
Hiçbir yalan ve demagoji eylemimize gölge düşüremez!
“İmaj tazeleme”nin ardından faşist zorbalık!
Deneyimlerin ışığında daha güçlü mücadelelere hazırlanalım!
Sınıf hareketinden haberler
BES Kongresi yapıldı
İMF karşıtı eylemler
Batman’da seri intiharlar
YÖK’e ve YÖK düzenine hayır!
SAG direnişine güçlü bir desteği örgütlemek için Nasıl bir çalışma?
SAG ve ÖO süreci ve zindanlar cepesindeki sorumluluklarımız
Güçlü direnişe zayıf destek
Tüm hapishanelerdeki DHKP-C, TKP(ML) ve TKİP tutsaklarından çeşitli kesimlere açıklamalar
Gebze Cezaevi’nde katliam hazırlığı
“Devrimci basın susturulamaz!”
Almanya’da faşizme karşı onbinlerce kişi alanlardaydı!
İşgale ve sosyal yıkım paketine hayır
ABD başkanlık seçimleri
Rüzgarlı çocukların geçidi
Ekim Devrimi ve Parti
Mücadele Postası
 



 
 
Hücre saldırısına karşı etkin bir kampanya


Hücre saldırısı ve Süresiz Açlık Grevi eylemi çerçevesinde kapsamlı bir politik kampanyanın örgütlenmesinin taşıdığı önem yeterince açıktır. Kampanyanın temel hedefi duyarlı en geniş kesimi zindanlara yönelik saldırılar çerçevesinde harekete geçirebilmek, onları direnişin bir parçası haline getirebilmektir.


SAG direnişindeki devrimci tutsaklarla dayanışma
komiteleri örgütlemeliyiz

Faaliyet yürüttüğümüz alanlarda soruna duyarlı en diri güçlerle birlikte, hücre karşıtı faaliyete katılan, SAG’a destek sunmak isteyen herkesi içine alacak şekilde komiteler oluşturmalıyız. Özellikle bağımsız güçlerin bu komitlerde yer almalarını sağlamalı, onları süreçle birlikte daha aktif hale getirmeye çalışmalıyız. Değişik derneklerde, sendikalarda, kitle örgütlerinde bu komitelerin oluşması için yoğun bir çaba harcamalıyız. Hem genel materyaller üzerinden yürütülen propaganda-ajitasyon faaliyetini cezaevi kampanyasını komitelere maletmeli, hem de komitelerin bu faaliyetten beslenmelerini sağlamalıyız. Burada önemli olan örgütsüz ya da yarı örgütlü güçlerin saldırıya karşı aktif hale getirilmesidir. Ancak komitelerin hem oluşmasının hem de disiplin ve sürekliliğinin bizim içinde bulunmamıza ve komitelerin yapısını gözeten bir pratik içinde olmamıza bağlı olduğu unutulmamalıdır. Daha bugünden sınırlı çabalarımızla bu noktada aldığımız yol ve geçmiş deneyimlerimiz gözönüne alındığında, bu tür örgütlenmelerin mücadeleye ve çalışmamıza önemli avantajlar sağlayacağı açıktır.


Yerel platformları hareketlendirmeli,
olmayan yerlerde oluşturmalıyız

Ulucanlar katliamından bu yana hücre karşıtı güçlerin bir araya gelerek oluşturduğu platformlar hücre karşıtı mücadelenin odaklarından biri oldu. Katılımcı sol kurum sayısına rağmen istenilen kitleselliği yakalayamasa da, bu tür platformlar zamanla yerelliklerde de oluşmaya başladı. Başlangıçtan itibaren bu platformların doğrudan kitleleri kucaklayan bir çalışma tarzı içinde olması gerektiğini savunduk, kurum temsilcilerinin diplomasi yaptığı ortamlar olmasının önüne geçmeye çalıştık. Bu çerçevede başarılı ve başarısız deneyimlerimiz oldu. Son bir buçuk aylık süreçte atalete ve belirsizliğe düşen platformlar SAG süreciyle birlikte daha bir anlam kazandı. Platformlarda yeralan reformistlerin gerici tutumları ve bir dizi devrimci grubun SAG eyleminin dışında kalması, yerel platformların doğru bir tarzda kullanılması durumunda bize herhangi bir handikap yaratmayacaktır. Bir dizi semt, okul ve alana yayılan bu platformları kitleye dönük etkin bir çalışma yapar hale getirdiğimiz ölçüde, SAG süreci ister istemez temel gündem olacaktır. Hücrelere karşı olanların özellikle ilerleyen günlerde sürece duyarsız kalamayacağı açıktır. Bu platformları hızla etkin hale getirmeye çalışmalı, olmayan yerlerde oluşturmak için yoğun çaba sarfetmeliyiz.


Kitleleri harekete geçirmek
güçlü bir yerel çalışmayla mümkündür

Zindanlardaki ölümüne kararlılığın yaratacağı imkanları değerlendirmenin ve sürecin en az bedelle zafere varmasının birinci koşulu, eylemi toplumun gündemine sokmayı başarmaktır. Bunun için kitle iletişim araçlarının mümkün mertebe kullanılması, konuya duyarlı köşe yazarlarının aydınlatılması, etkili eylemlin gerçekleştirilmesi vb.’nin önemini küçümsememek gerekiyor. Ama hep vurguladığımız gibi, bizim için belirleyici olan doğrudan seslenme yöntemleridir. Her türlü merkezi görsel ve yazınsal materyalin yanısıra, faaliyet yürüttüğümüz işletmeye, semte ya da okula yönelik özel materyallerle seslenmek ayrı bir öneme sahiptir. Gelişmeler ışığında ve imkanlar çerçevesinde, açlık grevi 10. gününde, açlık grevi 15. gününde tarzında el ilanları dağıtılabilir. Ev ve kahve toplantıları, pazar konuşmaları, forum, panel gibi kitleyle doğrudan muhatap olduğumuz ve bugüne kadar yeterince işlevsel kullanamadığımız araçlar etkili bir biçimde kullanılabilir.

Bu tür çalışmalar sadece kendi güç ve imkanlarımız üzerinden düşünülmemelidir. Hücre karşıtı birçok güç doğru bir müdahaleyle bu çalışmaların parçası olabilecektir. Bu başarılabildiğinde, bu güçler sürecin dayanışmacısı olmaktan çıkıp bizzat örgütleyicisi konumuna geleceklerdir. En önemli kazanımlardan biri bunun sağlanması olacaktır. Bunun için gerekli esneklik gösterilmelidir. Ayrıca bölgelerimizde bulunan her türlü sendika ve kitle örgütünde eylem gündemleştirilebilmeli, yazılı ve sözlü olarak sürekli bilgilendirilmelidir. Bu sürece ilgisi olanların harekete geçmesini sağlayacak, ilgisiz olanlar üzerinde ise zamanla basınç yaratacaktır.

Ulucanlar katliamından bu yana büyük bir kararlılıkla yürütülen hücre karşıtı mücadele, TKİP, DHKP-C ve TKP(ML) dava tutsaklarının ölüm orucu kararlılığıyla başlattığı SAG eylemiyle yeni bir aşamaya girdi. Bu eylem, hem temelden belirleyiciliği olan devrimci tutsakların kararlılığını ortaya koyması, hem de dışarıdaki hücre karşıtı muhalefetin büyüyüp gelişmesi açısından çok önemli bir aşamaya işaret ediyor. Bu adımla, devrimci tutsakların ölümüne kararlılığı dostun düşmanın önünde somutlanmıştır. Bunun yarattığı imkanların dışarıdaki hücre karşıtı mücadeleyi sıçratması ise, ancak bizim yoğun çabamızla başarılabilecektir. Zindanlardaki direnişin dışarıya maledilip edilememesi, ödenecek bedelin düzeyini doğrudan belirleyecektir. Bu, görev ve sorumluluklarımızın hayati önemini göstermektedir.

Bugün çatışma zindanlar üzerinden, devletle devrimin öncü güçleri arasında yaşansa da, sözkonusu olan bütünlüklü bir saldırıdır. SAG adımıyla birlikte başlayan karşı saldırı süreci, kitle hareketi için de F tipi cezaevi saldırısını püskürtmekle sınırlı olmayan bir dizi imkan yaratmaktadır. Bu imkanlar doğru değerlendirilip doğru bir müdahalenin konusu yapılabilirse, hayati önemde olan bu saldırının püskürtülmesinin ötesinde kazanımları olacaktır. Dolayısıyla, içerideki direnişin dışarıyı sarsabilmesi için, tüm çalışma alanlarımızda, yerel bölge ve birimlerimizde daha kararlı, inatçı, yaratıcı, militan bir pratik-politik faaliyeti örgütlemek durumundayız.


Sınıf-emekçi kitlelere yönelik faaliyetimizi daha da
güçlendirmek zorundayız

Sermaye devleti, sınıf hareketliliğinin yükseldiği, tepkisini dışa vurduğu dönemlerde devrimci tutsaklara yönelik bir saldırıyı kendisi için riskli bulmaktadır. Tam da zindanlardaki mücadelenin keskinleştiği bir aşamada sınıf hareketliliğinin ilk belirtilerinin ortaya çıkması önemlidir. Açıktır ki, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin devrimci tutsaklara sahip çıkabilmesi, mücadele yolunu tutmasıyla, bu mücadelenin politik bir mecraya sıçramasıyla mümkündür. Bu ise sınıf-emekçi hareketine etkin bir devrimci müdahale demektir. Dolayısıyla, SAG direnişi çerçevesindeki faaliyetimiz, sınıf hareketine ilgimizi azaltmak bir yana, müdahalemizi daha da yoğunlaştırmamızı gerektirmektedir. Güç ve imkanlardaki sınırlılık tam da böyle dönemlerde aşılır. Burada önemli olan, hücre saldırısı ve SAG direnişi ekseninde yürüteceğimiz faaliyetin sınıf hareketine müdahale çerçevesinde yürüteceğimiz faaliyetle başarılı bir biçimde birleştirilebilmesidir. Sınıf ve emekçi kitlelerin doğrudan hissettiği sorunlara yönelik faaliyet ve müdahalenin hakkını verebildiğimiz ölçüde, sınıf kitlelerine SAG eyleminin kendi mücadeleleri açısından taşıdığı hayati önemi anlatmayı da başarabileceğiz.


Bağımsız faaliyetimizi güçlü
bir tarzda örmeliyiz

Gerek geçmişteki hücre karşıtı faaliyet sürecinde, gerekse SAG’la başlayan yeni aşamada, değişik çevrelerle güç ve eylem birliktelikleri kurmanın önemini her zaman vurguladık ve bunun gereklerini yerine getirdik. Önümüzdeki günlerde de SAG direnişinin bileşenleriyle ortak bir eylem sürecinin örgütlenmesi gündeme gelecektir. Bu tür birlikteliklerin güçlü ve işlevsel olabilmesi, “SAG’la dayanışma komiteleri” türünden örgütlülüklerin oluşturulabilmesi, etkin bir cezaevi kampanyası örgütlenebilmesi, ancak kendi bağımsız faaliyetimizi etkin, yaygın ve başarılı bir tarzda örgütleyebilmemizle mümkündür. Bu, yaygın afiş ve bildiri çalışmasıyla birleşen sürekli ve sistemli bir kitle çalışmasının örgütlenebilmesi demektir. Bunu ise, tüm güç ve olanaklarımızı örgütlü, planlı ve hedefli bir biçimde harekete geçirerek, en küçük bir enerji damlasından dahi yararlanma perspektifiyle hareket ederek başarabiliriz.


Her eylem hücre karşıtı mücadelenin temel
silahı olan SAG’la bütünleşmelidir

SAG ile birlikte atılan tarihi adıma dışarıda bugünden eylemli süreçlerle destek vermek kritik önemdedir. Basınımızda da uyarıldığı gibi, ilerici kamuoyu genelde ancak ölümler başladığında tepkisini ortaya koymakta, bu da ağır bedellere yol açmaktadır. Bu nedenle, bugünden direnişe eylemli destek örgütlemek temel amaç olmalıdır. Eylemli destek, ilerleyen günlerin değil bugünün görevidir. Hücre karşıtı güçlerin son dönemde belirsizlik ve bekleyiş nedeniyle düştükleri ataleti kırmanın olanakları vardır ve onları harekete geçirmenin yol, yöntem ve araçları üzerinde yoğunlaşma görev ve sorumluluğu bizimdir. Geçmiş deneyimlerden de yararlanarak bağımsız eylem örgütleme ya da gerçekleşen eylemlilikler üzerinden müdahale etme noktasında inisiyatif ve yaratıcılık büyük bir önem taşımaktadır.

Dikkat edilmesi gereken temel hususlardan birisi ise, bugün hücre karşıtı mücadelenin temel silahı SAG olduğu ölçüde, onun etkisini kıracak ve silikleştirecek dar eylemlerden uzak durmaktır.

Süreç omuzlarımıza ağır sorumluluklar yüklemiştir. Bunun bilinciyle hareket etmeli, zamanın akıp gittiğini, gecikmenin ağır bedeller demek olduğunu bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız. İçerdeki kararlılığa ve direniş ruhuna uygun bir mücadeleyi örgütlemek için tüm güç ve olanaklarımızı seferber etmeli, enerji ve çabamızı yoğunlaştırmalı, inisiyatif ve yaratıcılığı en ileri düzeyde harekete geçirmeliyiz.