|
Hücre karşıtı muhalefet ve zindan cephesi
Ulucanlar katliamının ve onurlu direnişinin 1. yıldönümüne giriyoruz. Bu bir yıllık süreçte, hücre (F tipi) karşıtı mücadelede katedilen mesafe, sermaye medyasına hemen her gün yansıyan, faşist devleti sıkıştıran bir noktaya evrildi.
Elbette bunun merkezinde, Ulucanlardaki vahşet ve bugüne kadarki zindan direnişlerinin toplumun bilincinde tuttuğu yer bulunmaktadır. Tek başına, Ulucanlar vahşetinin fotoğraflarını, Hizbullah vahşetinin görüntülerini, Halepçe-Lolan katliamlarının fotoğraflarını yanyana koyup görsel bir propaganda yapmak bile, kitlelere politik bilinç vermede, gerçekleri açıklamada sıçrama yaratacak bir olanak sunmaktadır.
Zindan mücadeleleri, genel devrimci mücadelenin önemli bir bileşeni olmuştur her zaman. Fakat toplumsal gündemde ilk defa böyle bir yer ve geniş bir yankı bulmuştur.
PKKnin yaşadığı teslimiyet sürecine paralel olarak faşist sermaye iktidarı Ulucanlar katliamıyla, Türkiye devrimci hareketine bir mesaj vermiştir. Türkiyede artık devrimci iktidar mücadelesi yürütmek, işçi-emekçi kitleler gözünde Ulucanlar katliamını göğüslemek demektir.
Devrimci hareket cephesinde böylesi bir süreçte ideolojik sağlamlık ve siyasal kararlılık hayati önemdedir. Bu nedenle, zindanlar cephesinde birleşik-militan mücadelenin örülmesi daha fazla önemsenmeli ve tartışılmalıdır. Reformist eğilimlere ve argümanlara karşı tutarlı bir ideolojik mücadele yürütülmelidir. İlkeli birlik bunu gerektirir.
Önümüzde politik bir savaşım vardır ve bundan geri durmak ne nicelikle, ne de beklemeci tutumla mazur gösterilebilir. Güç, devrimci politik üretkenlikle ve savaşımla kazanılır. Kritik bir tarihsel süreçten geçiyoruz. Bu süreç, ancak, 80 cuntasının ve 89 dağılışının toplamdaki tasfiyeci tahribatıyla kıyaslanabilecek cinstendir.
İşçi ve emekçi sınıfların sefalete mahkum edildiği bir süreçte, tanesi 6 milyon dolara gelen 11 hücre tipi cezaevi, saptanan yeni tarihe göre Aralıkta açılacaktır. Gelinen yerde hücre karşıtı mücadelenin ekseni geçici olarak zindanlardan dışarıya taşmıştır. Adalet Bakanlığı yalan ve demagoji dolu ideolojik-politik bir savunma kampanyası açmak zorunda kalmıştı bu nedenle. Ve devlet, bir yandan açılan gediği medya üzerinden onarmaya çalışırken, diğer yandan da gerici af saldırısıyla, F tipine ilişkin bir dizi yasal altyapı hazırlığıyla stratejik önemdeki saldırısına hazırlanmaktadır.
***
Hücre karşıtı muhalefette, İstanbul, Ankara, Adana, İzmir gibi merkezlerin dışında küçük taşra illerde bile platformların kurulup siyasal bir tutum belirlemeleri (Kürdistan illerinden henüz ses yok!), kitle eylemliliklerinde bu platformların kendilerine yer açmaları, demokratik-ilerici kurumların, sendikaların, aydınların zayıf da olsa bir tepki göstermeleri, devrimci tutsakların teslim alma saldırısına karşı direnişlerinin haklılığının ve meşruluğunun toplum tarafından kabulüne önemli göstergelerdir. Hele 96 ÖO-SAG direnişi ile kıyaslandığında, bugün kitle hareketi ile bağ kurma açısından önemli mevziler kazanılmıştır.
Hücre karşıtı muhalefet, verili koşullarda gelebileceği olumlu bir aşamaya gelmiştir. Sıra artık, savunma aşamasından pozitif politik taleplere sıçrama, zindanlarda ve dışarıda F tipleri (hücreler) kapatılsın!, Üçlü protokol kaldırılsın!, İşkence ve gözaltında kayıplar durdurulsun!, Faşist TMY ve DGMler kaldırılsın!, Ulucanlar katliamının ve 1000 operasyonun faillerinden hesap soralım!, Zindanlar boşalsın tutsaklara özgürlük! ve İdam cezası kaldırılsın! ekseninde bir mücadelenin geliştirilmesindedir.
Ulucanlar şehitlerinin, ateşi körüklemek ve esnemektense kırılmayı yeğlemek politikaları, ancak bu eksende büyüyecek bir politik mücadelede yaşam bulacaktır.
Geçici bir süre için dışarıya kayan hücre karşıtı muhalefetin odağı, yeniden asıl yeri olan zindanlardır. Dışarıdaki verili duruma paralel olarak hücre karşıtı mücadeleyi büyütecek, hızlandıracak, başta işçi sınıfının devrimci enerjisi olmak üzere kitlelerle buluşturacak olan, devrimci tutsakların siyasal duruş takınması olacaktır. Beklemeci tutumlar ve reformist argümanlarla (kadroları korumak, şartlı tahliye beklentisine endekslenmek, PKKnin devletle girdiği teslimiyet sürecinden medet ummak, vb.) devrimci siyasal duruşun takınılmaması, erozyonu, küçük-burjuva reformizmini koşullayacaktır.
Ulucanlar direnişi bir mücadele çağrısıdır. Bu çağrıyı devrimciler, kitleleri mücadeleye çekerek karşılamalıdırlar. Bu ise, Ulucanlar katliamı ve üçlü protokolle başlayan hücre saldırısına karşı, zindanlardan birleşik-militan savaşımı örgütlemekle mümkündür.
Sermaye iktidarına tarihsel bir fırsat tanımamak ve açılan gediği onarmasına fırsat vermeden iktidar mücadelemizle büyütmek, devrimci tutsakların omuzunda güncel bir görevdir. Yanısıra, hücre karşıtı muhalefette daralmaya yol açmadan, kamuoyu hücre saldırısına alıştırılmadan kitle desteğini arkamıza alıp büyütmek ellerimizdedir.
Devrimci tutsaklar bedel ödemeden geri durmayan başeğmez yürüyüşlerini, devrimci direnişleri örgütleyerek sınıf-kitle hareketiyle birleştirmeye çalışacaktır. Devrimcilerin görevi, süreci hızlandırmak ve inisiyatifi ele alıp kavgayı büyütmektir.
Gebze Cezaevinden bir TKİP tutsağı
Ankara Üniversitesi Hücrelere Hayır Platformunun etkinlikleri sürüyor
Faşist sermaye devletinin işçi sınıfının öncülerine yönelik başlattığı hücre saldırısına karşı toplumun duyarlı kesimlerinde tepkiler yükselmektedir. Sendikalar, barolar, odalar, duyarlı aydın ve sanatçılarla birlikte öğrenci gençlik de bu çalışma içerisinde yerini aldı.
Hücre saldırısının teşhirini yapabilmek ve bu saldırıyı işçi-emekçilerin gündemine oturtabilmek için Ankara Üniversitesi Hücrelere Hayır Platformu, her Çarşamba saat 18.00de Yüksel Caddesinde toplanıp sloganlar eşliğinde Sakarya Caddesine yürümektedir. Bu hafta da Yüksel Caddesinde toplanmanın ardından, Ulucanlar şehitlerinin resimleriyle birlikte sloganlar eşliğinde yürüyüşe geçildi. Sakarya Caddesinde yapılan açıklamanın ardından bir Ulucanlar direnişçisinin yazısı okundu. Daha sonra kitleye Enerji-Yapı Yol Senin 3 günlük iş bırakma eylemine destek vermeleri için çağrı yapıldı. Atılan sloganlar ve yapılan eylem çağrısının ardından eylem bitirildi.
Kızıl Bayrak/Ankara
Her koşul altında geleceğimize sahip çıkacağız!
Biz bugün de sokaktayız. Sesimizi bugün Sakaryadan, yarın bir başka yerden gür bir şekilde yükseltmeye devam ediyoruz, edeceğiz. Çünkü biz sustuğumuz için devlet başkentinde 10 devrimci tutsağı katletme gücünü kendinde buluyor. Çünkü biz sustuğumuz için Cottarellinin fermanı bizi aç, özelleştirmeler bizi işsiz bırakıyor. Evet biz sesimizi artık daha da gür bir şekilde yükselteceğiz. Çünkü belimize inen coplar, gövdemizi delen kurşunlar ve kafamızı parçalayan kalaslar, bizim özgürlük tutkumuza gem vuramazlar.
Ve biliyoruz ki, bugün burada bu tutkuyla haykırışlarımızı yükseltmezsek; İMF ve onların işbirlikçisi Türk burjuvazisi çıkardığı yasalarla yaşamımızı hücreleştirmeye devam edecek. Ve biliyoruz ki, bugün burada bu tutkuyla haykırışlarımızı yükseltmezsek eğer; geleceğimize sahip çıkmak istediğimizde cezaevinde, mesela Ulucanlarda katledilebileceğiz. Ve gövdemizdeki kurşunlar öldürmeye yetmediyse bizi; ölmediğimiz için yargılanabileceğiz.
Hayır, biz her koşul altında geleceğimize sahip çıkacağız! Ve bizi hapsetmek istediği hücreleri yıkacağız!
Ankara Üniversiteleri Hücrelere Hayır Platformu
|
|