Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Temmuz 2003
Sayı: 62
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Devrim için partili mücadeleyi büyütelim!
  Kürt halkı üzerindeki baskılar artıyor!
  Kürt halkına özgürlük!
  "Türkiye'de demokrasi
   Af değil özgürlük, kahrolsun faşist diktatörlük!.
  Irak'ta direniş bayrağı yükseliyor!
  İran gençliği direniş ateşini yaktı!.
  Paralı eğitime geçit vermeyelim!
  Filistin halkı emperyalist-siyonist barbarlığın sahte barışını reddediyor
  Direnen Filistin kazanacak!.
  Liseli gençlik çalışmasının bası sorunları
  Burjuvazi sömürü ve saldırılarda tatil yapmıyor...
  Bir sınıf çalışması deneyimi...
  YÖK yasa tasarısı
  Semt gençliğini kuşatan çürümüşlük ve nedenleri
  Devrimci enternasyonal dayanışma için ileri!.
  Barbarlık ile sosyalizmin savaşı bitmedi....
  Örgütlü mücadelenin ateşi içinde işçi sınıfı devrimcilği
  Devrimci eğitim sorunu üzerine.
  Daha güçlü bir Ekim Gençliği için görev başına!
  Dizi dizi" yalanlar!
  Sivas'ın hesabı sorulacak!
  Yabancı bir ölüm!
  Gençlik örgütlenmeyi bekliyor
  Okur mektupları



 
 
Devrim için Partili mücadeleyi büyütelim!

Parti’nin çağrısı sahibine ulaştı

Şubat ayında, MYO aracılığıyla Partimiz, yeni bir dönemin başladığını duyurdu. Komünistler, “Devirmeyen darbe güçlendirir!” diyerek hızlarını kesmeden yürüdükleri yolda yeni bir menzile varmışlardır. Yılların emeği, çekilen acılar, ödenen bedeller, biriktirilen umutlar, boşa gitmedi. Komünist hareket, dostun-düşmanın önünde yenilmezliğini bir kez daha kanıtladı. Şimdi yeni bir güç, taze bir solukla yükleniyoruz devrimci sınıf mücadelesi görevlerine.

Yeni dönemin tahlili, eksikliklerin ve olanakların saptanmasının yanısıra Partimiz, sözkonusu değerlendirmesinde bir çağrı yapmaktaydı: Parti’yi her alanda ve her yönden güçlendirelim! Bugünün en somut ve acil görevi, bu çağrıya tüm alanlardan yanıt vermektir.

Hiç kuşku duyulmasın ki; çeliğin aldığı suyu tanıması gibi, genç komünistler de kendilerine yol gösteren önderliğin bu çağrısına gecikmesizin yanıt vereceklerdir.

Zor dönemde devrim ateşini harlamak

Emperyalist-kapitalist barbarlığın ABD haydutluğu şahsında, tüm dünya halklarına açtığı savaş sürüyor. Dünyayı barbarlığın pençesine sürüklemeye çalışanların aldıkları yanıt da buna uygun olacaktır. Nitekim Ortadoğu’da yüreklerini sapanlarının ortasına yerleştiren genç savaşçılar, çocuklarına süt yerine kavga andı içiren analar, emperyalist metropolleri zorbalara dar edenler, savaşarak hayatın kibirli güzelliğini günbegün ortaya çıkaranlar, dünyanın dört bir yanından dostlarımız, yoldaşlarımızla biz de bu onurlu yanıtın imzacılarıyız.

Daha dün kulakları sağır eden bir gerici propaganda kampanyasıyla bıktırıcı biçimde yineledikleri “sosyalizm öldü” nutuklarından yalnızca on yıl sonra bugün geriye ne kaldı? Dünyayı sinsice yağmalama, milyonları suskun bir intihara kurban etme düşleri nerede?

İşte en alçak yalanların ardından ve binlerce masum insanı katlederek girdikleri Irak… O küstah havalarından geriye asker ölülerinin hesabını tutma telaşı kaldı. Gözlerini diktikleri İran’da milyonlar, Amerikan terörizmine prim vermek bir yana, kendi teröristlerine baş kaldırıyorlar. Zararsız ve barışçıl diye yutturmaya çalıştıkları Avrupa işçi sınıfının ve gençliğinin eylemleri, onların korkularını tetikliyor; köşklerini, konaklarını, zirvelerini binlerce polisle koruma ihtiyacı duyuyorlar. Oysa Prometheus’un şanlı eylemi karşısında zulüm kalesi Olympos’u koruyamayan Hermes gibi, bu binlerce polis de ateşin çalınarak insanlığı ışıtmasını engelleyemeyecektir.

Bugün altı kıtada, binlerce ayrı dilde barbarlığa meydan okunmakta, meydanlarda başka bir dünyanın özlemi haykırılmaktadır. Gün bu haykırışları tek elde toplama, işçi sınıfının demir yumruğu ile çürümüş düzene vurma günüdür. Gün nasırlı ellerle ve asla nasır tutmayan yüreklerle yeni bir dünyayı örgütleme günüdür. Günün sorumluluğu budur; devrimci bir önderlik yaratılmalı ve tüm cephelerde iktidarı hedefleyen bir savaş verilmelidir.

Kuşkusuz bu görev, herkesten çok komünistlerin omuzlarındadır. Komünistler, her defasında bu görevin biricik sahipleri olduklarını ispatlamışlardır.

Ustanın çekici ellerimizde!

Komünist hareketin dünya çapında yaşadığı gerileme ve dağılma süreçlerine kendi coğrafyalarından yanıt veren Türkiyeli komünistler, yeni bir dönemin müjdeciliğini yapmışlardır. Birikmiş sorunlar karşısında geri adım atmamışlar, marksizmin en keskin silahlarını kuşanarak bu sorunların üzerine gitmişlerdir.

“Yeni Ekimler için!” şiarı aynı zamanda Yeni Ekimler’in gerektirdiği yeni silahları dövmek için örs ve çekicin başına geçme çağrısıdır. Ustanın çekicini tutan eller, devrime yeni bir soluk, genç ve yiğit neferler ve asla eskimeyecek silahlar kazandırmışlardır. Biz, bu örs ve çekicin arasında dövülen çelik olmalıyız; suyumuzu tarihin gördüğü en devrimci sınıfın ideolojisinden, bilimsel temellere dayalı Marksizm-Leninizm’den alıyoruz!

Ölümden korkmayanlar, ölümsüz sayılırlar; direnmeyi bilenler yenilmezler!

Barbarlığın karanlık bekçilerinin alçakça oyunları, tezgahları, zorbalıkları, gerçek sınıf devrimcilerini hiçbir dönem durduramadı, yıldıramadı. Burjuvazinin mezar kazıcıları, tarihin gördüğü en güzel işe tırnakları ve dişleriyle devam ettiler. Devrim savaşçıları, işkencehaneleri, zindanları, egemenlerin köhnemiş inlerini özgürlük rüzgarıyla doldurmayı bildiler.

Komün’de, Ekim’de, Stalingrad önlerinde su içer gibi rahat, düşmanın uykularını kaçıracak kadar inançla ölmeyi bilenler, sınıfların ve sınırların olmadığı bir dünyayı yaratma mücadelesinin hamalları olarak her defasında yeniden yaratıldılar. Dünyayı omuzlarında taşıyan dev, işçi sınıfı, savaşmayı bir kez öğrendikten sonra asla unutmadı.
Komünistler, onurlu yaşamayı da, en onurlu ölümleri de bu savaşın içinde öğrendi. İşte Habip, işte Ümit, işte Hatice, işte gülüşleri işkencehanelere, zindanlara sığmayan yoldaşlarımız…

Biz, bu gülüşün ufku olmalıyız; suyumuzu şehit yoldaşlarımız fedakarca açtığı yolda yürümekten alıyoruz!

Uğruna tereddütsüz ölünecek bir davaya adanmak

En zor sorunları aşmamızı sağlayan, en zorlu yollarda yürümemizi kolaylaştıran örgütlülüğümüzdür. Savaşanların tek gerçek dayanağı birlikte yer almaları, örgütlü davranmalarıdır. Örgüt, komünist için koca bir aile, biricik sevgili, sabahın ak yeli, ekmeğin taze kokusudur; örgüt, uğruna tereddütsüz ölünecek davadır! Örgüt geleceğin üretildiği fabrika, özgürlüğün yetiştirildiği tarladır.

Örgüt, demek oluyor ki Parti, tek gerçek silahımız, biricik dayanağımızdır. Burada yaşamımızı ilmek ilmek örmek, devrimi örgütlemek için bir araya geldik. Şimdi bize, gençliğe yapılan çağrıya bu bilinçle yanıt vermeliyiz. Biz, bu çağrının yol gösterdiği gelecek olmalıyız; suyumuzu Partili mücadeleden alıyoruz!

Genç komünistler görev başına!

Partili mücadelenin gerektirdiği daha ileri sorumlulukları taşıyabilecek güçte ve yetenekte olan genç komünistlerin, Parti’yi güçlendirmek için yeni bir ateş yakmaları gerektiği açıktır. Son birkaç yılda alınan mesafe elbette küçümsenecek gibi değildir ve kaydedilen ilerleme gözler önündedir. Buradan alınacak dersler ve itkiyle daha ileriyi hedeflemeli, yeni bir atılım gerçekleştirmeliyiz.

Parti’yi güçlendirmek, kendimizi güçlendirmek, gençliğin mücadelesini büyütmekten geçiyor. Yakılan ateşi harlamak için kendimizi her yönden ilerletmeli, geliştirmeli, nitelik planında daha büyük adımlar atmalıyız. Önümüzdeki dönemin görevlerinin gerektirdiği bilinç açıklığını, ateşte sınanmış komünist iradeyi ve örgütlü mücadele yeteneğini kazanarak Parti’ye yaraşan neferler olduğumuzu kanıtlamalıyız.

Gençlik bir yol ayrımında durmaktadır. Ya sessiz kalacak ve her şeyini yitirecek, ya da geleceğin temsilcisi olmasının hakkını verecek ve yaşamı kazanacaktır. Bizler, bu yol ayrımında çok önemli bir görevi omuzladık: Önderlik.

Elbette verilecek sınavın başarısı da başarısızlığı da tümüyle bize bağlı değil; ama başarısızlık da, zafer de bize mal edilecektir. Öyleyse gençlik içerisinde yürüttüğümüz faaliyeti bu sorumluluk duygusuyla örmeli, olanaksızlıkları yenmeliyiz. Güçlerimiz sınırlılığı beklemenin değil, kendimizi aşarak en zor görevlere atılmanın vesilesi olmalıdır. Yaşamımızın temeline oturtmamız gereken davanın bizden beklediği budur; sorumluluk, fedakarlık, şevk ve hırsla devrim için çalışmak…

Partimiz’in çağrısına yanıtımız açıktır:

Gün doğacağı anı bilir, çelik aldığı suyu tanır; Partili mücadelede yerimizi alacağız!


Özelleştirme saldırılarına karşı

İşçi-gençlik elele, örgütlü mücadeleye!

Yıllardır çeşitli boyutlarda devam eden özelleştirme saldırısı, son süreçte daha da hızlandı. AKP hükümeti sermayenin has partisi olduğunu ispat etmenin telaşı ile 17 yılda yapılmayan kadar özelleştirme yapacağını açıkladı. “Ekonominin tam liberalizasyonu” olarak açıkladıkları bu süreçte yapacaklarını bizzat Maliye Bakanı’nın ağzından “Satacağız, her şeyi satacağız” sözleriyle de ifade etmişlerdi.

Petkim, Tekel, Tüpraş, THY gibi büyük KİT’lere odaklanan özelleştirme uygulamaları, senelerdir uygulanan ekonomi politikalarının bir uzantısıdır. İşten çıkarma, taşeronlaştırma, esnek üretim, sendikasızlaştırma gibi saldırıların hepsi özelleştirme saldırısının bir parçası olarak hayata geçiriliyor. Türkiye’deki örgütlü işçilerin büyük çoğunluğunun kamu işletmelerinde çalıştığı düşünüldüğünde, bu saldırıların anlamı daha iyi anlaşılıyor. Bu işletmeler bir yandan tekellerin hizmetine sunulurken, bir yandan da buralarda çalışan işçilerin uzun yılların mücadelesi ile kazandıkları haklar bir anda yok ediliyor.

Daha önceki uygulamalarından özelleştirmelerin anlamını açık bir şekilde gören işçi-emekçiler de bu sefer mücadelede daha kararlı gözüküyorlar. Özellikle saldırının boy hedefi haline gelen işletmelerde iş bırakma, iş yavaşlatma, süreli işyeri işgalleri yavaş yavaş gündeme geliyor. Bu eylemler sendikaların gerici tutumlarına rağmen gelişerek devam ediyor. Özelleştirme karşıtı mücadelenin başarıya ulaşmasının en önemli koşullarından biri sendikaların gerici tutumlarının aşılmasıdır. İşçilerin biriken öfkesi bunun başarılacağına dair göstergeler taşıyor.

Öğrenci gençlik ise yıllardır, aynı ekonomi politikalarının bir sonucu olan paralı eğitim saldırısı ile mücadele ediyor ve bu mücadele içerisinde önemli deneyimler kazandı. Bu nedenle özelleştirme saldırılarının kapsamına dair belirli bir bilinç açıklığı var. Bu olanak, özelleştirme saldırıları karşısında işçi sınıfının yanında yer almasını kolaylaştırıcı bir etkendir. Ayrıca önemli bir bölümünün bugün özelleştirmelere karşı mücadele içerisine giren işçilerin çocukları olduğu düşünüldüğünde bu olanak daha da artıyor. Bu olanaklar doğru değerlendirilebildiği takdirde, hem işçi sınıfı mücadelesine önemli bir müttefik kazanmış olacak, hem de öğrenci gençliğin sınıf mücadelesine kazanılması yönünde önemli adımlar atılmış olacaktır.

Ekim Gençliği