ARSIVANA SAYFA
 
4 Kasım '00
SAYI: 41
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Hücre saldırısına karşı etkin bir kampanya
Af manevrasıyla hücrelerin zemini döşeniyor
Sermayenin “af oyunu”nu bozalım!
Hiçbir yalan ve demagoji eylemimize gölge düşüremez!
“İmaj tazeleme”nin ardından faşist zorbalık!
Deneyimlerin ışığında daha güçlü mücadelelere hazırlanalım!
Sınıf hareketinden haberler
BES Kongresi yapıldı
İMF karşıtı eylemler
Batman’da seri intiharlar
YÖK’e ve YÖK düzenine hayır!
SAG direnişine güçlü bir desteği örgütlemek için Nasıl bir çalışma?
SAG ve ÖO süreci ve zindanlar cepesindeki sorumluluklarımız
Güçlü direnişe zayıf destek
Tüm hapishanelerdeki DHKP-C, TKP(ML) ve TKİP tutsaklarından çeşitli kesimlere açıklamalar
Gebze Cezaevi’nde katliam hazırlığı
“Devrimci basın susturulamaz!”
Almanya’da faşizme karşı onbinlerce kişi alanlardaydı!
İşgale ve sosyal yıkım paketine hayır
ABD başkanlık seçimleri
Rüzgarlı çocukların geçidi
Ekim Devrimi ve Parti
Mücadele Postası
 



 
 
Güçlü direnişe zayıf destek


İki haftayı geride bırakan Süresiz Açlık Grevi direnişine karşı sorumluluklar çeçevesinde güncel bir önem taşıyan bu metin, gazetemiz Kızıl Bayrak’ın 21 Haziran ‘96 tarihli sayısının başyazısıdır. ‘96’daki büyük zindan direnişini konu alan metni bazı kısaltmalarla yayınlıyoruz...


Cezaevlerinde sürmekte olan açlık grevleri kritik bir safhaya girmiş bulunmaktadır. Haftalardır süren eylem bazı yerlerde tutsakların yaşamını tehdit eder bir aşamadadır. Faşist rejim suskunluk ve ilgisizlik tutumu takınarak kendince geri adım atmama kararlılığı sergilemiş oluyor. Bu onun her zamanki tutumunun yeni bir örneğidir. Fakat bu çaba boşunadır. Devrimci tutsaklar geçmiş yıllarda hayatlarını ortaya koyma pahasına bu tutumu her seferinde boşa çıkarmayı başarmışlardır. Her seferinde faşist rejimin kendisi geri adım atmak zorunda kalmıştır. Bu kez de sonuç farklı olmayacaktır.

Halen tutsaklar direnişlerini büyük bir kararlılıkla sürdürüyorlar. Bu kararlılığın gerisinde kazanılmış haklarını ve devrimci onurlarını korumanın ötesinde nedenler var. Bugün zindanlardaki mücadelenin sonuçları dışardaki genel mücadeleyi her zamankinden çok daha fazla ilgilendirmektedir. Devletin bizzat kendisi de sorunu bu çerçeveye oturtmuştur. Bilindiği gibi dışarıdaki mücadelenin içeriden, cezaevlerinden yönetilip yönlendirildiği iddiası, cezaevlerine yöneltilen son saldırının temel dayanağı olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla, devlet için zindanlardaki direnmeyi ezmek, tutsakların can ve kan pahasına elde ettiği hak ve kazanımları geri almayı başarmak, aynı zamanda dışarıdaki mücadeleye politik ve moral bir darbe vurmak anlamına gelmektedir. Son saldırı açıkça bu özel amaca bağlanmıştır. (...)

Direnişin tek gerçek zaafı ise dışarıdan yeterli bir destek ve dayanışmanın hala da örgütlenmemiş olmasıdır. Bugüne dek tüm yapılanlara rağmen dışarıdaki destek ve dayanışma faaliyeti hala son derece yetersizdir. 1500 siyasal tutsağın haftalardır sürdürdüğü bir direnme eylemine karşı düzen cephesine egemen suskunluk fesadının hala kırılamaması bu yetersizliğin açık bir kanıtıdır. Bu faşist rejimi cesaretlendirmekte, açlık grevlerinin bugün vardığı kritik aşamaya rağmen sessizliğini ve biçimsel ilgisizliğini korumasını kolaylaştırmaktadır. (...)

Bugünün en acil, en yakıcı ihtiyacı zindanlara yönelik faşist saldırıyı püskürtmektir. Bu saldırıyı püskürtmek için, devrimci hareket, kendi gerçek kitle gücü ne ise, bunu bir an önce fabrikalar, mahalleler, işyerleri, okullar vb. üzerinden seferber etmek durumundadır. Binlerce deri işçisinin politik amaçlı iş bırakma eylemi bunun yolunu açmış bulunmaktadır. Devrimci etkinlik altındaki tüm öteki birim ve alanlarda da bunun yapılmaması için bir neden yoktur. Faşizmin zindanlara yönelik imha ve teslim alma operasyonu aynı zamanda dışarıdaki mücadeleyi hedef aldığına göre, dışarıda bu tür bir etkin dayanışma ve karşı koyma eylemini örgütlemek çok daha gereklidir.

Açlık grevleri gelinen yerde kritik bir evrededir. Ne yapılabilecekse hemen yapılmalıdır. Tüm devrimci odaklar derhal güç ve olanaklarını birleştirmeli, mevcut etki alanlarında destekleyici kitlesel direnmeler örgütlemelidirler. Tuzla deri işçilerinin politik grevi burada bir örnek tutum olarak değerlendirilmelidir.

Bu tür bir seferberlik, o çok umut bağlanan sözde ilerici ve demokratik kamuoyunu, aydınları, ilerici kuruluşları, kitle ve meslek örgütlerini, “sosyalist”liği bile elden bırakmayan bir kısım sendika bürokratını az-çok etkili bir biçimde seferber edebilmenin de biricik yoludur. Devrimci odaklar asıl yapılması gerekeni yapmaz da, tutsak ailelerinin o son derece uygun tanımıyla, “demeç demokratlığı”ndan öteye geçemeyen sözde ilerici çevre ve kuruluşlara umut bağlamayı sürdürürlerse, zindan direnişleri gerçek bir dış destek ve dayanışma eyleminden yoksun kalmayı sürdürecektir.

Bu elbette tutsaklar için yenilgi demek olmayacaktır. Fakat böyle bir durumda onlar kendilerine yönelen zalim saldırıyı püskürtmek için çok daha büyük bedeller ödemek zorunda kalacaklardır.

(S.Y. Kızıl Bayrak, sayı: 8, 21 Haziran ‘96)





Daima omuz omuza, daima yürek yüreğe,
daima başımız yukarıda!



Merhaba dostlar;
Uzun maratonun 10. gününde sizin şahsınızda tüm dost ve yoldaşlarımızı selamlamak, sesimizi sesinize katmak istedik. İşte o gün geldi. Sevinçliyiz. Tuzun ve şekerin, bilincin ve inancın direnciyle bir kez daha koşacağız bu maratonu. On’ların geçtiği yoldan geçeceğimiz için sevinçliyiz. İnancımızı bir kez daha tazeleyeceğimiz için sevinçliyiz. Ve biz düzenin ........ ........ ........ ....... bir hayal olmadığını bir bir göstereceğimiz için sevinçliyiz.

Kolay mıymış, koca bir dünyayı hücreye tıkmak, görecekler!

Tarihin ırmağına zincir vurmak mümkün müymüş, görecekler!

Biz varoldukça, yeryüzünden silinmesi gereken insanlar ve zalimler insanlığa ikinci kez barbarlığı yaşatamayacaklar. Sömürüyü ve zulmü milyonların bedeninde bir kırbaç gibi şaklatamayacaklar.

Sözümüz var, bizden önce gidenlere!

Sözümüz var, insanım diyenlere!

Sözümüz var, sukunetle bizi izleyen milyonlarca emekçiye!

Öleceğiz ama teslim olmayacağız! Hücrelerini başlarına yıkacağız! Kazanan biz olacağız!

Daima omuz omuza, daima yürek yüreğe, daima başımız yukarıda!

Özlemle, hasretle hepinizi kucaklıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

Haydar Baran-Resul Ayaz
Bartın Cezaevi

Not: Metinde boşluk olarak .... bırakılan yerler, cezaevi idaresi tarafından üzeri okunmayacak biçimde karalanıp sansürlenen ifadelerdir.





Direniş hattındaki yerimi aldım


Merhaba;
Proletarya partisinin çağrısıyla SAG genel direnişine başladım. Sermaye devletinin F tipi saldırısını parçalayacak direniş hattının saflarındaki yerimi aldım.

Artık proleter devrim ve sosyalizm hedefimizle direnişin en önünde yürüyoruz. Cezaevlerinde büyüyen direniş ateşi fabrikalarda da yankısını bulacak, işçi sınıfı içindeki örgütlülüğümüz gelişecek ve büyüyecektir. Artık doğrudan sosyalizm için, proletarya iktidarı için çarpışıyoruz.

Barikat başlarındaki Viborg işçilerinin yürek atışlarıdır duyduklarımız. Artık barikat başlarındayız, uğrunda savaştığımız sosyalizm bayrağımızı burjuvazinin burçlarına dikene kadar hiç durmadan yürüyeceğiz.

Tüm içtenliğimle selamlarım...

Sefa Gönültaş/Bayrampaşa Cezaevi
C Blok/4. Koğuş