ARSIVANA SAYFA
 
9 Eylül '00
SAYI: 33
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Kapitalist-emperyalist ablukayı parçalamak için...
İMF’nin 2001 programında
yine yoksullaşma ve baskı...

Belediyelerde TİS süreci yenilgiye evriliyor
KHK saldırısının niteliği ve görevler
Perde operasyonları devam ediyor
Saldırının yeni unsurları ve işçilerin büyüyen öfkesi
1 Eylül Dünya Barış Günü eylemleri ve saldırılar
Metal işkolunda TİS’in mücadele gündemi
Metal işkolunda azgın sömürü
Grevdeki belediye işçilerine ziyaret
İMF tipi yaşama hayır!
Siyasal durum ve devrimci görevler/1
Birinci yılında Ulucanlar katliamının gösterdikleri
“Liberal hücre paketi” evresinde hücre karşıtı mücadelenin sorumlulukları
Yeni ölümler yaşanmasın!
Örgütsüzleştirme saldırısı birleşik mücadeleyle püskürtülebilir
Kapitalizm ve işsizlik
Reformist cenderenin kırılması üzerine
Semt çalışması üzerine
Yılmaz Güney partili mücadelemizde yaşıyor!
Perinçekler’in izinde yol alanlar
Mücadele Postası
 



 
 
Belediyelerde TİS süreci yenilgiye evriliyor...

Saldırılar, sorunlar ve sorumluluklar


Sermayenin kapsamlı saldırılarını tüm şiddetiyle sürdürdüğü bir dönemde birçok işkolunda ardarda başlayacak TİS süreci büyük bir önem taşıyor. Belediyelerle açılmış olan bu süreç tekstil ve metal işkolundaki TİS’lerle devam edecek. Sermayenin saldırılarının geleceğini belirleyecek olan bu süreç, sınıf ve kitle hareketinde bir dönüm noktası olabilme özelliğini taşıyor. Zira, kapsamlı saldırı karşısında kazanılacak her mevzi, sınıf hareketinde yılları bulan durgunluk ve tahrip edici havanın bir nebze olsun dağıtılması anlamına gelecektir. Bunun sınıf hareketi şahsında yaratacağı en büyük kazanım, sınıf ve öncüleri şahsında yaşanan yenilgi ruh halinin dağıtılması, örgütlenmeye ve mücadeleye yönelik güven olacaktır. Açılan gedikler yeni mücadeleleri teşvik edecek ve güçlendirecektir.

Belediye TİS’leri böylesi bir sürecin ilk halkasıydı. Dolayısıyla bu işkolunda elde edilecek kazanım veya yenilgi tekstil ve metal TİS’lerinin seyrini de belirleyecekti. Ancak belediye TİS’lerinde yaşanan son gelişmeler bu açıdan oldukça iç karartıcıdır. Sendikal ihanetle birleşen grev yasağı saldırısı, bu işkolunda TİS’in yenilgiye doğru evrilmesi sonucunu doğurmuştur. Birçok işyerinde aynı zamanlarda başlayacak grevler, sendika bürokratlarının tek tek satış sözleşmeleriyle zayıflatılmış, bu ilk satışlar yeni satışların önünü açmış ve bu zemin üzerinden devlet saldırısı hayata geçirilmiştir.

Şu an belediyelerde grevde bulunan işyeri sayısı ikidir. Yeni başlayan bu grevlerin de satışla bitirilmesi an meselesidir. İşkolunda grev yasakları üzerine verilen ilk tepkiler söndürülmüş, TİS’ler sermayenin inisiyatifine terkedilmiştir. TİS görüşmeleri sürecinde ve grev yasakları sonrasında sendika yöneticileri tarafından edilen sözlerin hiçbir değeri yoktur. Yöneticiler tarafından bol bol tekrarlanan, birleşik mücadele, sonuna kadar grev, direne direne kazanacağız türünden sözler ortada kalırken, ileri işçiler tarafından harcanan son sınırlı çabalar da yenilginin ağırlığını kaldıracak bir niteliğe ve kapsama ulaştırılamamıştır.

Yenilgi bugünkü haliyle, hem sınıf hareketinin önümüzdeki süreci, hem de bu işkolundaki dinamikler için dağıtıcı bir rol oynayabilecektir. Bu sürecin değiştirilmesi, sınıf devrimcilerinin ve ileri-öncü işçilerin çabasına bağlıdır. Dolayısıyla, belediye grevleri şahsında ortaya çıkan tablonun çok yönlü bir değerlendirilmesinin yapılması ve gerekli derslerin çıkarılması can alıcı bir sorundur. Yapılacak dağerlendirme, saldırı ve yenilginin zeminini ortaya koyabilmeli, bunu belediye işkolundaki olumluluklar, özgünlükler ve zayıflıklarla beraber ele alabilmelidir.


TİS başlarken işkolunun taşıdığı
olumluluklar ve olanaklar

Belediye işkolunda en temel olumluluk, ileri-öncü işçi birikimi ve bunun ürünü olarak örgütlü sendika şubelerinin görece ileri sendikal mevziler olma özelliğidir. İleri-öncü işçi birikimi bir mücadele deneyimine sahiptir ve devrimci mücadeleye belli bir ilgisi vardır. Özellikle İstanbul’da birçok sendika şubesi devrimci yapıların şu veya bu düzeyde etkinlikleri altındadır. Bu durum, diğer işkollarıyla karşılaştırıldığında, önemli bir farklılığı işaret etmektedir. Denilebilir ki, belediyeler, devrimci-demokrat hareketin bu kapsamda etkinliğinin sürdüğü tek işkolu olma özelliği taşımaktadır.

TİS süreci boyunca çeşitli somut ifadeler kazanan birleşik mücadele eğilimini ise bir başka olumluluk saymak gerekiyor. Sendikal bölünmüşlük tabandan gelen basınçla yer yer aşılabilmiş, ortak eylemlilikler örgütlenebilmiştir. Elbette bu henüz ihtiyaca yanıt vermekten uzaktır ve sendika yönetimlerinin ihanetlerinin üzerini kapama çabaları yönünde de kullanılmaktadır. Ancak sınıf hareketinin mevcut durumu düşünüldüğünde, herşeye rağmen, belediye TİS’leri için bir olumluluk sayılmalıdır.

Ancak tüm bunlar TİS’lerin kazanımla sonuçlanmasına yetmemiştir. Çünkü bu olumluluklar, sınıf hareketinin genelde yaşadığı zaaf ve zayıflıkların bu işkolunda aşıldığı anlamına gelmemektedir. Dahası, bu olumluluklar temel zayıflıkların üzerini örtücü bir işlev de görebilmektedir.


Sorunlar, zayıflıklar ve
sorumluluklar

Belediye TİS’leri için saydığımız olumluluklar bir yana bırakılarak genel olarak TİS sürecine bakıldığında, bu TİS’lerin de klasik satış sözleşme süreçlerinden farklı olmadığı görülür. Mücadele vurgulu nutuklar, göstermelik eylemler, kapalı kapılar arkasında bağıtlanan TİS’ler, birleşik mücadele adına biraraya gelen sendikaların zincirleme satışın yolunu düzlemeleri, tüm TİS’lerde yaşanan klasik tablonunun yeni bir örneğini oluşturmuştur.

Bu durumda, yukarıda ifade ettiğimiz olumlulukların TİS süreci boyunca rolü ve etkisi ne olmuştur? Bu soruya yanıt, sınıf mücadelesinde ara sınıf konumunun tuttuğu yer ve sınırlılıklar üzerinden verilebilir. Bu olumluluklar, devrimci bir sınıf önderliğiyle birleşemediği yerde, sınıf hareketinin sermayenin saldırıları karşısında zayıf ve savunmasız durumu aşılamamaktadır. Bu, niyetlerden bağımsız nesnel bir sonuç olarak yaşanmaktadır. Tam da bu nedenle, objektif olarak ihanet (belli ilerici sendikal mevziler şahsında) ve yenilgi kaçınılmaz olmaktadır.

Belediye TİS’leri vesilesiyle ortaya çıkan bu durum, bir kez daha, ara kademe sendika yöneticilerinin zayıflık ve sınırlılıklarını göstermiştir. Önemli bir bölümü küçük-burjuva devrimci ve reformist akımların etkinliğinde olan bu yöneticiler, ilerici konumlarına karşın, sendikal ihaneti aşacak, sermayenin saldırılarına karşı sınıfsal bir karşı koyuşu örgütleyebilecek bir iradeden yoksundurlar. Kullandıkları tüm politik ve direnişçi söyleme karşın, temel belirleyen, sendikalist ufuk ve sınıf hareketine karşı alttan alta beslenen güvensizlik olmuştur.

Sendikalist ufuk, sendika ağalarına karşı cepheden karşı koyuşu zaafa uğratmış, titrek bir duruşu ve sonuçta sık sık görüldüğü üzere bir boyun eğişi getirmiştir. Aynı zaaf, çokça sözü edilen birleşik eylem-direniş sözkonusu olduğunda da kendisini göstermiştir. Zaman zaman gerçekleşen birleşik eylemliliklere karşın, sendikal bölücülük aşılamayan bir olgu olarak tüm TİS boyunca yaşanmıştır. Kazanana kadar ortak eylemlilikten bahsedilmiş, ancak grevlerin başladığı süreçte birer birer sözleşmeler imzalanmıştır. TİS görüşmeleri devam ederken gerçekleştirilen kitlesel ortak eylemlilikler, grevlerin başlamasıyla beraber, etkinliklere katılmamaya ya da temsili katılmaya evrilmiştir. Grev yasağının geldiği işyerleri dışındakiler, göstermelik basın açıklamaları ya da yapılan etkinliklere temsili düzeyde katılım dışında suskun kalmışlardır.

Ara kademe yöneticilerin bir diğer temel zayıflığı, sınıfa duyulan güvensizliktir. Sendikalist ufuk ile bu güvensizlik birbirini beslemektedir. Sonuçta, küçük-burjuva devrimci ve reformist akımların yapısal zayıflıklarından kök alan yaklaşımlar belediye TİS’leri şahsında bir kez daha kendisini göstermiş, belediye işçilerinde gözlemlenen tüm olumluluk ve olanaklar heba edilmiştir.

Ara kademe sendikacılar şahsında yaşanan zayıflık, ileri-öncü işçiler üzerinde de zayıflatıcı ve kötürümleştirici bir rol oynamıştır. İleri politik söylemlerle örtülerek sınıfa taşınan zayıflık, ileri-öncü işçiler şahsında, bağımsız irade geliştirmede zayıflama ve bunun doğal sonucu olarak öncü kimliğin erozyona uğramasında ifadesini bulmuştur.

Sınıf hareketinin bugün en temel sorunu, kendisini sermayenin saldırıları ve sendikal ihanet karşısında savunmasız olmaktan çıkaracak pratik bir sınıf önderliğinden yoksunluğudur. Programatik ve politik cephelerden doldurulan boşluk, sınıfı savunmasız olmaktan çıkaracak pratik önderlik planında da doldurulmak durumundadır. Belediye TİS sürecinin gösterdiği temel gerçeklerden biri budur ve komünistlerin görev ve sorumluluklarına işaret etmektedir.