Türkiyede demokrasi!..
* Diyarbakırda İHDnin düzenlediği İnsan Hakları Haftası ile ilgili resim ve kompozisyon yarışmasına katılan 20 çocuk ve 40 resim-edebiyat öğretmeni hakkında Milli Eğitim Bakanlığı soruşturma başlattı. Yarışmaya katılan 150 çocuktan dereceye giren 20sinin ifadesi alındı.
* Gözaltında öldürülen sendikacı Süleyman Yeterin de aralarında bulunduğu 15 kişiye işkence yapılmasıyla ilgili davada yargılanan dokuz polisten dördüne hapis cezası verildi. Ancak bu cezalar sanıkların bir daha suç işlemeyecekleri kanaatiyle ertelendi. Bu polis memurlarının daha önce de aynı mahkemede görülen iki ayrı işkence davasından yine bir daha suç işlemeyecekleri gerekçesiyle cezalarının ertelendiği ortaya çıktı.
* Hakkaride Newroz kutlamaları sırasında, polisin çektiği fotoğraflarda ağzı açık olarak görülen 9 kişi hakkında, ses kaydı olmamasına rağmen, yasadışı slogan attıkları gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarıldı.
* Diyarbakır Dicleye bağlı Orak Köyünde 7 Temmuz 2001de 8 ve 7 yaşlarında üç kardeş yolda bulup oynadıkları el bombası patlayınca yaralandılar. Ailesi bombanın askeri bir araçtan düştüğünü belirterek sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak savcılık takipsizlik kararı verdi. Dahası savcılık anne Zülfiye Özer hakkında dikkatsizlik ve tedbirsizlik sebebiyle 2.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı.
* Ankara Başsavcılığı YÖKü protesto gösterisinde yakalanarak sokulduğu banka deposunda dövülen Veli Kayayı kurtarmak için müdahale edilmesini suç sayarak, biri avukat iki kişi hakkında 4.5 yıla kadar hapis cezası istendi.
Sermaye iktidarının başvurduğu bu sindirme politikaları, bu düzende demokrasinin kime hizmet ettiğini, kapitalist düzenin ve iktidarının en temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan işçi ve emekçilere düşmanlığını açıkça gözler önüne seriyor.
ABye uyum yasaları hazırlanıyor, demokratikleşme paketleri açılıyor. Ama tek başına yukarıdaki örnekler bile, kapitalistlerin ve iktidarın penceresinden bu demokrasinin ne anlama geldiğinin ve kimlere özgürlükler getirdiğinin kanıtıdır. Bu ülkede hala işkenceler sürüyor, onlarca insan gözaltında kaybediliyor, kitaplar imha ediliyor, insanlar kaçırılıyor, soruşturma terörü devam ediyor
Avrupa Birliğinin örnek ülkeleri incelendiğinde ortaya çıkan tablo, burjuvazinin paket demokrasisinin, sömürüyü artıran yeni iş yasaları, demokratik hakların gaspı olduğunu gösteriyor.
Avrupada ve ülkemizde varolan demokratik hak ve özgürlükler, uğruna verilen mücadelelerle, ödenen bedellerle, emekçilerin ve gençliğin kendi haklarına sahip çıkmasıyla elde edilmiştir. Emperyalistlerin bu içi boş demokrasi masallarına kanılmamalıdır. Hak ve özgürlükleri kazanmak için örgütlü ve dişe diş bir mücadeleden başka bir yol yoktur.
İşkenceye devam!..
Her düzen devamlılığını sağlamak için şiddet aygıtlarına ihtiyaç duyar. Düzene muhalif insanların karşısına devletin kolluk güçleri çıkartılır, muhalifler ezilmeye çalışılır.
Bugün de mevcut düzen, ilericileri ve devrimcileri susturmak için elinden geleni yapmaktadır. Yeri geldiğinde işçileri işten atmakta, haklarını gaspetmekte, öğrencilerin eğitim haklarını elinden almakta, gözaltılar, zindanlar, işkencelerle yıldırmaya çalışmaktadır. Bugün basın açıklamalarına, yürüyüşlere, protesto gösterilerine ve mitinglere katılanların güvenliğini sağlamak bahanesiyle polisler, gerçekte bekçiliğini yaptıkları düzenin güvenliğini sağlamaya çalışmaktadırlar. Onlara verilen görev, katılanları tartaklamak, dövmek, gözaltına almak, yıldırmak, başkaldırmalarını engellemek, başkaldıranları ezmektir. Böylece düzenin devamlılığı sağlanacaktır.
Özel olarak seçilen, eğitilen ve beyinleri yıkanan kolluk güçleri hiçbir yerde işkence yapmaktan kaçınmıyorlar. Gözaltına alırken ve aldıktan sonra karakollarda, şubelerde, evlerde, cezaevlerinde, insanları kaçırarak ıssız yerlerde, sokaklarda, caddelerde, eylemlerde, yürüyüşlerde, hatta garajlarda, depolarda muhalif insanlara ve devrimcilere işkence yapabiliyorlar.
6 Kasım 2002de YÖKü protesto eyleminde de karşımızda farklı bir tablo yoktu. Veli Kaya isimli öğrenciyi bir bankanın deposuna sokan iki çevik kuvvet polisi, burada da görevlerini layıkıyla yerine getirdiler. Ancak tek sorun, olayın burjuva basınına da tüm çıplaklılığıyla yansımasıydı. Basın mensuplarını gören polisler, işkenceyi fazla uzatmayıp Veli Kayayı bırakmayı tercih ettiler. Peki o gün başka hiçbir öğrenci dayak yemedi mi? Başka eylemlerde dayak yiyenler olmadı mı? Tabii ki oldu. Peki bu olay neden bu kadar büyütüldü. Nedeni açıktır. Kamuoyu olayı duymuştu, bahsetmemek olanaksızdı. Hiç bugüne kadar yaşanmamış bir şeymiş gibi bir hava yaratılmaya çalışıldı. Oysa bu topraklarda artık olağan sayılmaya başlanan görüntülerden sadece biriydi bu.
Peki sonuçta ne oldu. Dava açıldı. Veli Kayanın depoya sokulduğu görüntülerle ispatlandı. İşkence gördüğü adli tıp raporuyla kanıtlandı. Suçları sabit görülen iki polis 6şar ay hapis cezası aldılar. Bir insanı bir eyleme katıldığı için bir depoya sokup işkence yapmanın cezası bu kadar işte. Dahası bu cezalar da tecil edildi. Mahkeme polislerin suçu tekrarlamayacağına kanaat getirdi! Oysa bu olayın her zaman yaşandığı, polislerin asli görevlerinin bu olduğu, polislerden birinin ifadesiyle bile, amirlerimizin emrini uyguladık, emre uymaktan başka bir şey yapmadık sözleriyle ortaya çıkıyor. Bu itirafa rağmen bu ülkenin bağımsız yargısı suçun tekrarlanmayacağına kanaat getirebiliyor!
Böylece, ülkemizde işkencenin sisteli olarak uygulandığı, işkence yapanların ve yaptıranların mahkemelerce korunduğu, işkencenin devrimcilere karşı bir devlet politikası olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Verilen ceza kamuoyunun olaya tepkisinden dolayıdır. Bu tepki ne kadar artarsa, kesilen cezalar da o kadar artacaktır.
Görevimiz en geniş kesimleri kazanarak mücadeleyi büyütmek, baskı, işkence, zulüm ve yıldırma politikasını karşı kararlılığımızı sergilemektir.
İşkence ve tecavüz protesto edildi
20 Haziran günü Fatihteki Saraçhane Parkında toplanan yaklaşık 300 kişi, kendini sivil polis olarak tanıtan kişilerce kaçırılıp tecavüze maruz kalan Gülbahar Gündüz için bir basın açıklaması yapmak istedi. Üzerlerinde Barış ve kardeşlik için ayrımsız genel af yazan dövizler de taşıyan grubun etrafı çevik kuvvet ekiplerince sarıldı. Açıklamaya izin verilmeyeceğini belirten polis, dağılma yönünde uyarıda bulundu. Uyarıyı alkışlarla protesto eden grup oturma eylemi yapmak istedi. Grubun üzerine göz yaşartıcı gazlar atan polis, göstericilere müdahale etti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesine doğru dağılan grup polisi taşladı. Göstericiler ile polis arasında Unkapanı ve Veznecilerin ara sokaklarında uzun kovalamacalar yaşandı. 80ni aşkın gösterici gözaltına alındı. Bazıları polis saldırısı, köpeklerin ısırması sonucu derin yaralar aldı.
Gözaltına alınan DEHAPlılar 24 Haziran günü Fatih Adliyesine sevkedildiler. 84 kişiden 77si tutuksuz yargılanmak üzeren savcılık tarafından serbest bırakılırken, DEHAP İl yöneticileri 2911 sayılı Gösteri, Toplantı ve Yürüyüş Yasasına muhalefet etmek suçlaması ile Fatih Adliyesine çıkartıldı.
|