|
Yargı terörü, TMY ve DGMler...
Sermaye devleti hücre karşıtı muhalefete karşı faşist terörünü yükseltti. Zira hücre karşıtı eylemsellikler, kurulan platformlar, yapılan açıklamalar vb. şeklinde süren muhalefet, gelinen yerde taşra illerine yayılmaya başlamıştı. Birkaç sermaye yalakası faşist aydın bozuntusunun dışında hemen tüm burjuva-dinci-reformist basında bile, F tipleri tartışılmaya ve eleştirilmeye başlanmıştı.
Vahşi polis saldırılarıyla dinmeyen muhalefete karşı devlet erkanı F tipleri propagandası başlattı. Fakat devrimci direniş ve tutsak yakınlarının yarattığı bilinç birikimi sayesinde, sermayenin bu savaş manevrası da fazlaca tutmadı.
9 Eylüldeki Cumartesi eylemliliğinden sonra ise, hücre karşıtı muhalefete yönelen faşist devlet terörü çıtayı biraz daha yükseltti. Artık bu gibi direnişlerde yeralanlar, DGMde, terör örgütlerine yardım-yataklık suçundan yargılanacaklar! Aynı yargı terörü bu kez, 16 Eylüldeki ÇHDnin üçlü protokol karşıtı direnişine de yansıtıldı. Türkiyede bir gerçek var ki, ÇHD, barolar, SES vb., tüm demokratik kitle kuruluşlarının ve politik muhalefetin üzerine, faşist terörün bir ayağı olarak yargı terörüyle, dolayısıyla DGMlerle de gidilecektir.
Sermaye iktidarı faşist terörü koyulaştırarak risk de almaktadır. Tam da TMYnin kaldırılması talebinin yükseldiği bir süreçte, faşist yasaların uygulandığı faşist kurum olan DGMleri dolaysız hedef haline getirmektedir. Ve eğer hücre karşıtı muhalefetin DGM terörüyle kırılması başarılamazsa, bunun işçi-emekçi kitlelere yönelen bir saldırı olduğu kavratılıp meşru hareketlilik geliştirilebilirse, sadece TMYye değil DGMlere karşı mücadele de güç kazanır. Bu saldırının TMYnin kaldırılması talebinin yoğunlaştığı bir sürece denk getirilmesi, bu açıdan tesadüf değildir.
Terörle Mücadele Yasası TCKda yeralan binlerce yasa maddesinden biridir yalnızca. TMYnın 16 maddelik bir paket olması, infaz hükümlerini barındırması, 82 anayasasının eşitlik ilkesiyle çelişmesi, yalnızca hukuki itirazlardır. Fakat TMY sadece hukuki bir saldırı değil, özünde siyasal bir saldırıdır ve bir dönemi işaretler.
Bu nedenledir ki, TMY, tüm sermaye hükümetleri, meclisleri, hukukçuları (Anayasa Mahkemesi, Yargıtay vs.) tarafından korunmuştur. 91de çıkartılan TMY, dönemin SHPsi tarafından eleştirilmesine, toplumda yaygın bir rahatsızlık yaratmasına ve tartışılmasına rağmen, tam da bu siyasal simge olmasından dolayı, kaldırılmak bir yana, değişik manevralarla (8. madde, bugünlerde 16. madde tartışması vb.) sürekli tahkim edilmiştir.
TMY, sermayenin 91 konsepti olarak adlandırdığı bir dönemi işaretler. Sıçratılan bu faşist katliam dönemi için hukuki bir simgedir ve altyapıdır. Dolayısıyla TMYnin kaldırılması, politik bir savaşımı gerektirir. Birleşik-militan mücadele, özünde sermayenin emeğe saldırısının güncel bir ifadesi olan TMYye karşı da örülmek zorundadır.
Sonuçta hücre karşıtı muhalefet, TMY ve DGMleri de ortadan kaldırmanın, sermayeye geri adım attırmanın ve işçi-emekçi sınıfların politik bir zafer kazanmasının dinamiklerini bağrında taşımaktadır.
Mamak Hücre Karşıtı Platformunun
etkinlikleri sürüyor
Mamak Hücre Karşıtı Platformun etkinlikleri mahallede yapılan eylemliliklerle sürüyor.
3 Eylül Pazar günü Akşemsettin Demokrasi Parkında 70 kişilik bir katılımla yapılan etkinliğin ardından, 17 Eylül Pazar günü 100 kişinin katıldığı bir eylem daha yapıldı. İşçi-emekçilerin yoğunlukla oturduğu Mamakta bildiri ve afişlerle etkinliğin yapılacağı mahallelerde hücre karşıtı bir duyarlılık yakalanmaya çalışılıyor. Mahalle sakinlerinin az sayıda da olsa katıldığı etkinlikler; müzik dinletileri, tiyatro gösterileri, marşlar, saygı duruşu, F tipi cezaevini anlatan metinlerin okunması ve sloganlar şeklinde sürüyor. Yaşadığımız her yerde hücre karşıtı tepkiyi örme düşüncesiyle Mamak Hücre Karşıtı Platformunun etkinlikleri devam edecek.
Kızıl Bayrak/Ankara
Evet, biz öfkeliyiz, bizi iliklerimize kadar
sömüren kapitalizme karşı...
(...) Sükut altındır diyor onlar. Ve bizim suskunluğumuzla inşa ediyorlar hücreleri. Ve İMF paketleriyle sokmaya çalışıyorlar bizi o hücrelere. Hayır biz susmayacağız. İMF tipi, hücre tipi yaşama hayır, şiarımızı bugün burada yarın bütün alanlarda yükselteceğiz, haykırışlarımızla daha da yukarı.
Dün Ulucanlarda susturmaya çalıştılar bizi. Daha önce de Ümraniye, Buca ve Diyarbakırda ve 12 Eylül zindanlarında. Urganları da yetmedi bizi susturmaya, G3leri de. Biz bugün haykırıyoruz suskunluğa inat. Çünkü biz haklıyız. 5 asgari ücret bir yoksulluk sınırını geçmiyorsa, öfkesi haklıdır işçinin ve haykıracaktır. 5 öğrenciden 4ü üniversite kapısından dönüyorsa, öfkesi haklıdır öğrencinin ve haykıracaktır. Ve gecekondusu yıkılacaksa Ege Mahallesinde 400 ailenin, onların da öfkesi haklıdır ve haykıracaktır haklılığını. Evet, biz öfkeliyiz, bizi iliklerimize kadar sömüren kapitalizme karşı ve haykıracağız haklılığımızı.
Ama bir sorun büyüyerek yaklaşıyor yanımıza. Hücreler. Hücre tipi cezaevleri. Hani şu 8 metrekare olandan. Hani haykırışlarımızı yutan izoleli duvarları olandan.
Mamak Hücre Karşıtı Platform olarak size sesleniyoruz;
İşçiler, işsizler, emekçiler, köylüler, öğrenciler...
Bu haklılığınızdan, bu haykırışlarınızdan korktukları için hücreleri sizin için yapıyorlar. Suskun, duyarsız, duygusuz ve insanlık adına ne varsa soyutlanmış bir biçimde bir alet, bir sayı, bir vesile gibi yaşayasınız diye. Ve çağrımız bizim size haykırışlarımız, haykırışlarınızı hep beraber alanlara taşımamızdır. |
Almanya/Nürnbergde
hücre karşıtı etkinlikler
Haftalardır her cumartesi şehrin en işlek yeri olan Weißerturmda, saat 12 ile 15 arası standlarımızı açıyoruz. İki büyük panomuzu alana bırakıyoruz. TC vahşetinin fotoğrafları ve Almanca-Türkçe yazılar var bu panolarda. Hücreler ölümdür ve Katliamlara izin vermeyelim Almanca yazılı pankartımızı açıp, bildirilerimizi dağıtıp imza ve protesto faks metinleri topluyoruz. Alman kamuoyunda oldukça ilgi var. Arada bir de megafonla konuşma yapıyoruz.
Stand masasına Kızıl Bayrak gazetemizi de koyuyoruz. Ayrıca BİR-KARın çıkardığı Türkçe bildirimizi de hem masaya koyuyoruz, hem de dağıtıyoruz. Saldırılara barikat olalım!, Hücrelere geçit vermeyelim! başlıklı bildirimizi de posta kutuları, kahveler, işyerlerine vb. yerlere en yaygın bir biçimde dağıtıyoruz.
DETUDAK olarak da her hafta çift taraflı bildirilerimizi de 500er adet dağıtıyoruz. Ne yurtseverlerden (Demokratik Cumhuriyetçiler) ne EMEP ve ne de ÖDPlilerden bir uğrayan var, ne de böyle bir dertleri. Standlara düzenli katılanlar Kızıl Bayrak, Atılım, D. Demokrasi, Ö. Gelecek taraftarları.
13 Eylülde Türkiye cezaevleri gerçekliği konulu bir toplantı yaptık. Almanca altyazılı film gösterdik. 1980den bugüne devletin cezaevleri politikası ve devrimci hareketin tutumu ve sonuç olarak hücre saldırısı ele alındı. Toplantı ve film gösterimi iyi oldu. Alman anti-faşistleri birçok etkinlikte yanımızdalar. Biz de onları bilgilendirmek için bu toplantıyı yaptık. Filmi Video Bimerle gösterdik. İstek üzerine 77den 96ya kadar kısa kısa 1 Mayıs gösterileri, Cumartesi Analarının eylemi, Gazi ve Sivas katliamlarını gösterip, Almanca açıklamalar yaptık.
Bu toplantıyı yapmaktaki asıl amacımız da, bulunduğumuz alanda mücadeleye enternasyonal bir karakter kazandırmak ve ülkemizdeki devrimci değerleri, kazanımları da uluslararası alana yansıtmaktı. Kimliğimiz enternasyonalizm ise buna uygun olarak da mücadele birliğini yaratmamız gerekiyor. Bir örnek verecek olursak, Ulucanlar katliamından bu yana Almanca afişlerimizi bu arkadaşlar yapıyorlar. Hem de Erlangen Üniversitesinin amfilerine. Irkçı faşist saldırılara da ortak tutum alıyoruz. Bu toplantıyı bizler BİR-KAR Nürnberg olarak Anti-Fa ile birlikte yaptık.
Devrimci tutsaklara uzanan elleri kıracağız!
Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!
Nürnberg Bölgesi Kızıl Bayrak okurları
|