Geleceği kucaklama iddiası olan insanlar, bulundukları alanı iyi analiz edebilmek, bunun sonucunda önüne bir takım görevler koymak zorundadırlar.
İşte bu anlayışla, böyle bir çalışmaya kırıntı düzeyinde katkı sağlamak amacıyla yazılmış bir yazıdır bu. Bunun sebebi, bu mektubu yazanın mütevaziliği değil, bu konuda yeterli birikime sahip olmayışıdır.
Eskişehir genel tabirle öğrenci şehri olarak bilinir. Fakat iki büyük üniversitenin bulunduğu bu şehirde orta düzeyde bir öğrenci hareketinin olmaması düşündürücüdür. Bu aynı zamanda devrimcilere bir takım sorumluluklar yüklemektedir.
Eskişehirdeki üniversiteler genel taşra üniversitelerine göre farklılık göstermemektedir. Metropol üniversitelerindeki gençliği kafesleme operasyonu burada da aynıdır.
Eskişehirde ciddi bir öğrenci hareketinin yaratılamamasının en büyük nedeni, öğrenci kitlelerine öncülük edebilecek perspektife sahip yapıların bugüne kadar varolmamasıdır. Öğrenci kitlelerini harekete geçirebilecek bir örgütlülük yaratılamamış, bu amaç doğrultusunda oluşturulması gereken diğer araçlar ya oluşturulmamış ya da etkin kullanılamamıştır. Gençliğin gündemini belirleyecek yeteneğe sahip olamayanlar, bir üniversitede başlayan hareketliliğin hemen diğerine de sıçradığı bu bölgede yetkin bir hareketliliğin örgütleyicisi olamamışlardır. Burada anlatılmak istenen, olanakların ciddi bir çalışma içerisinde kullanılmadığıdır. Bunun en önemli kanıtı da genç komünistlerin kısa sürede küçüksenmeyecek düzeyde bir etki alanı yaratabilmiş olmalrıdır.
Bugün bizlerin üzerindeki görev kitlelerin harekete geçmesini sağlayacak özörgütlülükler oluşturabilmek (örneğin bir platform), gençliğin gündemini doğru belirleyebilmek ve onları devrim ve sosyalizm mücadelesine katabilmek olmalıdır.
Kazandığımız mevzileri kalıcı hale dönüştürebilmeli, örgütlü mücadelenin bir parçası haline getirebilmeliyiz. Burada en önemli husus da gündem belirlenmesinde doğru bir tarz ortaya koymaktır.
Bugün görüyoruz ki, kimileri gençliğe militan mücadele yerine af dilenciliğini taşımaya çalışıyorlar. Elbette bunda şaşılacak bir şey yok, herkes sınıfsal kimliğinin getirdiği açılımları yapıyor. Bu hep böyle olmuştur ve bundan sonra da hep böyle olacaktır.Başta da belirttiğim gibi bu yazı sadece bir katkı amacıyla yazılmıştır. Bu konuda birikime ve deneyime sahip yoldaşların bu birikimlerini böyle bir çalışmanın hizmetine sokması dileği ile hoşçakalın.
Yıllardır ülke zenginlikleri sermayeye peşkeş çekilirken, birçok üniversite özelleştirme kapsamına alınırken, üniversitelerimize güzel görünümlü Mc Donaldslar, Sabancı mağazaları açılırken, üniversitelerimizde sadece sermayenin konferansları için kullanabileceği lüks gecekondular birbiri arkasına inşa edilirken, İTÜ rektörlüğü binlerce emekçinin yaşadığı bir bölgeyi, teknopark-teknokent gibi projelerle sermayeye peşkeş çekebilmek için, emekçilerin elinden almaya çalışıyor. Emekçilerin alınterlerini akıtarak yaptıkları evlerini başına yıkmaya hazırlanıyor. Ne için? Sermayeye yeni rant alanları açmak ve üniversitelerin özelleştirilmesinde koca bir adım daha atabilmek için. Şimdi, yıllardır üniversitelerdeki sermaye işgalinin olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya kalanemekçi çocuklarının yanısıra koca bir semt halkı da sermayeye peşkeşin olumsuz sonuçlarından etkilenmektedir.
Armutluya yönelik bu saldırının bir diğer neden ise yıllardır devrimci mücadele açısından taşıdığı önemdir. Bu nedenle Armutlu Satacağız, herşeyi satacağız diyenlerin ilk hedefi olmuştur.
Armutlu halkının yaşam alanı bir üniversite üzerinden sermayeye peşkeş çekilmek istenmektedir. Biz İTÜ öğrencileri olarak, üniversitenin devlet destekli bu saldırılarına karşı direnecek olan Armutlu halkının yanındayız.
Devrimci faaliyeti engelleme çabası artarak devam ediyor. Zonguldakta hedef seçilen okurumuz Murat Yıldırım faşistlerin satırlı, sopalı saldırısına uğramıştır. Okurmuza pusu kurarak saldıran 7-8 kişilik faşist güruh polisin yönlendirmesi ile bu saldırıyı gerçekleştirmiştir. Hastaneye kaldırılan okurumuza 25 dikiş atılmış ve 10 günlük rapor verilmiştir. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi öğrencileri okurumuza sahip çıkarak, mücadelelerini hiçbir gücün engelleyemeyeceğini açıklamışlardır. Saldırıyı gerçekleştirenlerin hedefi açıktır: Yıldırmak
Genç komünistler yılmadan mücadelelerine devam edeceklerdir. Faşistler döktükleri kanların hesabını er yada geç vereceklerdir.