Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Temmuz 2003
Sayı: 62
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Devrim için partili mücadeleyi büyütelim!
  Kürt halkı üzerindeki baskılar artıyor!
  Kürt halkına özgürlük!
  "Türkiye'de demokrasi
   Af değil özgürlük, kahrolsun faşist diktatörlük!.
  Irak'ta direniş bayrağı yükseliyor!
  İran gençliği direniş ateşini yaktı!.
  Paralı eğitime geçit vermeyelim!
  Filistin halkı emperyalist-siyonist barbarlığın sahte barışını reddediyor
  Direnen Filistin kazanacak!.
  Liseli gençlik çalışmasının bası sorunları
  Burjuvazi sömürü ve saldırılarda tatil yapmıyor...
  Bir sınıf çalışması deneyimi...
  YÖK yasa tasarısı
  Semt gençliğini kuşatan çürümüşlük ve nedenleri
  Devrimci enternasyonal dayanışma için ileri!.
  Barbarlık ile sosyalizmin savaşı bitmedi....
  Örgütlü mücadelenin ateşi içinde işçi sınıfı devrimcilği
  Devrimci eğitim sorunu üzerine.
  Daha güçlü bir Ekim Gençliği için görev başına!
  Dizi dizi" yalanlar!
  Sivas'ın hesabı sorulacak!
  Yabancı bir ölüm!
  Gençlik örgütlenmeyi bekliyor
  Okur mektupları



 
 
Çok yönlü bir ideolojik-politik eğitim, sağlam ve verimli bir politik çalışmanın güvencesidir...

Devrimci eğitim sorunu üzerine

Her toplumsal sınıf, iktidarı ele geçirdiğinde, kendi düzenini oluşturabilmek ve bu yeni düzenin sürekliliğini sağlayabilmek için eğitim kurumunu yeniden tanımlar. Bir sınıf iktidarının, diğer sınıflar üzerindeki hegemonyasını koruyabilmesi, yalnızca örgütlü zor aygıtı vasıtasıyla olmaz. Bununla birlikte o, kendi çıkarlarını diğer toplumsal kesimlerin de çıkarlarıymış gibi gösterebilmek için eğitim mekanizmasını kullanmak zorundadır.

Kısaca; genel olarak eğitim ve tüm eğitim kurumları mevcut toplumsal düzenin, kendisini yeniden üretebilmesine hizmet eder ya da etmek zorundadır.

İşçi sınıfı da eğitimi kendi siyasal iktidarının hedefleri doğrultusunda yeniden tanımlayacaktır. Ancak bu, eğitim sorunun devrim sonrasına ait bir sorun olduğu anlamına gelmemektedir. Aksine, bugün eğitim kurumlarının tümüyle burjuva sınıfın hizmetinde olduğu düşünüldüğünde, işçi sınıfının kendi bağımsız çizgisini oluşturabilmesi için eğitim şarttır. Tabii, bahsettiğimiz eğitim, işçi sınıfının kurulu kapitalist düzeni yıkabilmesi, siyasal iktidarı ele geçirebilmesi ve kendi sınıf ideolojisini kavrayabilmesi amacına hizmet edecektir.

İşçi sınıfı hareketi ile sosyalizmin maddi örgütlü birliğini ifade eden komünist parti, eğitim sorununu devrimci iktidar hedefi ekseninde değerlendirir. İşçi sınıfının sosyalist ideoloji doğrultusunda eğitimi, onun burjuvaziye karşı silahlandırılması demektir. Burjuvazinin ideolojik saldırı aygıtlarının gücü ve etkisi düşünüldüğünde, işçi sınıfının ve komünistlerin eğitimden mahrum kalmaları, onların cephanesiz savaşan askerler durumuna düşmesi demektir.

Bu nedenle parti, işçi sınıfının ve özellikle komünistlerin eğitilmesini yarına ertelenemez bir görev olarak tanımlar ve ona olağanüstü bir önem atfeder.

Devrimci sınıf mücadelesinin ve sosyalist devrimin öncüsü ve örgütleyicileri olarak komünistler, eğitim sorununu çok yönlü bir biçim içerisinde algılarlar. İdeolojik eğitim, yani genel olarak teorik-düşünsel birikime dayalı eğitim, bahsettiğimiz eğitim anlayışının yalnızca bir yönüdür. Benzer biçimde pratik içinde edinilen bilgiler, gerçekleştirilen pratik ve örgütsel eğitim de yine eğitimin bir başka yönüdür. Bizim eğitim anlayışımızın bir başka temel yönü de mücadelenin ateşi içinde anlamını ve gerçek karşılığını bulacak olan politik eğitimdir.

Komünistler eğitim sorununu bu üç ana başlık altında ele alırlar.

İdeolojik eğitim

Marksist dünya görüşünün, onun temel ilkesel ve teorik çerçevesinin kavranabilmesi, ideolojik eğitim alanındaki temel hedeftir. Marksizm, sınırları çizilmiş ve bitmiş bir dogma değil, dinamik bir dünya görüşüdür ve buna dayalı bir yönteme sahiptir. Bundan hareketle denebilir ki; Marksizm, bu yöntemi kavrayıp sindirenlere, toplumsal yaşamda ortaya çıkan basit ya da karmaşık bir dizi olguyu anlamlandırabilmeleri ve yerli yerine oturtabilmeleri, bundan da öteye onlara devrimci bir müdahalede bulunabilmeleri olanağı sağlayacaktır.

İdeolojik eğitim aynı zamanda bir tarih bilincinin oluşturulması sürecidir. Tarihsel materyalizm bu tarih bilincinin oluşturulmasını sağlayacak temel yöntemimizdir.

Partimiz, onun önceli olan inşa örgütü döneminde, bu basit ama temel yaklaşımı kılavuz edindi. Büyük bir tasfiyeci ve inkarcı dalganın yaşandığı bir dönemde, yeniden Marksist-Leninist klasiklere yönelerek bu gerici dalgayı buradan aldığı düşünsel güçle göğüsledi. İdeolojik sorunlarda Marksist-Leninist klasiklere dönüş ve onlara bağlılık vurgusu, dezenformasyona uğratılan komünist ideolojinin coğrafyamızda yeniden ete kemiğe büründürülmesini sağlamada önemli bir etken oldu. Bu anlayış bugüne dek belki de partimizin en temel üstünlüklerinden biri olageldi.

Genel ideolojik sorunlarda ortaya konan bu yaklaşım komünist kadroların yaratılması için nasıl bir eğitim sorusuna da bir yanıt oluşturuyordu. Bizim ideolojik eğitim anlayışımız geleneksel hareketten her zaman temelden farklı oldu. İdeolojik eğitimi yalnızca hareketin temel metinlerinden ve yayınlarından ibaret gören anlayışı her zaman mahkum ettik. Bizim alternatifimiz Marksist klasiklerin kılavuzluğunda gerçekleştirilecek bir ideolojik eğitim oldu.

Partimizin bizim için gerçek bir hazine olan program ve çizgisini derinlemesine ve yaratıcı bir biçimde kavrayıp sindirebilmek de ancak bu çerçevede olanaklı olabilir.

Eğitimde yöntem sorunu

İdeolojik eğitim çalışmalarında yöntem sorunu, çalışmanın başarısı için üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Genellikle yapıldığı gibi herhangi bir yöntemi rasgele kullanmak istenen sonuçları vermemektedir. Özellikle çalışmamıza henüz katılmış bazı genç yoldaşların okuma ve tartışma konusunda yaşadıkları sorunlar düşünüldüğünde, yöntem sorunu daha da kritik bir önem kazanmaktadır.

Gençlik çalışmamız içerisindeki örgütlerimiz ve oluşturulan eğitim grupları ideolojik birikim ve düzey açısından homojen bir yapı taşımamaktadırlar. Elbette en ideali; eğitim çalışmalarında, düzeyleri açısından aralarında büyük farklar bulunmayan arkadaşlarımızın birarada bulunmalarıdır. Bu, çalışmada verimi ve motivasyonu artırır. Ancak çalışmanın durumu ve ihtiyaçları, bu tarzda örgütlenmeye olanak vermemektedir.

Yöntem sorunu; konunun belirlenmesi, hangi kitapların, hangi sıra ile okunacağı, tartışmalarda nasıl bir yöntem izleneceği gibi sorunları kapsar. Eğitim çalışmaları, konunun belirlenmesi ile başlar. Burada esas olan çalışmamızın, birimlerimizin ve yoldaşlarımızın ihtiyaçlarıdır. Konu belirlenirken bu esas gözetilmelidir. Aydınca kaygılardan hareketle kolektif ihtiyaçlarımızın bütünüyle dışında bazı konuların seçilmesi çalışmamıza herhangi bir şey kazandırmayacağı gibi, düşünsel planda yoldaşlarımıza katacağı herhangi bir şey de yoktur. Kişisel bazı ihtiyaçlar, kolektiflerin denetiminde ve gözetiminde belirlenecek kaynaklar çerçevesinde karşılanabilir. Bahsettiğimiz denetim ve gözetim, okunacak kaynakların sınırlanması anlamına gelmemektedir. Amaç zengin ve verimli kaynakların kullanılabilmesidir.

Bugün, gençlik çalışmamızın geldiği yerde, onu bir adım ileri götürebilmek için, eğitim çalışmalarını mevcut çalışmamızın ideolojik ve pratik sorunları üzerinde yoğunlaştırmak büyük önem taşımaktadır. Yayınımızda bu sorunlar ekseninde yürüyen tartışmalar yoldaşlarımızın, çalışmanın sorunları konusunda kafalarının açılması ve tartışmalara yapıcı bir biçimde katılmalarını sağlamaya yöneliktir. Bu doğrultuda, yaz boyunca yapılacak ideolojik eğitim çalışmalarının temel yönelimlerinden birini, tüm yönleriyle gençlik çalışmamızın sorunları oluşturmalıdır. Bu yapılabildiği ve kolektif bir değerlendirmeye konu edilebildiği yerde önümüzdeki dönem çalışmalarında genç komünistler oldukça olumlu sonuçlar elde edebileceklerdir.

Konunun belirlenmesinin ardından yapılması gereken doğru kaynaklara ulaşmaktır. Marksist-Leninist klasikler, tartışılacak konu ekseninde yeniden incelenmeli ve uygun metinler okuma listesine eklenmelidir. Bunun yanında uluslararası komünist hareketin ve ülkemiz devrimci hareketinin teorik ve pratik mirası gözden geçirilmeli, uygun materyaller mutlaka kullanılmalıdır. Son olarak, partinin metinleri belirlenen konu çerçevesinde incelenmeli ve gerekli metinler tartışmaya dahil edilmelidir. Böylelikle eğitim çalışması konusu birçok yönüyle ve zengin bir biçimde incelenecektir.

Tartışmalarda, tüm kaynakların çalışmaya katılan herkes tarafından eksiksiz incelenebilmesi özel bir önem taşımaktadır. Aksi durumlarda kaynakları okumayan yoldaşların tartışmaya katılımı da oldukça sınırlanacaktır.

Tartışma, konu hakkında ortaya konulacak belli alt başlıklar çerçevesinde sorular ve yanıtlar biçiminde sürdürülmelidir. Bir kişinin anlatıcı, diğerlerinin pasif dinleyici olduğu çalışmalar verimli olmadığı gibi amaca da uygun değildir. Herkesin tartışmalara katılması, yalnızca soru değil, yanıt da üretmesi gerekir. Tartışmalarımızda herkes anlatıcı olabilmelidir. Bir ya da birden fazla kişinin anlatıcı olduğu, seminer tarzı çalışmalar da tercih edilebilir. Bunlar daha çok kapsamı sınırlı olan konularda tercih edilmelidir. Geniş bir kapsama sahip konular böyle tartışıldığında dinleyicilerin kafasında fazlaca bir şey bırakmayabilirler. Fakat konu sınırlandırıldığında dinleyiciler için katılım daha kolay olabilmekte ve sonuç olarak elde edilen birikim akılda kalıcı olabilmektedir. Böylesi, sunum tarzı çalışmalarda tüm katılımcıların konu hakkında önden baı metinleri okuması tartışmayı zenginleştirecektir.

Politik eğitim

Komünistler işçi sınıfı ve diğer ezilen toplumsal kesimlerin devrimci öncüsü, yol göstericisidirler. Kitlelerin eylem ve etkinliklerinde onlara kılavuzluk eder, yön gösterirler. Ancak bu özellikler tanrı vergisi değildir. Tüm bu önderlik yeteneklerini yaşam içerisinde, mücadele içerisinde kazanacaklardır. Politik eğitim konusunda komünistlerin en önemli öğretmenleri mücadele içerisindeki kitlelerdir.

Mücadele içerisindeki kitleleri politikalar yönlendirir. Bu politikalar ileri ya da geri, tutarlı ya da tutarsız, devrimci ya da liberal politikalar olabilirler. Ama öyle ya da böyle, kitleleri yönlendiren politikadır. Yapmamız gereken, kitleleri komünist partimizin devrimci politikaları ekseninde yönlendirmek, harekete geçirebilmektir.

Toplumsal muhalefet dinamiklerinin durgun olduğu günümüzde, ısrarla kitlelere gitmek gerekmektedir. Ancak kitlelere doğru bu gidiş, mutlaka bir politika ekseninde gerçekleşmelidir. Onları şu ya da bu sorunları konusunda harekete geçirecek ve örgütleyecek politikalara sahip olmamız gerekmektedir. Parti’nin ortaya koyduğu politik perspektifler ve genel hat çerçevesinde çalışmayı sürdürdüğümüz alanlarda özgün araçlarla özgün politikalar ortaya koymak, bizim sorumluluğumuz altındadır. Öğrenim dönemi içerisinde okullarımızda, fabrikalarda ve semtlerde yürüteceğimiz çalışmalarda asla politikasız kalmamalıyız. Bugün merkezi ve yerel planda politikalara sahip olabilmek, çalışmamızın en önemli ayağıdır. Politikasızlık, bizi tümüyle sakatlayacak ve önderlik iddialarımızla tamamen tersbir konuma sürükleyecek bir sorundur. Geçtiğimiz dönem bu açıdan derslerle doludur. Önemli politik gündemlerde merkezi ya da yerel planda politika üretebilme noktasında yaşanabilecek zaaflar, yeni ve ciddi güçlere sahip olmamıza karşın çalışmamızı etkisiz ya da verimsiz bırakabilmektedir.

Çalışma yürüttüğümüz alanlarda politik reflekslere sahip olabilmek ya da tüm birimlerimize bu refleksi kazandırabilmek, bugün en temel sorunlarımız arasında yer alıyor. Kitlelerin gündemini yakından takip edebilmek, bu gündemlere müdahil olabilmek ve bunun için de onlarla içiçe olmak durumundayız.

Pratik ve örgütsel eğitim

“Devrimci teori, devrimci pratik içindir” sözü, işaret ettiği yönelim açısından çok büyük bir anlam ve önem taşımaktadır. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, tüm ideolojik çalışmalarımız; faaliyetimiz, kolektiflerimizin ve yoldaşlarımızın ihtiyaçları doğrultusunda organize edilmelidir. Buradan elde edilen birikim çalışmalarımızı doğrudan güçlendirecek ve geliştirecektir.

Çalışma içerisinde bulunan birimlerimiz için pratik eğitim, özel bir ilgiden öte gündelik bir refleks halini almalıdır. Çalışmaya henüz katılmış insanların her aşamada gözetilmesi, bilgi ve pratik birikim açısından daha deneyimli yoldaşların ve bizzat birimlerin bu yoldaşları gözetmesi çalışmanın sürekliliği ve gelişimi için esastır.

Pratik çalışmada deneyim asla tek yönlü algılanmamalıdır. Birçok çalışma alanında birden edinilecek pratik eğitim kişisel bir gelişim ve devrimci kimlik planında bir olgunluğun yanısıra partinin ve faaliyetin ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir rol oynayacaktır.

Örneğin bir üniversiteli yoldaşımız, kendi yaşam alanı olan üniversitenin dışına çıkabilmeli, fabrikalarda ve semtlerde emekçi sınıflarla pratik çalışmada yüzyüze gelebilmeli, bu alanlarda da deneyim sahibi olabilmelidir. Aksi halde tek yönlü bir gelişim, yer yer kişiyi boğabilir, politik ya da düşünsel planda bir darlığın ya da bozulmanın içine sokabilir.

Farklı çalışma alanları birçok durumda, kişiler için nefes alabilme olanaklarının yaratılabildiği yerler olabilmektedir. Ancak bu vurgu, asla esas çalışma alanlarına yönelik bir ilgisizlik ya da iki farklı şeyi birbiri yerine ikame etme anlayışına dönüşmemelidir. Önemli olan, asıl çalışma alanında derinleşebilmek ve böylelikle mesafe alabilmektir. Bu olmadan bahsettiğimiz türden bir yönelim, esas çalışma alanına ilgisizlik ve kolaycılık yaratabilir. Böylesi bir sorunu yaşamamak için yapılacak planlamalar üzerine iyice düşünmek gerekmektedir.

Yaz dönemi çalışmamız, bahsettiğimiz farklı çalışma alanları içerisinde pratik deneyimler edinebilmek açısından büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Çalışmanın planlanması esnasında hem yoldaşlarımız, hem de kolektiflerimiz yukarıda ifade ettiğimiz esasları gözönünde bulundurmalıdırlar.

Örgütsel eğitim, teorik bir yan taşımakla beraber, aslen pratik çalışma sırasında edinilecek bilgiler ve alışkanlıklardır. Devrimci bir organ yaşamının oturtulabilmesi, düzenli toplantılar, sorumluluklarının eksiksiz yerine getirilmesi, eleştiri-özeleştiri, devrimci bir iç yaşamın sağlanabilmesi, kolektif bir irade ile sorunların üstesinden gelmek vb... Örgütsel bir eğitim tüm bunları kapsamaktadır. Örgütsel eğitimden bahsedebilmek için herşeyden önce oturmuş bir organ yaşamının var olması gerekir. Böylesi bir organ yaşamına dahil olan yeni unsurlar kolaylıkla zaaflarını ve sorunlarını yenebilir, çalıştıkları organla bütünleşebilirler.

Kolektif ve bireysel eğitim çalışmalarını yoğunlaştırmalıyız

Yeni bir yaz döneminde, yine eğitim çalışmalarının hız kazanacağı bir sürece giriyoruz. Ancak bu yazı eğitim çalışmaları açısından diğerlerinden farklı kılacak adımları atmamız gerekiyor. Genç komünistlerin iddialarına uygun bir pratik ortaya koyabilmelerinin yegane yolu budur. Kolektif ve bireysel eğitim çalışmaları derhal ve büyük bir hızla örgütlenmeli, yukarıda ortaya konan esaslar doğrultusunda çok yönlü bir eğitim programı çıkarılmalıdır.

Bu yılki yaz çalışmamızın temel bir unsuru olan eğitim çalışmaları, en az pratik çalışma kadar ilgiyi haketmektedir.



Soruşturmalar mücadelemizi engelleyemeyecek!

Üniversitelerde yıllardır mücadele yürüten insanlara karşı başlatılan soruşturma saldırılarına bir yenisi daha eklendi. Genç komünistler yayınlarında devrimci faaliyeti engelleyecek güç tanımadıklarını döne döne tekrar ettiler. Bunun somut örneği de YTÜ’de ispatlanmıştır. ÖGB ve sivil polisler Yurtsever Gençlik’in Kürtçe afişine müdahale etmek için A Blok önünde toplandığında olaya müdahale eden genç komünistler, üniversitelerin kendilerinin olduğunu, burada hiçbir gücün onların afişlerini indiremeyeceğini söylemişlerdir. Onların ısrarla “Diğer afişlerle sorunumuz yok. Kürtçe afişleri indireceğiz” dayatmasına genç komünistler, “Burada hangi afişin asılacağına da, indirileceğine de biz karar veririz. Bedel ödeyerek kazandığımız alanlara bedel ¨deyerek sahip çıkacağız!” demişler ve ardından çevredeki öğrencilere bu olayı teşhir etmişlerdir. AB ve demokrasi tartışmalarının nasıl bir yalan olduğunu, aslında bu sistemin sorununun demokratikleşmek olmadığını anlatmışlardır. YTÜ rektörünün televizyon kanallarında “Benim okulumda demokratik bir ortam var” dediğini hatırlatan genç komünistler, ÖGB şefinin “Orası başka” cevabını tümkitlenin içinde teşhir etmişlerdir. Ardından çevredeki demokrat, ilerici öğrencilerin de tartışmaya dahil olması ile öğrenci kitlesinin sayısı bir hayli artmıştır. Genç komünistler üniversite yönetiminin teşhirine devam ederlerken, A Blok kapısından çıkan Genel Sekreter unvanlı şahıs, “Nasıl İndirmiyorlarmış? Tartışmayın isimlerini alın!” diyerek hızla uzaklaşmıştır.

22 Haziran sonrasında bu konuyla ilgili beş kişiye soruşturma açılmıştır. Genç komünistlerin ve dost güçlerin bu tutumu karşısında afişler indirilmemiş ve sonraki günlerde de asılabilmiştir. Nitekim soruşturma dilekçesinde “Kürtçe afiş indirtmemek” iddiası yer almıştır. Ayrıca bir yoldaşımızın bu tip olaylarda sürekli “provokasyona” başvurduğu, öğrencileri tartışmaya ortak ettiği ve kitleye önderlik ettiği soruşturma kağıtlarına işlenmiştir.

Genç komünistler, örgütlülüklerinden aldıkları güçle devrimci faaliyetin engellenmesine karşı koyacaklardır. Bu konuda en önde durmaktan, bedel ödemekten çekinmeyeceklerdir.

Soruşturma saldırısı bu konu ile de sınırlı değil. YTÜ’de bir yoldaşımıza 1 Mayıs döneminde okula erken girdiği gerekçesiyle soruşturma açılmıştır. “İdeolojik halay”, “Sol görüşlü öğrencilerle dolaşma” gülünç ve saçma soruşturma konularına “Okula erken girmek” nedeniyle açılan soruşturmalar eklenmiştir.

Yine YTÜ rektörü Ayhan Alkış ADKF çatışması sonrası “Çatışmaya katılan öğrenciler bizim öğrencilerimiz değil. Olaylar diğer üniversitelerden gelen öğrenciler tarafından çıkarılmıştır” demişti. Ayhan Alkış kendi açıklamasını yalanlayarak çatışmaya katıldığı gerekçesiyle yirminin üzerinde öğrenciye soruşturma açtırmıştır.

İstanbul Üniversitesi’nde de soruşturmalar sürüyor. İÜ Edebiyat Fakültesinden bir yoldaşımıza bir yıl içinde yaklaşık 12-13 soruşturma açılmıştır. Bu soruşturmalar arasına “Okula çok yoğun bir şekilde afiş asmak”, “Üniversite içinde....eylemini yönetmek” gibi “suçlamalar” bulunmaktadır. Biz genç komünistler açısından bunlar bir suç değil, faaliyetimizin düzeyini gösteren bir övünç kaynağı olabilir ancak.

Yine İÜ Rektörlüğü, Türk Solu çatışmasını kullanarak, Ekim Gençliği okurlarının da içinde yer aldığı 40’ın üzerinde öğrenciye soruşturma açmıştır. Soruşturma savunmasını 2 Temmuz tarihine denk getirerek, Sivas olaylarının yıldönümündeki eylem ve etkinliklere katılımın önünü alacağını hesaplamıştır.

Ama tüm bu hesaplar boşunadır. Hiçbir güç mücadelemizi engelleyemeyecektir.

Ekim Gençliği/İstanbul