26 Mayıs 2017
Sayı: KB 2017/20

Zorbalara karşı direniş ateşini harlayalım!
Düzen siyasetinin sürdürülemez OHAL’i
Yüksel’de polis terör estirdi, direniş ateşini söndüremedi
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek eylemleri
Mevsimlik tarım işçilerinin bitmeyen çilesi
Grev ve direnişler sürüyor
Geleceği kazanmak için Metal Fırtına’yı ve bugünü anlamak!
ABD, Suriye’ye karşı savaşı kızıştırıyor
Trump’ın Ortadoğu gezisi
ABD’nin YPG ile ilişkileri ve Kürt halkını bekleyen tehlikeler
İran’da seçim tiyatrosu ve İran halkının mesajı
“Türkiye, YPG’ye karşı 10 bin kişilik ÖSO ordusu kuruyor”
İşyerinde taciz/tecavüz, sömürü politikasının parçasıdır!
“Ben çabalayacağım, siz de çabalayın!”
Meslek Liseliler Birliği İstanbul Meclisi toplandı
“Bir insanın nefesi kesilirse o insan yaşayabilir mi?”
Güzel günler göreceğiz çocuklar…
Sadece devrimci kimliğin değil, yaşamın da temel taşıdır özgüven
“Böyle kalır sanma devran”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İran’da seçim tiyatrosu ve İran halkının mesajı

 

İran’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini yeniden Hasan Ruhani kazandı. Devlet otoritesinin, atanarak iş başına gelen ve ömür boyu bu görevde kalan dini liderin (Humeyni’nin 1989 yılında ölümünden sonra bu göreve atanan Ali Ayetullah Hamaney’in) elinde toplandığı teokratik bir sisteme sahip olan mollalar rejiminde, meclis gibi cumhurbaşkanlarının da yetki alanı oldukça sınırlandırılmıştır. Seçimle işbaşına gelen cumhurbaşkanı, meclis ve danışma meclisinin çalışmaları atanmışlardan oluşan kurum ve organların denetim ve nezaretinde yürütülüyor. Mollalar rejiminde seçilmişlerin klasik burjuva cumhuriyetlerde olduğu kadar bile bağımsızlıkları bulunmuyor.

İşçilerin sendikalaşma ve grev haklarının bulunmadığı, kadın ve gençlik örgütlerinin yasak olduğu İran’da, partilerin kurulmasına da batı taklidi denilerek izin verilmiyor. Bununla birlikte mollalar rejimi, yönetime meşruiyet kazandırmak için seçim denilen oyunu oynamaktan da geri kalmıyor.

İran’da seçimler değişmez bir kural olarak sistemin muhafazakârıyla liberalleri arasında bir ortaoyunu olarak yaşanıyor. Bu kaide bu seçimlerde de bozulmadı. Yüksek seçim kurulu işlevini gören Koruyucular Konseyi, daha adayların belirlenmesi aşamasında duruma el koyarak, 6 bin parlamento adayının seçimlere girmesini veto etmişti. Koruyucular Konseyi’nden vize alamayanlar aday bile olamadılar. Seçim kepazeliğine tepki gösteren halk, özellikle de gençlik, ülke içerisinde kısıtlı olan kanalları kullanarak, oldukça sınırlandırılmış bir seçimle karşı karşıya olmalarını eleştirip, sosyal medyada oy verip vermemek üzerine büyük bir tartışma sürdürdüler.

Seçimlerde bilinen yöntemler: Umut tacirliğiyle un-şeker dağıtımı kol kola

Siyasal özgürlükleri gasp edilen, örgütlenme ve eylem yapma hakkı yok edilen işçi sınıfı ve emekçi halk, ekonomik krizin yükünün de omuzlarına yıkılmasından dolayı yaşamını zor koşullar altında sürdürmeye çalışıyor. Mollalar rejiminin ortaya sürdüğü cumhurbaşkanlığı adayları bu durumu istismar ederek oy devşirmeye çalıştılar. Dört yıldır cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan ve kendisini “ılımlı muhafazakâr” olarak tanıtan Hasan Ruhani, özgürlüklerin genişletilmesi, istihdam, kalkınmada süreklilik, dünyayla diyalog ve barış vb. vaatlerini, ekonomik durgunluğun sona ermesi için yüzde 8 büyüme hızına ulaşılacağı ve bunun için de yabancı sermayeden yıllık 50 milyar dolar girdi sağlanacağı yalanıyla sürdürdü.

Eski başsavcı olan ve mollalar rejiminin lideri Ali Ayetullah Hamaney’e yakınlığıyla tanınan, muhafazakâr kanadın adayı olarak sahneye sürülen İbrahim Reisi ise peygamber soyundan geldiğini söyleyerek inanç sömürüsü üzerinden seçimleri kazanmaya çalıştı. Rıza Türbesi’nin bakımıyla görevli Razavi Vakfı’nı yöneten Reisi, vakfın mali olanaklarını tepe tepe kullanıp şeker ve un dağıtma kampanyası yürütmeyi de ihmal etmedi. 1988 yılında binlerce politik tutsağın idam edilmesi kararını veren heyette yer alan ve zina yapanların taşlanması kararlarını veren peygamber torunu Reisi’nin bu “ulvi hizmet”ini çok iyi bilen İran halkı, mollalar rejiminin bu eli kanlı katiline seçimlerde iyi bir hezimet yaşattı. Seçimlerin bir ortaoyunundan da öte mollaların elinde tam bir kepazeliğe dönüştüğü teokratik rejimde halk, sınırlı da olsa eline geçen fırsatı çok iyi kullanarak, Reisi şahsında mollalar rejimine gerekli bir cevap verdi. Reisi, devlet televizyon ve medyasının verdiği desteğe, şeker ve una karşılık seçimlerde ancak yüzde 38 oranında bir oy alabildi.

Halk deviminden mollaların karşı-devrimine giden kanlı yol

1979’da, halk devriminde ağırlıklı bir güce ve önderliğe sahip olan devrimci-reformist partilerin program, örgüt, strateji ve taktik sorunları da içeren tıkanmasını, halkın inançlarını da kullanarak bir olanağa dönüştüren Humeyni, halk devrimini karşı-devrime dönüştürerek İran halkının son kırk yıla yakın bir zamandır yaşadığı karanlığın mimarı oldu.

İslam … sömürüye karşı olan halkın okuludur” (Humeyni, İslam Fıkıhında Devlet, sf.10-11) demagojisini, “Biz hem dünyayı, hem ahireti abad ederiz” (age, sf. 215) yalanıyla birleştiren Humeyni ve onun eseri olan mollalar rejimi İran halkına büyük acılar yaşattı. Humeyni, “demokrasi”ye yaklaşımını da şöyle dile getirmişti: “Milletimizin istediği, İslami cumhuriyettir. Yalnızca ‘cumhuri yönetim’, yoksa ‘demokratik cumhuriyet’ değil. ‘Demokratik İslam Cumhuriyeti’ de değil! Sadece İslami Cumhuriyet! Benim sizden dileğim, … ‘demokratik’ terimini kullanmayınız.” (age, sf. 218)

Mollalar rejimine rejimin has adamı ve adayı İbrahim Reisi şahsında tattırdığı yenilgiyle İran halkının, “demokratik” terimini kullanmayı bile istemeyen Humeyni ve onun kanlı karanlık istibdat rejimi için de zamanın dolduğu mesajını verip vermediğini önümüzdeki yıllar gösterecek…


 
§