Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Temmuz 2003
Sayı: 62
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Devrim için partili mücadeleyi büyütelim!
  Kürt halkı üzerindeki baskılar artıyor!
  Kürt halkına özgürlük!
  "Türkiye'de demokrasi
   Af değil özgürlük, kahrolsun faşist diktatörlük!.
  Irak'ta direniş bayrağı yükseliyor!
  İran gençliği direniş ateşini yaktı!.
  Paralı eğitime geçit vermeyelim!
  Filistin halkı emperyalist-siyonist barbarlığın sahte barışını reddediyor
  Direnen Filistin kazanacak!.
  Liseli gençlik çalışmasının bası sorunları
  Burjuvazi sömürü ve saldırılarda tatil yapmıyor...
  Bir sınıf çalışması deneyimi...
  YÖK yasa tasarısı
  Semt gençliğini kuşatan çürümüşlük ve nedenleri
  Devrimci enternasyonal dayanışma için ileri!.
  Barbarlık ile sosyalizmin savaşı bitmedi....
  Örgütlü mücadelenin ateşi içinde işçi sınıfı devrimcilği
  Devrimci eğitim sorunu üzerine.
  Daha güçlü bir Ekim Gençliği için görev başına!
  Dizi dizi" yalanlar!
  Sivas'ın hesabı sorulacak!
  Yabancı bir ölüm!
  Gençlik örgütlenmeyi bekliyor
  Okur mektupları



 
 
Türkiye’de demokrasi!..

* Diyarbakır’da İHD’nin düzenlediği İnsan Hakları Haftası ile ilgili resim ve kompozisyon yarışmasına katılan 20 çocuk ve 40 resim-edebiyat öğretmeni hakkında Milli Eğitim Bakanlığı soruşturma başlattı. Yarışmaya katılan 150 çocuktan dereceye giren 20’sinin ifadesi alındı.

* Gözaltında öldürülen sendikacı Süleyman Yeter’in de aralarında bulunduğu 15 kişiye işkence yapılmasıyla ilgili davada yargılanan dokuz polisten dördüne hapis cezası verildi. Ancak bu cezalar sanıkların “bir daha suç işlemeyecekleri” kanaatiyle ertelendi. Bu polis memurlarının daha önce de aynı mahkemede görülen iki ayrı işkence davasından yine “bir daha suç işlemeyecekleri” gerekçesiyle cezalarının ertelendiği ortaya çıktı.
* Hakkari’de Newroz kutlamaları sırasında, polisin çektiği fotoğraflarda ağzı açık olarak görülen 9 kişi hakkında, ses kaydı olmamasına rağmen, yasadışı slogan attıkları gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarıldı.

* Diyarbakır Dicle’ye bağlı Orak Köyü’nde 7 Temmuz 2001’de 8 ve 7 yaşlarında üç kardeş yolda bulup oynadıkları el bombası patlayınca yaralandılar. Ailesi bombanın askeri bir araçtan düştüğünü belirterek sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak savcılık takipsizlik kararı verdi. Dahası savcılık anne Zülfiye Özer hakkında “dikkatsizlik ve tedbirsizlik” sebebiyle 2.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı.

* Ankara Başsavcılığı YÖK’ü protesto gösterisinde yakalanarak sokulduğu banka deposunda dövülen Veli Kaya’yı kurtarmak için müdahale edilmesini suç sayarak, biri avukat iki kişi hakkında 4.5 yıla kadar hapis cezası istendi.

Sermaye iktidarının başvurduğu bu sindirme politikaları, bu düzende demokrasinin kime hizmet ettiğini, kapitalist düzenin ve iktidarının en temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan işçi ve emekçilere düşmanlığını açıkça gözler önüne seriyor.

AB’ye uyum yasaları hazırlanıyor, “demokratikleşme paketleri” açılıyor. Ama tek başına yukarıdaki örnekler bile, kapitalistlerin ve iktidarın penceresinden bu “demokrasi”nin ne anlama geldiğinin ve kimlere özgürlükler getirdiğinin kanıtıdır. Bu ülkede hala işkenceler sürüyor, onlarca insan gözaltında kaybediliyor, kitaplar imha ediliyor, insanlar kaçırılıyor, soruşturma terörü devam ediyor…

Avrupa Birliği’nin “örnek” ülkeleri incelendiğinde ortaya çıkan tablo, burjuvazinin paket demokrasisinin, sömürüyü artıran yeni iş yasaları, demokratik hakların gaspı olduğunu gösteriyor.

Avrupa’da ve ülkemizde varolan demokratik hak ve özgürlükler, uğruna verilen mücadelelerle, ödenen bedellerle, emekçilerin ve gençliğin kendi haklarına sahip çıkmasıyla elde edilmiştir. Emperyalistlerin bu içi boş “demokrasi” masallarına kanılmamalıdır. Hak ve özgürlükleri kazanmak için örgütlü ve dişe diş bir mücadeleden başka bir yol yoktur.



İşkenceye devam!..

Her düzen devamlılığını sağlamak için şiddet aygıtlarına ihtiyaç duyar. Düzene muhalif insanların karşısına devletin kolluk güçleri çıkartılır, muhalifler ezilmeye çalışılır.

Bugün de mevcut düzen, ilericileri ve devrimcileri susturmak için elinden geleni yapmaktadır. Yeri geldiğinde işçileri işten atmakta, haklarını gaspetmekte, öğrencilerin eğitim haklarını elinden almakta, gözaltılar, zindanlar, işkencelerle yıldırmaya çalışmaktadır. Bugün basın açıklamalarına, yürüyüşlere, protesto gösterilerine ve mitinglere katılanların güvenliğini sağlamak bahanesiyle polisler, gerçekte bekçiliğini yaptıkları düzenin güvenliğini sağlamaya çalışmaktadırlar. Onlara verilen görev, katılanları tartaklamak, dövmek, gözaltına almak, yıldırmak, başkaldırmalarını engellemek, başkaldıranları ezmektir. Böylece düzenin devamlılığı sağlanacaktır.

Özel olarak seçilen, eğitilen ve beyinleri yıkanan kolluk güçleri hiçbir yerde işkence yapmaktan kaçınmıyorlar. Gözaltına alırken ve aldıktan sonra karakollarda, şubelerde, evlerde, cezaevlerinde, insanları kaçırarak ıssız yerlerde, sokaklarda, caddelerde, eylemlerde, yürüyüşlerde, hatta garajlarda, depolarda muhalif insanlara ve devrimcilere işkence yapabiliyorlar.

6 Kasım 2002’de YÖK’ü protesto eyleminde de karşımızda farklı bir tablo yoktu. Veli Kaya isimli öğrenciyi bir bankanın deposuna sokan iki çevik kuvvet polisi, burada da görevlerini layıkıyla yerine getirdiler. Ancak tek sorun, olayın burjuva basınına da tüm çıplaklılığıyla yansımasıydı. Basın mensuplarını gören polisler, işkenceyi fazla uzatmayıp Veli Kaya’yı bırakmayı tercih ettiler. Peki o gün başka hiçbir öğrenci dayak yemedi mi? Başka eylemlerde dayak yiyenler olmadı mı? Tabii ki oldu. Peki bu olay neden bu kadar büyütüldü. Nedeni açıktır. Kamuoyu olayı duymuştu, bahsetmemek olanaksızdı. Hiç bugüne kadar yaşanmamış bir şeymiş gibi bir hava yaratılmaya çalışıldı. Oysa bu topraklarda artık olağan sayılmaya başlanan görüntülerden sadece biriydi bu.

Peki sonuçta ne oldu. Dava açıldı. Veli Kaya’nın depoya sokulduğu görüntülerle ispatlandı. İşkence gördüğü adli tıp raporuyla kanıtlandı. Suçları sabit görülen iki polis 6’şar ay hapis cezası aldılar. Bir insanı bir eyleme katıldığı için bir depoya sokup işkence yapmanın cezası bu kadar işte. Dahası bu cezalar da tecil edildi. Mahkeme polislerin suçu tekrarlamayacağına kanaat getirdi! Oysa bu olayın her zaman yaşandığı, polislerin asli görevlerinin bu olduğu, polislerden birinin ifadesiyle bile, “amirlerimizin emrini uyguladık, emre uymaktan başka bir şey yapmadık” sözleriyle ortaya çıkıyor. Bu itirafa rağmen bu ülkenin “bağımsız” yargısı suçun tekrarlanmayacağına kanaat getirebiliyor!

Böylece, ülkemizde işkencenin sisteli olarak uygulandığı, işkence yapanların ve yaptıranların mahkemelerce korunduğu, işkencenin devrimcilere karşı bir devlet politikası olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Verilen ceza kamuoyunun olaya tepkisinden dolayıdır. Bu tepki ne kadar artarsa, kesilen cezalar da o kadar artacaktır.

Görevimiz en geniş kesimleri kazanarak mücadeleyi büyütmek, baskı, işkence, zulüm ve yıldırma politikasını karşı kararlılığımızı sergilemektir.



İşkence ve tecavüz protesto edildi

20 Haziran günü Fatih’teki Saraçhane Parkı’nda toplanan yaklaşık 300 kişi, kendini sivil polis olarak tanıtan kişilerce kaçırılıp tecavüze maruz kalan Gülbahar Gündüz için bir basın açıklaması yapmak istedi. Üzerlerinde “Barış ve kardeşlik için ayrımsız genel af” yazan dövizler de taşıyan grubun etrafı çevik kuvvet ekiplerince sarıldı. Açıklamaya izin verilmeyeceğini belirten polis, dağılma yönünde uyarıda bulundu. Uyarıyı alkışlarla protesto eden grup oturma eylemi yapmak istedi. Grubun üzerine göz yaşartıcı gazlar atan polis, göstericilere müdahale etti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne doğru dağılan grup polisi taşladı. Göstericiler ile polis arasında Unkapanı ve Vezneciler’in ara sokaklarında uzun kovalamacalar yaşandı. 80’ni aşkın gösterici gözaltına alındı. Bazıları polis saldırısı, köpeklerin ısırması sonucu derin yaralar aldı.

Gözaltına alınan DEHAP’lılar 24 Haziran günü Fatih Adliyesi’ne sevkedildiler. 84 kişiden 77’si tutuksuz yargılanmak üzeren savcılık tarafından serbest bırakılırken, DEHAP İl yöneticileri “2911 sayılı Gösteri, Toplantı ve Yürüyüş Yasası’na muhalefet etmek” suçlaması ile Fatih Adliyesi’ne çıkartıldı.

Ekim Gençliği/İstanbul