Güçlü toplumsal muhalefet dalgası tüm dünyayı sarıyor:
Devrimci enternasyonal
dayanışma için ileri!
Dünyada yeni bir ilerici toplumsal muhalefet dalgası her geçen gün militanlaşarak ve yaygınlaşarak gelişiyor. 90lı yıllarda Doğu Blokunun çöküşü ile başlayan karşı-devrimci rüzgar şimdi tam tersi yönden, devrimden yana esmeye başladı. Önce Afganistana, sonra Iraka yönelik emperyalist ABD saldırısını protesto eylemleri, tarihin gördüğü en kitlesel sokak gösterilerine tanık oldu.
Savaş bitmiş gibi görünmesine rağmen protesto dalgası durulmuyor. Bu da protestoların yalnızca, hümanist bir bakış açısıyla yalnızca savaşın yıkımına karşı değil fakat aynı zamanda sistemin kendisine karşı olduğunu gösteriyor.
Avrupada eylem dalgası
19-21 Haziran tarihlerinde Avrupa Birliğinin Selanikte yapılan zirvesi, gene küreselleşme karşıtlarının eylem alanı oldu. 100 bin civarında bir katılımın olduğu eylemlerde, işçi sınıfının da sendikalar üzerinden güçlü sayılabilecek ağırlığı vardı. Eylemlerde gençliğin özel ağırlığı, bir başka önemli olgu olarak çıkıyor ortaya. Polisin yarattığı terör ortamına ve karşı propagandasına, ayrıca diğer Avrupa ülkelerinden katılımın beklenenden az olmasına rağmen, Selanikte anlamlı bir karşı duruş sergilenebildi.
Haziran ayının başında ise Fransada G-8 zirvesi benzer kitlesel protesto eylemleriyle karşılanmıştı. Göstericiler Annemasse-Thonon karayolunu kapatmıştı. Aynı gün İsviçrenin Cenevre kentinde Fransız göstericileri desteklemek için yapılan eylemde Mont Blanc köprüsü göstericiler tarafından kapatıldı. Böylece enternasyonal dayanışmanın anlamlı bir örneği sergilenmiş oldu. 3 Haziran günü Fransada yaşanan yoğun eylem ve grev dalgası, emeklilik hakkına yönelik saldırıyı püskürtmek için yaygın ve kitlesel protesto hareketine dönüştü.
Almanyada IG Metal sendikasında örgütlü işçilerin 35 saatlik çalışma haftası talebiyle başlattıkları grev, yaklaşık 300 bin işçinin katılımıyla Avrupada sürmekte olan hak gasplarına anlamlı bir yanıt oldu. Grev sendika tarafından bitirilmiş olsa da, biriken öfkenin önümüzdeki günlerde tepkileri büyüterek çoğaltacağını öngörmek yanlış olmasa gerek.
Yeni bir 68 mi?
Avrupada durum böyle. Peki dünyanın başka yerlerinde farklı mı? Güney Korede demiryollarının özelleştirilmesinin protesto eden binlerce işçi polisle çatıştı. Ülke çapında 1700 gözaltı yaşandı. Latin Amerika ülkelerinde düzen içi sınırları aşamasa da sol muhalefet her geçen gün büyüyor. Demek ki tıpkı 68 gibi dünya çapında büyüyen bir muhalefetten söz etmek mümkün.
Bugün için yükselen bu yeni hareketin temel handikabı; henüz emperyalist-kapitalist sistem karşıtlığının net bir bilinçle devrim ve sosyalizm alternatifine bağlanamamasıdır. Revizyonist-bürokratik yozlaşmanın kötü anısı ve kitlelerin henüz yeni yeni uyanmakta oluşu, hareketin bugün için hala beklenen noktaya varamamasının nedenleri arasında. Ama yükselen kitle hareketinin yeni bir devrim dalgasının kıvılcımını potansiyel olarak içinde barındırdığı da bir gerçek. Yıllardır uykuda olan Avrupa işçi sınıfı, gözlerini yeniden ülkesinin ve dünyanın sorunlarına açmaya başladı.
68 yılı ile gelişmeler bu yönleriyle fazlaca benzeşiyor. Her ne kadar 68 rüzgarının arkasında dünyada başarılı olan ulusal kurtuluş savaşları ve sosyalizm deneyimlerinin etkisi olsa da, Amerika ve Avrupada net bir devrim ve sosyalizm bilinci ve yöneliminden bahsetmek mümkün değildi. Ama estirdiği rüzgar bir çok ülkede devrimci çıkışları hızlandırmıştı. Türkiye de bunlar arasındaydı. Denizler, Mahirler ve İbolar, Türkiyede genel toplumsal uyanışın yanı sıra 68 rüzgarının etkisiyle yeni bir güç kazanan kitle hareketinin ürünleriydiler.
Bugün için eylem dalgasının güçlenmesinin temel sebeplerinden birisi de; emperyalist-kapitalist sistemin ekonomik alanda yaşadığı bunalımı aşmak için işçi sınıfına ve ezilen halklara yönelik yoğun ve çok yönlü bir saldırı içerisine girmesidir. AB üzerinden Türkiyede yaratılmak istenen hayallerin tam tersine, bugün için Avrupa, hak gasplarının yoğun olarak gerçekleştirilmeye çalışıldığı bir yerdir. AB zirvesinin Selanikte protesto edilmesinin temel bir sebebi de budur. ABDnin Iraktan sonra hedef tahtasına İran ve Kuzey Koreyi çakması, savaştan elde ettiği ganimetlerin daha da fazlasını istediği ve saldırılarına devam edeceğini gösteriyor.
Tüm bu gözlemlenen olgular, çelişkiler devam ettikçe gösterilerin militanlaşarak güçlenme potansiyelini barındırdığını destekliyor.
Ortadoğu: Emperyalistler için dipsiz bataklık
Ortadoğu emperyalizmin yoğun saldırılarının hedefi olmaya devam ediyor. Ama emperyalist zorbalar Ortadoğuda bir kabus yaşıyor. Sistemin çelişkilerinin yoğunlaştığı ve halkların emperyalizme karşı öfkesinin patlama noktasına geldiği bir bölge olarak Ortadoğu, emperyalist haydutlar defolup gidene kadar durulacak gibi de görünmüyor.
ABD Irakta 1 Mayıs tarihinde savaşın bittiğini ilan etmişti. Fakat çok geçmeden işgalci ABD ve İngiliz güçleri daha kabusun yeni başladığını gördüler. Şu anda halkın saldırıları sonucu ölen ABD ve İngiliz askerlerinin sayısı savaş sırasında ölen asker sayısına yaklaştı. Emperyalist işgalciler halk üzerindeki baskısını artırdıkça halkın öfkesi de giderek somut biçimler almaya başlıyor. Iraklılar şu anda yoğun bir tutuklanma ve ev baskınlarıyla karşı karşıyalar. Fakat her geçen gün Irakta yeni direniş birliklerinin kurulduğu haberleri geliyor.
Tüm bunlar Filistin intifada ruhunun yavaş yavaş Ortadoğuya yayıldığının göstergesidir. Irak medya tarafından bir kabile toplumu gibi gösterilse de, Irakta işçi sınıfının da hareketlendiğini, komiteleşerek ve eylemler düzenleyerek, her geçen gün daha da aktifleştiğini görüyoruz. Ayrıca yeni direnişin önemli bir özelliği; hem halkını terk edip giden Saddam diktatörlüğüne hem de ABD işgaline karşı olması. Bu şekilde Iraklılar ABDnin tüm karşı propaganda çalışmalarını etkisiz hale getirmiş oldular. Irak halkı gerçek özgürlüğü önümüzdeki süreçte savaşarak kazanacağını dosta düşmana daha şimdiden göstermiş bulunuyor.
Filistinde ABD güdümlü yol haritası politikası Filistin hükümetinin desteğini aldı. Fakat İsrail emperyalist yol haritasında çizilen şartlara bile uymayarak, hala Yahudi yerleşim bölgeleri kurmaya devam ediyor. Bu da gösteriyor ki İsrail kendi açısından taviz vermeye yanaşmıyor. Filistin halkı ise zafere kadar savaşmak istiyor. Önümüzdeki süreç Filistinde yeni bir saflaşma yaşanacaktır.
Molla rejimi sarsılıyor
İranda yıllardır iktidarda olan gerici molla rejimi birkaç yıldır yoğun protestolarla yüz yüze kalıyor. İrandaki gerici iktidar her ne kadar ABD ve emperyalizm karşıtı gibi görülse de esasında AB emperyalistleriyle sıkı fıkı ilişkiler içerisindedir. Rejimi protesto gösterileri geçtiğimiz haftalarda keskinleşince, Halkın Mücahitleri örgütünün Fransız büroları basılarak önder kadroları tutuklandı. Tek başına bu olay bile İran ve AB emperyalistlerinin arasındaki ilişkinin ispatı olabilir.
İrandaki gösteriler üniversite öğrencilerinin özelleştirme saldırısını protesto eylemleriyle başladı. Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi eğitimin özelleştirilmesi sorunuyla yüz yüze olan öğrenciler rejimin sert tepkisiyle karşılaşınca, bir anda eylemler militanlaştı ve halkın desteğini de alarak kitleselleşti. İranın bir çok kentinde yaygın eylemler yapıldı. Daha öncesinden reform talepleriyle sokağa dökülen insanlar yıllardır hükümette olan reformcu iktidarın elinden bir şey gelmediğini görünce daha net bir talebi ilk kez ortaya döktüler: Kahrolsun İslam Cumhuriyeti!
Gösteriler yaygın bir devlet terörü ve tutuklamalarla karşılaştı. İran yakaladığı, tutukladığı öğrencileri teşhir yöntemini kullanarak mücadelelerinden vazgeçirmeye çalışıyor. Teşhir yönteminin özü ise şu; öğrenciler bir koridora diziliyor ve resimleri çekilerek kitleye ABD ajanları olarak dağıtılıyor. Görüntüler yerel televizyonlarda yayınlanıp, gazetelerde basılıyor.
Önümüzdeki günler İran halkının nasıl bir gelecekle yüz yüze olduğunu gösterecek. ABD saldırısının sıradaki hedefi olarak gösterilen bu halk kendi kaderini çizme tarihsel sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Gösterilerde dikkat çeken bir yön de, kadınların protestolara yaygın bir şekilde destek vermesi, türban yakma eylemleri gerçekleştirmesidir.
Bu konuda İKİP Siyasi Bürosu üyesi Azer Macedi şunları söylemektedir:
Türbanı yakma yalnızca bir meydan okuma eylemi değildir. İslam Cumhuriyeti bayrağını yakma anlamına gelmektedir. İslami olan ya da İslam Cumhuriyetinin ve siyasal İslamın temsilcisi olan her şeyden kurtulmanın sembolüdür. Türbanı yakmak Kahrolsun İran İslam Cumhuriyeti demektir.
Gençliğin ve kadınların kitlesel katılımıyla yürütülen bu gösterileri, ABD ve onun hizmetindeki medya kendi kirli emelleri için kullanmak istedi. İranlı öğrenciler ise mücadelelerinin ABD ile ilgisi olmadığını, eğitimde özelleştirme ve reform talep ettiklerini açıklıyorlar.
Enternasyonal dayanışmayı güçlendirelim!
Dünyadaki büyük eylem dalgasıyla enternasyonal dayanışma içinde olmak ve bunu kendi ülkemizde devrim mücadelesinin güçlendirilmesi ile birleştirmek durumundayız. Bu gençlik hareketinin önündeki temel önemde bir görevdir. Gençlik bu görevi ancak somutta devrim ve sosyalizm davasına omuz vererek, emperyalist-kapitalist zincirin Türkiyeden kırılması mücadelesinde işçi sınıfının yanında yer alarak gerçekleştirebilir.
Bunun için işçi sınıfının devrimci partisinin bayrağı altında birleşmeli ve savaşmalıyız!
Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!
Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!
|