26 Mayıs 2017
Sayı: KB 2017/20

Zorbalara karşı direniş ateşini harlayalım!
Düzen siyasetinin sürdürülemez OHAL’i
Yüksel’de polis terör estirdi, direniş ateşini söndüremedi
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek eylemleri
Mevsimlik tarım işçilerinin bitmeyen çilesi
Grev ve direnişler sürüyor
Geleceği kazanmak için Metal Fırtına’yı ve bugünü anlamak!
ABD, Suriye’ye karşı savaşı kızıştırıyor
Trump’ın Ortadoğu gezisi
ABD’nin YPG ile ilişkileri ve Kürt halkını bekleyen tehlikeler
İran’da seçim tiyatrosu ve İran halkının mesajı
“Türkiye, YPG’ye karşı 10 bin kişilik ÖSO ordusu kuruyor”
İşyerinde taciz/tecavüz, sömürü politikasının parçasıdır!
“Ben çabalayacağım, siz de çabalayın!”
Meslek Liseliler Birliği İstanbul Meclisi toplandı
“Bir insanın nefesi kesilirse o insan yaşayabilir mi?”
Güzel günler göreceğiz çocuklar…
Sadece devrimci kimliğin değil, yaşamın da temel taşıdır özgüven
“Böyle kalır sanma devran”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sadece devrimci kimliğin değil, yaşamın da temel taşıdır özgüven

 

Hintli oyuncu ve yönetmen Aamir Khan’ın, “Yerdeki Yıldızlar (Her Çocuk Özeldir)” filmi seyredildiğinde, “özgüven”in bir yaşam inşa etmek ve yaşama bağlanmak için temel önemde olduğu bir kez daha görülür. Film, Ishan adlı 9 yaşındaki bir çocuğun okuldaki başarısızlıklarını anlatmakla başlıyor. Ishan 3 yıldır okuldadır ama okuma yazmayı bile öğrenememiştir. Şımarık, yaramaz bir çocuktur. Babası Ishan’ı sık sık dövmektedir. Okuldaki öğretmenleri Ishan’ın özel eğitim görmesi gerektiğini söylerken, babası Ishan’ın tembel ve yaramaz olduğunda ısrarlıdır. Babası çözümü Ishan’ı yatılı okula göndermekte bulur.

Ishan yatılı okula bırakıldığında travma geçirir. Öğretmenleri Ishan’ın geçirdiği travmayı daha da derinleştirici bir rol oynarlar. Öğretmenler Ishan’dan kendilerine ezberletilen şeyleri beklerler. Okuma yazma dahi öğrenemeyen Ishan, ezber bozamaz ama ezberci sisteme göre fazlasıyla başarısızdır. Bu yüzden öğretmenleri tarafından horlanır, tıpkı babasının yaptığı gibi... Böylece Ishan’ın kendine zerrece güveni kalmaz. Bir süre konuşmaz, içine kapanır, hatta intihar girişiminde bulunur.

Bu arada Aamir Khan okula resim öğretmeni olarak gelir. Bir süre sonra Ishan’ın sorununu fark eder. Ishan harfleri kafasında oturtamamaktadır. Harfleri adeta uçuşuyormuş gibi görmekte ve algılayamamaktadır. Harfleri algılayamadığı için, okuma yazmayı da öğrenememekte, okuma yazmayı öğrenemeyince de horlanmaktadır. Yeni gelen öğretmen Ishan’ı kavramıştır. Çünkü onunla aynı rahatsızlığı olduğu için, aynı sorunları yaşamıştır.

Öğretmen, bir gün derste Ishan’ın rahatsızlığını anlatır, tabii isim vermeden. Bu rahatsızlıkları olan kişi çok yetenekli biridir. Kimdir peki bu kişi, diye sorar. Ishan, kendisinden bahsedilecek diye panikler. Fakat öğretmen elinde tuttuğu resmi gösterir. Sözünü ettiği kişi Einstein’dır. Edison, Da Vinci gibi isimleri de aynı rahatsızlığı yaşayan insanlar olarak sayar. Bu rahatsızlığa rağmen elde edilen başarıları göstermek ister Ishan’a. Elbette sadece bir derste Ishan’ı özgüven sahibi haline getiremez. Emek ve sevgiyle Ishan’a verdiği değeri göstererek, onun da kendine değer vermesini sağlar. Ona okuma yazmayı kendi yöntemleriyle öğretir. Ama Ishan’ın yeteneği aslolarak resimdir. Okul müdürünü ikna ederek okulda öğretmen ve öğrencilerin katılacağı bir resim yarışması düzenler. Öğretmenler ilkokul çocuğundan çok daha kötü “resim” yaparlar. Ishan yarışmada birinci olan resmi yapar. Öğretmeni de Ishan’ın resmini yapmıştır, ona duyduğu sevginin göstergesi olarak.

Özgüven, devrimciliğin olmazsa olmazıdır

Çok yeteneği olan insan ender görülür. Genel olarak, bir alanda yetenekli olan, diğer bütün alanlarda son derece yeteneksiz olabilir. Tam bu noktada kişinin yeteneklerinin ve yeteneksizliklerinin farkında olması gerekir. İletişim kurmakta başarılı biri yazmalı, afiş asmalı ama onun asıl görev alanı örgütçülük olmalı. Çünkü özgüven telkinle değil, pratikte üreterek kazanılır. İletişim kurmakta başarılı bir kişi örgütçülüğü öne çıkardığında, bu emeği karşılığında üretimini, bu örnekte kişi ya da faaliyeti örgütlediğini gördüğünde özgüveni pekişir. Yani iş yapmak gerekir ama öncelikli olan, isabetli bir şekilde, kişinin yeteneğine göre iş yapmasıdır.

Filmden hareketle söylersek, yoldaşlar arasında eleştiri-özeleştiri bir gerekliliktir. Ancak eleştiri, niyetten bağımsız bir şekilde, horlayıcı, aşağılayıcı bir niteliğe bürünmemeli. Yoldaşlar birbirine kitabi temelde bakar ve eleştirilerini bu temelde yaparsa, aşağılayıcı ve horlayıcı olma riski fazlasıyla ortaya çıkar. Yoldaşını geliştirme niyetiyle bile olsa bu şekilde bir “eleştiri” geliştirici olmaktan uzak, hem yoldaşını hem ilişkilerini yıpratıcı bir nitelikte olur.

Ishan’ın okumasında ısrar edip, okuyamadığında horlanması gibi, bir yoldaşımıza yapmadığı değil, çabalayıp yapamadığı bir işi ısrarla yaptırmaya çalışmak, yine niyetten bağımsız olarak o işe hapsolmayı beraberinde getirir. Yoldaşta belli bir özgüven olsa bile, bu ısrar, özgüveni tümüyle erozyona uğratır.

Özgüven kazandırmanın hazır bir reçetesi yok elbette. Ama olmazsa olmazı var: Yoldaşa değer vermek, onun da kendine değer vermesini hissettirmek.

Özgüven enjekte edilmez, kişi potansiyelini açığa çıkarır

Yukarıda söylediklerimiz özgüven dışarıdan enjekte edilebilirmiş gibi yanlış bir kavrayışa neden olmamalı. Dışarıdan, en fazla, kişinin özgüven potansiyelinin açığa çıkması zorlanabilir. Söz konusu kişi yoldaş olduğunda, mutlaka zorlanmalı da.

Özgüven kazanmanın formülü ise basit: Herhangi bir etkinliğe karşı hiç emek harcamadan, daha baştan “yapamam” dememek. İnsanın yapamadığı işler mutlaka vardır. Ama emek harcamadan baştan “yapamam” demek, aslında “yapmam” demek olur.

“Yapamam” cümlesi ve algısı, varsa eğer kişideki özgüveni dinamitler. Özgüven kazanmak için, kişinin daha önce hiç yapmadığı bir işi bile yapma cüreti göstermesi gerekir. Örneğin daha önce hiç yazmamış biri gerektiğinde yazmaya cüret etmeli. Ortaya çıkardığı yazı her açıdan yetersiz, başarısız da olabilir. Böyle olabilir diyerek “yazamam” gerekçesiyle masumlaştırmaya çalıştığı “yazmam” durumu, daha baştan çok başarısız bir sonuçtur. Kaldı ki potansiyelin açığa çıkarılması, kişinin daha önce yapmadığı bir işi yapmaya cüret etmesiyle başlar.

M. Kurşun

 

 

 

 

Evrim Erdoğdu 3 günlük açlık grevi yaptı!

 

Hileli referandumun ardından İzmir’de yaptıkları eyleme yönelik polis saldırısında gözaltına alınan ve ardından tutuklanan gençler, Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürüldüler. Aralarında DGB’li Enise İlin’in de bulunduğu gençler, cezaevinde adli koğuşlara yerleştirildiler.

Cezaevi idaresi, gençler üzerinde psikolojik baskı uygulamak ve onları yalnızlaştırmak için hayata geçirdiği bu uygulamayı tüm itirazlara rağmen geri almadı. Avukatların görüşmeleri ve gençlerin itiraz dilekçelerine rağmen, “Cumhurbaşkanına hakaret adli suça giriyor” diyen cezaevi idaresi gençleri adli koğuşlarda tutmaya devam ediyor.

Aynı cezaevinde bulunan TKİP dava tutsağı Evrim Erdoğdu, gençlere uygulanan baskıyı ve tecrit politikasını protesto etmek için 3 günlük açlık grevi yaptı. Erdoğdu açlık grevini 22 Mayıs'ta saat 19.00’da sonlandırdı.

Öte yandan, cezaevi yönetimi yakın zamanda tutuklanan Devrimci Parti üyesi kadınları siyasi tutsakların yanına yerleştirmeyip adli koğuşlara ayrı ayrı yerleştirerek psikolojik baskı ve tecrit politikasını sürdürdüğünü gösterdi.



 
§