Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Temmuz 2003
Sayı: 62
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Devrim için partili mücadeleyi büyütelim!
  Kürt halkı üzerindeki baskılar artıyor!
  Kürt halkına özgürlük!
  "Türkiye'de demokrasi
   Af değil özgürlük, kahrolsun faşist diktatörlük!.
  Irak'ta direniş bayrağı yükseliyor!
  İran gençliği direniş ateşini yaktı!.
  Paralı eğitime geçit vermeyelim!
  Filistin halkı emperyalist-siyonist barbarlığın sahte barışını reddediyor
  Direnen Filistin kazanacak!.
  Liseli gençlik çalışmasının bası sorunları
  Burjuvazi sömürü ve saldırılarda tatil yapmıyor...
  Bir sınıf çalışması deneyimi...
  YÖK yasa tasarısı
  Semt gençliğini kuşatan çürümüşlük ve nedenleri
  Devrimci enternasyonal dayanışma için ileri!.
  Barbarlık ile sosyalizmin savaşı bitmedi....
  Örgütlü mücadelenin ateşi içinde işçi sınıfı devrimcilği
  Devrimci eğitim sorunu üzerine.
  Daha güçlü bir Ekim Gençliği için görev başına!
  Dizi dizi" yalanlar!
  Sivas'ın hesabı sorulacak!
  Yabancı bir ölüm!
  Gençlik örgütlenmeyi bekliyor
  Okur mektupları



 
 
Güçlü toplumsal muhalefet dalgası tüm dünyayı sarıyor:

Devrimci enternasyonal
dayanışma için ileri!

Dünyada yeni bir ilerici toplumsal muhalefet dalgası her geçen gün militanlaşarak ve yaygınlaşarak gelişiyor. 90’lı yıllarda Doğu Bloku’nun çöküşü ile başlayan karşı-devrimci rüzgar şimdi tam tersi yönden, devrimden yana esmeye başladı. Önce Afganistan’a, sonra Irak’a yönelik emperyalist ABD saldırısını protesto eylemleri, tarihin gördüğü en kitlesel sokak gösterilerine tanık oldu.

Savaş bitmiş gibi görünmesine rağmen protesto dalgası durulmuyor. Bu da protestoların yalnızca, hümanist bir bakış açısıyla yalnızca savaşın yıkımına karşı değil fakat aynı zamanda sistemin kendisine karşı olduğunu gösteriyor.

Avrupa’da eylem dalgası

19-21 Haziran tarihlerinde Avrupa Birliği’nin Selanik’te yapılan zirvesi, gene küreselleşme karşıtlarının eylem alanı oldu. 100 bin civarında bir katılımın olduğu eylemlerde, işçi sınıfının da sendikalar üzerinden güçlü sayılabilecek ağırlığı vardı. Eylemlerde gençliğin özel ağırlığı, bir başka önemli olgu olarak çıkıyor ortaya. Polisin yarattığı terör ortamına ve karşı propagandasına, ayrıca diğer Avrupa ülkelerinden katılımın beklenenden az olmasına rağmen, Selanik’te anlamlı bir karşı duruş sergilenebildi.

Haziran ayının başında ise Fransa’da G-8 zirvesi benzer kitlesel protesto eylemleriyle karşılanmıştı. Göstericiler Annemasse-Thonon karayolunu kapatmıştı. Aynı gün İsviçre’nin Cenevre kentinde Fransız göstericileri desteklemek için yapılan eylemde Mont Blanc köprüsü göstericiler tarafından kapatıldı. Böylece enternasyonal dayanışmanın anlamlı bir örneği sergilenmiş oldu. 3 Haziran günü Fransa’da yaşanan yoğun eylem ve grev dalgası, emeklilik hakkına yönelik saldırıyı püskürtmek için yaygın ve kitlesel protesto hareketine dönüştü.

Almanya’da IG Metal sendikasında örgütlü işçilerin 35 saatlik çalışma haftası talebiyle başlattıkları grev, yaklaşık 300 bin işçinin katılımıyla Avrupa’da sürmekte olan hak gasplarına anlamlı bir yanıt oldu. Grev sendika tarafından bitirilmiş olsa da, biriken öfkenin önümüzdeki günlerde tepkileri büyüterek çoğaltacağını öngörmek yanlış olmasa gerek.

Yeni bir ‘68 mi?

Avrupa’da durum böyle. Peki dünyanın başka yerlerinde farklı mı? Güney Kore’de demiryollarının özelleştirilmesinin protesto eden binlerce işçi polisle çatıştı. Ülke çapında 1700 gözaltı yaşandı. Latin Amerika ülkelerinde düzen içi sınırları aşamasa da sol muhalefet her geçen gün büyüyor. Demek ki tıpkı ‘68 gibi dünya çapında büyüyen bir muhalefetten söz etmek mümkün.

Bugün için yükselen bu yeni hareketin temel handikabı; henüz emperyalist-kapitalist sistem karşıtlığının net bir bilinçle devrim ve sosyalizm alternatifine bağlanamamasıdır. Revizyonist-bürokratik yozlaşmanın kötü anısı ve kitlelerin henüz yeni yeni uyanmakta oluşu, hareketin bugün için hala beklenen noktaya varamamasının nedenleri arasında. Ama yükselen kitle hareketinin yeni bir devrim dalgasının kıvılcımını potansiyel olarak içinde barındırdığı da bir gerçek. Yıllardır uykuda olan Avrupa işçi sınıfı, gözlerini yeniden ülkesinin ve dünyanın sorunlarına açmaya başladı.

‘68 yılı ile gelişmeler bu yönleriyle fazlaca benzeşiyor. Her ne kadar ‘68 rüzgarının arkasında dünyada başarılı olan ulusal kurtuluş savaşları ve sosyalizm deneyimlerinin etkisi olsa da, Amerika ve Avrupa’da net bir devrim ve sosyalizm bilinci ve yöneliminden bahsetmek mümkün değildi. Ama estirdiği rüzgar bir çok ülkede devrimci çıkışları hızlandırmıştı. Türkiye de bunlar arasındaydı. Denizler, Mahirler ve İbolar, Türkiye’de genel toplumsal uyanışın yanı sıra ‘68 rüzgarının etkisiyle yeni bir güç kazanan kitle hareketinin ürünleriydiler.

Bugün için eylem dalgasının güçlenmesinin temel sebeplerinden birisi de; emperyalist-kapitalist sistemin ekonomik alanda yaşadığı bunalımı aşmak için işçi sınıfına ve ezilen halklara yönelik yoğun ve çok yönlü bir saldırı içerisine girmesidir. AB üzerinden Türkiye’de yaratılmak istenen hayallerin tam tersine, bugün için Avrupa, hak gasplarının yoğun olarak gerçekleştirilmeye çalışıldığı bir yerdir. AB zirvesinin Selanik’te protesto edilmesinin temel bir sebebi de budur. ABD’nin Irak’tan sonra hedef tahtasına İran ve Kuzey Kore’yi çakması, savaştan elde ettiği ganimetlerin daha da fazlasını istediği ve saldırılarına devam edeceğini gösteriyor.

Tüm bu gözlemlenen olgular, çelişkiler devam ettikçe gösterilerin militanlaşarak güçlenme potansiyelini barındırdığını destekliyor.

Ortadoğu: Emperyalistler için dipsiz bataklık

Ortadoğu emperyalizmin yoğun saldırılarının hedefi olmaya devam ediyor. Ama emperyalist zorbalar Ortadoğu’da bir kabus yaşıyor. Sistemin çelişkilerinin yoğunlaştığı ve halkların emperyalizme karşı öfkesinin patlama noktasına geldiği bir bölge olarak Ortadoğu, emperyalist haydutlar defolup gidene kadar durulacak gibi de görünmüyor.

ABD Irak’ta 1 Mayıs tarihinde savaşın bittiğini ilan etmişti. Fakat çok geçmeden işgalci ABD ve İngiliz güçleri daha kabusun yeni başladığını gördüler. Şu anda halkın saldırıları sonucu ölen ABD ve İngiliz askerlerinin sayısı savaş sırasında ölen asker sayısına yaklaştı. Emperyalist işgalciler halk üzerindeki baskısını artırdıkça halkın öfkesi de giderek somut biçimler almaya başlıyor. Iraklılar şu anda yoğun bir tutuklanma ve ev baskınlarıyla karşı karşıyalar. Fakat her geçen gün Irak’ta yeni direniş birliklerinin kurulduğu haberleri geliyor.

Tüm bunlar Filistin intifada ruhunun yavaş yavaş Ortadoğu’ya yayıldığının göstergesidir. Irak medya tarafından bir kabile toplumu gibi gösterilse de, Irak’ta işçi sınıfının da hareketlendiğini, komiteleşerek ve eylemler düzenleyerek, her geçen gün daha da aktifleştiğini görüyoruz. Ayrıca yeni direnişin önemli bir özelliği; hem halkını terk edip giden Saddam diktatörlüğüne hem de ABD işgaline karşı olması. Bu şekilde Iraklılar ABD’nin tüm karşı propaganda çalışmalarını etkisiz hale getirmiş oldular. Irak halkı gerçek özgürlüğü önümüzdeki süreçte savaşarak kazanacağını dosta düşmana daha şimdiden göstermiş bulunuyor.

Filistin’de ABD güdümlü “yol haritası” politikası Filistin hükümetinin desteğini aldı. Fakat İsrail emperyalist “yol haritası”nda çizilen şartlara bile uymayarak, hala Yahudi yerleşim bölgeleri kurmaya devam ediyor. Bu da gösteriyor ki İsrail kendi açısından taviz vermeye yanaşmıyor. Filistin halkı ise zafere kadar savaşmak istiyor. Önümüzdeki süreç Filistin’de yeni bir saflaşma yaşanacaktır.

Molla rejimi sarsılıyor

İran’da yıllardır iktidarda olan gerici molla rejimi birkaç yıldır yoğun protestolarla yüz yüze kalıyor. İran’daki gerici iktidar her ne kadar ABD ve emperyalizm karşıtı gibi görülse de esasında AB emperyalistleriyle sıkı fıkı ilişkiler içerisindedir. Rejimi protesto gösterileri geçtiğimiz haftalarda keskinleşince, Halkın Mücahitleri örgütünün Fransız büroları basılarak önder kadroları tutuklandı. Tek başına bu olay bile İran ve AB emperyalistlerinin arasındaki ilişkinin ispatı olabilir.

İran’daki gösteriler üniversite öğrencilerinin özelleştirme saldırısını protesto eylemleriyle başladı. Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi eğitimin özelleştirilmesi sorunuyla yüz yüze olan öğrenciler rejimin sert tepkisiyle karşılaşınca, bir anda eylemler militanlaştı ve halkın desteğini de alarak kitleselleşti. İran’ın bir çok kentinde yaygın eylemler yapıldı. Daha öncesinden reform talepleriyle sokağa dökülen insanlar yıllardır hükümette olan reformcu iktidarın elinden bir şey gelmediğini görünce daha net bir talebi ilk kez ortaya döktüler: “Kahrolsun İslam Cumhuriyeti!”

Gösteriler yaygın bir devlet terörü ve tutuklamalarla karşılaştı. İran yakaladığı, tutukladığı öğrencileri teşhir yöntemini kullanarak mücadelelerinden vazgeçirmeye çalışıyor. Teşhir yönteminin özü ise şu; öğrenciler bir koridora diziliyor ve resimleri çekilerek kitleye “ABD ajanları” olarak dağıtılıyor. Görüntüler yerel televizyonlarda yayınlanıp, gazetelerde basılıyor.

Önümüzdeki günler İran halkının nasıl bir gelecekle yüz yüze olduğunu gösterecek. ABD saldırısının sıradaki hedefi olarak gösterilen bu halk kendi kaderini çizme tarihsel sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Gösterilerde dikkat çeken bir yön de, kadınların protestolara yaygın bir şekilde destek vermesi, türban yakma eylemleri gerçekleştirmesidir.

Bu konuda İKİP Siyasi Bürosu üyesi Azer Macedi şunları söylemektedir:

“Türbanı yakma yalnızca bir meydan okuma eylemi değildir. İslam Cumhuriyeti bayrağını yakma anlamına gelmektedir. İslami olan ya da İslam Cumhuriyetinin ve siyasal İslam’ın temsilcisi olan her şeyden kurtulmanın sembolüdür. Türbanı yakmak “Kahrolsun İran İslam Cumhuriyeti” demektir.”

Gençliğin ve kadınların kitlesel katılımıyla yürütülen bu gösterileri, ABD ve onun hizmetindeki medya kendi kirli emelleri için kullanmak istedi. İranlı öğrenciler ise mücadelelerinin ABD ile ilgisi olmadığını, eğitimde özelleştirme ve reform talep ettiklerini açıklıyorlar.

Enternasyonal dayanışmayı güçlendirelim!

Dünyadaki büyük eylem dalgasıyla enternasyonal dayanışma içinde olmak ve bunu kendi ülkemizde devrim mücadelesinin güçlendirilmesi ile birleştirmek durumundayız. Bu gençlik hareketinin önündeki temel önemde bir görevdir. Gençlik bu görevi ancak somutta devrim ve sosyalizm davasına omuz vererek, emperyalist-kapitalist zincirin Türkiye’den kırılması mücadelesinde işçi sınıfının yanında yer alarak gerçekleştirebilir.

Bunun için işçi sınıfının devrimci partisinin bayrağı altında birleşmeli ve savaşmalıyız!

Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!
Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!