ARSIVANA SAYFA
 
4 Kasım '00
SAYI: 41
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Hücre saldırısına karşı etkin bir kampanya
Af manevrasıyla hücrelerin zemini döşeniyor
Sermayenin “af oyunu”nu bozalım!
Hiçbir yalan ve demagoji eylemimize gölge düşüremez!
“İmaj tazeleme”nin ardından faşist zorbalık!
Deneyimlerin ışığında daha güçlü mücadelelere hazırlanalım!
Sınıf hareketinden haberler
BES Kongresi yapıldı
İMF karşıtı eylemler
Batman’da seri intiharlar
YÖK’e ve YÖK düzenine hayır!
SAG direnişine güçlü bir desteği örgütlemek için Nasıl bir çalışma?
SAG ve ÖO süreci ve zindanlar cepesindeki sorumluluklarımız
Güçlü direnişe zayıf destek
Tüm hapishanelerdeki DHKP-C, TKP(ML) ve TKİP tutsaklarından çeşitli kesimlere açıklamalar
Gebze Cezaevi’nde katliam hazırlığı
“Devrimci basın susturulamaz!”
Almanya’da faşizme karşı onbinlerce kişi alanlardaydı!
İşgale ve sosyal yıkım paketine hayır
ABD başkanlık seçimleri
Rüzgarlı çocukların geçidi
Ekim Devrimi ve Parti
Mücadele Postası
 



 
 
Gebze Cezaevi’nde katliam hazırlığı!


Hücrelerin sevklere hazır olduğu açıklamalarının yapıldığı şu günlerde, cezaevlerine yönelik provokasyonlar da devlet eliyle tırmandırılmaya başladı. Açlık grevlerinin başlamasıyla birlikte af tartışmalarını gündeme alan devlet, bir taraftan da operasyon hazırlıkları yapma telaşında.

28 Ekim sabahı erken saatlerde Gebze Cezaevi’nde operasyon olduğu haberini aldık. Bunun üzerine ulaşabildiğimiz aile ve kurumlara ulaşarak bir an önce cezaevine gitmeye karar verdik. Cezaevinin önüne gittiğimizde araçlarıyla sivil ve resmi polislerin yanında bir de itfaiye arabası duruyordu. Cezaevinin etrafı kazılmıştı. Diğer ailelerle buluşarak birlikte beklemeye başladık. Bu arada itfaiye arabasının geceden beri burada beklediğini ve askerlerin de gece cezaevine girdiklerini öğrendik. Daha sonra avukatlar geldiler. Cezaevi yetkilileri ile haber almak amacıyla görüşmek istedik, fakat bir bilgi alamadık. Yalnızca “Merak etmeyin arama var, bir şey yok” demekle yetindiler.

Bu bekleyiş öğleden sonraya kadar sürdü. Saat 14: 00 sularında cezaevine yaklaşık 20-25 kadar boş askeri araç girdi ve bir süre sonra robocop kıyafetli, kasklı, kalkanlı ve silahlı askerlerle dolu olarak çıktı. Bunun bize “bir şey yok” denildiği gibi bir durum olmadığını gördük ve daha da kaygılandık. Çünkü içeriden çıkan askerlerin hazırlıklarından sıradan bir arama için değil, operasyon için geldikleri anlaşılıyordu. Ve bizim yaşanan onca katliamdan sonra, hele de şu günlerde devlete hiçbir güvenimiz yoktu. Askerlerin ardından itfaiye arabasını da gönderdiler. Ancak biz orda kalmaya ve tutsaklarla görüşünceye dek gitmemeye karar verdik. Bunun üzerine avukatlar gidip cezaevine gelen başsavcıyla görüştüler ve içeriye üç ailenin alınması konusunda anlaştılar. Onların ardından kapıda bekleyenlerden de birer kişinin görüşe girmesi kabul edildi ve girdiler.

İçerdeki tutsaklarla görüşüp dışarıda bekleyenlere bilgilendirme yapmak üzere çıkan avukatlar ve aileler, geceden beri askerin içerde olduğunu, tutsaklar uyurken koğuşlara girildiğini ve bazı koğuşlarda arama yaptıklarını, bunun üzerine diğer koğuşların barikat kurarak bu şekilde aramaya izin vermediklerini söylediler. Özellikle de gaz maskeli, kasklı ve silahlı gelinmesinin arama değil, operasyon için olduğunu söyleyen tutsaklar, cezaevi komutanının kendilerine; “Bundan böyle aramaların ‘Üçlü Protokol’de de yazıldığı gibi bu şekilde yapılacağını” söylediğini belirttiler.

Bu yaşanan olaydan sonra da cezaevinde gerginlik bitmiş değil. Tutsaklar, can güvenlikleri olmaması nedeniyle ile maltada nöbetçi bıraktıkları için, idare de sayım almayarak gerginliği tırmandırmaya devam ediyor.

F tipi hücrelerin uygulamaya sokulmak istendiği şu günlerde cezaevlerinde yaşanacak direnişleri kırmak amacıyla hazırlıklara başlayan devlet, devrimci tutsakları bedel ödemeden hücrelere koyamayacağını bilmelidir. Devrimci tutsaklar bugüne dek yapılan saldırılara karşı Buca’da, Ümraniye’de, Süresiz Açlık Grevi ve Ölüm Orucu Direnişi’nde, Ulucanlar’da, Burdur’da nasıl cevap verdilerse, bundan sonraki teslim alma saldırısına karşı da aynı kararlılıkla cevap vereceklerdir.

Bizler, dışarıdaki aileler, işçi-emekçiler ve devrimci ve ilerici güçler olarak, devletin terörüne karşı baş eğmeyeceğimizi ve devrimci tutsakları hücrelere koydurtmayacağımızı birkez daha duyuruyoruz. Bunun için ne gerekiyorsa yapmaya ve her türlü bedeli ödemeye hazırız.

Devrimci tutsaklar onurumuzdur!
Onurumuza sahip çıkacağız, öldürtmeyeceğiz!

Bir TUYAB çalışanı





Gebze Cezaevi’ndeki devrimci tutsaklardan

Provokasyonlara ve katliamcı saldırılara karşı duyarlılık çağrısı


23 Ekim 2000 tarihinde, bulunduğumuz Gebze Cezaevi’nde idare, dış güvenlik ve savcının ortaklaşa planladığı provokatif bir saldırıyla karşılaştık. Bu kişiler tarafından temsilcilerimize, cezaevinde tünel bulunduğuna dair kesin bilgi ve bulgular olduğunu, içeride silah bulunduğunu vb. söyleyerek, bu nedenlerle silahlı bir asker araması ve operasyonunu dayatmışlardır. Yapılacak silahlı aramada herkesin havalandırmaya çıkarılacağı, sadece temsilcilerin koğuşta kalabileceği, herkesin para ve değerli eşyasını yanına almasını, kaybolması durumunda bunlardan sorumlu olmayacaklarını, zemin araması dışında ince bir şekilde eşya ve zula araması yapılacağını söylemişlerdir. Eğer tünel ve silah bulunmazsa bundan böyle tünel varmış gibi hareket edeceklerini açıklamışlardır.

Bu konuyla ilgili idare ve savcılıkla yapılan görüşmeler sürerken, 28 Ekim Cumartesi sabahı 07:00’de gaz bombalı, makinalı tüfekli, coplu, kasklı, her bakımdan techizatlı yüzlerce asker, başsavcı ve cezaevi müdürleri gözetiminde ana maltaya sokulmuş, 1 ve 2. koğuşlar ise askerler tarafından basılmıştır. Asker aramasını kabul etmeyen 4, 8, 9, 10 ve 12. koğuşlar barikat kurarak bu şartlarda bir aramayı kabul etmeyeceklerini söylemişlerdir. Yapılan görüşmeler sonucunda koğuşların silahsız bir grup subay tarafından aranması kabul edilmiştir.

Yapılan arama iddia edildiği gibi bir tünel vb. araması değil, F Tipi cezaevlerine yönelik hazırlığın bir parçasıdır. Aynı zamanda Üçlü Protokol’ü uygulamaya dönük bir çabadır. Başka cezaevlerinde de benzer operasyon ve arama dayatmaları olduğunu biliyoruz. Açık ki bu tür operasyonlarla F tipine sürgün/sevk saldırılarının tatbikatı yapılmaya çalışılmaktadır.

Şu anda da Gebze Cezaevi’nde savcı Eren Yenice, cezaevi idaresi ve özellikle 2. müdürlerden Zafer Çolakoğlu ile Bülent Üstündağ eliyle provokatif tutumlar sürdürülmektedir. Sözkonusu 2. müdürler akşam sayımlarını bilerek almamakta ve ısrarla bir gerginlik politikası izleyerek yeni saldırıların, asker operasyonlarının koşullarını oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Bu tür provokatif saldırılara ve operasyonlara karşı direneceğimizi bir kez daha belirtiyoruz. Tüm devrimci kamuoyunu Gebze Cezaevi’nde gelişebilecek provokasyon ve katliamcı saldırılara karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Gebze Cezaevi’ndeki devrimci tutsaklar





ÇHD İstanbul Şubesi’nin Gebze provokasyonuna ilişkin raporu

Saldırı sindirme amaçlıdır


28.10.2000 tarihinde Gebze Kapalı Cezaevi’ndeki siyasi tutuklu ve hükümlülere yapılan operasyon girişimi ile ilgili raporumuz/basın açıklamamızdır. /29.10.2000


28.10.2000 günü Gebze Cezaevi’ne müdahale olduğu duyulduğu an derneğimiz üyesi avukatlar cezaevine gitmiş, askerlerin çekilmesinin ardından sınırlı biçim ve şekilde de olsa yetkili savcı ve tutuklularla da görüşerek durumu yerinde tespit etmiş, müdahale etmeye çalışmış ve bunun neticesinde durumun kamuoyuna duyurulması gereken ciddi bir vaka olduğunu değerlendirmiştir.

Olayların Gelişme Seyri:
Olaylar cezaevinde rutin aramalar yapıldığı halde cezaevi jandarmasının ayrıca arama yapmak istemesi ile başlamıştır. Bir hafta süredir jandarmanın tünel var gibi soyut iddiasına dayanarak baskın tarzı bir arama yapmak istemesi ve tutukluların da bunu keyfi ve sindirme amaçlı olduğu görüşü ile kabul etmemesi ile bir gerilim yaşanmaktaydı.

Jandarma 28.10.2000 günü gece yarısından itibaren tüm operasyon malzemeleri ile (kalkan, maske, gaz bombası, silah gibi) cezaevinin içinde konumlanmış, dışarıdan itfaiye v.s. gibi takviye de hazırlanmış. Tutuklular uykuda iken ve hava aydınlanmadan ani bir hamle ile jandarma silahları ile koğuşların bir bölümüne baskın tarzında girmiş, bunu fark eden diğer koğuşlardaki tutuklular korunma amacıyla barikat kurmuşlar. Bundan sonra süren görüşmelerin neticesinde silahsız ve makul şekil ve sayıda görevli tarafından yapılan arama neticesinde hiçbir şey bulunmamış ve arama sona erdirilmiştir.

Olayın duyulması ile birlikte tutuklu aileleri cezaevi önünde endişeli şekilde beklemişler, ailelere ve avukatlara tüm ısrarlarına karşın hiçbir bilgi verilmemiş, ancak olayların sona erdiği saat 14: 30 dan sonra bilgi ve iletişim olanağı doğmuştur.

Olayın ardından cezaevinden onlarca araç dolusu jandarmanın çıktığı görülmüş, donanımları ile içerden çıkan bu derece çok sayıda silahlı gücün operasyon amacını da taşıdığı anlaşılmıştır.

Olayın Niteliğine İlişkin Değerlendirmeler:
Yapılan görüşme ve edinilen izlenimlerden anlaşılmıştır ki, jandarma üçlü protokolü kendisine dayanak yaparak tamamen kendi inisiyatifi ile keyfi, kuralsız, zamansız ve baskın tarzı arama görünümlü girişimlerle bir baskı oluşturma çabasındadır. İnsanlar uykularında iken yapılan bu girişim tedirgin etme, huzursuz bırakma, kurallara ve insan haklarına bir meydan okuma amaçlı görülmektedir.

Gebze Cezaevi’nde de diğer cezaevleri gibi tutukluların bir bölümünün F tipi hücre cezaevlerine karşı başlattıkları süresiz açlık grevi de gerekçe olarak gösterilerek, tutuklu idare arasındaki gerilim idarece artırılmıştır. Olayın bu yönü de bulunmaktadır.

Tutuklular olay sonrasında jandarmanın kendilerine "tünel olsa da olmasa da biz bundan sonra tünel var gibi müdahale edeceğiz" dediğini ifade emişlerdir.

Olayın bir çok yönü tepkiye layık olmakla birlikte, bu gibi girişimlerin Burdur ve Ulucanlar Cezaevindeki tarza çok yakın olduğunu, keyfi ve baskı yaratma amacından öteye bir sonucunun düşünülemeyeceği gerçeğine kamuoyunun dikkatini çekmek isteriz.

Bu tür girişimler bu kez yarım kalsa da Burdur ve Ulucanlar benzeri sonuçlara yol açabilecek haksız müdahalelerdir. Bu girişimin sahipleri cezaevindeki tutukluyu bir insan olarak görmek ve kabullenmekten uzaktır.

Kamuoyu bu olaydan sonra özelde Gebze Cezaevi’nde, genelde tüm cezaevlerinde benzer girişimlerin durdurulması ve yeni yaralama ve ölümlerin önüne geçilmesi için her an duyarlı olmalıdır.

Derneğimiz de bu gibi girişimlerin önüne geçilmesi için her türlü çabayı sürdürecektir.

Çağdaş Hukukçular Derneği
İstanbul Şubesi Yönetim kurulu