Berlinde ırkçılık karşıtı anti-faşist eylem
Irkçılığa geçit yok!
Bir süre önce Almanyanın Düsseldorf kentinde gerçekleştirilen bombalı saldırı, Alman kamuoyunun gündemine artan ırkçı saldırıları ve faşist akımları yeniden yerleştirdi. Bu çerçevede, Irkçılığa ve neo-nazizme karşı eylem günü olarak 10 Eylülde, Amanyanın Berlin kentinde bir miting yapıldı. Sol partilerin, çeşitli sendikaların ve anti-faşist kuruluşların düzenlediği etkinlikte, yüzlerce anti-faşist, ırkçılık ve savaş karşıtı kurum ve kuruluş stand açtı. Binlerce insanın katıldığı mitingde ise ırkçılığa, yabancı düşmanlığına ve faşizme karşı konuşmalar, kitleye açık tartışmalar yapıldı.
DETUDAKın Berlin kolu da eylemde yerini aldı. Avrupada hücre sistemine karşı kampanya ve eylemler örgütleyen DETUDAK, böylesi platformlarda da yeralarak ilerici, anti-faşist kurum ve kuruluşları bilgilendirmektedir.
Mitingde açtığımız DETUDAK standı büyük ilgi çekti. Panolarda resimleri gören insanlar imza vermeden gitmiyorlar ve katliamı lanetliyorlardı. Bu çağda böylesi katliamlar nasıl yapılır diye soranlar için, Türk burjuva devletinin kanlı katliamcı yüzü, hücre saldırısı, muhalefetin ezilmeye çalışılması yanıtları yeterli açıklamalar sağlıyordu. Miting alanını gün boyunca onbinin üzerinde insan ziyaret etti. Mitingde DETUTAKın bir bildirisi de okundu.
DETUDAK çalışmasının yanısıra bizler de ırkçılığa, yabancı düşmanlığına ve faşizme karşı enternasyonalist, devrimci mücadeleyi yükseltelim başlıklı ve BİR-KAR imzalı bildirilerimizi dağıttık. Tek tek diğer standları dolaşarak yeni ilişkiler geliştirdik.
Irkçı faşist saldırıların yükseldiği, yabancı düşmanlığının kışkırtıldığı bu dönemde, BİR-KAR olarak biz de misyonumuzun gereklerini yerine getirmek sorumluluğu ile yüzyüzeyiz. Gün, her alanda enternasyonal mücadeleyi yükseltme günüdür. Sokaklarda ve alanlarda işçilerin birliği halkların kardeşliği şiarını yükseltme günüdür.
Yaşasın enternasyonal dayanışma!
İsviçrede artan faşist saldırılara karşı
eylem ve etkinlikler
Avrupada neo-nazi hareketlerin gelişmesine bağlı olarak İsviçrede de faşist saldırılar artmaya başladı. Saldırılara öncelikli olarak göçmen kitlesi hedef olmakla birlikte, düzene muhalif grup ve çevreler de hedef alınıyor. Her fırsatta neo-nazilerin saldırılarını bir avuç uyuşturucu bağımlısı ve sarhoşun kendini bilmezliği olarak niteleyen devlet yetkilileri, neo-nazileri masum kılmaya çalışıyor.
Son parlamento seçimlerinde yabancı düşmanlığı ekseninde seçim kampanyası yürüten faşist partilerin oy patlaması yaşamaları, neo-nazilere palazlanmaları için yeni fırsatlar açtı. Seçimden bu yana her fırsatta yabancı düşmanı argümanlarını artıran bu çevreler hızını alamayarak, yabancıların sayısını yüzde onsekizle sınırlamak için çabalarını daha da artırdılar. Topladıkları imzalarla bir referandumun önünü açan faşist ve gerici partiler, 24-25 Eylülde yapılacak halk oylamasıyla amaçlarına ulaşmayı hedefliyorlar.
Kaldı ki bu oylamada sözkonusu sınırlama reddedilse dahi, zaten yeteri kadar gerici olan yabancılar yasasının daha da ağırlaşmasına yol açacaktır. Devlet ve hükümet sözcüleri daha şimdiden bu isteklerini dillendiriyorlar zaten. Gelinen yerde neo-nazi saldırıların yabancıları aşan bir boyuta ulaştığı özenle gizlenmeye çalışılıyor. Bundan birkaç hafta önce Bernde, başkentin göbeğinde İsviçreli gençlerin kaldığı bir evi basarak silahla taramaları da münferit olaylar kategorisine alındı.
Tüm bu saldırılar karşısında devrimci demokrat çevreler de karşı kampanyalarına hız verdiler. 17 Ağustosta, Hitlerin sağ kolu Rudolf Hessin ölüm yıldönümünü kutlamak amacıyla neo-naziler Liestal kentinde bir yürüyüş düzenlemişlerdi. Buna sessiz kalmayan devrimci demokrat çevre ve kuruluşlar, 9 Eylülde Liestal susmayacak adı altında 2 bini aşkın kitlenin katıldığı bir protesto yürüyüşü gerçekleştirdiler. Yürüyüş boyunca provokatif bir çaba sergileyen polis güvenliğin güvensizliği olmayı başardı.
Bir hafta sonra yüzde onsekizlik sınırlamanın protesto edilmesi, saldırıların kınanması için Luzern kentinde düzenlenen yürüyüşe ise 5 bini aşkın insan katıldı. BİR-KAR olarak bu yürüyüşte Almanca bildirilerimizle yer aldık. Bildirilerimize olan ilgi oldukça fazlaydı. Bazı gençler bildirimizi tomar tomar alıp bizimle birlikte dağıttılar. Bir radyo kanalı bir arkadaşımızla yürüyüşe ve ırkçı saldırılara ilişkin bir röportaj yaptı. Yürüyüşe katılımcıların en az yüzde yetmişini İsviçreli gençlerin oluşturması olumlu bir gelişmeydi.
20 Eylülde bu kez Baselde liseli gençlerin düzenlemiş oldukları mitinge hafta içi havanın oldukça yağmurlu olmasına rağmen 500 civarında insan katıldı. Burada da BİR-KAR olarak yer aldık ve bildiri dağıttık. Luzernde olduğu gibi burada da bildirimize ilgi büyüktü.
Bütün bu gelişmeler faşist harekete karşı duyulan öfkenin göstergesi. Esas mesele bu öfkenin faşizmi besleyen, gerektiğinde sokağa salan kapitalizme yönelip yönelmemesidir. Biz inanıyoruz ki süreç bunu başaracak öncüleri de yaratacaktır.
Kahrolsun faşizm, yaşasın halkların kardeşliği!
BİR-KAR İsviçre Temsilciliği
Cenevre Halkeviden açıklama
Uluslararası kamuoyuna devletin suç dosyası
Devletin, 12 Eylül 1980 darbesinden bugüne kadar cezaevlerinde siyasi tutsaklara yönelik baskıları, katliamları, işkenceleri, siyasi tutsakları kişiliksizleştirme ve yok etme politikaları katmerleşerek devam etmektedir.
Ümraniye, Diyarbakır, Buca, Ulucanlar ve en son Burdurda yaşanan vahşet ve katliamlar bunların en canlı örnekleridir.
Bütün tepkilere rağmen bugüne kadar hiçbir katliamın sanıkları yargılanmamış, hatta ödüllendirilmişlerdir.
Şimdi de siyasi tutsakları kişiliksizleştirmek ve yok etmek için F tipi denilen ölüm hücrelerine diri diri gömmek istiyorlar.
Tüm bu gelişmeler karşısında tavırsız ve sessiz kalmak insanlıkla bağdaşmaz bir tutumdur.
Cenevre Halkevi olarak tüm dünya kamuoyunu bir kez daha siyasi tutsaklarla dayanışmaya ve gelişmeler karşısında tavır almaya çağırmak amacıyla hazırladığımız yaklaşık 8 sayfalık bir mektup (mektupta özetle bugüne kadar cezaevlerindeki katliamlar, Burdurda incelemede bulunan avukatların inceleme raporu ve F tipi cezaevleri ve tepkilerini iletebilecekleri Cumhurbaşkanı, Başbakanın, Adalet Bakanının ve Dışişleri Bakanının adresleri ve faks numaraları verilmiştir) Birleşmiş Milletlerdeki Daimi Temsilciliklere, Dünyanın önde gelen 100e yakın basın kuruluşuna, 200e yakın insan haklarını savunan uluslararası kurum ve kuruluşa, Avrupa Parlamentosuna ve 130a yakın Dünya Parlamenterler Birliği üyesi ülkelerin temsilciliklerinin elektronik posta e-mail adreslerine gönderilmiştir.
Cenevre Halkevi olarak tüm duyarlı ve onurlu insanları siyasi tutsaklarla dayanışmaya çağırıyoruz.
Demir Sönmez (Başkan)
21 Eylül 00
|