ARSIVANA SAYFA
 
9 Eylül '00
SAYI: 33
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Kapitalist-emperyalist ablukayı parçalamak için...
İMF’nin 2001 programında
yine yoksullaşma ve baskı...

Belediyelerde TİS süreci yenilgiye evriliyor
KHK saldırısının niteliği ve görevler
Perde operasyonları devam ediyor
Saldırının yeni unsurları ve işçilerin büyüyen öfkesi
1 Eylül Dünya Barış Günü eylemleri ve saldırılar
Metal işkolunda TİS’in mücadele gündemi
Metal işkolunda azgın sömürü
Grevdeki belediye işçilerine ziyaret
İMF tipi yaşama hayır!
Siyasal durum ve devrimci görevler/1
Birinci yılında Ulucanlar katliamının gösterdikleri
“Liberal hücre paketi” evresinde hücre karşıtı mücadelenin sorumlulukları
Yeni ölümler yaşanmasın!
Örgütsüzleştirme saldırısı birleşik mücadeleyle püskürtülebilir
Kapitalizm ve işsizlik
Reformist cenderenin kırılması üzerine
Semt çalışması üzerine
Yılmaz Güney partili mücadelemizde yaşıyor!
Perinçekler’in izinde yol alanlar
Mücadele Postası
 



 
 
“Çukobirlik perde arkasında başbakanlık yapan Cottarelli’nin babasının malı değil!”

“Çukobirlik işçisi yalnız değildir!”


İMF politikalarının bir sonucu olarak özelleştirilmek istenen Çukobirlik’te, 1940 işçi izne ayrıldı. İzin süresinin bitiminden sonra işbaşı yaptırılmayan işçiler bir ay ücretsiz izne çıkarıldılar. Bunun da bitiminde yine işbaşı yaptırılmadı, ücretsiz izin süresi bir ay daha uzatıldı. İşletmenin dışında bütün üniteleri taşeron şirketler çalıştırıyor. Çukobirlik sendikasızlaştırılmak isteniyor. Hiçbir hukuka sığmayan ücretsiz izinlerle, “esnek çalışma” çalışma yaşamına yerleştirilmek isteniyor.

Sendika bu saldırılara karşı kamuoyu oluşturmak amacıyla son dönemde çeşitli siyasi partilere ziyaretler yaptı. 7 Eylül’de Seyhan Kültür Merkezi’nde işbaşı yaptırılmayan işçilerle birlikte bir salon toplantısı yapıldı. Toplantıya 1000’e yakın işçi katıldı. MENSA işçileri kitlesel bir katılımla destek verdiler. Girerken “Çukobirlik işçisi yalnız değildir!”, “Yaşasın işçilerin birliği!” sloganlarını atarak salonda yerlerini aldılar.

Çukobirlik Şube Başkanı Ali Caymaz, toplantıda yaptığı konuşmada; “Çukobirlik’i bugün bu hale getirenler biz işçiler değil, bugüne kadar bizi yönetenlerdir. İşçilerin bu saldırılar karşısında birlik ve bütünlük içinde hareket etmeleri gerekir. Birliğimiz gücümüz, gücümüz örgütlülüğümüzdedir. Bizim vereceğimiz yanıt bu olmalıdır” dedi.

DİSK Bölge Başkanı Yusuf Yürekli’nin konuşması sırasında ise bir işçi, sendikanın bugüne kadar ziyaretlerin dışında birşey yapmadığını söyleyince, bir takım tartışmalar yaşandı. Bu arada işçiler, taraflı haber yazdığını söyledikleri yerel basını yuhalayarak dışarı çıkardılar. Bölge Başkanı ayın 11’inde bütün işçileri Çukobirlik’in önünde oturmaya çağırdı ve sonuç alıncaya kadar Çukobirlik’in önünü terk etmeyeceklerini açıkladı.
Çukobirlik’te çalışan işçiler adına konuşma yapan bir işçi ise; Çukobirlik’e hiçbir teknolojik yeniliğin getirilmediğini, hiçbir yardımın yapılmadığını, bu kurumun, ne Genel Müdür Yakup Şahin’in, ne de perde arkasında başbakanlık yapan Cottarelli’nin babasının malı olmadığını, öyle planladıkları gibi kendilerini işsizler ordusuna katmalarının da kolay olmayacağını, söyledi.

Yaklaşık iki aydır maaş alamayan işçiler zor durumda olduklarını, okulların açılacağı şu günlerde paraları olmadığı için çocuklarını okula gönderecek durumlarının bulunmadığını söylüyorlar. Kürsüye çıkan bir işçi çocuğunun taşıdığı dövizde, “Ben okumak istiyorum. Babam işsiz kalmasın” yazıyordu. Kürsüye çıkan çocuk uzun süre alkışlandı. DİSK Bölge Başkanı Yusuf Yürekli, bütün işçileri ve duyarlı olan herkesi ayın onbirindeki eyleme çağırarak toplantıyı bitirdi.

Kızıl Bayrak/Adana





İMF tipi yaşama hayır!


İşçi-Emekçi Arkadaş!
İçinde yaşadığımız emperyalist-kapitalist sistem tüm çürümüşlüğüyle, tüm yıkıcılığıyla egemenliğini sürdürüyor. Servet sahibi bir avuç asalak lüks ve sefahat içerisinde yaşarken; milyarlar sefaletle, açlıkla, işsizlikle, kapitalist sistemin yapısal sorunlarıyla yüzyüze. Dünyada 800 milyon insan açlık sınırında yaşıyor. Yetersiz beslenme yüzünden her gün 30 bin çocuk ölüyor. Sokakta gördüğümüz her 6 insandan birisi işsiz. Dünyanın en zengin 3 kişisinin geliri en yoksul 48 ülkenin toplam zenginliğine eşit. Ve sistem gene yapısından kaynaklanan bunalımlarını aşmak için, işçi-emekçileri gitgide derinleşen bir sefaletin içine itiyor.

Türkiye ekonomik politikalarını IMF’nin belirlediği emperyalizme görece bağımlı ülkelerden biridir. IMF ve Dünya Bankası talimat veriyor; işbirlikçisi Türk burjuvazisi istikrar programı, uyum süreci diyerek ülkeyi emperyalistlere peşkeş çekiyor. Uygulanmakta olan istikrar programının; ücretlerin düşürülmesi, özelleştirmelerin (işsizleştirme-örgütsüzleştirme) hızlandırılması, taşeronlaştırma ve esnek üretimin yaygınlaştırılması, sosyal güvenliğin tasfiyesi, emeklilik hakkının gaspı, uluslararası tahkimle toplusözleşme düzeninin dağıtılması gibi öncelikli maddelerin, tümüyle ve öncelikle sınıf hareketini hedeflediği ortadadır.

Yanıbaşımızda Ortadoğu’nun en büyük entegre tesislerinden birisi olan Çukobirlik, birlikler yasasının çıkarılmasıyla hedefe çakılıyor. Özelleştirme saldırısıyla, 1940 Çukobirlik işçisinin, ücretsiz toplu izinlere çıkarılarak kapı dışarı edilmeleri planlanıyor. Bununla birlikte esnek üretim saldırısı hayata geçiriliyor. İşverenin istediği gibi at koşturacağı, istediği zaman işçileri ücretsiz izne ayıracağı koşulların zemini hazırlanıyor. 80 gündür devam eden EXSA grevinde de işçilere “0” zam, sendikasızlaştırma dayatılarak, IMF politikaları uygulanıyor.

Gene bu program tarıma ilişkin maddeleriyle yoksul köylülüğü bitirmekte, Kanun Hükmünde Kararname ile toplumsal muhalefete ket vurulmak istenmekte, kamu emekçilerinin iş güvenceleri ellerinden alınarak, örgütsüzlük dayatılmakta, eğitim tamamen paralı hale getirilerek fırsat eşitsizliğiyle, ÖSS’lerle, harçlarla, üniversite kapıları işçi-emekçi çocuklarına tamamen kapatılmakta, Kürt halkına imha ve inkar dayatılmakta, enerji projeleri ile doğa yok edilmekte ve tüm nüfus ciddi bir yıkımla tehdit edilmektedir. Devrimci tutsaklar şahsında haklarını arayan her kesime hücreler dayatılarak tepkisiz, suskun, düşünmeyen, sorgulamayan bireyler haline getiriliyoruz. IMF’nin yeni ziyaretiyle de, tam bir pervasızlıkla uygulanan sosyal yıkım programı hızlandırılıp derinleştirilerek uygulanmaya devam edecek, işçi-emekçiler iliklerine kadar soyulacaktır.

Unutmayalım ki; yağmalanan, tahrip edilen üretici güçlerimiz, yeraltı-yerüstü zenginliklerimiz ve birikimlerimizdir. Havamız, suyumuz, toprağımızdır. Emekçi sınıflarımız, emek gücümüz, toplumsal değerlerimizdir, geleceğimizdir. Bizler 11 Eylül’de saat 12:30’da İnönü Parkı’nda “IMF Defol, Kahrolsun Emperyalizm!” şiarlarını haykıracağız.
Tüm bu saldırılara izin vermeyelim. Gerçek bağımsızlık, ancak emperyalist-kapitalist zinciri Türkiye halkasından kırıp dışına çıkmakla mümkün olacaktır. Bu zinciri ise işçi-emekçilerin birleşik, örgütlü mücadelesi kıracaktır. Kapitalizm barbarlık, baskı, sömürü, kölelik ve savaş demektir. Çözüm sınıfsız, sömürüsüz bir dünyadır!

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
IMF saldırılarına karşı sokağa, eyleme!
Genel grev genel direniş!
Hücre tipi yaşama, hücre tipi cezaevine hayır!
Parasız eğitim, parasız sağlık!

Tüm Bel-Sen, BTS, Haber Sen, Tarım Gıda-Sen, ADLB/Girişim, ÇÜDER/Girişim, ÇÜ Koordinasyon, Ekim Gençliği, Genç Umut, Halkevi, Alınterimiz, Atılım, Kızıl Bayrak, Vatan





İzmir: Öğrenci eylemi


İZDLB tarafından, AOBP uygulaması nedeniyle ÖSS sonuçlarında yaratılan adaletsizliğe tepki olarak, Konak Adliyesi’nde ÖSYM aleyhine suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyurusu öncesi Konak Adliyesi önünde basın açıklaması yapıldı. “Eğitim hakkımız engellenemez!”, “Herkese eşit, parasız, yüksek öğrenim hakkı!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İzmir